Gerisine Düşmeyip Ötesini Düşlememiz Gereken İlke - Ankara Barosu

Gerisine Düşmeyip Ötesini Düşlememiz Gereken İlke - Ankara Barosu Gerisine Düşmeyip Ötesini Düşlememiz Gereken İlke - Ankara Barosu

ankarabarosu.org.tr
from ankarabarosu.org.tr More from this publisher
26.02.2013 Views

Ankara Barosu Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 • 35-41 Gerisine Gerisine Düşmeyip Düşmeyip Ötesini Ötesini Düşlememiz Düşlememiz Gereken Gereken Đlke: Đlke: Cumhuriyetçilik... Cumhuriyetçilik... Euripides,* Yalvaran Kadınlar adlı tragedyasında Thebes’ten gelen habercinin “Mutlak Kral kim burada?” sorusuna, Atinalı Thesus’a yanıt verdirmişti: “Bu kent tek bir kişinin isteŞine baŞımlı deŞildir, özgür bir kenttir. Burada kral bir yıl boyunca iktidarı elinde bulunduran halktır. Özel bir güç saŞlamayız varlıŞa; eşit yetkiyi temsil eden özgür insanın sesidir burda.” 1 Habercinin bunu anlamakta güçlük çektiŞini aktarmamıza herhalde gerek yoktur. Yine de demokrasinin yeniden kuruluşunda etkisi yüksek olan Pericles’in Atina Demokrasisini savunurken, Atina’da yurttaşların “kamusal yaşama -yani politikaya, devletin işlerine- katıldıklarını”, “Politikayla hiçbir biçimde ilgilenmeyen birinin kendi iyiliŞini düşünen biri de olamayacaŞını” vurguladıŞını belki hatırlatmalıyız. 2 Elbette Atina Demokrasisinde yurttaş, aynı zamanda sınıfsal bir kategoriydi, kadınlar, çocuklar ve baŞımlılar -köleler- yurttaş sayılmıyordu. Buna raŞmen Atina, insanlık tarihinde eşitlik ve özgürlük ideallerine * Avukat, Ankara Barosu. 1 Eurupides, The Suppliant Women, Orestes and Other Plays içinde, Harmondsworth, Penguin Books, 1972, s. 206-7’den akt. Arblaster, Anthony, Demokrasi, çev. Nilüfer Yılmaz, Ankara, Doruk, 1999, s.37 2 Arblaster, Age, s.40 vd. Ayrıca bkz. Mısır, Mustafa Bayram, Demokrasiye Eleştirel Bakışlar, Ankara, Özgür Üniversite Yayınları, 1998 Mustafa Bayram Mısır* Yaşamımıza yön verme konusunda, sık sık, hiç de kesin olmayan fikirlerin peşinden gitmeye mecbur oluruz; çünkü eylem fırsatları çoŞu durumda, biz şüphelerimizden kurtulmadan kaçıp giderler. Ve sık sık olduŞu gibi iki eylem akışına rastladıŞımızda, hangisinin gerçekleşme olasılıŞının daha yüksek olduŞunu kavrayamayız, fakat onlardan birini seçmek zorundayızdır. Descartes dayanan demokrasi düşünün kurulmasında, köktenci özyönetimi (yurttaşların dolaysız egemenli- Şi) ile çok güçlü bir esin oluşturmuştur. Bu çalışmada esasen, ülkemizde Cumhuriyetin kurulmasından bu yana süregelen “demokrasi” ve “cumhuriyet” ikiliŞine, hatta karşıtlıŞına dayanan tartışmaların 3 gerçekte dayanaksız oldu- Şunu ileri sürerek, “cumhuriyetçiliŞin” gerisine düşmeyip ötesini düşlememiz gereken bir ilke olduŞunu ileri süreceŞiz. Demokrasi Demokrasi şçin şçin Bir Bir Çerçeve Çerçeve Çerçeve 4 şlk olarak, şunu vurgulamalıyız; demokrasiyi herhangi bir döneme özgü ya da herhangi bir toplumsal formasyona ait bir siyasal sistemin adı olarak sınırlamak gerçekliŞi tam olarak karşılamaz. Demokrasiyi sadece bir siyasal sistem türü olarak ya da “siyasal katılma biçimi” olarak düşünmek doŞru olmadıŞı gibi, demokrasi, tarihsel süreç içinde, insanlıŞın eşitlik ve özgürlük taleplerinin somut ifade biçimi, kurumsal yapısı olmuştur. Denilebilir ki, tarihsel özgürleşme (egaliberterlik 5 ) ile demokratikleşme birbirine çevrile- 3 Bkz. Evren, Selim, “Bana Öyle Geldi ki, O Tartışma Bu Tartışma”, http://www.bianet.org/2007/04/ 13/94517.htm, 14.04.2007 4 Bkz. Mısır, Age, s.5 vd. 5 Zizek, eşitlik ve özgürlük kavramını bir araya getirerek ikisini de içeren yeni bir kavram önermiştir: Egaliberte. Ankara Barosu Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 35

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 • 35-41<br />

<strong>Gerisine</strong> <strong>Gerisine</strong> <strong>Düşmeyip</strong> <strong>Düşmeyip</strong> <strong>Ötesini</strong> <strong>Ötesini</strong> <strong>Düşlememiz</strong> <strong>Düşlememiz</strong> <strong>Gereken</strong> <strong>Gereken</strong> Đlke: Đlke: Cumhuriyetçilik...<br />

