01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Yine kış gününde düştüm Kasımpaşa’ya. ‘Otel Bizim’ tabelasını gördüğüm mekana<br />

daldım. “Burası Otel Bizim mi?” dedim. Harbiden bizimmiş. En üst katın küçük tek yataklı bir<br />

odasına kapağı attım. Kar soğuğu var. İki battaniye ile bile donuyorum. İki battaniye daha aldım.<br />

Yan oda komşusu ‘Taylan Dayı’ ile ahbap olduk. Aldığım elektrikli cez<strong>ve</strong>mle çay, kah<strong>ve</strong><br />

pişiriyorum. Acıktıkça patates haşlıyorum. Başka yiyecek ucuz bir şey yok. Taylan Dayı sabah<br />

uyandığı gibi, hemen rakı içmeye başlıyordu. Yapacak işim yok, dayı da yalnız <strong>ve</strong> muhabbet<br />

edecek adam arıyor. Hayrına bana da rakı dolduruyor. Oda kapısının arkası, boş rakı şişesi<br />

ambarı gibiydi. Bir zamanlar Bergama’nın zenginlerindenmiş. Akrabalarının fesatlıkları, içki<br />

alemleri <strong>ve</strong> kumar onu batırmış. Elinde kala kala hatlı bir minibüsü kalmıştı. Sabah yarım şişe<br />

rakı içmeden kendine gelemezdi. Ben otele yerleşince birlikte içer olduk. Öğleden sonra bir<br />

meyhaneye uğrar <strong>ve</strong> iki duble daha içerdi. Aksaray tarafında takıldığı kah<strong>ve</strong>ye uğrayıp akşama<br />

kadar ‘yanık’ oynardı. Sonra Beşiktaş tarafındaki nargileli kah<strong>ve</strong>ye takılırdı. Ve akşama <strong>yine</strong><br />

meyhanelere. Cami içinden geçmeye korkardı. Hayata isyan etmişlerden biri daha karşıma<br />

çıkmıştı. Koca adam anlatıp durur <strong>ve</strong> ağlardı. “Ellisini geçtim. İnsanlara gü<strong>ve</strong>nim kalmadı. Ev<br />

yok, aile yok. Zaten istemem de” deyip duble rakıyı bir dikişte yuvarlardı. Yaşantısının tek<br />

anlamı, hasılatını almaya gittiği minibüstü. Aksaray tarafındaki meyhanelere takılırdı. Kasımpaşa<br />

meyhanelerinde beleşçi <strong>ve</strong> çok yapışkan ayyaşlar olduğu için, çok nadir uğrardı. Bana çok kıyağı<br />

oldu.<br />

Altın Kitaplar’a uğradım. Tanınmadığım için riske giremeyeceklerini öğrendim.<br />

Kitabımın mutlaka yayınlanması gerektiğini söyledim. Hüsnü Bey’in söylediğine göre, benim<br />

gibi adı sanı duyulmamış bir adamın yapabileceği tek şey, kitabımı parayla bastırmaktı. Küçük<br />

bir yayınevi bularak matbaacılık yaptırmaktan başka çarem yoktu. Fakat Hüsnü Bey bunu tavsiye<br />

etmiyordu, “Bak kardeşim, yayıncılık zor iştir. Sen bu piyasayı bilmiyorsun. Para <strong>ve</strong>rerek kitabını<br />

bastırsan, üzerinde uyduruk bir yayınevi ismi olacak. Parana yazık. Bastıracağın kitabını eşe<br />

dosta, önüne gelene dağıtmaktan başka çaren kalmayacak. Gel sen bu sevdadan vazgeç” deyişine,<br />

“Bu kitap basılacak. Siz de göreceksiniz. Bu kitap, benim için son şans” cevabı <strong>ve</strong>rdim. Ve<br />

romanımı alarak sinirlice çıktım.<br />

Hala Otel Bizim diye bildiğim otelde kalıyordum. Lakin, ne zaman para <strong>ve</strong>receğimi<br />

sormaya başladılar. Lan, parayla olduktan sonra, her yerde otel var. “Almanya’dan dayımı<br />

bekliyorum. Burada buluşacaktık” dalgası otelcileri sıkmaya başladı.<br />

Göz ameliyatımı yaptıran <strong>ve</strong> beni Ulusal’a aldıran arkadaş beni yalnız bırakmadı. Onun<br />

gibi bir insan tanımadım hayatımda. Gerçek bir dost, hatta bana ‘baba’ gibiydi. Onun sayesinde<br />

otele ‘hayrım olsun’ hesabı para <strong>ve</strong>rir olmuştum. Hani, “Bir dost bana, ben Otelci Kasım’a”<br />

hesabı diyorum.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!