01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

söylendi. Gittim. Esmer, gözlüklü <strong>ve</strong> biraz kilolu bir adamla tanıştırıldım. Adının Mahmut<br />

olduğunu söyledi. Kim olduğunu sordum ama söylemedi. Teleferik ile dağa çıktık. Ama kayak<br />

takımlarımı almamı istememişti. Kim olduğunu çok merak ediyordum. Gü<strong>ve</strong>nilir bir adam<br />

olmasaydı, zaten müdür beni kesinlikle bırakmazdı. Dağ kafeteryasında saatlerce oturduk. Pasta,<br />

sütlü kah<strong>ve</strong> ısmarladı. İçinde dört tane ‘Match-box’ oyuncak araba olan bir kutu hediye etti. Bana<br />

harçlık <strong>ve</strong>rdi. Uzun uzun sohbet ettik. Ama asıl konu hala belli değildi. Laci<strong>ve</strong>rt pardösü<br />

cebinden kırmızı bir kutu çıkartıp masaya bıraktı. Kutuyu açmamı söyledi <strong>ve</strong> açtım. Kutunun<br />

içinde iki yüzük vardı. Bana gülümseyerek şöyle dedi: “Bir baban olmasını ister misin?” Böyle<br />

bir cümleyi hiç beklemiyordum. Öğretmenlerimiz, insanlığın en büyük görevinin saygı olması<br />

gerektiğini ısrarla anlatmışlardı. Bu adam <strong>ve</strong> annem evlenmeye karar <strong>ve</strong>rdikten sonra, ben ne<br />

yapacaktım ki? Evlendikten sonra ikisi de para kazanacağı için güzel bir e<strong>ve</strong> yerleşecektik. Ve<br />

istediğimiz gibi yaşayacaktık. Bana derslerimde yardım edecekti. Vaatleri bunlardı. “Siz<br />

anlaştıktan sonra ben ne yapayım” dedim. Güldü. Beni okula bırakıp gitti.<br />

Bir ay kadar sonra annemle birlikte geldi <strong>ve</strong> Bergen defterim kapandı. Herkesle<br />

<strong>ve</strong>dalaştım. Ama Monika ile zor ayrıldık. ‘Keşke onu birkaç gün daha erken keşfetseydim’ dedim<br />

kendime. Ama yıllardır olduğu gibi <strong>yine</strong> kaybetmeye mahkumdum.<br />

Münih’in küçük bir salonunda düğün oldu. Bir çocuk için, annesinin gelinliğini tutmak<br />

gerçekten çok tuhaf oluyor. Annem evleniyor, gelinlik kuyruğunu oğlu, yani ben tutuyorum.<br />

Sanki bir kriz geldi <strong>ve</strong> gülmeye başladım. Düğün bitene kadar durmadan güldüm. Annem gıcık<br />

oldu. Niye güldüğümü sordu. “Sence kaç çocuk annesinin gelinlik kuyruğunu tutmuştur” deyince<br />

sustu.<br />

Tren yolculuğumuz başlamıştı. Gideceğimiz yerde yeni evimiz vardı. Yeni yerin adı<br />

Coburg idi.<br />

Yeni hayatıma çabuk alıştım. Ama annemle hala yakın olmak istemiyordum. Aynı evde<br />

iki düşman gibiydik. Üst katımızda oturan komşu bizi yemeğe da<strong>ve</strong>t etti. İki kişilik şişman<br />

Karadenizli bir aileydi. İkisi de çok neşeli <strong>ve</strong> hoş insanlardı. Konuşmalarıyla insana neşe<br />

saçıyorlardı. İhsan amca, Almanya’ya ilk geldiğinde markete girmiş. Yumurta alacakmış ama<br />

yumurtalar özel kutu içinde satıldığı için bulamamış. Ne aradığını anlatamamış. Sonra tavuk gibi<br />

gıdaklamış <strong>ve</strong> elini kıçına götürerek ‘blop’ demiş. Tabii anlamışlar <strong>ve</strong> yumurtaları göstermişler.<br />

Herkese bunu anlatırdı.<br />

Ev sahibimiz çocuk sahibi olamamış bir aileydi. Rosa, kumral güzeli bir kadındı. Eşi<br />

Helmut biraz kilolu <strong>ve</strong> neşeli bir adamdı. Apartman onlara aitti. Bizim altımızda oturuyorlardı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!