0002823

0002823 0002823

eskibirtakvim
from eskibirtakvim More from this publisher
21.02.2013 Views

namâzı edâ eyledikden sonra tekrâr kahveler dühânlar”ın tazelendiğini öğreniriz (9). Meclisin sonunda ise konuklar, “gulâmlarına işâret idüb fenârları hâzır” (11) ettirip evlerine dönerler. Tek bir kişinin rutin davranış biçimleriyle ilgili ayrıntılara ilk kez 19. yüzyıl hurufat yapıtlarından Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanlı Bektâş’ın Hikâyesi’nde rastlarız. Tıflî’nin günlük rutini, burada hiçbir diğer Tıflî hikâyesinde rastlamadığımız bir ayrıntı zenginliğiyle gözler önüne serilir. Kitapçı dükkânı “bedestân kapusında” olan Tıflî’nin “sermâyesi ganîce ve dolâbı içinde ol vakitde beş altı kîselik kitâb-ı nefîsesi” vardır (2). Tıflî, çalışma gününü ikiye böler: “[G]ündüzi öyleye değin dükkânda alış viriş eyliyüb öyleden sonra erkân-ı zürefâ ile Mahmûd Paşa Çarşusı’nda meşhûr Kahveci Rahîkîzâde Çelebi’nin dükkânında eğlenür idi”. Tıflî’nin, kahveci dükkânında da takip ettiği kendine özgü alışkanlıkları vardır: “Tıflî Efendi’nin mahsûs oturacak yeri var ânın yerine bir kimse oturamaz ve fincânından bir kimse kahve içemez su bardagına varınca kendüye mahsûsdır” (3). 20. yüzyıl yapıtlarından Hançerli Hanım Hikâyesi’nde ise artık tek bir kişinin rutin davranışlarının da ötesinde, anlık küçük hareketlerine bile önem verilmektedir. Süleyman’ın babası, ölüm döşeğinde oğluna öğüt vermekle meşguldür: “Halil efendi burada biraz durdu. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi elile oğlunun başını okşıyarak şu beyitleri okudu” (10). Süleyman, mezar başında dövünen bir dalkavuğu “sırtını okşıyarak” (16) teselli eder. Süleyman’la koçudaki Hürmüz’ün işaretlerle iletişimi de son derece ayrıntılıdır: “Hanım, elini dudaklarına götürüp bir buse yolladı, Süleyman da buna karşılık verince hanım gülümsedi” (40). Dolayısıyla, yazma ve litografya yapıtlarda toplu ve rutin davranış tarzlarına odaklanan ilginin 19. yüzyıl hurufat 159

asmalarında kişisel ve rutin davranışlara, 20. yüzyılda da kişisel ve anlık hareketlere doğru genişlediğini öne sürebiliriz. Gerçeklik etkisine katkıda bulunan farklı öğelerin Tıflî hikâyelerinde oldukça yaygın olmakla birlikte hikâyeden hikâyeye, ya da daha doğrusu aşamadan aşamaya, kayda değer farklılıklar gösterdiği ortadadır. Yazma ve litografya hikâyelerde gerçeklik etkisi, gerçeğe yakın bir zaman anlayışı, gerçek semt ve mekân adları, gündelik hayat nesneleri, olağan kişi adları, toplu etkinliklerin betimlenmesi ve kısmen gerçekçi dış görünüş betimlemeleri aracılığıyla ilerlemektedir. Buna karşılık, bu aşamadaki tüm hikâyelerin dış görünüş betimlemelerinde bazen az sayıda, bazen de başat olarak edebî kalıplardan yararlandığı göze çarpmaktadır. Ayrıca, yapıtlardan birinde, tüketim eşyaları, kişi adları ve dış görünüş betimlemeleri, gerçeklik etkisinin sınırlarını zorlayıp masalsılığa kayacak kadar çok sayıda ve karikatürize biçimde karşımıza çıkmaktadır. 19. yüzyıl hurufat yapıtlarından birinde, semt ve mekân adları üzerinden gelişen gerçeklik etkisinin yittiğini görürüz. Buna karşılık, dış görünüş betimlemelerinde kalıpsal ifadelerden, hatta betimlemenin kendisinden uzaklaşmaya yönelik bir eğilim göze çarpar. Ayrıca, metinde “birebir” verilmiş bir mektup, kişi adları hakkında olası adları sıradışı adlardan ayırdedecek kadar gelişmiş bir bilinç ve olay örgüsünden bağımsız olarak bir kişinin günlük rutininin irdelenmesi gibi öğeler, bu aşamanın hikâyelerinde gerçeklik etkisi bağlamında bir bilinçlenme yaşandığını göstermektedir. Bu bilinçlenme, 20. yüzyıl yapıtlarında daha da üst bir seviyeye ulaşır ve bazı yeni öğelerle desteklenir. Listelerin kayboluşu, gerçekçi dış görünüş betimlemelerine yönelinmesi ve kişilerin anlık hareket ayrıntıları üzerinde durulması, bu dönemde yaşanan yenilikler arasındadır. 160

