01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Akşam e<strong>ve</strong> girer girmez kutlama faslına başladım. İlk kitabımın ön kapağına <strong>ve</strong> arka<br />

kapaktaki büyük resmime baktım. İkinci kitabım yolda, ciddi rolüm olan film yakındaydı. Bu bir<br />

şans mıydı yoksa kaderim böyle mi çizilmişti. Bana göre, şansı zorla aramış <strong>ve</strong> yakalamıştım.<br />

Şans var ya şans, daha önce belirttiğim gibi, gelene kadar adamın iflahını keser. Lakin, geldikten<br />

sonra da, kovsan gitmez kerata.<br />

Adnan Özer’in yayınevinde yaptığımız kutlama faslı sırasında, ‘Zuhal Olcay’ ile film<br />

çevireceğimi söylemiştim. Ben atmıştım. Ama tutmuştu. Bergen yatılı okul öğretmenlerimi <strong>ve</strong><br />

eğitim hemşirelerimi düşündüm. Yabancı aile çocuklarına karşı daha çok ilgi gösterirlerdi. Hani,<br />

“Almanya’ya <strong>gelmiş</strong>ler, kimse ilgilenmemiş” hesabı olmasın, <strong>ve</strong>ya daha açıkça söylemek<br />

gerekirse, “Meşe odunu geldin, kuru odun gitmeyesin” dalgası diyorum.<br />

Sayfalar dolusu gazete <strong>ve</strong> dergi röportajlarıma saatlerce baktım. İçimden yemek yemek<br />

bile gelmiyordu. Sadece içkimi içiyordum. Her sayfaya baktığımda, “Acaba annem gördü mü?<br />

Bu kadar çok röportajdan en az birkaçını mutlaka görmüştür. Daha çok yükseleceğim. Marangoz<br />

Yalçın, hanımı, kızları Gülbin <strong>ve</strong> Nilgün <strong>ve</strong> daha birçok eski komşun <strong>ve</strong> tanıdıkların beni<br />

görecek. Senin oğlun olduğumu söyleyecekler. Ve sen, gazete, dergi sayfalarını açmaya<br />

korkacaksın. Televizyon bile seyretmeye korkacaksın. Çünkü, ben her an karşına çıkabilirim.<br />

Bunları hep sana duyduğum nefret yüzünden başardım. Daha çok başarılarımı göreceksin”<br />

diyordum. E<strong>ve</strong>t, bütün imkansızlıklara rağmen, Bostancı semt pazarında patates satan adamın<br />

söyledikleri bana yepyeni bir kapı açmıştı. Canımı sıkan tek şey, <strong>yine</strong> bekleyiş içinde yaşayacak<br />

olmamdı. Filme daha epey var zaman vardı. İkinci kitabın çıkması iki ayı bulacaktı. Gel de bekle.<br />

Gel de içme.<br />

İlk kitabımdan bir miktar aldım <strong>ve</strong> Ulusal’a uğradım. Arkadaşlara imzalayıp hediye<br />

ettim. Yeni romanımın da çıkacağını söyledim. Yeni gelenlerin çoğu beni iyi tanımıyordu. Ama<br />

roman yazmama <strong>ve</strong> basılmasına şaşırmışlardı. Kendi paramla bastırmıştım ama önemli olan ilk<br />

adımı atmıştım. Yemek yedik, çay içip sohbet ettik. Arada bir uğramamı söylediler.<br />

Bir ara yönetmeniz Mahinur Ergun aradı <strong>ve</strong> evimde deneme çekimi yapmak istediğini<br />

söyledi. Geldi <strong>ve</strong> çekime başladı. Perdeler açık ya, karşı bina camları, balkonları meraklı<br />

kellelerle doldu. Herkes bize bakıyor. Uyuz oldum <strong>ve</strong> perdeleri kapattım. Mahinur hep tepki<br />

<strong>ve</strong>rilecek sorular soruyordu, “Çalmaya ilk ne zaman başladın?” gibi sorular. Bozuntuya <strong>ve</strong>rmeden<br />

her soruyu cevapladım. Yürümemi, sigara içmemi, kafamı sallamamı söyledi <strong>ve</strong> istediği tepkileri<br />

aldı. Deneme çekiminde başarılı olmuştum. (Bana ilk gönderdiği arkadaş, o yılların çok he<strong>ve</strong>sli<br />

yönetmen yardımcısı Serdar Akar’dı. Daha sonra da yönetmen olacak <strong>ve</strong> ödül kazanacaktı.)

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!