0002823
0002823 0002823
işlerdendir. Konusu hayalden doğmuş hikâyeleri, geçmişin dekorları, kıyafetleri, günlük hayat cilveleriyle tarihe mal etmek de öylesine zordur” (11). Koçu’nun Tıflî hikâyelerini yeniden yazarken izlediği yol, saydığı yolların ikincisidir. Yazar, asla yaşanmadığını bildiği hikâyeleri, tarihle ilgili mümkün olduğu kadar çok otantik ve “pitoresk” (Binbirdirek Batakhanesi Cevahirli… 29) bilgiyi ilginç bir biçimde sunmak için birer araç olarak kullanmaktadır. Amacı, yaşayan bir toplumu yansıtmak değil, geçmişteki bir toplumu kısmen modern bir tarihçi mesafesiyle, kısmen de romantikleştirilmiş ve idealize edilmiş olarak yeniden yorumlamaktır. Tıflî hikâyelerinin, edebî gerçekçilik, tarihsel gerçeklik ve toplumsal güncellik kıstaslarına göre genel bir değerlendirmesini yaptığımızda şu tabloyla karşılaşıyoruz: Yazma ve litografya yapıtlar, büyük ölçüde, tarihsel gerçeklik iddiasıyla uyum içinde olan edebî gerçekçilik öğeleri barındırmaktadır. Semtlerin, mekânların ve kişilerin tarihsel verilerle uyuşacak biçimde adlandırılması, toplumsal etkinliklerin aslına uygun biçimde hikâyelere girmesi ve döneme özgü gündelik hayat nesnelerine yer verilmesi, hikâyelerin “gerçekten yaşanmış” olayları temel aldığını vurgulayan iddialar çerçevesinde gerçekleşmektedir. Bu hikâyelerde aynı zamanda karşımıza çıkan güncellik vurgusu—bunun belirtilerini yazarın yaşam öyküsüyle hikâye arasındaki örtüşmelerde ve “heteroglossia” kapsamında yorumlanabilecek dil kullanımlarında görüyoruz— geçmişle bugün arasında toplumsal bir bağın varolduğunu ve bu iki zamanın birbirinden kategorik olarak ayrı görülmediğini göstermektedir. Bu aşamada verilmiş yapıtların, tarihsel gerçekleri yansıttıkları için güncel sayıldıkları ve edebî gerçekçilikten de, bu tarihsel gerçekliğin altını çizmek için yararlandıkları söylenebilir. 19. yüzyıl hurufat yapıtlarında, tarihsel gerçeklik iddasının yitimine tanık olmaktayız. Bu dönemin bazı yazarlarının, tarihsel gerçeklerden söz etmediklerinin 181
ilincinde oldukları için yapıtların edebî gerçekçiliğine de özel bir önem vermediğini varsayabiliriz. Bazı hikâyelerden semt ve mekân adları ile Tıflî ve Sultan Murat gibi tarihsel kişiliklerin kaybolmasını ve yine bazı hikâyelerde karşımıza çıkan başka edebî türlerden devralınmış gerçekdışı öğeleri bu gelişmeye bağlayabiliriz. Hikâyelerin toplumsal güncelliği de, bazı hikâyelerde karşımıza çıkan yeni sınıflar ve dünya görüşleri yoluyla sürse de, özellikle daha eski hikâyelerin yeni versiyonlarından yitmiştir; örneğin, bunlardan birinde, sıklıkla kullanılan “o zamanlar” biçiminde ifadeler yoluyla anlatıcıyla anlatı arasına bilinçli bir tarihsel mesafe konulmuştur. Bu aşamada verilmiş yapıtlarda, tarihsel gerçeklik iddiasının yitmesiyle aynı zamanda edebî gerçekçiliğin ve toplumsal güncelliğin de zedelenmiş olduğunu görürüz. Ancak yine bu aşamada, biçimsel olarak çok gerçekçi olmamakla birlikte toplumsal güncelliğini koruyan ve tersine, toplumsal güncellikten yoksun olmasına karşın biçimsel gerçekçiliğe sahip hikâyelerle de karşılaşırız. Teoride, bir sonraki aşamada, “gerçekten yaşanmış” olaylara dayandıklarını vurgulamadan da hem güncel, hem de gerçekçi olabilen yapıtların üretilebilmesi beklenebilir. Ancak Tıflî hikâyeleri, bu yolda gelişmemiştir. 20. yüzyıl yapıtları, toplumsal güncelliği topyekün reddetmiş, bunun yerine ise, bazı hikâyelerde modern bir tarihçi tutumu tarafından desteklenen salt bir edebî gerçekçilik üzerinde yoğunlaşmıştır. Biçimsel gerçekçiliğin kıstasları bu aşamada, önceki hiçbir aşamada olmadığı kadar titizlikle takip edilmektedir. Mucizevî ve rastlantısal neden-sonuç ilişkileri, edebî kalıplara dayanan betimlemeler, masalsı nesne listeleri, diğer edebi geleneklerden bilinçli yararlanma ve diğer iki aşamada gerçeklik etkisine ters giden daha nice etken, burada en aza indirgenmiş ya da tümüyle yokolmuştur. Dün ve bugün arasındaki organik bağı kuran geleneksel otoritelere dayanan tarihsel gerçeklik iddiası artık neredeyse hiç 182
