0002823
0002823 0002823
B. Tanımlama Girişimleri Sultan IV. Murat, 1623 ile 1640 yılları arasında süren saltanatı boyunca şiir, sözlü anlatı ve temâşâ gibi sanatlara büyük destek vermiş bir padişahtır. Refik Ahmet Sevengil’in İstanbul Nasıl Eğleniyordu? adlı yapıtında belirttiği gibi, padişah, “meddahlara, şarkıcılara, çalgıcılara, köçeklere ve eğlence işleri ile uğraşan başka insanlara karşı ilgi gösterir, onları korurdu” (49). Hikâyelerimizin neredeyse tümünde padişahın musahibi, güldürücüsü ve hikâye anlatıcısı olarak rol oynayan Tıflî de, meddahlık tarzında bir sanat icra etmesine karşın padişah, “Tıflî’yi bunlarla bir tutmaz, şairler ve kibarlar arasında sayar, iltifat ederdi” (62-63). Bu saptamayı doğrulayan bir diğer ifadeyi Fuad Köprülü’nün “Meddahlar” adlı makalesinde buluruz. Köprülü, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine dayanarak, “Murâd-ı râbi‘in haftada bir gece Tıflî, Nef‘î, Hûrî gibi devrin meşhur şâirlerini yanına getirttiğini, diğer bir gece de Kör Hasan-oğlu dâmadı Muslî Çelebî, mukallid Çıfıt Hasan, Akbaba, Sarı Çelebî, Çakmak Çelebî, Simidci-zâde gibi mukallid ve nedîmleri ve belli-başlı oyun kollarını toplayıp eğlendiğini” aktarır (398-99). Peki, bir yandan devrin Nef‘î kadar ünlü bir divan şairiyle aynı nefeste anılacak kadar önemli, diğer yandan elimizdeki hikâyelerde sık sık güldürmece konusu edilecek kadar hafif gösterilen bu Tıflî kimdir? Trabzonlu Tıflî Ahmet Çelebi’nin yaşamıyla ilgili kaynakların en önemli özetini Fuad Köprülü verir. Köprülü’ye göre Tıflî, “Ahmed Abdül‘aziz Efendi isminde birinin oğlu olup, daha çocuk sayılacak bir yaşta güzel manzûmeler yazdığından Tıflî takma adını almıştı”. Tıflî, padişahın ilgisini çekmeden önce de şiirle ve hikâyecilikle uğraşmıştı: “Önceleri birtakım büyüklerin meclislerinde bulunarak, şehname-hânlıkta ve zarif bâzı hikâyeler icad ve naklinde mehâretinden dolayı Murad IV.’ın iltifâtına mazhar ve nedîmi” konumuna getirildi (395). Bir yandan “tertibedilmiş Dîvân sahibi” (398) bir 31
şairken diğer yandan da “bâzısını gûya kendi başından geçmiş gibi” (396) anlattığı hikâyeleriyle ünlüydü. Köprülü’nün Safâî tezkiresinden aktardığı sözler, bu olguları özetler niteliktedir: “Ol asrın şuarâ-yı zevi’l-ihtirâmından, ale’l-usus şehnâme-hânlıkta ve sergüzeşt naklinde bî-nazîr-i rûzgâr ve meddâh-ı şîrîn-kâr ve meclis-i meydân-ı belâgatte pehlivân-ı rûzgârdır. Müretteb Dîvân-ı fesâhat-ünvânı vardır” (398). Aynı zamanda bir divan şairi olmakla ve döneminin şairleriyle “birçok mülâtafâtı (şakalaşmaları)” (396) bulunmakla beraber Tıflî, Köprülü’nün “Tıflî Ahmed Çelebi” adlı makalesine göre, “Keskin zekâsından dolayı, şâir olmaktan ziyâde meddah ve nedim olarak şöhret kazanmıştır” (234). Köprülü’nün Evliya Çelebi’den