01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ve bir gün geldi <strong>yine</strong> bir bisiklet çaldım. Polis zaten parkın etrafında beni bekliyormuş.<br />

Polis merkezinde epeyi bir sözlü haşlama oldu. Bisikletleri satmadığımı, bisikletim olmadığı için<br />

sadece gezip bıraktığımı söyledim. Malı <strong>ve</strong>rdiğim adamı okumadım. Islahevine gitmemem için,<br />

ailemin bin beş yüz mark kefalet ödemesi gerekiyordu. Ve ödediler. Polis merkezindeki sözlü<br />

haşlamanın üzerine, annemin <strong>ve</strong> bu kez çok kızmış olan ü<strong>ve</strong>y babamın oklavalı pişirmesi<br />

gelecekti. Ü<strong>ve</strong>y babamdan ilk kez o yüzden dayak yedim. Deniz topuymuşum gibi sırayla<br />

birbirlerine atıyorlardı beni.<br />

On gün geçmeden evde toparlanma başladı. Benim yüzümden kimsenin yüzüne bakamaz<br />

olmuşlar koca Coburg kentinde. İyi de, ben <strong>yine</strong> herkese selam <strong>ve</strong>rip, alış<strong>ve</strong>rişe gidiyordum. Ben<br />

herkesin yüzüne <strong>yine</strong> gülerek bakıyordum. Karşımdakiler bana gülümsemiyorlarsa, bu onların<br />

sorunuydu. Gideceğimize pek inandığımı söyleyemem. Ama ciddi şekilde toparlanma başlamıştı.<br />

Toparlanmaya yardım etmemi istediler. Ben okula gidip arkadaşlarımla <strong>ve</strong>dalaşmalıydım.<br />

Kaçarcasına çıktım evden. Ama ben bisiklet tüccarı ahbabıma gittim. Olanları anlattım.<br />

Hayatımın en büyük ödülünü <strong>ve</strong>rmek zorunda kaldı: üç yüz mark. Jant kapağı işinden eski<br />

patronuma gittim. İşler biraz durgun olduğu için, ancak iki yüz mark <strong>ve</strong>rebileceğini söyledi garip.<br />

Fakat, benden kurtulacağına hala inanamadığı için, nasıl gideceğimizi sordu. Eşyaların kamyonla,<br />

bizim trenle gideceğimizi söyledim. Bizi istasyonda bekleyeceğini <strong>ve</strong> iki yüz markı ancak<br />

gideceğimizden emin olunca <strong>ve</strong>receğini söyledi.<br />

Biz istasyonda tren beklerken geldi. Parayı istedim. Henüz erken olduğunu söyledi. Garın<br />

içinde dolaşan görevliye koşup saati sordum. Görevli ‘Angut’ efendi de, hemen ailemi sordu.<br />

Gösterdim <strong>ve</strong> birlikte rahatladık. Tekrar eski patronuma yaklaşıp, “Bir de senin için saat sorayım<br />

mı?” dedim. Parayı <strong>ve</strong>rdi. Ama bana duyduğu gü<strong>ve</strong>nsizlik karşılığında, yüz mark daha<br />

ödemeliydi. Artık gidiyordum <strong>ve</strong> bana bir şey yapamazdı. Biraz kıvırmaya başladı. Ama eşek<br />

gibi <strong>ve</strong>rdi <strong>ve</strong> arkasını dönüp yürüdü. “İnsan bir <strong>ve</strong>dalaşır. Hiç mi medeniyet görmedin lan ayı”<br />

dediğimde, döndü <strong>ve</strong> birden koşarak kaçmaya başladı.<br />

* * *<br />

Yaşayacağımız yeni şehrin adı Augsburg idi. Bir haftalık yerleşme derdinden sonra, biraz<br />

olsun rahatladık. Teyzem, eniştem, iki oğlu <strong>ve</strong> bir kızı bize çok yakın bir yere taşınalı bir hayli<br />

olmuştu. Eşyaların boşaltıldığı ilk günler, yemek için hep onlara misafir olduk. Misafir için en<br />

ucuz yemek zaten belliydi: Fırında bol patates <strong>ve</strong> tavuk. Bira <strong>ve</strong> kola. Eniştem cahil ama neşeli<br />

bir adamdı. Fırından çıkan patates <strong>ve</strong> tavuk dolu tepsi masaya geldiğinde anneme bakarak,<br />

“Baldız tavuğun en güzel yeri götüdür. Benim de en güzel yerim götüm. Tavuğunkinden daha

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!