0002823
0002823 0002823
Litografya Tıflî hikâyelerinden “Tayyârzâde Hikâyesi” ve “Tıflî Efendi Hikâyesi”ni kapsayan yapıt, bir “litografya destgâhı”nda (95), yani yukarıda sahafların kendi imkânlarıyla yapıt çoğaltmak için kullandıklarını gördüğümüz tezgâhlardan birinde basılmıştır. Letâ’ifnâme’de basımeviyle ilgili bir bilgi verilmemişse de, bu yapıtın da böyle bir litografya tezgâhında çoğaltılmış olması muhtemeldir. Bir ada sahip bir basımevinde çoğaltılmış tek litografya Tıflî hikâyesi, Cerîde-i Havâdis gazetesinin matbaasında basılmış olan Hançerli Hikâye-i Garîbesi’dir. 1860 yılına kadar Osmanlı yayıncılığını tekelinde tutan üç resmî ve yarı-resmî gazeteden biri olan Cerîde-i Havâdis, Nesimi Yazıcı’nın “Tanzimat Dönemi Basını Konusunda bir Değerlendirme” adlı makalesinden öğrendiğimize göre “büyük bir rağbete mazhar olmamıştı” (60). Güzin Dino’ya göre, Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nin basımında “Herhalde, Ceride-i Havadis’in o sıralardaki para sıkıntısını giderebilmek için ünlü bir yapıtın satış sağlama olanağı da düşünülmüş ve seçme etkenlerinden olmuştu” (38). 19. yüzyıl hurufat Tıflî hikâyelerinde basımeviyle ilgili biraz daha ayrıntılı bilgiler buluruz. Bu hikâyelerin dördünden ikisinin basımevi verilmiştir. Hikâye-i Cevrî Çelebi ve İki Birâderler Hikâyesi’nde bu konuyla ilgili bir bilgiye rastlamasak da, Hikâye-i Tayyârzâde’nin ön kapağından, yapıtın “Câmlı Han” matbaasında, Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanlı Bektâş’ın Hikâyesi’nin arka kapağından ise yapıtın “Sultân Bâyezîd’de Süleymân Efendi’nin matba‘asında” basılmış olduğunu öğreniriz. Ne var ki, bu yapıtların hiçbirinde yapıtları çoğaltan kişi ya da yayıneviyle ilgili bir bilgiye rastlamayız. 20. yüzyıl Tıflî hikâyelerine gelindiğinde, yayınevi bilgisinin verilmesi rutin hâle gelmiştir. Litografya yapıtlar döneminde sahaflar tarafından üstlenen yayıncılık işinin bu dönemde de genellikle kitabevleri tarafından sürdürüldüğünü görüyoruz. Bu bağlamda, 61
Hançerli Hanım ve Tayyârzâde ve Bin Bir Direk Batakhânesi, İkbâl Kütüphanesi tarafından, Saim Sakaoğlu’nun değindiği Tayyarzade Binbirdirek Batakhanesi “İ‘timâd Kütübhânesi” tarafından (“Tayyarzade Hikâyesi” 230), Hançerli Hanım Hikâyesi ise Yusuf Ziya Balçık Kitabevi tarafından bastırılmıştır. Kitabevlerinin yerine yayınevlerinin geçişine ise ancak 1957 yılından itibaren tanık oluyoruz. Bu yılda basılmış Hançerli Hanım (Hâdise) ve 1001 Direk Batakhanesi, Hâdise Yayınevi tarafından yayımlanmış, ilk olarak 1968 ve 1971 yıllarında Tercüman gazetesinde tefrika olarak yayımlanan Binbirdirek Batakhanesi Cevahirli Hanımsultan ve “Bursalı’nın Kahvehanesi” ise sırasıyla 2003 ve 2002 yıllarında Doğan Kitapçılık tarafından yayımlanmıştır. Gördüğümüz gibi, dört litografya yapıttan üçü adsız tezgâhlarda basılmışken, 19. yüzyıl hurufat yapıtlarının yarısı, adı bilinen basımevlerinin ürünüdür. 