01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Yeni akraba kampım dedem efendinin mekanı Sincan’dı. Cins bir adamdı. İlk günler<br />

bana çok iyi davrandı. Hesapta çok borcu varmış <strong>ve</strong> annemden iki aylık peşin istemiş. Ve almış.<br />

Küçük bir tuhafiye dükkanı vardı. Masanın başına oturup kollu telefonla oynaması çok komikti,<br />

‘aluuu ben deli ipraahaam bana falancayı bağla gızım’ demesi alemdi doğrusu. Herkese taksitle<br />

mal sattığı için, herkes ona gebeydi Sincan’da. Tanımayan yoktu.<br />

Sevgili dedem benim, ayağımdaki Alman malı Adidas spor ayakkabılarım, sandaletlerim,<br />

kotlarım <strong>ve</strong> paket içindeki çoraplara kadar hepsini dükkanın vitrinine koymuştu. Görünce uyuz<br />

olmuştum. Aldığım cevap aynen şöyle oldu: “Sen benim en çok sevdiğim torunumsun.<br />

Müslüman yalın giyinmeli. Müslüman sade olmalı. Nedir lan bu gavur eşyaları?”<br />

Dedem Kırıkkale’yi terk edeli çok olmuştu. Anneannemi bırakıp yeni bir kadınla<br />

evlenmişti. Karısının eski kocasından olma çocuklarına benim eşyalarımdan bazılarını hediye<br />

etmesi normalmiş. Onlar garipmiş. Bir şey görmemişler <strong>ve</strong> dedem onları sevindirmekle sevap<br />

kazanmış. Benim malımla sen sevap kazan. Haklıydı dedem benim.<br />

Bir valiz dolusu giyecekten sadece birkaç gömlek kalmıştı bana. Birden düşünmeye<br />

başladım, Almanya’dan tatile gelirken, annem neden bana dolu bir valiz hazırlama ihtiyacı<br />

duymuştu. Anladım ki, annem beni gözden çıkaralı çok olmuştu. Her şeyi planlamış <strong>ve</strong><br />

uygulamayı başarmıştı.<br />

Dedem, yaşamanın zor olduğunu söyleyerek, elime büyük bir çaydanlık tutuşturdu.<br />

Maçlarda su, sakız <strong>ve</strong> çerez satmamı istiyordu. Ben hayatımda öyle işler yapmamıştım ki. Birkaç<br />

tokatla başlayan baskılar, atının kamçısıyla dövmesine kadar ilerledi. Utanarak, sıkılarak çocuk<br />

yaşta satıcılık yapmaya başladım. Cumartesi günleri de dedemin tezgahını meydan pazarına<br />

taşıyor <strong>ve</strong> bütün işlerini yapıyordum. Annemin gönderdiği para, bir haftalık masrafımı bile<br />

karşılamıyormuş, dedemin söylediğine göre. ‘Köpek’ gibi ona çalışıyordum. Yarım ekmek <strong>ve</strong><br />

biraz zeytin ne kadar da pahalıymış Sincan’da.<br />

Küçük kilitli dolabından çıkardığı bal, pastırma, sucuk <strong>ve</strong> tereyağları yerken boğulacak<br />

gibi olurdu. Sonra <strong>yine</strong> kilitlerdi. Ben de köpek gibi yalanarak onun iştahla yemesini<br />

seyrederdim.<br />

Hep bakmakla yetinmiştim. Bir gün geldi <strong>ve</strong> ekmeğimin arasındaki domatesin yanına<br />

biraz pastırma istedim. “Torunum, sen sağlıklısın. Ben senin gibi olsam, domates bile yemem.<br />

Ekmek yeter valla.” Bana bir dilim pastırmayı bile <strong>ve</strong>rmeye kıyamamıştı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!