21.02.2013 Views

0002823

0002823

0002823

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

20. yüzyılda üretilmiş özgün Tıflî hikâyelerine rastlamayız ve bu dönemden<br />

elimize geçen sekiz yapıttan sadece “Bursalı’nın Kahvehanesi”, eski Tıflî hikâyelerinin<br />

“kopyası olarak görülemeyecek kadar farklı”dır. Tarihsel gerçeklik iddiası, bu üçüncü<br />

aşamanın yapıtlarından neredeyse tümüyle kaybolmuştur, kaybolmadığı hikâyelerde ise<br />

artık birebir yaşanmış ve yansıtılmış değil, romantikleştirilip idealize edilerek yeniden<br />

yaratılmış bir tarihe gönderme yapmaktadır. Aynı zamanda, özgün yapıtların üretimi<br />

sona erdiği için, tekrarlanan eski yapıtların toplumsal güncellikle bağı da tümüyle<br />

kopmuş ve bu yapıtlar, bilinçli olarak, tarihe karışmış bir toplum ve edebiyatın<br />

“zararsız” numuneleri olarak sunulmaya başlanmıştır. Üçüncü dönem yapıtlarında<br />

rastladığımız en büyük yeniliklerin, hikâyelerin sunduğu toplumla değil sunuluş<br />

“ölçüt”leriyle ilgili olması kayda değerdir. Böylece, ikinci aşamanın yazı dili, yerini<br />

konuşma diline daha yakın ancak artık tümüyle yazılı kültürün egemenliğinde olan—ve<br />

yapıtların bir kısmında yeni bir alfabeden yararlanan—yeni bir dile bırakmış, resim gibi<br />

süsleyici öğeler de ikinci aşamaya göre yeniden önem kazanmıştır. Hem biçimsel<br />

gerçekçilik, yani bir edebî yapıtı daha gerçekçi kılan ayrıntılı mekân ve karakter<br />

betimlemesi gibi öğelerin kullanımı, hem de tarihsel gerçeklik iddiası, bu hikâyelerde<br />

toplumsal güncellikten tümüyle ayrılmış olarak öne çıkmıştır. Tıflî hikâyeleri bu üçüncü<br />

aşamada artık “gerçekliğin belli bir yansıması” olmaktan tümüyle çıkıp, Walter J.<br />

Ong’un deyimiyle “geçmişe ilişkin boş bir merak”ın (65) odağı hâline gelmiştir. Üçüncü<br />

aşama, bu yüzden Tıflî hikâyelerinin yokolma aşamasıdır.<br />

İncelememizin bizi ulaştırdığı sonuç, Tıflî hikâyelerinin, farklı edebî<br />

geleneklerin özelliklerini bir araya alarak doğmuş, bu özelliklerden bazılarını<br />

sentezleyerek gelişmiş ve yarattığı sentez toplumsal güncelliğini yitirdiği zaman da tarih<br />

sahnesinden çekilmiş, başlı başına bir edebî tür olduğu yönündedir. Ancak bu<br />

189

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!