asmalarında kişisel ve rutin davranışlara, 20. yüzyılda da kişisel ve anlık hareketlere<br />

doğru genişlediğini öne sürebiliriz.<br />

Gerçeklik etkisine katkıda bulunan farklı öğelerin Tıflî hikâyelerinde oldukça<br />

yaygın olmakla birlikte hikâyeden hikâyeye, ya da daha doğrusu aşamadan aşamaya,<br />

kayda değer farklılıklar gösterdiği ortadadır. Yazma ve litografya hikâyelerde gerçeklik<br />

etkisi, gerçeğe yakın bir zaman anlayışı, gerçek semt ve mekân adları, gündelik hayat<br />

nesneleri, olağan kişi adları, toplu etkinliklerin betimlenmesi ve kısmen gerçekçi dış<br />

görünüş betimlemeleri aracılığıyla ilerlemektedir. Buna karşılık, bu aşamadaki tüm<br />

hikâyelerin dış görünüş betimlemelerinde bazen az sayıda, bazen de başat olarak edebî<br />

kalıplardan yararlandığı göze çarpmaktadır. Ayrıca, yapıtlardan birinde, tüketim<br />

eşyaları, kişi adları ve dış görünüş betimlemeleri, gerçeklik etkisinin sınırlarını zorlayıp<br />

masalsılığa kayacak kadar çok sayıda ve karikatürize biçimde karşımıza çıkmaktadır.<br />

19. yüzyıl hurufat yapıtlarından birinde, semt ve mekân adları üzerinden gelişen<br />

gerçeklik etkisinin yittiğini görürüz. Buna karşılık, dış görünüş betimlemelerinde<br />

kalıpsal ifadelerden, hatta betimlemenin kendisinden uzaklaşmaya yönelik bir eğilim<br />

göze çarpar. Ayrıca, metinde “birebir” verilmiş bir mektup, kişi adları hakkında olası<br />

adları sıradışı adlardan ayırdedecek kadar gelişmiş bir bilinç ve olay örgüsünden<br />

bağımsız olarak bir kişinin günlük rutininin irdelenmesi gibi öğeler, bu aşamanın<br />

hikâyelerinde gerçeklik etkisi bağlamında bir bilinçlenme yaşandığını göstermektedir.<br />

Bu bilinçlenme, 20. yüzyıl yapıtlarında daha da üst bir seviyeye ulaşır ve bazı yeni<br />

öğelerle desteklenir. Listelerin kayboluşu, gerçekçi dış görünüş betimlemelerine<br />

yönelinmesi ve kişilerin anlık hareket ayrıntıları üzerinde durulması, bu dönemde<br />

yaşanan yenilikler arasındadır.<br />

160

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!