01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Kırıkkale’nin ortasında bir helvacıdan helva istedim. Bize baktı <strong>ve</strong> bana tokat attı. Tokadı<br />

kabullenmiş gibi yere oturdum. Ama arkasını döndüğü anda kafasından kanlar fışkırdı. Çünkü<br />

kafasına fırlattığım taş, onun yumruğu kadardı.<br />

Sonunda kendimizi istasyon kenarındaki karakolda bulduk. En çok tokadı ben yedim.<br />

Çünkü, adamlarım ilk kez gördükleri polisler karşısında paniklemiş <strong>ve</strong> her şeyi benim<br />

yaptırdığımı söylemişlerdi. Yılanlarımdan da bahsettiler. İlk kez polislerin karşısındaydım <strong>ve</strong> en<br />

şişman olanı saçlarımdan tutmuş şöyle bağırıyordu: ‘Daha altı yaşındasın sen. Deli misin sen? Bu<br />

yaşta Kırıkkale’nin huzurunu bozuyorsun. Yıllar sonra azılı sabıkalılardan biri mi olmak<br />

istiyorsun? Senin gibilerine bu memleket içinde yer yok. Bir daha gelme buraya. Yoksa falakayı<br />

gösterin şuna.’<br />

Ne olduğunu pek anlayamadığım ipli sopaya baktım. Bir daha görüşmemek ümidiyle<br />

hepimizi e<strong>ve</strong> bıraktılar.<br />

Karakoldan kurtulmuştum ama evde babaannemin odunları bekliyordu. Şimdi<br />

düşünüyorum da, acaba uzun zamandır mektup gelmeyen Almanya’ya gidişimi hızlandırmak için<br />

mi yapıyordum bunları. Hala bilemiyorum. Baba-annem zaten yaşlıydı. Bir de sıkça hastalanması<br />

eklenince, bana bakamaz oldu. Kendimi halamın evinde buldum. Yıllardır evli olmalarına karşın,<br />

çocuk sahibi olamamışlardı. Büyük bahçeli bir evde kiracı olarak oturuyorlardı. Büyük <strong>ve</strong> çok<br />

hain bir kediye sahiptiler. O yıllar evlerde buzdolabı olmadığı için, etler tencereye konur <strong>ve</strong><br />

çarşaflarla sıkıca sarılır, yatak altında saklanırdı. Ve hain kedi ‘Samur’ ne yapar eder tırnaklarıyla<br />

çarşafı parçalayıp etleri yerdi. Kaç kez kovuldu. Ama sonra <strong>yine</strong> kabul edildi. Çok kez kendimi<br />

kedi Samur gibi gördüğüm olmuştur. Samur <strong>ve</strong> ben, ikimiz kovulmaya <strong>ve</strong> kabul edilmeye alışık<br />

varlıklardık. Eniştem küçük bir kümes yapmış <strong>ve</strong> tavukçulukla uğraşıyordu. Tam sermayeyi<br />

toparlayıp büyük bir kümes yapıp yüzlerce civciv aldığı sırada, hain kedi Samur bir yolunu bulup<br />

kümese girmiş. Minicik <strong>ve</strong> sevimli civcivlerden yiyebildiğini yemiş. Kalanları ise pençeleriyle<br />

parçalamış. Kümesteki tavukların ürkünç gıdaklamaları bizi kümese çağırıyordu. Eniştem, halam<br />

<strong>ve</strong> ben kümese girdik. Samur, ağzından göğsüne kadar kanlar içindeydi. Hala yalanıyordu.<br />

Eniştem o sinirle sopayı kaptığı gibi Samur’u kovalamaya başladı. Tam kapıdan çıkarken kıçına<br />

bir tane vurabildi. Samur acı bir çığlıkla yere düştü ama çabuk kalktı. Dışarı çıktı. Biz de<br />

peşinden çıktık. Bahçe duvarına sıçradı. Kanlı ağzı <strong>ve</strong> göğsüyle <strong>yine</strong> yalanarak bize baktı.<br />

Eniştem peşinden koştu ama, Samur duvardan atladı. Onu son kez o duvarın üstünde görmüş<br />

olacaktık.<br />

Yeni yeni alışmaya başladığım bu mahallede ilk kurbanlarım, kazlar oldu. Elliye yakın<br />

kazı kovalamaktan çok keyif alırdım. Uçmak isteyip uçamadıklarını gördükçe, onları daha çok

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!