01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Antalya-Finike’de gerçekleşecek olan çekim günü yaklaşıyordu. Bizim Beyoğlu<br />

yamyamlarını gördüm <strong>ve</strong> Finike’ye gideceğimi, güzel bir çantaya ihtiyacım olduğunu söyledim.<br />

Anında bir çanta geldi. Bir süre önce oynanan ‘Türkiye-Hollanda’ milli maçında bizim<br />

yamyamlar misafir takımın soyunma odasına dalmışlar, portakal-mavi Hollanda milli takımı<br />

çantalarından hatıra olarak almışlar işte. Bir tanesi de bana <strong>gelmiş</strong> oldu. Çanta da çanta, iyi mi.<br />

‘Sağolasın Hollanda’ deyip çantayı kaptığım gibi e<strong>ve</strong> uçtum.<br />

Nihayet yola çıkış vakti geldi. Havalı çantam hazırdı <strong>ve</strong> sokağa çıktım. Karanlık <strong>ve</strong> biraz<br />

puslu havada ilerlerken, şöyle bir arkama baktım. Hey Beyoğlu hey, ne günler yaşadım. Şimdi<br />

nereye gidiyorum. Sanki hala rüya gibi. Ama rüya değil, gerçek. Çünkü, Finike otobüsü beni<br />

bekliyor.<br />

Gümüşsuyu Ulusoy’un önünde otobüsü bekliyoruz. Mahinur Ergun, Serdar Akar,<br />

prodüksiyon amiri Şerif Ablak, Sanat yönetmeni Yavuz Ar aramızda muhabbet ediyoruz. Hasan<br />

Kaçan’ın eşi Serap Kaçan da senaryo asistanıydı. Hasan Kaçan eşini uğurlamak için geldi. Çekim<br />

ekibinden malzeme kamyonuna sığmayanlar da yanımızdaydı. Ben tuvalet hesabı dolanıp güzel<br />

bir cıgaralık sarıp üfledim. Otobüs geldi <strong>ve</strong> yola çıktık. Otobüsün yarısı Mine Film personeliydi.<br />

Birkaç havalı yardımcı oyuncumuz, otobüsle gitmezlermiş. Filmden alacağı paradan feda ederek<br />

uçakla gittiler. Hani, ‘bakın lan, biz öyle otobüsle falan takılmayız’ hesabı diyorum. Yönetmen<br />

bile otobüsle gidiyor, lakin onlar, uçakla. Böylece sanat dünyasının ilk kaprisleriyle de tanışmış<br />

oldum.<br />

Prodüksüyon amiri Şerif Ablak ortalığı gülmecelere boğuyordu. Biz neden Finike’ye<br />

gidiyor muşuz? Finike bize gelemediği için. Tonton, neşeli, sevimli eski bir Almancıydı. Otobüs<br />

ilerlerken ben hep altımızda kalan beyaz yol şeritlerine bakıyordum. Almanya’dan tır ile yola<br />

çıktığımızda, o beyaz şeritler beni nerelere götürüyordu. Şimdiyse nerelere? Kafam dumanlı ya,<br />

meyva suyu hesabı votkadan da çekiyorum. Gözüm hep hızla altımızda kalan beyaz yol<br />

şeritlerinde. Hayaller içinde sızıyorum.<br />

Sabah Antalya garajına girdik. Sonra Finike otobüsüne bindik. Yolda herkese ilk<br />

romanımdan hediye ediyorum. Bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Finike garajına ulaştık.<br />

Mine Film’e ait kamyon <strong>ve</strong> minibüs bizden önce <strong>gelmiş</strong>ti. Minibüs ile, kalacağımız Bahar Otel’e<br />

taşındık. Zuhal Olcay ile ikinci karşılaşmamız oldu. Herkes odasına çekildi. Ben bir cıgaralık<br />

daha sarıp üfledim. Gözlerimi kapatmış, hayallerimle uçuştayım. Arada bir gözümü açıp “Lan<br />

Paşakapısı’nda olmayayım” diyor <strong>ve</strong> gülüyorum. Gözlerimi açıyorum. Her yerde ‘Bahar Otel’<br />

arması var. Demek ki koğuşta değilmişim. Bara inip iki şişe bira alıyorum. Bir cıgaralık daha <strong>ve</strong><br />

cila hesabı biralama yapıyorum. Gözlerimi kapayıp yeniden açarak otel armalarına bakmak

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!