01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kıymetli olduğu için, bisikleti <strong>ve</strong>rmezlerdi. Küçük oğlu bir gün sokağın sonuna gidip gelmek<br />

üzere <strong>ve</strong>rdi. Sonra, “Daha bir ay istemek yok. Tamam mı?” dedi. Sokağın sonuna gitmekle bir<br />

aylık kıyak yaptığına göre, demek ki sokaklarda bir daire turu yapsaydım, herhalde üç yıllık<br />

kullanmış olurdum. İyi insanlardı. Fakat, her şeyleri çok kıymetli olurdu. Benim ‘sokak sonu’<br />

anlayışım çok değişik olduğundan, Mustafa efendi kerizi beni çok beklemek zorunda kaldı.<br />

Sanki benden başka herkesin bisikleti vardı. Bizi evlerine da<strong>ve</strong>t eden <strong>ve</strong> bakımsızlık,<br />

pislik içinde boğulan, bizimkilerin yemek için masalarına oturmamaya bin bir bahane<br />

uydurdukları Türk komşuların çocukları bile bisiklet sahibiydiler.<br />

Zaman geçtikçe annemde değişiklikler başladı. Saçını sarıya boyattı. Dar kot pantolon<br />

giymeye başladı. Kürk aldı. Makyaj malzemeleri en kaliteli ‘Avon’ firmasındandı. Çizmeleri<br />

çeşit çeşit olmuştu. Bundan böyle evimizde Almanca konuşmamızı emretti. Evde daha çok onun<br />

dediği oluyordu. Mecburen Almanca konuşur olduk. Türkçe konuşmamızı yasaklamıştı. Eski<br />

annem gitmiş <strong>ve</strong> yerine bambaşka bir kadın <strong>gelmiş</strong>ti.<br />

Akşam yemeklerimizde şarap eksik olmuyordu. Her alış<strong>ve</strong>rişe gidişimde ‘Şarap kan<br />

yapar. Şarap sıhhattir’ telkiniyle üç litrelik galon şarap almamı emrediyordu. Birkaç hafta içinde<br />

kimliğimizi kaybetmiş gibiydik. Evimiz aynıydı. Ama bizler değişiyorduk. Türk olduğumuz<br />

halde, Almanca konuşuyorduk. Kadın iyice şaşırmıştı <strong>ve</strong> kendine yakıştırdığı her şeyi alır<br />

olmuştu.<br />

Bisikletim konusunda bir haber çıkmayınca, unutulduğunu düşündüm. Ve kendim para<br />

kazanmaya karar <strong>ve</strong>rdim. Teyzemin evine sıkça gitmeye başladım. Annemin makyaj çantasından<br />

arakladığım en ince cımbızla, teyze çocuklarımın domuzcuk kumbarasından kağıt beş <strong>ve</strong> on<br />

markları çekmeye bayılırdım. Daha sonra, evimize gelen misafirlerin çanta <strong>ve</strong> cüzdanlarını yoklar<br />

oldum. Misafirliğe gittiğimiz evlerde <strong>yine</strong> aynı şekilleri tekrarladım. Kısa sürede iyi para<br />

topladım. Tek sorun, on vitesli <strong>ve</strong> eğri direksiyonlu yarış bisikletini e<strong>ve</strong> nasıl yutturacağımdı.<br />

Normal bisikletlerin kalitelisi iki yüz elli mark kadardı. Ama teyze oğlunun bisikleti dört yüz<br />

marktan başlıyordu. Ve henüz eksiğim vardı.<br />

‘Hand Kraft’ (el gücü) dersine bir tahta götürdüm. Hocaya tahtayı düzgün bir kare<br />

halinde kesip kesemeyeceğini sordum. Gaza geldi <strong>ve</strong> kesmeye başladı. Sırıtarak tam bir kare<br />

olarak <strong>ve</strong>rdi bana eski şekli bozuk tahtayı.<br />

Tahta, akşam Mahmut’un elindeydi. “Resim konusunda çok yeteneksizim. Ama sen ustasın. Sen<br />

buna pergelinle muntazam bir daire <strong>ve</strong> dilimler çiz” dedim. Mahmut gaza geldi <strong>ve</strong> istediklerimi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!