Cumhuriyetçilik...<br />

Euripides,* Yalvaran Kadınlar adlı tragedyasında<br />

Thebes’ten gelen habercinin “Mutlak Kral kim<br />

burada?” sorusuna, Atinalı Thesus’a yanıt verdirmişti:<br />

“Bu kent tek bir kişinin isteŞine baŞımlı<br />

deŞildir, özgür bir kenttir. Burada kral bir yıl boyunca<br />

iktidarı elinde bulunduran halktır. Özel bir<br />

güç saŞlamayız varlıŞa; eşit yetkiyi temsil eden<br />

özgür insanın sesidir burda.” 1<br />

Habercinin bunu anlamakta güçlük çektiŞini aktarmamıza<br />

herhalde gerek yoktur. Yine de demokrasinin<br />

yeniden kuruluşunda etkisi yüksek<br />

olan Pericles’in Atina Demokrasisini savunurken,<br />

Atina’da yurttaşların “kamusal yaşama -yani politikaya,<br />

devletin işlerine- katıldıklarını”, “Politikayla<br />

hiçbir biçimde ilgilenmeyen birinin kendi<br />

iyiliŞini düşünen biri de olamayacaŞını” vurguladıŞını<br />

belki hatırlatmalıyız. 2 Elbette Atina Demokrasisinde<br />

yurttaş, aynı zamanda sınıfsal bir<br />

kategoriydi, kadınlar, çocuklar ve baŞımlılar -köleler-<br />

yurttaş sayılmıyordu. Buna raŞmen Atina,<br />

insanlık tarihinde eşitlik ve özgürlük ideallerine<br />

* Avukat, <strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong>.<br />

1 Eurupides, The Suppliant Women, Orestes and Other<br />

Plays içinde, Harmondsworth, Penguin Books, 1972, s.<br />

206-7’den akt. Arblaster, Anthony, Demokrasi, çev. Nilüfer<br />

Yılmaz, <strong>Ankara</strong>, Doruk, 1999, s.37<br />

2 Arblaster, Age, s.40 vd. Ayrıca bkz. Mısır, Mustafa Bayram,<br />

Demokrasiye Eleştirel Bakışlar, <strong>Ankara</strong>, Özgür Üniversite<br />

Yayınları, 1998<br />

Mustafa Bayram Mısır*<br />

Yaşamımıza yön verme konusunda, sık sık, hiç de kesin olmayan<br />

fikirlerin peşinden gitmeye mecbur oluruz; çünkü eylem fırsatları<br />

çoŞu durumda, biz şüphelerimizden kurtulmadan kaçıp giderler. Ve<br />

sık sık olduŞu gibi iki eylem akışına rastladıŞımızda, hangisinin<br />

gerçekleşme olasılıŞının daha yüksek olduŞunu kavrayamayız, fakat<br />

onlardan birini seçmek zorundayızdır.<br />

Descartes<br />

dayanan demokrasi düşünün kurulmasında, köktenci<br />

özyönetimi (yurttaşların dolaysız egemenli-<br />

Şi) ile çok güçlü bir esin oluşturmuştur.<br />

Bu çalışmada esasen, ülkemizde Cumhuriyetin<br />

kurulmasından bu yana süregelen “demokrasi”<br />

ve “cumhuriyet” ikiliŞine, hatta karşıtlıŞına dayanan<br />

tartışmaların 3 gerçekte dayanaksız oldu-<br />

Şunu ileri sürerek, “cumhuriyetçiliŞin” gerisine<br />

düşmeyip ötesini düşlememiz gereken bir ilke<br />

olduŞunu ileri süreceŞiz.<br />

Demokrasi Demokrasi şçin şçin Bir Bir Çerçeve Çerçeve Çerçeve<br />

4<br />

şlk olarak, şunu vurgulamalıyız; demokrasiyi herhangi<br />

bir döneme özgü ya da herhangi bir toplumsal<br />

formasyona ait bir siyasal sistemin adı olarak<br />

sınırlamak gerçekliŞi tam olarak karşılamaz.<br />

Demokrasiyi sadece bir siyasal sistem türü<br />

olarak ya da “siyasal katılma biçimi” olarak düşünmek<br />

doŞru olmadıŞı gibi, demokrasi, tarihsel<br />

süreç içinde, insanlıŞın eşitlik ve özgürlük taleplerinin<br />

somut ifade biçimi, kurumsal yapısı olmuştur.<br />

Denilebilir ki, tarihsel özgürleşme (egaliberterlik<br />

5 ) ile demokratikleşme birbirine çevrile-<br />

3 Bkz. Evren, Selim, “Bana Öyle Geldi ki, O Tartışma Bu<br />

Tartışma”, http://www.bianet.org/2007/04/ 13/94517.htm,<br />

14.04.2007<br />

4 Bkz. Mısır, Age, s.5 vd.<br />

5 Zizek, eşitlik ve özgürlük kavramını bir araya getirerek<br />

ikisini de içeren yeni bir kavram önermiştir: Egaliberte.<br />

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 35


ilir dolayısıyla benzerden öte, aynı kavramlardır.<br />

Elbette, çeşit çeşit demokrasiler vardır; ama<br />

biz sıradan insanların (yurttaşların) gözünde demokrasi,<br />

özgürlük ve eşitlik (egaliberte) umududur:<br />

“demokrasi yalnızca bir kurumlar -ne denli<br />

kaçınılmaz olurlarsa olsunlar- bütünü deŞildir;<br />

her şeyden önce bir istektir, bir umuttur.” 6<br />

şkinci olarak; ki, bu ilk önermenin bir sonucudur:<br />

demokrasi, siyasal sistemleri meşrulaştıran<br />

en etkili ideolojidir. şdeolojiyi, burada, siyasal ve<br />

toplumsal her tür egemenlik biçiminin (iktidar ilişkisinin)<br />

ona katılan özneler için yeniden üretimini<br />

saŞlayan fikirler toplamı olarak kullanıyoruz.<br />

Günümüzde, demokratik olmayan rejimler<br />

gayrimeşru sayılmaktadır. Bu, demokrasinin ideolojik<br />

işlevine işaret eder. �u halde demokrasi,<br />

