01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Paşakapısı’nda koğuş kapıları birbirine açılıyordu <strong>ve</strong> rahat sayılırdık. Bayrampaşa<br />

Cezaevi’nin şekli başkaydı. Yan yana kapısı ayrı büyüklükte koğuşlar vardı <strong>ve</strong> dışarı<br />

çıkılamıyordu. Voleybol oynamak için ideal olan bahçe için durmadan kavga çıkıyordu. Volta<br />

atmak isteyenler, voleybol oynamak isteyenler, tepeden ışıyan güneşten yararlanmak isteyenler<br />

hep kapışıyordu.<br />

İlk mahkemede işi yırttım. Bildiğim tek şey, çuvalı katlayıp denize atmasaydım, bu kadar<br />

çabuk kurtulamazdım. “Sen uyuyacağın yere çuvalla mı girersin?” demez miydi hakim?<br />

Ceplerim bomboş <strong>ve</strong> <strong>yine</strong> dışarıdayım. Cezaevinde hiç olmazsa günde üç öğün yemek <strong>ve</strong><br />

bitli de olsa bir yatak vardı. Dışarıda bunlar yoktu. “Keşke telsizi çalmak için daldığımı<br />

söyleseydim” diye düşünmeden edemedim. Dışarı çıkmak <strong>ve</strong> bir şeyler yapmak isteyenimiz<br />

çoktu. Fakat dışarıda yaşamamız da çok zordu. İçeri düşen, dışarıyı hayal ediyordu. Çıkan ise<br />

çıktığına bin pişman oluyordu. Her seferinde özgürlüğe attığımız ilk adımla, topluma ne kadar<br />

yabancılaştığımızı daha iyi anlıyorduk. Arada bir değişiklik olsun diye dışarı çıktığımız kesindi.<br />

Yuvaya geri döneceğimiz zaten belliydi. Çünkü, bize dışarıda hayat hakkı yoktu. Beyoğlu’na<br />

uğradım. Eskiler kalmamıştı. Kasımpaşa’ya indim. İskele karşısında olması gereken Haliç Otel<br />

<strong>ve</strong> Kıraathanesi bile yerinde yoktu. Yıllar öncesinin yeni yetmeleri için ‘cıgaralık’ içme istasyonu<br />

sayılan ‘Geyikli Sineması’ da uçmuştu. Kasımpaşa yavaş yavaş lüks semt olmaya başlamıştı.<br />

Kasımpaşa, gayri meşruların takıldığı bir merkezden farksızdı. Onları kovalasalar Kasımpaşa’dan<br />

atamazlardı. Fakat büyük bir değişime ayak uyduran İstanbul adlı ezgin şehre, onlar ayak<br />

uyduramaz olmuştu. En paspal oteller bile kazık marka tabela asmışlardı. En gariban lokantalar,<br />

tadilat yapmış <strong>ve</strong> dekor değiştirmişti. Bir yamyam için en gerekli şey, yolunu bulamadığında<br />

gideceği ucuz bir lokanta <strong>ve</strong> otel olmasıydı. Oysa, Kasımpaşa’da her yer dekor değiştirmiş <strong>ve</strong><br />

fiyat artırmıştı. Semti gayri meşrulardan temizlemek için elbirliği yapsalardı, bu kadar başarılı<br />

olamazlardı. Birçok açıdan Kasımpaşa <strong>ve</strong> Şişli arasında pek fark kalmamıştı. Kasımpaşa çok<br />

ilginç bir yerdi. En çok cami, meyhane <strong>ve</strong> kah<strong>ve</strong>hane iç içeydi. Ne meyhanelerin açılış<br />

yaptıklarını hatırladım. Açılış için çiçek gönderenler, açılışa katılanlar. Aynı şekilde ne<br />

kah<strong>ve</strong>lerin açılışını <strong>ve</strong>ya el değiştirip yenilenerek tekrar açılışını hatırladım. Yıllar öncesinin<br />

büyük açılışlarına sahne olan meyhaneler kapanmıştı. Küçük birahaneler çoğalmıştı <strong>ve</strong> çok iyi iş<br />

yapıyordu. Bir yamyam meyhaneye fazla para <strong>ve</strong>rmez. İki ‘Optalidon’ yutar. Üzerine iki bira içer<br />

<strong>ve</strong> kelle olmuş halde kapağı otele atar. Lakin, bunlar eskidendi. Parklar, çalılıklar, sota yol<br />

kenarları şarapçılarla dolmuştu. Otele gitmek yerine, iki şişe şarap kapıp sotalıkta demlenmeyi<br />

tercih edenlerin tek isteği, sabaha sıcak bir çorba içecek para kalmasıydı.<br />

‘Hırsız hırsızı soymaz’ diye bir laf vardı. Ama o eskidenmiş. Kafesten çıkana içki alemi<br />

<strong>ve</strong> otel parası kıyak yapma günleri biteli çok olmuştu. Çünkü, herkes kendi masrafını çıkartmanın<br />

derdine düşmüştü. Parayı bulan kumar masalarına yatırıyor <strong>ve</strong> <strong>yine</strong> yolsuz kalıp işe çıkıyordu.<br />

Otele para <strong>ve</strong>rmek yerine, cebinde üç kuruş çorba parası saklayanlar, sabah uyandığında<br />

ayıklanmış oluyordu. Cebindeki parayı yeseler <strong>yine</strong> iyi sayılırdı. Şarap <strong>ve</strong> hap içerek kendinden<br />

geçmiş gayri meşru yolcularının, parasından başka ayakkabısını, paltosunu, donuna sakladığı saat

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!