01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

akıyı fazla kaçırmış. O yüzden gecikmiş puşt herif.<br />

Evine gittik. Eşiyle tanıştırdı ama yıllar önceden zaten tanıyordum. Ayten ile evlenmiş.<br />

Annesi Mahinev Teyze ölmüş. Yıllar önce bileziklerini çalma planı yaptığım Ayten’in<br />

kucağındaki bebek <strong>ve</strong> elinden tutarak götürdüğü kız çocuğu kocaman olmuş. Büyük kız evlenmiş<br />

<strong>ve</strong> bir çocuğu var. Bebek büyümüş <strong>ve</strong> çok şeker bir genç kız olmuş. Ayten de beni hatırladı.<br />

Yemek hazırlığı sırasında bilezik konusunu olduğu gibi anlattım. Bir şey söylemedi. Kapı çalındı<br />

<strong>ve</strong> bir çift, misafir olarak geldi. Zaten yemeğe oturmak üzereydik. Yemek sırasında İsfendiyar<br />

beni tanıttı: “Bu benim çok eski bir arkadaşım. Bana da çok hayrı olmuştur. Şimdi yazar. Eskiden<br />

hırsızdı adi herif” dedi. Misafir çift gülerek “Güzel espri gerçekten” dediler. İsfendiyar suratını<br />

astı <strong>ve</strong> her şeyi anlattı. Çift şaşkındı. “Yani yıllar önce gerçekten dükkanını soydu. Şimdi evinde<br />

misafir. Hayret vallaa” dediler. Yayınlanmış olan üç kitabım, İsfendiyar <strong>ve</strong> ailesini çok<br />

sevindirmişti.<br />

Akşam yemeğinden sonra kafaları çekmeye <strong>ve</strong> anıları tazelemeye başladık. Saat ikiyi<br />

geçmiş <strong>ve</strong> yatmak istiyorlar. Ben salonda yatacağım. İsfendiyar perdeyi açıp dışarı bakıyor. “Lan<br />

karı, bunun sağı solu belli olmaz. Kapıya kamyon getirmiş olabilir. Sabaha kupkuru bir ev<br />

bulursan hiç şaşırma” diyor.<br />

Sabah erken kalkan bir vatandaş olduğum için çay yapıp içiyorum. İsfendiyar tuvalete<br />

kalkıyor. Beni çay içerken görünce gözlerini ovuşturuyor. “Lan televizyon yerinde. Öbürleri de<br />

yerinde. Geç kalmamışım” diyor. “Lan nankör İsfendiyar, Kılavuzçayırı tarafındaki dükkanını<br />

soymasaydım, hala orada ütü, fırın tamir edecektin. Benim sayemde oradan kurtulmuşsun. İki<br />

elektronik servisi sahibisin artık. Bunlar hep benim sayemde oldu. Beni dükkanlardan birine<br />

ortak etmen gerekmez mi?” diyorum. “Soyduğu dükkanın sahibinden unuttuğu radyo kablosunu<br />

isteyen adam, her şeyi ister valla” diyor. Birlikte kahkahalarla gülüyoruz.<br />

Öğlene doğru kahvaltı yapıyoruz <strong>ve</strong> evime gitmek üzere yola çıkıyorum. Hala<br />

görüşüyoruz. Lakin, sayemde sahip olduğu dükkanlardan birine beni ortak etme dalgasından hala<br />

hiç ses yok. Nankör herif. Hatanın büyüğü benimdi zaten. Böyle nankör bir adamın dükkanını ne<br />

diye soymuştum? Bırak sürünsün, ütü fırın tamiri yapsın adi herif.<br />

Ulusal’ın teknik ekip görevlisi bir arkadaşın vasıtasıyla ‘Sony T-380’ model kıyak bir<br />

kamera alıyorum. Ve her yere çantamda kamera ile gidiyorum. Amacım iyi haberler çekmek.<br />

‘Habitat’ hikayesi zamanı, Taksim’in göbeğinde duran yuvarlak tuvaletin kapısı kapanmıyordu.<br />

Matiz bir lavuk <strong>gelmiş</strong>, dünyasını kaybetmiş garibim. Pantolonu indirip ‘zatır zatır’ sallamaya<br />

başlamıştı. Bir yandan sigarasını <strong>ve</strong> şarabını içiyor. Ben çekiyorum. Millet kahkahalarla gülüyor.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!