bir kültürel dolayım tarifler. Touraine’in Demokrasi<br />

Nedir adlı yapıtında en çok üzerinde durdu-<br />

Şu şeydir bu: demokratik ekin (kültür). Bir demokrasinin<br />

varoluş koşulu, demokratik bir kültür<br />

yaratabilmesinde yatar. 7<br />

Üçüncü olarak; demokrasi düşüncesi, devletin<br />

varlıŞı ile çelişki içindedir. Demokrasi istemi, esasen,<br />

devletin sönümlenmesini gerektirir. Bildik<br />

bir çelişkidir bu: devlet sönümlenirse, siyasal bir<br />

sistem olarak demokrasiye de gerek kalmayacaktır.<br />

Ama bir toplumsal yaşama biçimi olarak demokrasi<br />

kökleşmiş olacaktır. şşte, “gerçek demokrasi”,<br />

Marx’ın “siyasetin yitip gittiŞi yerde”<br />

gördüŞü insanlıŞın umudu budur. Bu çelişki sadece<br />

Marksist yaklaşımlarca dile getirilmez; Touraine,<br />

devletin sönümlenmesi düşüncesine karşıt<br />

bir siyaset bilimcidir ama siyasal sistem olarak<br />

demokrasinin devletle çelişkisini tespit etmeden<br />

de geçmez:<br />

Demokrasinin giderek uzaklaşacaŞı şey, ulusal<br />

devlet deŞil, kendini usla özdeşleştiren ve siyasal<br />

dizgeyle karışan devlettir. Sendika eylemi ve sanayi<br />

demokrasisi başlayan demokrasinin sivil topluma<br />

doŞru uzun inişi sürecek. Demokratik kurumlar<br />

giderek daha "güçsüz" ve temsilcilik giderek daha<br />

doŞrudan olacak. Siyasal demokrasiden, toplumsal<br />

demokrasiye, ardından da ekinsel (kültürel) de-<br />

Genel olarak cumhuriyetçi gelenek, egaliberterdir.<br />

6 Touraine, Alain, Demokrasi Nedir, çev. Olcay Kunal,<br />

Yapı Kredi Yayınları, şstanbul, 1997, s.277<br />

7 Age, s.270<br />

36 <strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007<br />

mokrasiye geçişte günlük uygulamalar giderek siyasi<br />

tartışma ve kararlara daha doŞrudan baŞlanmıştır.<br />

Haklar ve özgürlük bugün parlamentoda<br />

olduŞu ölçüde işletmelerde de savunulmaktadır,<br />

yarınsa, hastanelerde, okulda ya da medyada da<br />

savunulacak, çünkü Parlamento devletin sorumluluklarına<br />

zaman içinde giderek daha çok baŞlanmıştır.<br />

Bununla beraber temel olan hala Parlamento’nun<br />

müdahalesidir, hatta bu müdahale dirilahlak<br />

felsefesinde olduŞu gibi, sivil toplumun tartışmaları<br />

ve girişimleriyle hazırlanmış olsa bile. 8<br />

Böylece, aşaŞı yukarı bir çerçeve kurmuş sayılabiliriz:<br />

Atina’da da demokrasi isteyen yurttaşlar<br />

vardı, Paris’te demokrasi isteyenler görkemli bir<br />

Komün kurdular; SSCB’de muhalefet hep demokrasi<br />

istedi, Amerika’da da yurttaşlar demokrasi<br />

istiyor!<br />

Demokrasi, bu denli etkili bir sözcük ama henüz<br />

çeşitli tarihsel biçimlerini aşabilmiş olduŞu söylenemez:<br />

şlk demokrasi denemesi Atina’da yaşanıyor.<br />

Kavram, ilk defa, Atina polis’inde (şehirdevlet)<br />

uygulanan hükûmet etme biçimini tarif<br />

etmek için kullanılmıştır. Demokrasi etimolojik<br />

köken olarak da Yunanca’dır. Demos (halk) ve<br />

kratos (iktidar) kavramlarının birleşmesinden<br />

oluşmuştur: halk iktidarı. Her ne kadar, günümüzde<br />

demokrasi salt halk iktidarına indirgenemezse<br />

de, demokrasi düşüncesinin temelini oluşturan<br />

budur: “halkın kendi kendini yönetmesi...”<br />

Konu ile ilgili siyaset bilimcileri ve hukukçuların<br />

birçoŞu Atina söz konusu olduŞunda, Lipson’un<br />

“Atina’da gerçekten yurttaşların aktif katılımına<br />

dayalı bir siyasal model olarak demokrasi uygulanmıştır”<br />

9 önermesini kabul edecektir. Herkesin<br />

kamu işlerini (kurayla) yapmasına dayanan bu<br />

model, demokrasi tasavvurumuzu bugüne dek<br />

beslemiştir. Her ne kadar, günümüzde Atina’nın<br />

bir mit olduŞuna dair bazı eleştiriler yapılmakta<br />

ise de bizi ilgilendiren daha çok özyönetimci demokrasi<br />

düşüncesidir. Atina Demokrasisinin ilk<br />

özelliŞi yurttaşlar arsında olmasıdır; ancak, herkes<br />

yurttaş deŞildir; köleler ve kadınlar yurttaş<br />

sayılmazlar. Atina Demokrasisinin bir diŞer özelliŞi<br />

kentin (polisin) yönetim biçimi olarak şekil-<br />

8 Age, s.282<br />

9 Lipson, Leslie, Politika Biliminin Temel Sorunları,<br />

AÜHF Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1978, s.280


lenmiş olmasıdır. Demokrasi, polisi kuran yurttaşların<br />

yurttaş olma bilinci geliştiŞi ve böylece<br />

iktidarın (karar alma süreçlerinin) halkın elinde<br />

olması düşüncesi belirdiŞi zaman açıŞa çıkabilmiştir.<br />

Atina Demokrasisinin hafızalarımıza kazıdıŞı<br />

şey; yurttaşların siyasal yaşama katılma gere-<br />

Şidir. Demokrasi, böyle bir katılma olmadan tasavvur<br />

edilemez.<br />

