01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

sınavlarda başarılı olmaktı. Çok gergin <strong>ve</strong> sinirli bir hale <strong>gelmiş</strong>ti. Gün geçtikçe yüzündeki<br />

yorgunluk daha çok belirginleşiyordu.<br />

Wiener Wald sefasından sonra <strong>yine</strong> uzun bir zaman yakın olamadık. Günler geçti <strong>ve</strong><br />

sınav günü geldi. Mahmut çok perişan bir haldeydi. Yorgunluktan ayakta duramaz hale geldiği<br />

halde, akşam sekizde başlayıp, gece ikiye kadar süren barmenlik işini bırakmamıştı. Daha<br />

doğrusu, bırakamamıştı.<br />

Geç saat <strong>yine</strong> bardan geldi. Kitaplarına sarıldı. Ben de onunla birlikte oturmak istedim.<br />

“Azmin zaferi yarın belli olacak. Benim için dua et oğlum. Kazanırsam <strong>ve</strong> uslu durursan sana bir<br />

bisiklet alacağım, söz <strong>ve</strong>riyorum sana” dedi. Bir anda dünyam değişti. Teyzemin oğlunda o yıllar<br />

en yeni model sayılan on vitesli <strong>ve</strong> eğri gidonlu yarış bisikleti vardı. Ondan istediğimi söyledim.<br />

Ama çok pahalıymış. ‘Nasıl olsa bir keriz bulup takas ederim’ düşüncesiyle kaderime razı<br />

geldim.<br />

Akşama kadar heyecanlı bir bekleyiş başladı benim için. Televizyonda sevdiğim en güzel<br />

diziler oynadığı halde, konuları anlayamaz olmuştum. Çünkü, aklım fikrim Mahmut’un sınavı<br />

kazanıp kazanamayacağındaydı. Kazanması onun için korkunç bir başarı olacaktı. Gerçeği<br />

söylemek gerekirse, ben bisikleti düşünüyordum. Annem işten izin alıp erken geldi. Çeşit çeşit<br />

mezeler hazırladı. Bir galon kırmızı şarap getirmişti. Mahmut’un gelme vakti yaklaştıkça, peş<br />

peşe sigara yakıyordu. Dakikalar geçmez olmuştu. Durmadan saate bakıyordu. Birden kapıda<br />

anahtarın çevrilme sesini duyduk. İkimiz de kıpırdayamıyorduk. Mahmut içeri girdi, yüzü asıktı.<br />

“OlmadıÖ ne yapayım” derken yüzüne iyice baktım. Yüzü asıktı. Ama gözleri beni aldatmaya<br />

yetmemişti. Ama annem aldanmıştı. “Kazandın sen.” dediğim an, kahkahaları yükseldi. Annemin<br />

karışık ifadeler dolu yüzü değişti. E<strong>ve</strong>t, yanılmamıştım, Mahmut’un gözleri beni aldatamamıştı.<br />

İlk kez evimizde birçok meze <strong>ve</strong> galon şaraplı sofra kurulmuştu. Bizimkiler Almanlarla<br />

kaynaştıkça, yaşam tarzları da değişiyor gibiydi. İlk kez onların yanında sarhoş olana kadar şarap<br />

içtim. Her şey dönüyordu. Mahmut, annem, küçük salon, tabaktaki mantarlar bile oynuyor<br />

gibiydi. O yıllar Tanju Okan ‘Baba’nın çok meşhur bir plağı vardı: ‘Bu benim halkım. Aslanlar<br />

yatar gönlünde. Bu benim halkım’ parçası. Eski pikabımızda defalarca aynı parçayı dinledik.<br />

Ertesi gün kutlamayı devam ettirdik. Baraj gölünde saatlerce pedallı bota bindik. Akşam<br />

güneş batmadan önce, planör kiraladık. Bizi çeken araba hızlandıkça yükseliyorduk. Araba ipi<br />

bıraktı <strong>ve</strong> Augsburg kentini tepeden seyretmeye başladık. Resimler çektik. Güneşin batışını<br />

yüksekten seyretmek çok güzeldi. Planör motorsuz bir uçak olduğundan, inmek için devamlı<br />

kendi eksenimiz etrafında dönmemiz gerekiyordu. Epeyi yükselmiş olduğumuz için, uzun bir

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!