01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

zevkliydi. Horozlar <strong>ve</strong> tavukları kovalamak da neşeli işti.<br />

Sabah beşte kalkardık. Pancar küspesi, melas, saman <strong>ve</strong> mermer tozu karışımından yem<br />

yapardık. Pancar küspesi <strong>ve</strong> saman hayvanı iyi beslemek, melas tatlı ihtiyacını gidermek, mermer<br />

tozu da kemik yapısının gelişip daha ağır çekmesini sağlamak içindi. Yem dağıtımından sonra<br />

gün doğarken ekmek, domates, zeytin, salatalık <strong>ve</strong> peynir yemek, sıcak çaydan büyük bardakla<br />

içmek nefisti. Radyodan yayılan ‘türkü’ sesleri bana <strong>yine</strong> Almanya’yı hatırlatıyordu. Almanya’da<br />

sabah erken kalkardık. En sevdiğim kahvaltı, Corn Flakes (m ısır gevreği), muz, şeker <strong>ve</strong> süt<br />

karışımıydı. Bunları hazırlarken türküler programını dinlerdik.<br />

Çiftlikte çok düşündüm, acaba çiftçi bir ailenin çocuğu olup, Kırıkkale’de kalsaydım<br />

nasıl olurdu? Veya iki dayım gibi yaşasaydım nasıl olurdu? Sabahtan akşama kadar ekin biçmek,<br />

traktör sürmek <strong>ve</strong> köy hayatında yaşamak. Almanya gibi bir ülkede yıllarca yaşayıp, o<br />

medeniyeti, yaşam biçimini, teknolojiyi gördükten sonra, çok zor olacağı kesindi. Fakat<br />

Almanya’ya hiç gitmemiş olsaydım, belki her şey başka olurdu.<br />

Sultanbeyli’nin uçsuz bucaksız arazisi içindeki dev çiftlikten sıkılmam uzun sürmedi.<br />

Mendilini düşürecek tazeyi bırakın, kart leydi bile göremedim. İşten ayrılacak olanın on beş gün<br />

önceden haber <strong>ve</strong>rmesi gerekiyordu. Haber <strong>ve</strong>rdim <strong>ve</strong> maaşımı alarak çiftlikten ayrıldım.<br />

Halterimi götürecek yerim olmadığı için orada bıraktım. (Bir daha da uğrayamadım zaten <strong>ve</strong><br />

Tepebaşı Havaspor Mağazası’na yaptırdığım mavi boyalı halterim orada kaldı.)<br />

Aylar sonra <strong>yine</strong> şehre inmiştim. Kendimi dağlardaki ‘kurtlar’ gibi hissediyordum. Kurt<br />

şehre iniyor <strong>ve</strong> milletin tavuklarını kapıp kaçıyordu. Ben de aynı değil miydim? Şehre her<br />

inişimde birçok insanın canını yakıyor <strong>ve</strong> sonra bir işe girip aylarca ortadan kayboluyordum.<br />

Sağda solda çeşitli işler bitirip yolumu bularak durumu idare ediyordum. Kara kış<br />

<strong>gelmiş</strong>ti <strong>ve</strong> her yer kar kaplıydı. Kasımpaşa’nın gariban otellerinden birinde, tek yataklı odada<br />

sıkışmış kalmıştım <strong>yine</strong>. Konuşacak kafa dengi bir dost bile yoktu. Geçmişim <strong>ve</strong> yaşadığım<br />

günler arasında sıkışıp kalmıştım. Nereye gidiyordum ben. Gelecek nereye taşıyordu beni?<br />

Bir gece vakti biraz da olsa ürkekçe Beyoğlu’nda dolaşırken, eskilerden Adanalı Esef ile<br />

karşılaştım. On gün sonra askere gideceğini söyledi. Bir profesörün yanında çalışıyormuş. Kış<br />

gittikçe sertleşiyordu. Yakın zamanda ‘yolunu’ bulması iyice zorlaşacaktı. Esef ile birahaneye<br />

girdik. Yaşamın gittikçe zorlaşmasını <strong>ve</strong> avanta işlerin eski tadının kalmadığını tartıştık. Eski

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!