Bu bakımdan, kısaca bu modeli tanıtmak yerinde<br />

olacak: Atina’da önemli işler (kamu işleri) her<br />

yurttaşın katılımı ile oluşan Yurttaşlar Meclisinde<br />

görüşülmekte, önergeler de yurttaşlar tarafından<br />

hazırlanmaktaydı. Alınan kararlar, Yurttaşlar<br />

Meclisinde kura ile seçilen yöneticiler tarafından<br />

yerine getirilmekteydi. Kura ile seçilen bu yöneticiler,<br />

merkezi iktidarı yalnızca bir yıllıŞına kullanabiliyorlardı.<br />

Ayrıca, her kura ile seçilen yönetici<br />

olamıyordu; kuradan sonra karma bir soruşturma<br />

yürütülüyor, ayrıca, yıl içinde Yurttaşlar<br />

Meclisinde şimdiki adıyla bir tür “güven oylaması”<br />

yapılabiliyordu. 10 Sadece bu kadarı bile, Atina’da<br />

yurttaşların köktenci özyönetimine dayalı<br />

bir siyasal sistemin olduŞunu göstermeye yeter. 11<br />

Demokrasinin dünya-evrensel olarak başat bir<br />

düşünce olması ise esasen, Aydınlanmadan sonradır.<br />

Aydınlanmanın tarihsel materyalist okuması,<br />

onun kapitalizmin gelişmesi ile ilgisini kurmaktan<br />

çekinmez. Fakat bu, kaçınılamaz ya da<br />

mutlak bir ilişki olmaktan ziyade, tarihsel bir<br />

örtüşmedir. Her tarihsel örtüşme gibi, Aydınlanma<br />

ve kapitalizm karşılıklı belirlenmişlik içerirler.<br />

Demokrasi düşüncesi de Aydınlanmadan<br />

sonra egemen olurken, bu karşılıklı belirlenmişliŞin<br />

kurbanı edilmiştir: kimi ideologlar, ekonomik<br />

liberalizmle demokrasi arasında kopmaz bir<br />

baŞ ararken, kimi eleştirel kuramcılar da, demokrasiyi<br />

kapitalizme özgü bir siyasal dizge olarak<br />

görme eŞilimi taşımışlardır. Burada benimsedi-<br />

Şimiz yaklaşım, “gerçek demokrasi”nin, kimi tarihsel<br />

biçimlerinden baŞımsız olarak, insanlıŞın<br />

evrensel “eşitlik ve özgürlük” isteminin (egali-<br />

10 Age, s. 279-280-281<br />

11 “�ehir devletlerinde devletten ayrı ya da profesyonelce<br />

olan hemen hemen hiçbir kuruluş yoktu... Atina Demokrasisi,<br />

tam olarak, ‘devlet’ ve ‘toplum’ arasındaki ayrımın<br />

uygun olmadıŞını belirtiyordu.” Anderson, Perry,<br />

Passages from Antiquity to Feudalism, London, New<br />

Left Books, 1974, s.43’ten Akt. Arblaster, Age, s.43<br />

berterliŞin) dışa vurumu olan, bu bakımdan, “siyasetin<br />

ve devletin sönümlenmesini” amaç olarak<br />

benimseyen, tarihsel bir program olduŞudur.<br />

Cumhuriye Cumhuriyetçilik: Cumhuriye Cumhuriyetçilik:<br />

tçilik: Modern Demokrasi’nin Kö Kök- Kö<br />

k<br />

tenci tenci Yüzü<br />

Yüzü<br />

Antikite’de ve bütün modern tarihte, demokrasi,<br />

insanlıŞın “eşitlik ve özgürlük” istencine verdiŞi<br />

ad olarak belirdiŞi gibi; Cumhuriyetçilik 12 de,<br />

modern tarihte, bu istencin “devrimci ve ihtilalci”<br />

bir tarzda dışa vurumu olmuştur.<br />

Demokrasi istencinin modern tarihte köktenci<br />

bir şekilde, cumhuriyetçilik olarak dışa vurumunun<br />

temel nedenlerinden biri, Padovalı Marsilius’tan<br />

Fransız Devrimine kadar, modern devletin<br />

biçimlenişinde “dinsel iktidar”la “dünyevi iktidar”<br />

arasındaki tarihsel kavga ise, bir diŞeri, siyaset<br />

dünyevileştikçe, onun muhatabı olan insanların<br />

-kapitalizmle açıŞa çıkan modern sınıfların-<br />

“Papa”dan kurtardıklarını “Kral”larına vermeye<br />

razı olmamalarıdır. Bu “kral” kendisine ayrılan<br />

“tarihsel yeri” kabul etmedikçe mümkün deŞildi.<br />

13<br />

Podovalı Marsilius, Barışın Koruyucusu’nda insanların<br />

ihtiyaçlarını karşılamak için topluluk halinde<br />

bir araya geldiklerini yazıyor. Gèrart Mairet,<br />

şöyle yorumluyor: “şşte bu kadar. Demek ki<br />

sivil toplum kendisi için kendiliŞinden varolur.<br />

(...) kendisinden üstün ‘bir yarar uyarınca düzene<br />

sokulmuş’ topluluk olarak varolmaz. Site (devlet,<br />

b.n.) baştan sona dünyevidir.” 14<br />

Podovalı’nın dehası, toplumu bütün unsurlarıyla<br />

birlikte ama onlardan baŞımsız, özerk bir yapı,<br />

12 Burada da biçimsel olarak “cumhuriyetçilik”ten söz<br />

etmiyoruz. Bu bakımdan “Anayasacılık hareketleri de”,<br />

“şngiliz parlamentarizmi de”, “Amerikan Federalizmi<br />

de” CumhuriyetçiliŞin bir biçimi sayılmalıdır.<br />

13 şngiltere, Hollanda, Belçika gibi ülkelerde bu “yer” böylece<br />

korunabilmiştir. Bugün insanlıŞın demokrasi yürüyüşü<br />

sürdüŞüne göre, Seçimle Gelen Krallar (Duverger,<br />

Maurice, çev. Necati Erkut, Kelebek Yayınları, şstanbul,<br />

1989) ya da şktidar Seçkinleri’nin (Mills, Wrigt, çev.<br />

Ünsal Oskay, Bilgi Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1974) “toplumsal<br />