20. yüzyılda ise basımevi bilgisinin yerini önce kitabevi, sonra da yayınevi bilgisi almaktadır. Tıflî hikâyelerinin bu açıdan da, hem baskı teknolojilerinin hem de yayıncılık kurumunun gelişimini izleyen üç aşamadan geçmiş olduğu açıktır. İlk aşamada anonimlik egemendir. İkinci aşama, tutarsız da olsa basımevlerinin verilmesine yönelik bir eğilim gösterir. Son aşamada ise artık tutarlı bir biçimde kitabevi ve yayınevi adı verilmektedir. Yukarıda Osmanlı yayıncılığı açısından bir dönüm noktası olarak belirlediğimiz 1860 yılından önce yazılan ya da basılan Tıflî hikâyelerinden hiçbiri, yapıtla ilgili bilgiler içeren bir dış kapağa sahip değildir. Bu tarz dış kapaklar, ancak baskı teknolojisinin yerleşmesiyle önem kazanmıştır. Walter J. Ong’un değindiği gibi, “Basılı bir yapıtın iki nüshası aynı şeyi söylemekle kalmaz, nesne olarak da birbirinin eşidir. Bu durum, etiket kullanımına özendirmiş ve kitap harflerle yazılı olduğuna göre, kitap kapağı da elbette harflerden oluşan bir etiket olmuştur” (150). Bu etiketin üç litografya 62
- Page 19 and 20: Ünlü hattat ve şair Cevrî Çele
- Page 21 and 22: olarak—bunların tümünün içer
- Page 23 and 24: ölümü İstanbul Üniversitesi Na
- Page 25 and 26: “tarihsiz” bir versiyonuna da d
- Page 27 and 28: farklı basımevi verilmişse de, y
- Page 29 and 30: eksiksiz bir çevriyazısını verm
- Page 31 and 32: Hasan Kavruk, “Hikâyet”in Şü
- Page 33 and 34: Hikâyenin özeti şöyledir: Baba
- Page 35 and 36: hikâyenin Millî Kütüphane’de
- Page 37 and 38: hikâyenin bir versiyonuyla ilgili
- Page 39 and 40: yayımlanmış değildir. Kendi ça
- Page 41 and 42: şairken diğer yandan da “bâzı
- Page 43 and 44: Köprülü’ye göre “Osmanlı m
- Page 45 and 46: Tıflî Ahmet Çelebi’nin bir med
- Page 47 and 48: Bunun dışında, özellikle gerçe
- Page 49 and 50: kullanılmış olması, meddahlığ
- Page 51 and 52: Farklı araştırmacılar, Tıflî
- Page 53 and 54: gerekliliği, özellikle Hasan Kavr
- Page 55 and 56: ir geleneğin kötü kopyaları gib
- Page 57 and 58: Elbette ki Cenânî, Nergisî ve At
- Page 59 and 60: “Hikâyet”-i Sipâhî Şâdân
- Page 61 and 62: Tıflî hikâyeleri külliyatı, sa
- Page 63 and 64: yararlandığını öne sürmüşt
- Page 65 and 66: edilmektedir. Yeni harf sistemine g
- Page 67 and 68: yapıttan biri dışında hepsi ise
- Page 69: anda kesin olarak saptayabildiğimi
- Page 73 and 74: “Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanl
- Page 75 and 76: “Yeni Câmi‘i havlîsinde sergi
- Page 77 and 78: Litografya yapıtların kendi arala
- Page 79 and 80: akmalarıdır” (30) gibi alt baş
- Page 81 and 82: dönem, 20. yüzyıl yapıtlarını
- Page 83 and 84: saâdetimde kimin ne zehresi ola bu
- Page 85 and 86: (43). Hançerli Hikâye-i Garîbesi
- Page 87 and 88: yelpazesinden yararlanan Letâ’if
- Page 89 and 90: hikâyeler tarafından temsil edile
- Page 91 and 92: Hikâyesi ise, cümle arası boşlu