- Page 139 and 140: Garîbesi tarafından gözler önü
- Page 141 and 142: ir zamanlar ikram etmiş olduğu
- Page 143 and 144: kahramanı Cevrî, şimdiye dek ras
- Page 145 and 146: kaygısında olmamasını ilk iki k
- Page 147 and 148: Bu genel dünya görüşü çerçev
- Page 149 and 150: DÖRDÜNCÜ BÖLÜM GERÇEKÇİLİK
- Page 151 and 152: “Hikâyet”in iki yerinde, Tanr
- Page 153 and 154: Garîbesi’ndeki gibi rastlantı e
- Page 155 and 156: Mucize ve rastlantı açısından e
- Page 157 and 158: üyelerinden biri olan “Mahşer M
- Page 159 and 160: Hikâyesi”nde Gevherli’nin sara
- Page 161 and 162: çan yolı [?] dâ’ireler” (18-
- Page 163 and 164: ebrişim peştemal üst baş gâyet
- Page 165 and 166: giysileri ve güzelliği arasında
- Page 167 and 168: yeni versiyonu olan Binbirdirek Bat
- Page 169 and 170: asmalarında kişisel ve rutin davr
- Page 171 and 172: Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanlı
- Page 173 and 174: iderek Süleyman Beğ’in [?] inş
- Page 175 and 176: almıştır. “Bursalı’nın Kah
- Page 177 and 178: hikâyeler, mucizevî neden-sonuç
- Page 179 and 180: herhangi bir nedenden dolayı şimd
- Page 181 and 182: zamanda çok mesafe kat’etmek eme
- Page 183 and 184: ulundukları sırada aralarından b
- Page 185 and 186: hükümdarların başından geçen
- Page 187 and 188: ir amaç olarak kullanmıştır. Bu
- Page 189: Tayyârzâde ve Bin Bir Direk Batak
- Page 193 and 194: SONUÇ En az 18. yüzyıl Osmanlı
- Page 195 and 196: gelişmesi, eğlence türlerinin bi
- Page 197 and 198: verilen iki özgün yapıtın, yani
- Page 199 and 200: hikâyelerle ilgili yapılabilecek
- Page 201 and 202: SEÇİLMİŞ BİBLİYOGRAFYA A. Tı
- Page 203 and 204: Belge, Murat, haz. Tanzimat’tan C
- Page 205 and 206: Köprülü, Fuad. “Meddahlar”.
- Page 207 and 208: EKLER Bu çalışma boyunca ele al
- Page 209 and 210: BİRİNCİ AŞAMA İKİNCİ AŞAMA
- Page 211: ÖZGEÇMİŞ 1978 yılında Londra
ilincinde oldukları için yapıtların edebî gerçekçiliğine de özel bir önem vermediğini<br />
varsayabiliriz. Bazı hikâyelerden semt ve mekân adları ile Tıflî ve Sultan Murat gibi<br />
tarihsel kişiliklerin kaybolmasını ve yine bazı hikâyelerde karşımıza çıkan başka edebî<br />
türlerden devralınmış gerçekdışı öğeleri bu gelişmeye bağlayabiliriz. Hikâyelerin<br />
toplumsal güncelliği de, bazı hikâyelerde karşımıza çıkan yeni sınıflar ve dünya<br />
görüşleri yoluyla sürse de, özellikle daha eski hikâyelerin yeni versiyonlarından<br />
yitmiştir; örneğin, bunlardan birinde, sıklıkla kullanılan “o zamanlar” biçiminde ifadeler<br />
yoluyla anlatıcıyla anlatı arasına bilinçli bir tarihsel mesafe konulmuştur. Bu aşamada<br />
verilmiş yapıtlarda, tarihsel gerçeklik iddiasının yitmesiyle aynı zamanda edebî<br />
gerçekçiliğin ve toplumsal güncelliğin de zedelenmiş olduğunu görürüz. Ancak yine bu<br />
aşamada, biçimsel olarak çok gerçekçi olmamakla birlikte toplumsal güncelliğini<br />
koruyan ve tersine, toplumsal güncellikten yoksun olmasına karşın biçimsel gerçekçiliğe<br />
sahip hikâyelerle de karşılaşırız.<br />
Teoride, bir sonraki aşamada, “gerçekten yaşanmış” olaylara dayandıklarını<br />
vurgulamadan da hem güncel, hem de gerçekçi olabilen yapıtların üretilebilmesi<br />
beklenebilir. Ancak Tıflî hikâyeleri, bu yolda gelişmemiştir. 20. yüzyıl yapıtları,<br />
toplumsal güncelliği topyekün reddetmiş, bunun yerine ise, bazı hikâyelerde modern bir<br />
tarihçi tutumu tarafından desteklenen salt bir edebî gerçekçilik üzerinde yoğunlaşmıştır.<br />
Biçimsel gerçekçiliğin kıstasları bu aşamada, önceki hiçbir aşamada olmadığı kadar<br />
titizlikle takip edilmektedir. Mucizevî ve rastlantısal neden-sonuç ilişkileri, edebî<br />
kalıplara dayanan betimlemeler, masalsı nesne listeleri, diğer edebi geleneklerden<br />
bilinçli yararlanma ve diğer iki aşamada gerçeklik etkisine ters giden daha nice etken,<br />
burada en aza indirgenmiş ya da tümüyle yokolmuştur. Dün ve bugün arasındaki organik<br />
bağı kuran geleneksel otoritelere dayanan tarihsel gerçeklik iddiası artık neredeyse hiç<br />
182