cumhuriyetçiliŞin” demokrasi programının köktenci istençleriyle<br />

ve köktenci yöntemleriyle muhatap olmaktan<br />

azade olamayacaklarını tarihsel olumsallık penceresinden<br />

görebiliriz.<br />

14 Mairet, Gèrart, “Podovalı Marsilius’tan Louis XIV’e Laik<br />

Devletin DoŞuşu”, Devlet Kuramı içinde, çev. Cemal<br />

Bâli Akal, <strong>Ankara</strong>, Dost, s. 221<br />

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 37


ir soyutlama gibi düşünmesidir. Podavalı’ya göre,<br />

Barışın Koruyucusu, onu bir veri olarak göz<br />

önüne alıp, olan bir siyasi düzen kuramı geliştirir.<br />

Sosyal bütünsellik, onun birleştiricisi ilkesi<br />

olan sivil (insan yaratısı) yasayla, kendi kendisini<br />

ortaya koyar. Bu yasanın kaynaŞı da halktır. Böylece,<br />

Podovalı, “Rahipleri siyasal yaşamın dışına<br />

iter ve yasayı (genel olarak toplum ve iktidar makamı<br />

gibi) dindışı kaynaŞa -halka- baŞlar.” 15<br />

Machiavelli’nin aynı yolu yürüyerek “cumhuriyetçiliŞin”<br />

ilk örneklerinden birini verdiŞini söyleyebiliriz.<br />

Bu genel çerçeve içinde Machiavelli’nin<br />

klasik cumhuriyetçi geleneŞin kurucularından<br />

olduŞu 16 ya da devrimci bir düşünür olduŞu<br />

da ileri sürülmektedir:<br />

Cumhuriyetçi gelenek Machiavelli’nin kendi metinlerinde<br />

saŞlam bir dayanak bulur. Herşeyden<br />

önce kurucu bir iktidar olarak, yani iç ve içkin<br />

toplumsal bir dinamiŞin ürünü olarak, Machiavellici<br />

bir iktidar kavramı vardır. Machiavelli için,<br />

iktidar her zaman cumhuriyetçidir; her zaman<br />

çokluŞun hayatının ürünüdür ve onun ifade bulduŞu<br />

dokuyu oluşturur. Rönesans hümanizminin<br />

özgür kenti bu devrimci ilkeye baŞlı bir ütopyadır.<br />

Bu arada geçerli olan ikinci Machiavellici ilkeye<br />

göre, bu demokratik egemenliŞin toplumsal<br />

tabanı her zaman çatışmalıdır. şktidar karşı güçlerin<br />

ortaya çıkışı ve etkileşimi aracılıŞıyla örgütlenir.<br />

Dolayısıyla kent, sürekli kuruluş süreçlerinde<br />

eklemlenen çoŞul toplumsal çatışmalar aracılıŞıyla<br />

biçimlenmiş bir kurucu iktidardır. 17<br />

Machiavelli’de bu denli köktenci bir cumhuriyetçilik<br />

olduŞunu ileri sürmek güçtür. 18 Yine de<br />

15 Mairet, Age, s.223<br />

16 Petit, Philip, Cumhuriyetçilik, çev. Abdullah Yılmaz,<br />

Ayrıntı Yayınları, şstanbul, 1998, s.25 ve 40.<br />

17 Hart, Michael – Negri, Antonio, şmparatorluk, çev. Abdullah<br />

Yılmaz, Ayrıntı Yayınları, şstanbul, 2001, s.179<br />

18 Machiavelli’nin yaygın, “iktidara gelmek için her yol<br />

meşrudur” anlamındaki Makyavelizmin kurucusu olarak<br />

algılanışından tümüyle farklı bir “devrimci düşünür olarak<br />

Machiavelli” yaklaşımı da yaygın Machiavelli algısı<br />

ne kadar büyük bir haksızlıksa ve yanlışsa, o denli tarihsiz<br />

ve temelsiz bir Machiavelli tasarımına dayanmaktadır.<br />

Burada, Machiavelli üzerine bu iki karşıt açıklamanın<br />

ötesinde, tarihsel ve toplumsal bir ürün, çaŞının adamı<br />

bir düşünür olarak Machiavelli’ye müracaat ediyoruz:<br />

“Machiavelli bütünüyle kendi çaŞının adamıdır;<br />

kendi siyaset bilimi de, burjuva üretici güçlerin daha da<br />

gelişmesini kolaylaştıran ve saŞlayan siyasal biçim ola-<br />

38 <strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007<br />

Prens’in yazarının aksine Discorsi’nin yazarı, siyasetin<br />

dünyevileşmesi ve dünyevileşen devlette<br />

yurttaşların iradesinin kurucu olması anlamında<br />

bir cumhuriyetçiliŞe, savunduŞu sınıfın çıkarları<br />

gereŞi de olsa meyleder.<br />

Bu “cumhuriyetçi” çizgi, çeşitli mücadelelerden<br />

sonra, açık ifadelerinden birine Fransız Devriminde<br />

varır. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi<br />

“radikal cumhuriyetçiliŞin” temel eserlerindendir.<br />

Rousseau, bu eserinde, egemenliŞin devredilemez<br />

bir şekilde halka ait olduŞunu savunur.<br />

Eserinde, somut insan ile soyut yurttaşı ayırıyor<br />

olması ve bunun bugün anladıŞımız anlamda<br />

demokrasinin sınırlarına dair gerçek şüphelere 19<br />

kaynaklık etmesi, hatta yazdıŞı bir mektupta, “En<br />

aŞırbaşlı demokrasiyle en kusursuz Hobbesçuluk<br />

arasında, savunulabilir hiçbir orta yol görmüyorum;<br />

çünkü Devlet içinde sürekli bir iç savaş<br />

demek olan insanlarla kanunların çatışması, tüm<br />

siyasi durumların en berbatıdır.” 20 demesi, onun<br />

toplumsal cumhuriyetçiliŞin köklerindeki yerini<br />

ortadan kaldırmıyor. Furet’in belirttiŞi gibi Rousseau,<br />

gelecekteki jakobenliŞin ve devrimci söylemin<br />

kavramsal çerçevesini çok önceden kurmuştur.<br />

21<br />

Burada sorun, Rousseau’da “ulus” diye kurulan<br />

yurttaşın, cumhuriyetçi gelenek içinde, yeniden<br />

“toplum”a tahvil edilebilmesindeki güçlükte yatar;<br />

ama cumhuriyetçi gelenek, bu konuda da<br />

“durmuş” deŞildir. Cumhuriyetçi çizginin en tepe<br />

noktası olan Paris Komünü, durmadıŞının kanıtı<br />

sayılmalıdır. 22 CumhuriyetçiliŞin soyut insan<br />

rak, mutlak ulusal monarşilerin örgütlenmesine eŞilim<br />

gösteren, zamanının felsefesini simgeler.” (Gramsci, Antonio,<br />

Modern Prens, çev. Pars Esin, Birey ve Toplum<br />

Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1984, s.24-25)<br />

19 En tipik şüphe, seçkinlerin “halkı yurttaşlaşmamış bir<br />

insan topluluŞu” olarak görmesidir. Demokrasiye karşı<br />

bu tür şüphe besleyenlerin de, halkın “yurttaşlaşmamış<br />

olduŞunun” göstergesi sayılabilecek kimi ideolojik eŞilimleri<br />

besliyor olması, “dini siyasete alet edenler” karşısında<br />

siyasete “ulusun kutsal saydıklarını” alet etmesi,<br />

siyaset sahnesinin çaŞımızda yeni Papalara terk edilme<br />

eŞiliminde olduŞuna dair olumsuz bir işaret sayılmalıdır.<br />

20 Akt. Furet, François, Fransız Devrimini Yorumlamak,<br />

çev. Ahmet Kuyaş, Alan Yayınları, şstanbul, 1989, s.58<br />

21 Age, s.59<br />

22 Paris Komünü üzerine bkz. Mısır, Mustafa Bayram, “Paris<br />

Komününden Porto Allegre’ye Toplumsal Özyöne-


olan “yurttaş seçkinciliŞinden” hızlıca “somut insan”a<br />

evrilmesinde, Rousseau’nun aşamayacaŞını<br />

ilan ettiŞi çelişkinin bizzat somut insanlar tarafından<br />

aşılmasına dair tarihsel eŞilim vardır. 23<br />

Devrimin 1794 Anayasası’nda “devrime katılan<br />

herkesin Fransız Cumhuriyeti’nin yurttaşları” olduŞunun<br />

yazıyor olması sadece bir tesadüf deŞildir.<br />

Devrimci Yönetim döneminde Anayasayı askıya<br />

alan Robespierre bile, Devrimci Yönetimin<br />

şlkeleri Üzerine söylevinde, “Yalnız demokraside<br />

devlet gerçekten, onu meydana getiren bütün bireylerin<br />

yurdudur ve kendi davasına, yurttaş sayısı<br />

kadar candan savunucu bulabilir.” der. 24<br />

Demokrasi Demokrasi ve ve ve Cumhuriyetçi Cumhuriyetçi GeleneŞin GeleneŞin Yozla Yozlaş- Yozla ş<br />

