01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

seçtim. Mahkeme günü geldi. Eski oturduğum semtlerden birinde iyi arkadaşım olan ‘Ruhi’ <strong>ve</strong><br />

bakkal ‘Suat’ yanımda şahit olarak mahkemeye geldiler. Suat kekosu kanun işlerinden çok<br />

korkan biriydi. “Yahu arkadaş, benim tipim bozuk. Durup dururken beni hapse atmasınlar” diye<br />

telaşlanıyordu. “Lan yürü keko. Seni hapishane ne yapacak?” dedim. Ruhi ilk kez hakim<br />

karşısına çıkıyordu <strong>ve</strong> haliyle çekiniyordu. İşim düştü ya, ikisi de konuşma özürlü olur<br />

mübarekler. İlk kez karşına çıktıkları hakimden ikisi de korkarlar. Hakim sordukça Suat’ın dizleri<br />

titriyor. Suat ‘mırmırmırvırmırvırdır.’ hesabı bir şeyler söylüyor ama hangi dilden oluğunu bilen<br />

yok. Ruhi’nin de dili tutuldu sanki. Yere bakıp gülüyor angut. Kah<strong>ve</strong>de, meyhanede sallamak<br />

kolaydı. Rol yapacaksan böyle yerlerde becerikli olacaksın, yamuk. Hakim baktı ki, bunlar iki<br />

kelimeyi bir araya getiremiyor. “Tamam tamam, şahit olduğunuz belli. Yaz kızım.” dedi <strong>ve</strong> yeni<br />

kimliğim için onay <strong>ve</strong>rdi. Mahkemeden aldığım kararla hemen ‘Beyoğlu Nüfus Müdürlüğü’ne<br />

daldım. Belgeyi <strong>ve</strong>rdim <strong>ve</strong> yeni kimliğimi aldım. Yeni adım ‘Mehmet Kartal’ oldu. Hayatımda<br />

ilk kez mahkemeye kelepçesiz çıkışıma ben bile şaşırmıştım. Her mahkemeye çıkışımda koluma<br />

yakın duran bir polis memuru olurdu. Hakimin karşısına çıkacağım sıra, kelepçeyi çıkarırdı.<br />

Hakim benim ‘Kafesliköy Resmi Tatil Beldesi’ raporumu onayladıktan sonra, kelepçe <strong>yine</strong><br />

takılırdı.<br />

Ruhi <strong>ve</strong> mırmırdırvırcı Suat’ı yolcu ettikten sonra, adliye binasının çay ocağında oturup<br />

çay içtim. Elleri kelepçeli suçluları getiren polislere baktım. Adliye binasının koşturmacası hiç<br />

değişmemişti. Avukatlar, suçlular, polisler, mübaşirler, hakimler <strong>ve</strong> hiç durmayan daktilo sesleri<br />

hep aynıydı. Mübaşirlerin, “Duruşman başlıyor, gir hemşehrim” sözleri bile hiç değişmemişti.<br />

Yüz ifadesinden tutuklandığını anladığım elleri kelepçeliler gidiyordu. Sigaramdan derin<br />

dumanlar çekerken, ‘Peki sen nereye gidiyorsun acaba?’ diye düşünüyordum. Adliye binasından<br />

uzaklaşırken bile, arkama baktım. Çünkü bu tür binalarda yıllarım geçmişti. Adliyede duyduğum<br />

her ses, kurtulamadığım anılar içeriyordu.<br />

Zaman zaman intihar etmeyi çok düşünmüştüm. İntihar duygusu, insanın içinde<br />

gizlenmiş bir düşmandır. Ne zaman ortaya çıkacağı belli olmaz. Hiç umulmadık bir insan aniden<br />

intihar edebilir. Yıllar önceki Bostancı’nın zengin çocuğu arkadaşım gibi. Kimi hayatın yükünü<br />

çekemez hale gelir <strong>ve</strong> intihar eder. Kimi, ölümün ardındaki sırları çok merak eder. Aşırı sorunlar<br />

<strong>ve</strong> aşırı meraklar <strong>ve</strong> ‘ip kopar’. Yıllar önce yüzüm gözüm parçalandığı zaman, yerde yatan<br />

bedenimi gördüğümü hatırlıyorum. Kanlar içindeydim. Bir kalabalık toplanmış <strong>ve</strong> bir sürü fikir<br />

yürütüyordu. Konuşmaları çok gürültülü geliyordu. Belki inanmayacaksınız ama ben ‘ölmüştüm’.<br />

“Ben ölmedim, yaşıyorum, buradayım, buraya bakın” diye haykırmak istiyordum. Ama sesim<br />

çıkmıyordu. Ve hala sınırın tam ortasındaydım. Yerde yatan bedenimin üzerine gazete kağıtları<br />

örtüldü. Sonra, bir sis geldi <strong>ve</strong> hiçbir şey göremez oldum. Gürültüler zayıfladı. Ve her şey sustu.<br />

Dünya sustu. Sonrasını çok düşündüm ama hatırlayamıyorum.<br />

Eğer son umudumu bağladığım kitaplarım olmasaydı, belki çoktan intihar etmiş olurdum.<br />

Fakat beni hayata bağlayan başka nedenler de vardı. Çok uzaklarda olan Karen, onu mutlaka<br />

bulmalıydım, görmeliydim. Anneme karşı duyduğum nefret vardı. Doktor Sinan Şakrak benim

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!