0002823

0002823 0002823

eskibirtakvim
from eskibirtakvim More from this publisher
21.02.2013 Views

yoluyla çoğaltılmış Tıflî hikâyeleri, sayfa boyutları ve uzunluk açısından önemli farklılıklar göstermektedir. Bu durum, 19. yüzyıl hurufat yapıtlarında değişiktir. Hikâye-i Cevrî Çelebi’nin, Hikâye-i Tayyârzâde’nin, Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanlı Bektâş’ın Hikâyesi’nin ve İki Birâderler Hikâyesi’nin sayfa boyutları, bu sırayla 12x16.5 cm, 11.5x16cm, 11.5x15.5 cm ve 11.5x16.5cm’dir. Hikâye metinlerinin kaydedildiği alanlar ise, 8x13 cm, 7x11 cm, 7.5x12.5 cm ve 7.5x11 cm’dir. Hikâyelerin sayfa sayısı 32, 48, 31 ve 15’tir. Sözcük sayıları ise 4.700, 5.600, 4.700 ve 1.600 civarındadır. Bu dört yapıt arasında, İki Birâderler Hikâyesi’nin sayfa ve sözcük sayısı dışındaki tüm açılardan gözlemlenen standartlaşma son derece çarpıcıdır. Elimize geçen sekiz 20. yüzyıl Tıflî hikâyesinin neredeyse tümü, 13x18 cm civarında sayfaların içinde az çok 10x15 cm’lik alanlara kaydedilmiştir ve bu açıdan standardizasyon eğilimini sürdürmektedir. Bu dönemde karşılaştığımız tüm hikâyeler, tek bir istisnayla, ya Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nin, ya da Hikâye-i Tayyârzâde’nin versiyonlarıdır. İlk gruba giren Hançerli Hanım, Hançerli Hanım Hikâyesi ve Hançerli Hanım (Hâdise), bu sırayla 84, 96 ve 48 sayfa ve 12.600, 13.200 ve 7.400 civarında sözcük içermektedir. İkinci gruba giren Tayyârzâde yâhûd Bin Bir Direk Vak‘ası, Tayyârzâde ve Bin Bir Direk Batakhânesi, 1001 Direk Batakhanesi ve Binbirdirek Batakhanesi Cevahirli Hanımsultan ise, bu sırayla, 27, 38, 31 ve 211 sayfa ve 5.600, 5.200, yine 5.200 ve 35.500 sözcük içermektedir. İstisna, Hikâye-i Cevrî Çelebi’nin bir versiyonu olan ve 31 sayfa ve 6.500 sözcük içeren “Bursalı’nın Kahvehanesi”dir. Çoğu hikâyenin sayfa ve sözcük sayısı açısından hem 19. yüzyıl versiyonlarına hem de kendi döneminin diğer versiyonlarına göre büyük farklılıklar göstermesi göze çarpmaktadır. 67