ması ması<br />

ması<br />

Cumhuriyetçilik, demokrasi düşüncesinin radikalleştiŞi<br />

bir aşamada ortaya çıkmıştır. Ancak, en<br />

ileri örneŞi -sadece 71 gün yaşayan- Paris Komünü<br />

sayılmazsa, radikalleşen demokrasi düşüncesinin<br />

çaŞımızdaki biçimsel karşılıŞı (temsili demokrasi)<br />

aşaŞı yukarı şöyle bir siyasal sistem olarak<br />

tarif edilebilir: yönetilenler yönetenleri seçecekler<br />

(temsilcilik), yönetenler sınırlanacak (kuvvetler<br />

ayrıŞı, sivil toplumun yönetime katılması<br />

ve siyasal toplumu denetlemesi vb.) ve yurttaşlardan<br />

kurulu bir toplum olacak... Bana göre demokrasi,<br />

insanlıŞın umudu olarak daha fazla bir<br />

“şey”dir: özgürlük ve eşitlik yolunda atılmış kurumsal<br />

bir adım. Buraya gelmeden, sadece bu<br />

saydıŞımız ilkeler çerçevesinde bile, ciddi sorunlar<br />

olduŞunu yine siyasal kuramcıların çalışmalarından<br />

izleyebiliriz.<br />

Maurice Duverger, yöneticilerin temsilciliŞini<br />

saŞlayan seçimlerin siyasal oligarşilerin (elitlerin)<br />

yeniden onanmasından başka bir şey olmadıŞını<br />

tim” Gri ve Yeşil, sayı:1, 2005 ve “Paris Komünü: ‘Gerçek<br />

Demokrasi’ OlanaŞı” Praksis, sayı: 10, Yaz-Güz<br />

2003.<br />

23 Nitekim, Fransız Devrimi eleştirmeni Edmond Burke,<br />

Fransız Devrimi Üzerine Düşünceler adlı yapıtında, devrimin<br />

bütün mesleklerin onurlu olduŞunu, berberler ve<br />

mumcular gibi “aşaŞı” insanlara da politikada söz hakkı<br />

veren bir eşitliŞi desteklediŞini ileri sürerek, devrimcileri<br />

“doŞaya karşı gelmekle” suçlamıştır. Akt. Arblaster, Age,<br />

s.59<br />

24 Robespierre, Saint-Just, Marat, Danton, Babeuf; Devrim<br />

Yazıları, der. ve çev. Vedat Günyol, Belge Yayınları, şstanbul,<br />

1989, s.81<br />

düşünmektedir. Bu sorunu tartıştıŞı popüler yapıtı<br />

Seçimle Gelen Krallar’da, Fransa ve Amerika’da<br />

“cumhuriyetçi monarşi”lerin kurulmuş bulunduŞunu,<br />

bu biçimiyle bu rejimlerin demokratik<br />

parlamenter rejimler olduŞunun iddia edilemeyeceŞini<br />

öne sürmektedir. 25 Bu tezin dayandı-<br />

Şı temeller, belirli yönleriyle, az sonra tartışacaŞımız<br />

Mills’in “şktidar Seçkinleri” tezi ile de uyuşmaktadır.<br />

Duverger, bu rejimleri birer “monarşi”<br />

ilan etmiştir, çünkü, yurttaşların pazarda, tercihleri<br />

tekeller tarafından manipüle edilen iradesiz<br />

tüketiciler haline dönüştürüldüŞünü varsaymaktadır.<br />

Büyük firmalar, üretimi körükleyen ve<br />

kontrol eden sistemin tümünü ya da tümüne yakın<br />

bir bölümünü ellerinde tutarlar. Tüketicilerin<br />

tercihleri yoŞun reklam kampanyaları ile kontrol<br />

edilir. Böylece, ancak devletin kurup işletebilece-<br />

Şi bir düzenleyici mekanizmaya ihtiyaç duyulur<br />

ve geleneksel kapitalizmin zayıf, eli kolu baŞlı,<br />

pasif devleti yerini güçlü, örgütlü ve dinamik bir<br />

devlete bırakır. 26 şkinci gerekçe budur: güçlenen<br />

devlet, son derece merkezileşmiş (monark) bir<br />

iktidar odaŞıdır. Bu arada, seçim oyunuyla oluşan<br />

parlamento da sadece siyasal elitin yaşamını sürdürmesi<br />

için vardır. Duverger’e göre, geleneksel<br />

politik sınıf parlamentonun üstünlüŞü düşüncesine<br />

baŞlı kalmıştır, çünkü, bu prensip o sınıfın<br />

üstünlüŞünü de güvence altına almaktadır. 27<br />

Burada çok kısa olarak deŞindiŞimiz Duverger’in<br />

yapıtı, esas ilhamını temsili demokrasinin savunulması<br />

düşüncesinden alsa da; her sayfasında<br />

siyasal elitin yozlaşmasına ve yabancılaşmasına<br />

(temsil sisteminin çöküşü) somut örnekler vererek,<br />

denilebilir ki, kapitalizmle özgürlüŞün uyuşamayacaŞını<br />

aynı düşünsel sistemin içinden göstermektedir.<br />

Her ne kadar Duverger, sorunu öyle<br />

koymuyorsa da, açıktır ki temel mesele, “devlet<br />

ve demokrasi” arasındaki gerilimdir. Güçlü ve<br />

merkezi devlet varoldukça, demokrasi güçsüzleşmektedir.<br />

Touraine bu görüşte deŞildir: devletsiz<br />

bir bütün toplumsal yapı düşünülemez.<br />

Demokrasi; devlet, siyasal toplum ve sivil toplum<br />

arasındaki ayrışmada aranmalıdır. Siyasal toplum<br />

özerkleştikçe demokrasi güçlenecektir. şşte tam<br />

25 Duverger, Maurice, Age, s.18<br />

26 Age, s.33<br />

27 Age, s.20<br />

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 39


urada, Touraine’in yapıtından yaklaşık bir yirmi<br />

yıl önce Mills tarafından kaleme alınmış olan şktidar<br />

Seçkinleri’ni hatırlamak gerekiyor. Touraine’in<br />

siyasal toplum dediŞi kavram, fiiliyatta, “iktidar<br />

seçkinleri”nden yani siyasal elitten başka<br />

bir şey deŞildir.<br />

Mills yapıtında, şkinci Dünya Savaşından sonra<br />

ABD’de, ekonomik, askeri ve siyasal kurumlar arasında<br />

“ortak çıkar alanlarının” oluşması dolayısıyla<br />