- Page 93 and 94: (1937) de, inşa dili “uygunsuz
- Page 95 and 96: 20. yüzyıl hikâyelerinde sözlü
- Page 97 and 98: eddedildiğini görürüz. Eski yaz
- Page 99 and 100: ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DÜNYA GÖRÜŞ
- Page 101 and 102: Meslek çarşılarının sonu, eski
- Page 103 and 104: yalısından aşağı kalır bir ta
- Page 105 and 106: göre “varlıklı esnaf, para ve
- Page 107 and 108: iner ve kimi biner ve zenne tâ’i
- Page 109 and 110: eğlence yerleri Tanzimat’tan son
- Page 111 and 112: Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nde
- Page 113 and 114: toplumunda son derece yaygın oldu
- Page 115 and 116: hikâyeden kaybolmuştur; Tıflî
- Page 117 and 118: tarafından oluşturulan ilişki ü
- Page 119 and 120: Tıflî hikâyelerinde kadınlara v
Hançerli Hanım ve Tayyârzâde ve Bin Bir Direk Batakhânesi, İkbâl Kütüphanesi<br />
tarafından, Saim Sakaoğlu’nun değindiği Tayyarzade Binbirdirek Batakhanesi “İ‘timâd<br />
Kütübhânesi” tarafından (“Tayyarzade Hikâyesi” 230), Hançerli Hanım Hikâyesi ise<br />
Yusuf Ziya Balçık Kitabevi tarafından bastırılmıştır. Kitabevlerinin yerine<br />
yayınevlerinin geçişine ise ancak 1957 yılından itibaren tanık oluyoruz. Bu yılda<br />
basılmış Hançerli Hanım (Hâdise) ve 1001 Direk Batakhanesi, Hâdise Yayınevi<br />
tarafından yayımlanmış, ilk olarak 1968 ve 1971 yıllarında Tercüman gazetesinde tefrika<br />
olarak yayımlanan Binbirdirek Batakhanesi Cevahirli Hanımsultan ve “Bursalı’nın<br />
Kahvehanesi” ise sırasıyla 2003 ve 2002 yıllarında Doğan Kitapçılık tarafından<br />
yayımlanmıştır.<br />
Gördüğümüz gibi, dört litografya yapıttan üçü adsız tezgâhlarda basılmışken, 19.<br />
yüzyıl hurufat yapıtlarının yarısı, adı bilinen basımevlerinin ürünüdür. 20. yüzyılda ise<br />
basımevi bilgisinin yerini önce kitabevi, sonra da yayınevi bilgisi almaktadır. Tıflî<br />
hikâyelerinin bu açıdan da, hem baskı teknolojilerinin hem de yayıncılık kurumunun<br />
gelişimini izleyen üç aşamadan geçmiş olduğu açıktır. İlk aşamada anonimlik<br />
egemendir. İkinci aşama, tutarsız da olsa basımevlerinin verilmesine yönelik bir eğilim<br />
gösterir. Son aşamada ise artık tutarlı bir biçimde kitabevi ve yayınevi adı verilmektedir.<br />
Yukarıda Osmanlı yayıncılığı açısından bir dönüm noktası olarak belirlediğimiz<br />
1860 yılından önce yazılan ya da basılan Tıflî hikâyelerinden hiçbiri, yapıtla ilgili<br />
bilgiler içeren bir dış kapağa sahip değildir. Bu tarz dış kapaklar, ancak baskı<br />
teknolojisinin yerleşmesiyle önem kazanmıştır. Walter J. Ong’un değindiği gibi, “Basılı<br />
bir yapıtın iki nüshası aynı şeyi söylemekle kalmaz, nesne olarak da birbirinin eşidir. Bu<br />
durum, etiket kullanımına özendirmiş ve kitap harflerle yazılı olduğuna göre, kitap<br />
kapağı da elbette harflerden oluşan bir etiket olmuştur” (150). Bu etiketin üç litografya<br />
62