0002823
0002823 0002823
ve verilmeyecektir. İkinci aşama ise tüm 19. yüzyıl hurufat yapıtlarını kapsar ve hem ön kapak adı hem de metin başlığı gibi bilgilerin standart olarak verildiği, ancak bunların ne derecede örtüşmesi gerektiği konusunda henüz bir konsensüsün oluşmadığı bir dönemi yansıtır. Bu devrenin bazı kapak adlarında, hikâye adının yanı sıra alıcının ilgisini çekeceği umulan bazı diğer bilgiler de verilir. Üçüncü ve son aşama ise, kapak adı ve metin başlığının genelde aynı olduğu ve ad dışındaki bilgilerin kapakta bundan ayrı olarak verildiği bir dönemi yansıtır. Osmanlı yayıncılığının 1860’dan sonra yeni bir döneme girdiğine ve bu dönemde hem basılan yapıtların sayısında, hem de genel olarak yayıncılık alanında büyük bir ilerleme görüldüğüne yukarıda değinmiştik. Bu gelişim, Tıflî hikâyelerinin arka kapaklarındaki ticarî bilgilere de yansımaktadır. Yayın tarihi 1860’tan önceye düşen hiçbir Tıflî hikâyesinde ticarî bir bilgiye rastlamayız. 19. yüzyılda bu tarihten sonra basılmış beş yapıtın dördünde ise bu tarz bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgilerden biri, yapıtların arka kapaklarında bulduğumuz fiyatlardır. “Tayyârzâde Hikâyesi” ve “Tıflî Efendi Hikâyesi”ni içeren yapıt, “beş gurûş”a satılmaktadır. Hikâye-i Cevrî Çelebi’nin fiyatı, iki kuruştur. İki Birâderler Hikâyesi “40 pâre”ye, Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanlı Bektâş’ın Hikâyesi ise “60 pâre”ye satılmaktadır. Bu dönemde basılmış yapıtlardan sadece Hikâye-i Tayyârzâde, fiyat konusunda bir bilgi vermemektedir. “Tayyârzâde Hikâyesi” ve “Tıflî Efendi Hikâyesi”ni içeren yapıtın arka kapağında, fiyat dışında yapıtın satın alınabileceği yerler de sayılır. Böylece, yapıtı “Sultân Mehemmed’de musallâ taşı başında Hüseyin Aga sergisinde”, “Sultân Bâyezîd’de kazancılar karşusında kitâb sergisinde”, “Dîvân Yolı’nda tönbekîci Celîl Aga’nın dükkânında”, “Bagçe Kapusı’nda tönbekîci Hasan Aga’nın dükkânında” ve 65
“Yeni Câmi‘i havlîsinde sergilerde” elde edebileceğimizi öğreniriz. Bu bilgiler, kitap satışının ya da en azından kitap satışındaki bilinçli örgütlenmenin artmakta olduğunun iyi göstergeleridir. 20. yüzyıla gelindiğinde, birçok yapıtın arka kapağında sadece yapıtın kendisinin değil, aynı kitabevi tarafından satılan birçok diğer yapıtın ad ve fiyatlarını da buluruz. Böyle listelere sahip olan yapıtlar, Hançerli Hanım, Tayyârzâde ve Bin Bir Direk Batakhânesi ve Hançerli hanım Hikâyesi’dir. Bu yapıtlarla birlikte hikâyelerin ticarî pazarlamasında en ileri aşamaya gelinmiştir. Dolayısıyla hikâyelerin, içerdikleri ticarî bilgiler açısından, 1860 yılı öncesi, 1860 yılından 19. yüzyılın sonuna kadar ve 20. yüzyıl olarak sayabileceğimiz üç aşamadan geçmiş olduğu görülmektedir. Farklı Tıflî hikâyelerinin sayfa sayılarına, sayfa boyutlarına ve sözcük sayılarına dönecek olursak, hikâyeler