bu kurumların yapı ve işlev bakımından<br />

birbirlerini tamamlayıp bütünlediklerini, bunun<br />

sonucunda bu kurumların en üzerinde duran,<br />

ekonomik, askeri ve siyasal bürokrasinin giderek<br />

toplumsal köken, mesleki eŞitim, düşünce, deŞer<br />

ve davranış biçimleri açısından birbirine benzeşerek<br />

bir “iktidar seçkinleri” grubunu oluşturduklarını<br />

ileri sürmektedir. Bu, iktidar seçkinleri,<br />

kendi altlarında yer alan ikinci iktidar seçkinleri<br />

vasıtasıyla bütün toplumsal yaşamı ve bu arada<br />

siyasal iktidarı denetlemekte ve yönetmektedir.<br />

Bu durum, parlamentoyu ve siyasal partileri işlevsizleştirmek<br />

yanında, iktidar seçkinleri içinde<br />

merkezi bir yer tutan askeri bürokrasi yüzünden<br />

toplumun militaristleştirilmesine vesile olmuş ve<br />

iktidar seçkinleri yönetme faaliyetlerini “devlet<br />

sırrı” adı altında kamudan gizledikleri gibi, kendi<br />

denetimleri altındaki kitle iletişim araçlarıyla<br />

kamuyu belirlemeye başlamışlardır.<br />

Mills, yapıtında toplumun askeri bürokrasinin iktidar<br />

seçkinleri içerisinde oynadıŞı merkezi rol<br />

vasıtasıyla militaristleştirilmesine önemli bir yer<br />

verir. Zira, iktidar seçkinlerinin siyasal iktidarı<br />

sürekli ellerinde tutabilmelerinin anahtarı buradadır.<br />

Toplumun militaristleştirilmesi işini, iktidar<br />

seçkinlerini birbirine baŞlayan, bir aracı grup<br />

şeklinde örgütlenmiş “militarist klik” yerine getirmektedir.<br />

28 Mills’e göre, “toplumun siyasi, askeri<br />

ve ekonomik seçkinleri arasında militarist<br />

bir kliŞin kurulmuş olması demek, ekonomi hayatında,<br />

devlet hayatında ve askerlik alanında yer<br />

alan seçkinler arasında bir çıkar birliŞinin kurulmuş<br />

olması; bu seçkinlerin aynı amaçlar için<br />

kendi aralarında bir birlik meydana getirip bütünleşmesi<br />

demektir.” 29<br />

28 Age, s.128<br />

29 Mills, Wright, Age, s.308<br />

40 <strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007<br />

Mills’e göre, Amerikan toplumunu, şirket sahipleri,<br />

yerel sosyete (zenginler), şirket yöneticileri,<br />

siyasal partilerin üst düzey yöneticileri, devlet içi<br />

üst bürokrasi ve askeri bürokrasiden oluşan bir<br />

elit yönetmektedir. Bu elit, yukarıda belirttiŞimiz<br />

gibi, çıkarlarının uyuşması, yaşam biçimlerinin<br />

uyuşması, üst statüler arsında serbestçe geçişlerin<br />

meydana gelmesi ve bunların ellerinde bütün bir<br />

toplumu yönetecek iktidarı bulundurmaları dolayısıyla<br />

oluşmuştur. Mills, Duverger gibi seçimlerin<br />

demokratik bir temsil olanaŞını taşımadıŞını<br />

düşünmektedir. Tekelci piyasa ekonomisi ve<br />

tüketici tercihlerinin kurduŞu kitle toplumu böyle<br />

bir olanaŞı ortadan kaldırmıştır. “Demokrasinin<br />

varolabilmesi iki öŞeye baŞlıdır: Yetenekli,<br />

etkin ve bilgili bir kamu; bilgili, bilgili olmasa bile<br />

bilgili bireylerden oluşan bir kamunun görüş<br />

ve düşüncelerine deŞer vermesine bilen bir liderler<br />

topluluŞu. Bilginin ve insan aklının toplumsal<br />

ilişkilerde düzenleyici bir etkinliŞi olabilmesi için<br />

de, insan aklının toplumdaki iktidar karşısında<br />

baŞımsız kalabilmesi, aynı zamanda da iktidarla<br />

çok yakın ilişkiler kurabilmesi gerekir. Bunun<br />

olması ise, özgür ve bilgili bir kamunun olmasına;<br />

bilgili kimselerin bu kamuya seslenebilmelerine,<br />

iktidar sahibi kimselerin de gene aynı kamuya<br />

karşı sorumlu tutulabilmelerine baŞlıdır.” 30<br />

Mills, böyle bir kamunun Amerikan toplumunda<br />

bile olmadıŞını düşünmektedir.<br />

Alain Minc ise, Yeni OrtaçaŞ adlı yapıtında, öznenin<br />

yok oluşunu incelerken bunun demokrasi<br />

için tehlikelerini de tartışmaktadır. Bir fundamentalist<br />

cemaatin ya da alt toplulukların parçası<br />

haline getirilen bireylerin, siyasal eyleme özgürce<br />

kalkışabilecek yurttaşlar olarak tasavvuru zordur.<br />

Yurttaşın yitişi deŞil yalnızca demokrasiyi tehdit<br />

eden; dünya piyasalarını denetleyen ulusalüstü<br />

tekeller, siyasal dizgenin kendi lehlerine çalışacak<br />

bir “siyasal oligarşi”nin sınırlı etkinliŞi ile<br />

kurulmasından hoşnut görünmektedirler. Böylece,<br />

liberal demokrasiler bile, temsili niteliklerini<br />

siyasal pazar diye nitelenebilecek seçim oyunu<br />

yüzünden yitirmekte, kuvvetler ayrılıŞı ilkesi de<br />

siyasal pazarın galipleri tarafından hor görülmektedir.<br />

Siyasal pazarın galipleri (seçim kazananlar)<br />

30 Age, s.497


her geçen gün daha fazla sınırlandırılma düşüncesine<br />

mesafeli bakmaktadırlar.<br />

Artık, genel olarak insanlık adına sınıf öznelerin<br />

yaptıŞı kurtuluş çaŞrılarının da pek kabul görmediŞi<br />

