0002823
0002823
0002823
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
“Latâifnâme adlı çerçeveli hikâyenin içine 11 ayrı hikâye yerleştirilmiştir”. Bu<br />
hikâyelerden “ikisi bilinen masal tiplerine uyar”. Biri, “Vezir Kızı ile Saka”, diğeri de<br />
“Fakir bir adamın kızını alabilmek için bir sanat öğrenmek zorunda kalan Padişah”<br />
adlarıyla bilinen masalların “birer varyantıdır” (414). İlginçtir ki, “Vezir Kızı ile Saka”<br />
masalı, sadece Letâ’ifnâme’de geçmeyip, aynı zamanda meddahlar tarafından özerk<br />
olarak da anlatılmış bir hikâyedir. Georg Jacob’un “Das Maedchen im Kasten” (77-98)<br />
adıyla çevirdiği ve Ayhan Yalçın’ın Meddâh adlı yapıtında “Sandıktaki Kız” (13-39)<br />
adıyla verdiği bu masal, Yalçın’a göre “Meddah Aşkî’nin anlattığı hikâyelerdendir”<br />
(13). Dolayısıyla, bu masal sayesinde hem meddahların sözlü gelenekten<br />
yararlandığının, hem de bu geleneğin Tıflî hikâyelerine doğrudan yansıdığının açık bir<br />
kanıtıyla karşı karşıyayız.<br />
Sözlü geleneğin Tıflî hikâyeleri üzerindeki etkisinin yanı sıra, Boratav’ın da<br />
belirtmiş olduğu gibi, bu hikâyelere “has olduğunu sandığımız bazı tâlî temaların bizim<br />
halk hikâyelerimize geçmiş olduğunu da tesbit mümkün oluyor” (Halk Hikâyeleri ve…<br />
124). Böylece, kimi Tıflî hikâyesinde bulunan dalkavukların eline düşmüş mirasyedi<br />
teması, “bizim halk hikâyelerimizden Yaralı Mahmut’ta ve Âşık Garib’in bazı<br />
varyantlarında aynen mevcuttur. Hattâ Âşık Garib’in bir varyantında bu serserilerin,<br />
Âşık Garib’i götürüp beraberce yiyip içtikleri Gümüş Halkalı Meyhaneyi, aynı isimle<br />
Hançerli Hanım Hikâyesi’nde de buluyoruz” (124-25). Boratav, İstanbul’da vakit<br />
geçiren âşıkların bu gibi hikâye öğeleriyle burada tanışmış olduğunu varsaymaktadır<br />
(125).<br />
Ne var ki, halk hikâyesi ve masalla aralarında bulunan bu ilişkiler, Tıflî<br />
hikâyelerinin birer halk hikâyesi, masal ya da tamamıyla birer sözlü gelenek ürünü<br />
olarak tanımlanmasını haklı çıkarmaz. Bu konuda bazı kesin ayrımlar yapılmasının<br />
43