01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sabah kahvaltıya kalkmakta zorlanan koğuş sakinlerini topluyorum. “Bana bakın lan,<br />

bundan sonra bana ‘albayım’ diyeceksiniz” hesabı çekiyorum. Kafama göre bir ‘yüzbaşı’ <strong>ve</strong><br />

‘çavuş’ seçiyorum. Her saat başı rapor beklediğimi söylüyorum. Koğuş anında disipline giriyor.<br />

Amcam ziyarete <strong>gelmiş</strong>, herkes bana ‘albayım’ hesabı rapor sunuyor. Amcam bakıp,<br />

gülüyor. “Albay da mı oldun? Vay bee” diyor. “Amca, ben yerimi buldum galiba, buradan hiç<br />

çıkmama gerek yok” diyorum. Gerçekten tam yerimi bulmuştum. Yemek, yatmak bedavaydı.<br />

Sigaram bitince yüzbaşı <strong>ve</strong> çavuş benim adıma hastalardan paketlerle topluyordu. Albaya<br />

yağcılık olsun hesabı döner, çay ısmarlayan da boldu. Daha ne diye gideyim ben.<br />

Doktor beni çağırdı <strong>ve</strong> öylesine muhabbet ediyoruz. Aklı sıra ağzımdan laf alacak. “Hala<br />

kuşlar seni kovalıyor mu” diye sormaz mı. “Yahu ne kuşu dayı, o iş dalga dümendi” diyorum.<br />

Birkaç gün daha doktor ile denenme mahiyetinde muhabbet ediyorum. Ve çıkış raporum<br />

hazırlanıyor. Hemşirelerle <strong>ve</strong>dalaşıyorum, gitmemi istemiyorlar. Hayatımda ilk kez bir yerden<br />

ayrılmamı istemeyen insanlar oluyordu. Hemşireler, “Seni buraya aldıralım. Hep albayımız ol<br />

bizim. Bizim yıllardır kuramadığımız düzeni, sen çok çabuk kurdun” diyorlardı. Bütün<br />

hemşirelerle kucaklaşıp öpüştüm. Bahçeye kadar yanımda geldiler. Tekrar <strong>ve</strong>dalaştık. Arkama<br />

bakarak el salladım <strong>ve</strong> hastaneden çıktım. Bir, deliler koğuşuna girmediğim <strong>ve</strong> deliler liginde<br />

kaptan olarak top koşturmadığım kalmıştı. Onu da yaşamıştım. Cebimde beş kuruş param yoktu.<br />

Tek yapabileceğim Taksim’e kadar yürümekti <strong>ve</strong> yürüdüm.<br />

Akşamüstü öylesine Taksim’de geziyorum. Hani iyilik olsun hesabı evine bıraktığım <strong>ve</strong><br />

karşılığında ayıkladığım adam vardı ya, onunla karşılaşmaz mıyım. “Hop lan, yürü iş ara. Sen<br />

beni birine benzettin galiba” deyip işi sıyırma yoluna gidiyorum. Adam gülerek, “Daha gençsin,<br />

neden böyle yapıyorsun. Senin gözün çok kötü durumda. Yoksa, sen iyi bir insana benziyorsun.<br />

İlk iş olarak bu bozuk gözünden kurtulman lazım. Belki o zaman düzelirsin” demez mi. Doğrusu<br />

pek anlam <strong>ve</strong>remedim. Hani, beni oyalama hesabı etraftan polis geçmesini bekliyor desem, o<br />

kadar zeki bir tipe sahip değil. Ne de olsa ben adamdan iyi anlarım.<br />

Birlikte bira içtik. Sohbet ettik. Belki de içimden atmak için, yaşantımdan biraz bir şeyler<br />

anlattım. Bana kartını <strong>ve</strong>rdi. ‘Ulusal Video’da çalıştığını kartından uyandım. Sıkıldığımda<br />

Ulusal’a uğrayıp bir çayını içmem için da<strong>ve</strong>t etti.<br />

Bir sabah aklıma esti <strong>ve</strong> Ulusal’ı görmeyi istedim. Telefon açtım <strong>ve</strong> da<strong>ve</strong>t hala<br />

geçerliydi. Odasına girdim. Kendisi <strong>ve</strong> iki bayan daha vardı odada. Herkes kendi masasında<br />

dalgasına bakıyordu. Tesadüflerin sadece Türk filmlerinde olduğuna inanmanın pek doğru<br />

olmadığına inanacağım bir olay yaşadım. Arkadaşın masasının yanında çayımı içerken, karşı<br />

masada oturan esmer bir bayan dikkatimi çekti. Ona daha dikkatli bakınca, kim olduğunu<br />

anladım. Fakat o, tanıştırıldığımızda tokalaşmamızla bile beni tanıyamamıştı. Yüzüne dikkatli

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!