01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

as bas bağırırdı: “Lan adi herif. Sabah evden çıkarken niye para bırakmadın. Otel mi lan<br />

burası?” <strong>ve</strong> Mayk’ın cevabı: “Azat et karıcığım. Akşamdan kafam çok iyiydi. Bir daha tövbe<br />

karıcığım” Yıllarını cezaevlerinde geçirmiş <strong>ve</strong> kaç kişiyi vurmuş olan Mayk; sen olsaydın biraz<br />

daha rahat olurdum bu şehre girerken. Şerif baba da yoktu artık.<br />

İş olsun diye Nişanca’ya uğradım. Ama her şey çok değişmişti. Tanıdık tek bir yüze<br />

rastlamadım. Koca şehirde yalnız, yorgun, aç <strong>ve</strong> kimsesizdim. Üstelik cebimde beş kuruş<br />

param yoktu. Mahmut’un söylediği tutunacak son vagonu da göremiyordum.<br />

Günlerce aç <strong>ve</strong> parasız gezdim. Bu ezgin şehirde beslenecek ‘doğa’ bile bırakmamıştı<br />

insanlar. Sirkeci’de dolaşırken, eski bir oto faresine rastladım. “Akdeniz tarafından iyi bir<br />

abimize telsiz lazım. Büyük bir tekne satın almış. Telsize para <strong>ve</strong>rmek istemiyor. Senin bu işlere<br />

kafan çalışır Almanyalı” diye tekrarlayıp durdu. Bize yarayacak telsiz, ancak büyük balıkçı<br />

teknelerinde bulunurdu. Çalmak istemiyordum. Ama başka çarem de yoktu. Yarın, öbür gün <strong>ve</strong><br />

daha sonraki günler ne olacaktı.<br />

Gece yarısı bir tekneye daldım <strong>ve</strong> telsizi sökmeye başladım. Çuvala koyacaktım. Fakat<br />

yan teknede şarabını içen birisi işi uyanmış. Benim bulunduğum tekneye gelen kalabalığı<br />

görünce, çuvalı iyice katlayıp denize attım. Zaten bitkinlikten kaçacak halim bile yoktu. Tekneye<br />

sabahlamak için girdiğimi <strong>ve</strong> telsizi gürültü yapıp beni uyutmadığı için kapatmak niyetiyle<br />

söktüğümü söyledim. Köprü altı polisi geldi. Şubeye gittik. Şube polisleri “Lan senelerdir gelip<br />

gidiyorsun. Gözün gitti. Yüzün gitti. Ne zaman akıllanacaksın?” derken, bana acımaklı<br />

bakıyorlardı. Ve hiç girmediğim Bayrampaşa Cezaevi’ne gönderildim.<br />

Bir hafta geçmeden, vücudumda başlayan kabarmalar yüzünden revire yatırıldım. Tek<br />

kişilik kafeslerin adı revir oluyordu. Uyuz hastalığına yakalanmıştım. Revir kafesleri, yeni yeni<br />

çoğalmaya başladığını öğrendiğim tra<strong>ve</strong>stilerle doluydu. Saçları kesilmiş, şort <strong>ve</strong> atlet giyen,<br />

bacakları kılsız, göğüsleri kadın kadar iri değişik cinslerin kapısı açılmıyordu. Ben uyuz<br />

hastalığına yakalanmış olduğum için, kapım açıktı <strong>ve</strong> koridorda volta atıyordum.<br />

İki hafta süren tedavi ile uyuz hastalığından kurtulmuştum. Ama koğuş beni pek<br />

istemiyordu. İyileştiğimden emin olmak istiyorlardı. Gardiyanlar doktor raporunu anlatınca beni<br />

kabullendiler. Tam o günlerde tanınmış bir isim geldi Bayrampaşa cezaevi’ne; Müjdat Gezen.<br />

Yazdığı bir kitap yüzünden içeri atmışlardı. İki güne kalmadan gidecekti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!