Litografya yapıtların kendi aralarında hem sayfa boyutları hem de metin uzunluğu açısından önemli farklılıklar göstermesi, 19. yüzyıl hurufat yapıtlarının bu iki açıdan da birbirine yaklaşması, 20. yüzyıl yapıtlarının ise sayfa boyutu açısından standartken metin uzunluğu açısından yine belli bir standarttan uzaklaşması ilginçtir. Litografya yapıtların bireysel girişimciler tarafından büyük ölçüde gelişigüzel yayımlandığını varsayabiliriz. 19. yüzyıl hurufat yapıtları, yayıncılığın yaygınlaşmakta ve standartlaşmakta olduğu bir dönemin izlerini taşımaktadır. 20. yüzyıl yapıtlarının uzunluk açısından gösterdiği farklar ise, Tıflî hikâyelerinin bu dönemde artık birbiriyle içeriksel ve ticarî bir ilişki içinde olan bir yapıtlar grubu olarak algılanmadığının bir göstergesi sayılabilir. Yazının ve genel olarak kitap üretiminin, Osmanlı yayıncılığının elyazması aşamasında öncelikle bir sanat olarak ele alındığını, yazılı kültürün gelişmesiyle ise bu sanatın yavaş yavaş ortadan kalktığını yukarıda görmüştük. Bu süreci Tıflî hikâyeleri üzerinden izlemek mümkündür. Elimizdeki tek yazma yapıt olan “Hikâyet”te tezhip sanatına rastlamayız; hikâyeyi kaleme alan kişinin de, genelde okunaklı bir biçimde yazmakla birlikte hat sanatının inceliklerini gösterme kaygısında olmadığı açıktır. Buna karşın, litografya yapıtlara geldiğimizde hem tezhip hem de hat sanatının farklı ölçülerde etkileyici örneklerine rastlarız. Tüm litografya yapıtlar, metnin etrafına çizilmiş bir çerçeveye sahiptir. Bunun dışında, bu konuda en büyük özeni gösteren Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nin mensur ve vezinli kısımları da, ana çerçevenin içinde bulunan küçük çerçeveler yoluyla birbirinden ayrılmıştır. “Tayyârzâde Hikâyesi” ve “Tıflî Efendi Hikâyesi”ni kapsayan yapıt, ayrıca ön ve arka kapakta verilen bilgilerin etrafına çizilmiş birbirinden farklı süslü çerçevelere sahiptir. Elyazısının kalitesine dönecek olursak, bu konuda da Hançerli Hikâye-i 68

Litografya yapıtların kendi aralarında hem sayfa boyutları hem de metin<br />

uzunluğu açısından önemli farklılıklar göstermesi, 19. yüzyıl hurufat yapıtlarının bu iki<br />

açıdan da birbirine yaklaşması, 20. yüzyıl yapıtlarının ise sayfa boyutu açısından<br />

standartken metin uzunluğu açısından yine belli bir standarttan uzaklaşması ilginçtir.<br />

Litografya yapıtların bireysel girişimciler tarafından büyük ölçüde gelişigüzel<br />

yayımlandığını varsayabiliriz. 19. yüzyıl hurufat yapıtları, yayıncılığın yaygınlaşmakta<br />

ve standartlaşmakta olduğu bir dönemin izlerini taşımaktadır. 20. yüzyıl yapıtlarının<br />

uzunluk açısından gösterdiği farklar ise, Tıflî hikâyelerinin bu dönemde artık birbiriyle<br />

içeriksel ve ticarî bir ilişki içinde olan bir yapıtlar grubu olarak algılanmadığının bir<br />

göstergesi sayılabilir.<br />

Yazının ve genel olarak kitap üretiminin, Osmanlı yayıncılığının elyazması<br />

aşamasında öncelikle bir sanat olarak ele alındığını, yazılı kültürün gelişmesiyle ise bu<br />

sanatın yavaş yavaş ortadan kalktığını yukarıda görmüştük. Bu süreci Tıflî hikâyeleri<br />

üzerinden izlemek mümkündür. Elimizdeki tek yazma yapıt olan “Hikâyet”te tezhip<br />

sanatına rastlamayız; hikâyeyi kaleme alan kişinin de, genelde okunaklı bir biçimde<br />

yazmakla birlikte hat sanatının inceliklerini gösterme kaygısında olmadığı açıktır. Buna<br />

karşın, litografya yapıtlara geldiğimizde hem tezhip hem de hat sanatının farklı ölçülerde<br />

etkileyici örneklerine rastlarız.<br />

Tüm litografya yapıtlar, metnin etrafına çizilmiş bir çerçeveye sahiptir. Bunun<br />

dışında, bu konuda en büyük özeni gösteren Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nin mensur ve<br />

vezinli kısımları da, ana çerçevenin içinde bulunan küçük çerçeveler yoluyla birbirinden<br />

ayrılmıştır. “Tayyârzâde Hikâyesi” ve “Tıflî Efendi Hikâyesi”ni kapsayan yapıt, ayrıca<br />

ön ve arka kapakta verilen bilgilerin etrafına çizilmiş birbirinden farklı süslü çerçevelere<br />

sahiptir. Elyazısının kalitesine dönecek olursak, bu konuda da Hançerli Hikâye-i<br />

68

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!