arasında birçok açıdan gözlemleyebildiğimiz üç aşamalı bölünmenin burada da söz konusu olduğunu görürüz. “Hikâyet”in bulunduğu yazma toplam 47 varaktan oluşmaktadır ve yapıtın ilk 37 sayfası (1a-19a) “Hikâyet”-i Hâce Sa‘îd, son 56 sayfası (19b-47a) ise “Hikâyet” tarafından doldurulmaktadır. “Hikâyet”in sözcük sayısı, 11.300 civarındadır. “Hikâyet”, elimizdeki tek yazma yapıt olduğundan dolayı sayfa boyutları karşılaştırma değeri taşımamaktadır. Litografya Tıflî hikâyeleri, Hançerli Hikâye-i Garîbesi, Letâ’ifnâme, “Tayyârzâde Hikâyesi” ve “Tıflî Efendi Hikâyesi”dir. Bunların son ikisi, aynı yapıtta bulunmaktadır ve ilki, ikincinin kenarına kaydedilmiştir. Yapıtların sayfa boyutları, bu sırayla 13.5x20 cm, 13x20.5cm ve 11.2x17 cm’dir. Hikâye metinlerinin kaydedildiği alanlar, 9.5x16cm, 7.5x16.5 cm, 7x11 cm ve son yapıtta kenardaki hikâyenin bittiği sayfadan sonra 9.5x16 cm’dir. Hikâyelerin sayfa sayısı 112, 153, 94 ve 67’dir. Sözcük sayıları ise 17.000, 23.000, 9.300 ve 6.000 civarındadır. Gördüğümüz gibi, litografya 66
- Page 23 and 24: ölümü İstanbul Üniversitesi Na
- Page 25 and 26: “tarihsiz” bir versiyonuna da d
- Page 27 and 28: farklı basımevi verilmişse de, y
- Page 29 and 30: eksiksiz bir çevriyazısını verm
- Page 31 and 32: Hasan Kavruk, “Hikâyet”in Şü
- Page 33 and 34: Hikâyenin özeti şöyledir: Baba
- Page 35 and 36: hikâyenin Millî Kütüphane’de
- Page 37 and 38: hikâyenin bir versiyonuyla ilgili
- Page 39 and 40: yayımlanmış değildir. Kendi ça
- Page 41 and 42: şairken diğer yandan da “bâzı
- Page 43 and 44: Köprülü’ye göre “Osmanlı m
- Page 45 and 46: Tıflî Ahmet Çelebi’nin bir med
- Page 47 and 48: Bunun dışında, özellikle gerçe
- Page 49 and 50: kullanılmış olması, meddahlığ
- Page 51 and 52: Farklı araştırmacılar, Tıflî
- Page 53 and 54: gerekliliği, özellikle Hasan Kavr
- Page 55 and 56: ir geleneğin kötü kopyaları gib
- Page 57 and 58: Elbette ki Cenânî, Nergisî ve At
- Page 59 and 60: “Hikâyet”-i Sipâhî Şâdân
- Page 61 and 62: Tıflî hikâyeleri külliyatı, sa
- Page 63 and 64: yararlandığını öne sürmüşt
- Page 65 and 66: edilmektedir. Yeni harf sistemine g
- Page 67 and 68: yapıttan biri dışında hepsi ise
- Page 69 and 70: anda kesin olarak saptayabildiğimi
- Page 71 and 72: Hançerli Hanım ve Tayyârzâde ve
- Page 73: “Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanl
- Page 77 and 78: Litografya yapıtların kendi arala
- Page 79 and 80: akmalarıdır” (30) gibi alt baş
- Page 81 and 82: dönem, 20. yüzyıl yapıtlarını
- Page 83 and 84: saâdetimde kimin ne zehresi ola bu
- Page 85 and 86: (43). Hançerli Hikâye-i Garîbesi
- Page 87 and 88: yelpazesinden yararlanan Letâ’if
- Page 89 and 90: hikâyeler tarafından temsil edile
- Page 91 and 92: Hikâyesi ise, cümle arası boşlu
- Page 93 and 94: (1937) de, inşa dili “uygunsuz
- Page 95 and 96: 20. yüzyıl hikâyelerinde sözlü
