01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Sabaha karşı uyandım. Kollarımda <strong>ve</strong> bacaklarımda serum iğneleri vardı. Çıkartarak<br />

ayağa kalktım. Ayaklarım da tam tutmuyordu. Yerlerde sürünerek tuvalete girdim. Kapı koluna<br />

tutunarak ayağa kalktım. Aynaya baktığımda yüzümün yeni halini gördüm. Beyazlaşmış bir sağ<br />

göz. İçeri göçmüş sol elmacık kemiği. Sola kaymış bir alt çene. Pazılarımda iri dikiş izleri.<br />

Gözlerim karardı. Gözümü açtığımda <strong>yine</strong> yatağımdaydım. Gözüm için umutsuzlanmamam<br />

gerektiğini söylediler.<br />

Ertesi gün tekerlekli sandalyeye oturtuldum. Plastik cerrahi bölümüne indirildim. Yaşlı,<br />

kır saçlı <strong>ve</strong> güler yüzlü doktor yanıma oturdu. “Alt çenen yerinden kaymış. Damaklarına çivi<br />

çakıp lastikleyeceğim. İki hafta boyunca çivilerle yaşayacaksın. Şu anda çeneni oynatamıyorsun.<br />

Tek çare bu” dedi. Yanındaki esmer Leyla hemşirenin gülüşü bana cesaret <strong>ve</strong>rdi. Özel bir koltuğa<br />

oturtuldum. Ellerim sıkıca bağlandı. Dudaklarımı gerdiler. Ve küçük çivileri damaklarıma<br />

çakmaya başladı doktor. Yapılan iğneler tesir etmemiş gibiydi. Daha fazla iğne hayati tehlike<br />

taşıyormuş. Bu tür operasyonlarda beyin hassas olduğu için, canımın çok yanacağını öğrendim.<br />

Herhalde yirmiye yakın çivi çaktılar damaklarıma. Çektiğim acıyla haykırışım odayı, koridoru<br />

çınlatıyordu. Sonu gelmeyecekmiş gibiydi ama sonunda bitti.<br />

Bir süre sonra kendimi ameliyathanede buldum. Narkoz <strong>ve</strong>rilirken hemşireler beni<br />

avutmak için sorular soruyordu. Gözlerim karardı. Çenemin solundan keserek açmışlar. Çene<br />

kemiğini eski yerine oturtup platin takmışlar.<br />

Kendime geldiğimde <strong>yine</strong> Leyla hemşire baş ucumdaydı. Akşama doğru iyice<br />

toparlanmıştım. Yine tekerlekli sandalye ile aşağı indirildim. Damaklarıma çivi çakılan koltuğa<br />

oturmam gerekiyordu. Fakat bu kez acı yoktu. Alt <strong>ve</strong> üst damaklarıma çakılan çivilere, çok küçük<br />

lastikler takarak çenemin oynamasını engelleyeceklerdi. Ve iki haftaya kadar çenem<br />

kaynayacaktı. Lastikler takıldı. Sadece serum <strong>ve</strong> su ile beslenecektim. Çünkü ağzımın açılması<br />

imkansızdı. Çivilere takılan lastikler çok küçük <strong>ve</strong> sağlamdı. İki hafta boyunca kilitli bir ağızla<br />

yaşamak çok boktan bir şeydi. Kırk dört günlük koma halinden sonra, çene ameliyatımı bir an<br />

önce yapan Dr. Adil Kayışoğlu’nu saygıyla anıyorum. Fakat, gözüm için bu hastanede imkan<br />

yoktu.<br />

İki ay kadar yatalak gibi yaşadım. Gün geçtikçe iyileşiyordum. Zayıf bedenim ilaçlarla<br />

yaşar olmuştu. Hiç kimseye haber <strong>ve</strong>rmemiştim. Bir gece aşırı ateşlendim. Şansıma<br />

hastanedeydim. ‘Menenjit’ teşhisi koydular. Üç gün içinde müdahale edilmesi gereken bir<br />

hastalık olduğunu söylediler. Gerçekten hastanede olmam büyük bir şanstı. Üç gün içinde<br />

müdahale edilmediği taktirde, menenjit denen hastalık mutlaka bir iz bırakıyormuş. Menenjit<br />

hastası çok çocuk görmüştüm. Kol, boyun, göğüs kasılması <strong>ve</strong> daha başka etkiler bırakıyordu <strong>ve</strong><br />

ömür boyu sürüyordu. Beni sandalyeye ters oturttular. Hastabakıcılar üzerime çullandı. Takoz

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!