aktardığına göre, uzun boyu nedeniyle “Leylek Tıflî” (234) lakabını taşıyan Tıflî’nin sanat dışındaki hayatı hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Padişahın gözüne girdikten sonra “gümrükten ve evkaftan” (“Meddahlar” 395) görevlerle geçimini sağladığını, “Bayrâmiyye tarikati ileri gelenlerinden” olmasına karşın “serbest ve rindâne” bir hayat yaşadığını, evinin Koca Mustafa Paşa semtinde olduğunu (396) ve 1660-61 yılları civarında vefat edip “Silivrikapı dışında” gömüldüğünü (399) yine Köprülü’den öğreniyoruz. Birçok araştırmacı, Tıflî hikâyelerinin ilk olarak Tıflî Ahmet Çelebi’nin kendisi tarafından anlatıldığını savunmuştur. Özdemir Nutku, hikâyelerden “meddah Tıflî’ye ait olan yapıtlar” olarak bahsederken (85) Metin And, “Meddahlık” başlıklı makalesinde bunları “17. yy. meddahlarından Tıfli’nin hikâyeleri” olarak anar (320). Pâkize Aytaç, hikâyelerin “Tıflî adındaki bir san’atkârın elinden yazıya geçirilmiş” (107) olduğunu öne sürerken, Pertev Naili Boratav’a göre de, “Tıflî’nin anlattığını kestirdiğimiz hikâyelerinden bazıları yazıya geçip bize kadar erişmiştir” (100 Soruda Halk… 71). Gördüğümüz gibi, Tıflî’nin hikâyeleri ilk anlatan mı yoksa ilk yazıya geçiren mi olduğu 32
- Page 1 and 2: Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve So
- Page 3 and 4: Burcu Meriç’e
- Page 5 and 6: ÖZET Tıflî hikâyeleri, çoğu
- Page 7 and 8: TEŞEKKÜR Birçok kişi, bu çalı
- Page 9 and 10: Seçilmiş Bibliyografya . . . . .
- Page 11 and 12: dağılımı Ek A, B ve C’de bulu
- Page 13 and 14: Çalışmamızın “Yapıtlar ve T
- Page 15 and 16: durulacaktır. Bölüm, önceki iki
- Page 17 and 18: Farklı araştırmacıların Tıfl
- Page 19 and 20: Ünlü hattat ve şair Cevrî Çele
- Page 21 and 22: olarak—bunların tümünün içer
- Page 23 and 24: ölümü İstanbul Üniversitesi Na
- Page 25 and 26: “tarihsiz” bir versiyonuna da d
- Page 27 and 28: farklı basımevi verilmişse de, y
- Page 29 and 30: eksiksiz bir çevriyazısını verm
- Page 31 and 32: Hasan Kavruk, “Hikâyet”in Şü
- Page 33 and 34: Hikâyenin özeti şöyledir: Baba
- Page 35 and 36: hikâyenin Millî Kütüphane’de
- Page 37 and 38: hikâyenin bir versiyonuyla ilgili
- Page 39: yayımlanmış değildir. Kendi ça
- Page 43 and 44: Köprülü’ye göre “Osmanlı m
- Page 45 and 46: Tıflî Ahmet Çelebi’nin bir med
- Page 47 and 48: Bunun dışında, özellikle gerçe
- Page 49 and 50: kullanılmış olması, meddahlığ
- Page 51 and 52: Farklı araştırmacılar, Tıflî
- Page 53 and 54: gerekliliği, özellikle Hasan Kavr
- Page 55 and 56: ir geleneğin kötü kopyaları gib
- Page 57 and 58: Elbette ki Cenânî, Nergisî ve At
- Page 59 and 60: “Hikâyet”-i Sipâhî Şâdân
- Page 61 and 62: Tıflî hikâyeleri külliyatı, sa
- Page 63 and 64: yararlandığını öne sürmüşt
