0002823

0002823 0002823

eskibirtakvim
from eskibirtakvim More from this publisher
21.02.2013 Views

Litografya tekniğiyle basılmış olan yapıt, 102. sayfasında bulduğumuz bilgilere göre h. 1268 (1851-52) yılında Cerîde-i Havâdis gazetesinin matbaasında basılmıştır. Kronolojik sıraya göre ikinci versiyon, Hançerli Hanım adını taşımaktadır. Yazarı hakkında bilgi alamadığımız bu yapıt, ön kapakta verilen bilgiye göre h. 1340 (1923-24) yılında İkbâl Kütüphanesi tarafından bastırılmıştır. Baskıda hurufat tekniği kullanılmıştır. Yararlandığımız üçüncü versiyon, ön kapakta “Resimli Hançerli Hanım” adıyla verilip, iç kapağa göre “Hançerli Hanım Hikâyesi”, hikâye başlığına göre de “Hançerli Hanım” adını taşımaktadır. Bu çalışmada, ikinci ad, yani Hançerli Hanım Hikâyesi benimsenecektir. Yapıt, 1937 yılında, Yusuf Ziya Balçık Kitapevi tarafından hurufat tekniğiyle ve yeni harflerle bastırılmıştır. Hikâyenin yazarı, ön kapakta Selami Münir olarak verilmiştir. Hikâyenin elimize geçen son versiyonu, 1957 yılında Hâdise Yayınevi tarafından Hançerli Hanım adı altında, hurufat tekniğiyle ve yeni harflerle basılmıştır. Yazarla ilgili bir bilgi verilmemiştir. Çalışmada bu versiyondan Hançerli Hanım (Hâdise) olarak sözedilecektir. Hançerli Hikâye-i Garîbesi, farklı bağlamlarda birçok edebiyat araştırmacısı tarafından ele alınmış olmakla beraber, gerçek ününe Güzin Dino’nun Türk Romanının Doğuşu adlı yapıtıyla kavuşmuştur. Dino, Namık Kemal’in, İntibah adlı yapıtında Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nin konusundan esinlenmiş olduğunu öne sürmüştür. Bu sav, Türk romanın kökenlerini inceleyen birçok araştırmacının hikâye hakkında farklı ve kimi kez oldukça aceleci spekülasyonlarda bulunmasına neden olmuştur. Ayrıca, diğer Tıflî hikâyelerinden büyük ölçüde habersiz olan birçok çalışma, Hançerli Hikâye-i Garîbesi’ni tüm diğer Tıflî hikâyelerinin paradigması olarak görmüş ve—haksız 11

olarak—bunların tümünün içerik ve biçim açısından bu hikâyeyle az çok aynı olduğunu varsaymıştır. Hikâyenin diğer üç versiyonuyla ilgili yapılmış akademik çalışmalara rastlamış değiliz. Farklı kaynaklarda, Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nin bazı yazma versiyonlarından da sözedilmektedir. Bunların hiçbiri bu çalışmada değerlendirilemeyecektir. Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nin kendisinde, yapıtın daha eski yazmalara dayanılarak kaleme alındığı öne sürülmektedir. Hikâyenin sonuna eklenmiş bir açıklama bölümünde, “Hançerli Hanım hikâyesi nâmıyla fenâ kaleme alınmış ve ‘ibâresinin uygunsızlıgı cihetle lafızdan fehm-i mezâyâya tamâmiyle güzergâh bıragılmamış” bir nüshadan ve ayrıca “Mîr Süleyman ‘Ârif ferzend-i Halil Çelebi terceme-i hâlidir deyü başında tahrîr olınmış bir varak-pâre”den sözedilmektedir (112). Ne var ki, bu yapıtlarla ilgili burada verilenin ötesinde herhangi bir bilgiye sahip değiliz ve ileride de göreceğimiz gibi bu yapıtların—ya da en azından Süleyman adlı kişinin yaşam öyküsünün—uydurulmuş olması ihtimali yok değildir. Edebiyat araştırmacıları tarafından Hançerli Hikâye-i Garîbesi’ne öncü olarak sayılan bir diğer yazma, “Hâce Azizoğlu Hasanşah Hikâyesi” adını taşımaktadır. Şükrü Elçin’den öğrendiğimize göre bu hikâyenin “baş tarafı”, İsmail Hâmi Dânişmend tarafından “Küçük Hikâye Çığırı” başlıklı bir makalede, Türk Ruhu dergisinin 15 Aralık 1957 tarihinde yayımlanmış ilk sayısında ele alınmıştır (133). Elçin’in Dânişmend’den aktardığına göre bu hikâye, “bir üslûpta birleşen ve telifleri 1194 / 1780’den önce olan” birçok hikâyenin yer aldığı “Bir Alay Hikâyât-ı Garîbe” adlı yazma bir mecmuada bulunmaktadır. Elçin’in kendi değerlendirmesine göre, “Hâce Azizoğlu Hasanşah Hikâyesi”nin Dânişmend tarafından “nakledilen ilk episodları”, bu hikâyenin “Hançerli Hanım ve Letâifnâme’den başka bir eser olma[dığını]” düşündürmektedir (133). Bu 12

