01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ancak on gün sonra kızlar benimle konuşmaya başladılar. “Sen de sekreter tipi yok.<br />

Senden olsa olsa, tahsilatçı olur. Tahsilat işlerinde on parmak daktilo ile ne<br />

yapacaksın?’”diyorlardı. “Ben yazarım” dedim. Önce inanmadılar. Ertesi gün birer kitap hediye<br />

ettim. Yasemin Hoca da bana biraz ısınmış oldu. Üç saatlik kurs boyunca sigara içmek yasaktı.<br />

“Hocam bir tuvalete gideyim” hesabı yapıyordum. Her yirmi dakikada bir kızlar da tuvalet<br />

ayağına yatınca, hoca tuvalete gidip bakma ihtiyacı duydu. “Aman aman, şu kapıcılar da hep<br />

tuvalette sigara içip insanı dumana boğuyor” derken bir gözü bana bakıyordu.<br />

‘Gül’ isminde ufak tefek bir kızla tanıştık. Pastanede buluşup konuşuyoruz. Çok hoş, çok<br />

tatlı bir kız. Ruj reklamına falan çıkmış. Telefon görüşmelerimiz saatler sürüyordu. ‘Akrep<br />

Nalan’ olarak tanınan şarkıcı hanımın yanında çalışıyordu. Onu gerçekten sevdim. Hem de çok<br />

sevdim. Ablası ile de tanıştırdı beni. Son konuşmamızda, “Ailem beni sana <strong>ve</strong>rmez. Konuşmamı<br />

bile istemiyorlar. Aslında ben seni istiyorum ama.” dedi <strong>ve</strong> sustu. “Fark etmez be Gül. Bir gün<br />

sen de görürsün, geçmişimdeki nefretler gibi” dememe bir anlam <strong>ve</strong>rip <strong>ve</strong>rmediğini bilemem.<br />

Günlerce belki arar diye bekledim ama aramadı. Aslında haklıydı, kendimi bile kurtaramazken,<br />

ona ne hayrım olacaktı. Kaç kez sevmiş, aşık olmuştum. Ve her seferinde, aşklarımı ya yollar ya<br />

da demir parmaklıklar ayırmıştı benden.<br />

Günler <strong>yine</strong> sakin geçiyordu. Oturduğum evin altı pasajdı. Girişte terzi malzemeleri satan<br />

Arda Ticaret’in sahibi Hasan Ağabey’in oğlu Murat ile arkadaş olduk. Kafa dengiyiz <strong>ve</strong> sabah<br />

başlayan sohbetlerimiz, akşama kadar sürüyor. Bütün sanatçıların gelip arabasını bıraktığı garaja<br />

takılıyoruz. Arabasından inen her oyuncuyu gördüğümde “Bir gün ben de ünlü olacağım”<br />

diyorum. Yeni kitabım hazır. Ama yayınevi konusunda ses yok. Yine içkiye düşüyorum.<br />

Bir öğlen vakti karşı evden çıkan benim yaşlarımda bir adamı görüyorum. Sarılıp<br />

öpüşüyoruz. Yıllar önce gayri meşru alemden tanıdığım bir arkadaştı. Karşı binada oturan <strong>yine</strong><br />

gayri meşru bir kadının yeni dostu olmuş. Kadın dost hikayesine uyanınca soğuklaştım.<br />

Boğazında <strong>ve</strong> göğsünde derin yaralar vardı. Hani, ‘anılaaaar’ diyorum. Gözlerindeyse, esrar, hap<br />

<strong>ve</strong> alkolün solukluğunu taşıyordu. Yüzü zaten ‘tükenmiş’ ifadesindeydi.<br />

Bir hafta geçmeden takıldığım garaja iki iri yarı polis geldi. Karakol polisi fazla iri kıyım<br />

olmaz. Terör-Narkotik-Gasp <strong>ve</strong> Cinayet Masası polisleri böyle iri yarı olurdu. Daha doğrusu, iri<br />

kıyımlar bu bölümlere alınırdı. Terör işi olsaydı, daha teferruatlı gelirlerdi. Üstelik ‘Çelik Yelek’<br />

giymiş olmaları gerekirdi. Bu iki polisin gömlek yakaları açıktı <strong>ve</strong> çelik yelek giymemişlerdi.<br />

Silahlarını kontrol ettiler. Sorduk ama “Cinayet Masası” demekten başka bir şey çıtlatmadılar.<br />

Ellerinde dürbün, sokağın sonunu gözlüyorlar. Bir saat falan dürbünle gözlemeye devam ettiler.<br />

Birden hareketlilik başladı. Mermiler silahların ağzına <strong>ve</strong>rildi. Uzaktan peş peşe taksiler geliyor.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!