- Page 65 and 66: edilmektedir. Yeni harf sistemine g
- Page 67 and 68: yapıttan biri dışında hepsi ise
- Page 69 and 70: anda kesin olarak saptayabildiğimi
- Page 71 and 72: Hançerli Hanım ve Tayyârzâde ve
- Page 73 and 74: “Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanl
- Page 75 and 76: “Yeni Câmi‘i havlîsinde sergi
- Page 77 and 78: Litografya yapıtların kendi arala
- Page 79 and 80: akmalarıdır” (30) gibi alt baş
- Page 81 and 82: dönem, 20. yüzyıl yapıtlarını
- Page 83 and 84: saâdetimde kimin ne zehresi ola bu
- Page 85 and 86: (43). Hançerli Hikâye-i Garîbesi
- Page 87 and 88: yelpazesinden yararlanan Letâ’if
- Page 89 and 90: hikâyeler tarafından temsil edile
şairken diğer yandan da “bâzısını gûya kendi başından geçmiş gibi” (396) anlattığı<br />
hikâyeleriyle ünlüydü. Köprülü’nün Safâî tezkiresinden aktardığı sözler, bu olguları<br />
özetler niteliktedir: “Ol asrın şuarâ-yı zevi’l-ihtirâmından, ale’l-usus şehnâme-hânlıkta<br />
ve sergüzeşt naklinde bî-nazîr-i rûzgâr ve meddâh-ı şîrîn-kâr ve meclis-i meydân-ı<br />
belâgatte pehlivân-ı rûzgârdır. Müretteb Dîvân-ı fesâhat-ünvânı vardır” (398). Aynı<br />
zamanda bir divan şairi olmakla ve döneminin şairleriyle “birçok mülâtafâtı<br />
(şakalaşmaları)” (396) bulunmakla beraber Tıflî, Köprülü’nün “Tıflî Ahmed Çelebi” adlı<br />
makalesine göre, “Keskin zekâsından dolayı, şâir olmaktan ziyâde meddah ve nedim<br />
olarak şöhret kazanmıştır” (234).<br />
Köprülü’nün Evliya Çelebi’den aktardığına göre, uzun boyu nedeniyle “Leylek<br />
Tıflî” (234) lakabını taşıyan Tıflî’nin sanat dışındaki hayatı hakkında fazla bilgiye sahip<br />
değiliz. Padişahın gözüne girdikten sonra “gümrükten ve evkaftan” (“Meddahlar” 395)<br />
görevlerle geçimini sağladığını, “Bayrâmiyye tarikati ileri gelenlerinden” olmasına<br />
karşın “serbest ve rindâne” bir hayat yaşadığını, evinin Koca Mustafa Paşa semtinde<br />
olduğunu (396) ve 1660-61 yılları civarında vefat edip “Silivrikapı dışında”<br />
gömüldüğünü (399) yine Köprülü’den öğreniyoruz.<br />
Birçok araştırmacı, Tıflî hikâyelerinin ilk olarak Tıflî Ahmet Çelebi’nin kendisi<br />
tarafından anlatıldığını savunmuştur. Özdemir Nutku, hikâyelerden “meddah Tıflî’ye ait<br />
olan yapıtlar” olarak bahsederken (85) Metin And, “Meddahlık” başlıklı makalesinde<br />
bunları “17. yy. meddahlarından Tıfli’nin hikâyeleri” olarak anar (320). Pâkize Aytaç,<br />
hikâyelerin “Tıflî adındaki bir san’atkârın elinden yazıya geçirilmiş” (107) olduğunu öne<br />
sürerken, Pertev Naili Boratav’a göre de, “Tıflî’nin anlattığını kestirdiğimiz<br />
hikâyelerinden bazıları yazıya geçip bize kadar erişmiştir” (100 Soruda Halk… 71).<br />
Gördüğümüz gibi, Tıflî’nin hikâyeleri ilk anlatan mı yoksa ilk yazıya geçiren mi olduğu<br />
32