olarak—bunların tümünün içerik ve biçim açısından bu hikâyeyle az çok aynı olduğunu<br />

varsaymıştır. Hikâyenin diğer üç versiyonuyla ilgili yapılmış akademik çalışmalara<br />

rastlamış değiliz.<br />

Farklı kaynaklarda, Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nin bazı yazma versiyonlarından<br />

da sözedilmektedir. Bunların hiçbiri bu çalışmada değerlendirilemeyecektir. Hançerli<br />

Hikâye-i Garîbesi’nin kendisinde, yapıtın daha eski yazmalara dayanılarak kaleme<br />

alındığı öne sürülmektedir. Hikâyenin sonuna eklenmiş bir açıklama bölümünde,<br />

“Hançerli Hanım hikâyesi nâmıyla fenâ kaleme alınmış ve ‘ibâresinin uygunsızlıgı<br />

cihetle lafızdan fehm-i mezâyâya tamâmiyle güzergâh bıragılmamış” bir nüshadan ve<br />

ayrıca “Mîr Süleyman ‘Ârif ferzend-i Halil Çelebi terceme-i hâlidir deyü başında tahrîr<br />

olınmış bir varak-pâre”den sözedilmektedir (112). Ne var ki, bu yapıtlarla ilgili burada<br />

verilenin ötesinde herhangi bir bilgiye sahip değiliz ve ileride de göreceğimiz gibi bu<br />

yapıtların—ya da en azından Süleyman adlı kişinin yaşam öyküsünün—uydurulmuş<br />

olması ihtimali yok değildir.<br />

Edebiyat araştırmacıları tarafından Hançerli Hikâye-i Garîbesi’ne öncü olarak<br />

sayılan bir diğer yazma, “Hâce Azizoğlu Hasanşah Hikâyesi” adını taşımaktadır. Şükrü<br />

Elçin’den öğrendiğimize göre bu hikâyenin “baş tarafı”, İsmail Hâmi Dânişmend<br />

tarafından “Küçük Hikâye Çığırı” başlıklı bir makalede, Türk Ruhu dergisinin 15 Aralık<br />

1957 tarihinde yayımlanmış ilk sayısında ele alınmıştır (133). Elçin’in Dânişmend’den<br />

aktardığına göre bu hikâye, “bir üslûpta birleşen ve telifleri 1194 / 1780’den önce olan”<br />

birçok hikâyenin yer aldığı “Bir Alay Hikâyât-ı Garîbe” adlı yazma bir mecmuada<br />

bulunmaktadır. Elçin’in kendi değerlendirmesine göre, “Hâce Azizoğlu Hasanşah<br />

Hikâyesi”nin Dânişmend tarafından “nakledilen ilk episodları”, bu hikâyenin “Hançerli<br />

Hanım ve Letâifnâme’den başka bir eser olma[dığını]” düşündürmektedir (133). Bu<br />

12

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!