söylenebilir. Halbuki, demokrasinin zaferi<br />

demek, “özgürlük ve eşitlik” için çaŞrı yapan bir<br />

özgürlük anlatısının zaferi demektir. Touraine’<br />

nin de belirttiŞi gibi, demokrasi, herkesçe öznenin<br />

oluşumunun ve kurtuluşunun kurumsal koşulu<br />

olarak algılanmazsa, siyasal kararların yönetimi<br />

olmaktan öteye geçemez: “özel tarihsel durumları<br />

çözümlerken yetkeci bir eyleme karşı getirdiŞimiz<br />

eleştirel yargıları demokrasinin zaferi<br />

için kaçınılmaz olan kurtuluş istencinin kabulüyle<br />

birleştirmeliyiz.” 31<br />

Yine de demokrasi düşüncesinin egemen oldu-<br />

Şundan hala söz edilebilir. Zira, bütün siyasal sistemler,<br />

“demokrasi” oldukları iddiasındadır. Üstelik,<br />

aynı siyasal sistemler içindeki ortalama bir<br />

muhalif hareketinde parolası aynıdır: “daha fazla<br />

demokrasi...”<br />

Toplumsal Toplumsal Cumhuriyetçilik Cumhuriyetçilik ya ya ya da da da Özyönetim<br />

Özyönetim<br />

Demokrasinin iki ayrı düzeyde düşünebileceŞimiz<br />

bir kavram olduŞunu vurgulamıştık: Bir yanıyla,<br />

somut tarihsel bir biçim. Atina Demokrasisi,<br />

burjuva demokrasisi, sosyalist demokrasi gibi<br />

kullanımlarda görüldüŞü üzere. DiŞer yanıyla,<br />

insanlıŞın, “eşitlik ve özgürlük” arayışını somutlaştıracak<br />

bir siyasal dizge olarak normatif deŞer<br />

yüklü bir düşünce hatta ütopya.<br />

Burada ikinci anlamıyla kullandıŞımız demokrasi<br />

düşüncesi ve onun köktenci kolu toplumsal<br />

cumhuriyetçilik, “sivil toplumu aşma”ya yönelir.<br />

Sivil toplum devlet ikiliŞini aşmaktan söz etmiyoruz.<br />

Sivil toplumu aşmak, aynı zamanda, siyaseti<br />

de aşmak demektir. Sivil toplum, sınıf çıkarlarının<br />

çatıştıŞı yerdir; devlet de sivil toplumdaki<br />

sınıfsal bir ilişki olarak varolur. Özyönetim düşüncesi,<br />

bunun aşılması üzerine kurulur. Ancak<br />

o zaman, doŞanın insanlık tarafından eşitsiz temellük<br />

edinilmesi biçimleri aşılabilir ve özgürlük<br />

toplumsal bir ilişki olarak, seçme özgürlüŞünün,<br />

koşullu özgürlüŞün ötesinde toplumun ontolojik<br />

biçimi haline dönüşebilir. Çıkar ilişkilerinin aşıl-<br />

31 Touraine, Alain, Age, s.241.<br />

ması (bastırılması deŞil aşılması), bütün sınıflı<br />

toplumlarda görülen patriyarka gibi, cinsel eşitsizliklerin<br />

aşılması için de olanaklar yaratır. Cinsiyetin<br />

toplumsal olarak kuruluş biçimlerinin<br />

köktenci dönüşümü ve elbette doŞanın, yeniden<br />

üretilebilir şekilde temellükü mümkün olur.<br />

Siyasetin sönümlenmesi toplumsalın sönümlenmesi<br />

ile bir ve aynı şey deŞildir. Toplumsal, tarihsel<br />

bir biçim olan siyaset olmadan da kurulabilir.<br />

Siyaset olmadan kurulacak toplumsala “özyönetim”<br />

diyebiliriz. Kadir Cangızbay’ın tarifiyle,<br />

özyönetim, siyasal düzeyin sönümlendiŞi anda<br />

toplumun kendini gerçekleştirme biçimidir. Demokrasinin<br />

derinleşmiş biçimi, siyasetin sönümlenme<br />

anıdır. Özyönetimde toplumun özgür kuruluşu<br />

vardır; özyönetim, sınıfsal ve cinsel eşitsizliklerin<br />

aşılmasını, doŞanın yeniden üretilebilir<br />

temellük biçimlerinin açıŞa çıkışını gereksinir<br />

ve saŞlar. şnsanlar, zor ve boyun eŞme olmaksızın<br />

toplum halinde yaşamanın yalın koşullarına<br />

ulaşabilirler. 32<br />

Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri<br />

ile ilgili sürdürülen tartışmaların böyle bir tarihsel<br />

perspektif içinden anlamlandırılması; “367”nin<br />

sadece toplantı ya da karar yeterliŞi ile ilgili bir<br />

sayı hatta sadece kuru bir Anayasa hükmü olmadıŞını<br />

bize gösterecektir. Tartışma hukuki deŞil,<br />

siyasi ve toplumsaldır.<br />

Tartışmada “toplumsal cumhuriyet” istencini dile<br />

getirenlerin sesinin yitip gitmiş olması gerçeŞin<br />

bu yönünü görmemizi engellememelidir; siyasal<br />

ve toplumsal tarihimizde (geçmişimizde) parlayan<br />

anların -olumluluklarını ileri götürme istencimizi<br />

körükleyerek ve olumsuzluklarını eleştiri<br />

gücümüzü bileyerek- geleceŞimizi aydınlatan kısmı<br />

bu egaliberter ve köktenci demokrat ilkede<br />

saklıdır: Cumhuriyetçilik... Onu “yurttaşların<br />

cumhuriyeti” yapma sorumluluŞu ise, “toplumsal<br />

cumhuriyetçilik”in izini sürmekten ve egaliberter<br />

programın kurtuluş çaŞrısını duymaktan geri<br />

durmayacak bir sorumluluk bilinci ve duygusuyla<br />

ilgilidir.<br />

32 Bkz. Cangızbay, Kadir. “Siyaset Ötesi Toplum”, Sosyalizm<br />

ve Özyönetim: Reel Sosyalizmden Sosyalist Realiteye<br />

içinde, Öteki Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 2003.<br />

<strong>Ankara</strong> <strong>Barosu</strong> Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 41

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!