- Page 97 and 98: eddedildiğini görürüz. Eski yaz
- Page 99 and 100: ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DÜNYA GÖRÜŞ
- Page 101 and 102: Meslek çarşılarının sonu, eski
- Page 103 and 104: yalısından aşağı kalır bir ta
- Page 105 and 106: göre “varlıklı esnaf, para ve
- Page 107 and 108: iner ve kimi biner ve zenne tâ’i
- Page 109 and 110: eğlence yerleri Tanzimat’tan son
- Page 111 and 112: Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nde
- Page 113 and 114: toplumunda son derece yaygın oldu
- Page 115 and 116: hikâyeden kaybolmuştur; Tıflî
- Page 117 and 118: tarafından oluşturulan ilişki ü
- Page 119 and 120: Tıflî hikâyelerinde kadınlara v
- Page 121 and 122: ve Cevrî’yi, kısacası hikâyed
- Page 123 and 124: eri ilk kez, Tayyârzâde’ye yard
ve verilmeyecektir. İkinci aşama ise tüm 19. yüzyıl hurufat yapıtlarını kapsar ve hem ön<br />
kapak adı hem de metin başlığı gibi bilgilerin standart olarak verildiği, ancak bunların ne<br />
derecede örtüşmesi gerektiği konusunda henüz bir konsensüsün oluşmadığı bir dönemi<br />
yansıtır. Bu devrenin bazı kapak adlarında, hikâye adının yanı sıra alıcının ilgisini<br />
çekeceği umulan bazı diğer bilgiler de verilir. Üçüncü ve son aşama ise, kapak adı ve<br />
metin başlığının genelde aynı olduğu ve ad dışındaki bilgilerin kapakta bundan ayrı<br />
olarak verildiği bir dönemi yansıtır.<br />
Osmanlı yayıncılığının 1860’dan sonra yeni bir döneme girdiğine ve bu dönemde<br />
hem basılan yapıtların sayısında, hem de genel olarak yayıncılık alanında büyük bir<br />
ilerleme görüldüğüne yukarıda değinmiştik. Bu gelişim, Tıflî hikâyelerinin arka<br />
kapaklarındaki ticarî bilgilere de yansımaktadır.<br />
Yayın tarihi 1860’tan önceye düşen hiçbir Tıflî hikâyesinde ticarî bir bilgiye<br />
rastlamayız. 19. yüzyılda bu tarihten sonra basılmış beş yapıtın dördünde ise bu tarz<br />
bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgilerden biri, yapıtların arka kapaklarında bulduğumuz<br />
fiyatlardır. “Tayyârzâde Hikâyesi” ve “Tıflî Efendi Hikâyesi”ni içeren yapıt, “beş<br />
gurûş”a satılmaktadır. Hikâye-i Cevrî Çelebi’nin fiyatı, iki kuruştur. İki Birâderler<br />
Hikâyesi “40 pâre”ye, Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanlı Bektâş’ın Hikâyesi ise “60 pâre”ye<br />
satılmaktadır. Bu dönemde basılmış yapıtlardan sadece Hikâye-i Tayyârzâde, fiyat<br />
konusunda bir bilgi vermemektedir.<br />
“Tayyârzâde Hikâyesi” ve “Tıflî Efendi Hikâyesi”ni içeren yapıtın arka<br />
kapağında, fiyat dışında yapıtın satın alınabileceği yerler de sayılır. Böylece, yapıtı<br />
“Sultân Mehemmed’de musallâ taşı başında Hüseyin Aga sergisinde”, “Sultân<br />
Bâyezîd’de kazancılar karşusında kitâb sergisinde”, “Dîvân Yolı’nda tönbekîci Celîl<br />
Aga’nın dükkânında”, “Bagçe Kapusı’nda tönbekîci Hasan Aga’nın dükkânında” ve<br />
65