0002823

0002823 0002823

eskibirtakvim
from eskibirtakvim More from this publisher
21.02.2013 Views

yasdıgı” (8-9) gibi öğelerin bulunduğunu öğreniriz. Gevherli’nin sofrasında, “tırakunya kalkan mercan kefal levrek palamud papaz yahnileri uskumrı tolması kılıc kebâbı suklun kebâbı kuzı kebabı tavık yahnisi medîne bilavı” gibi yemeklerin ve “Firenk şarâbı Girid şarâbı Kıbrıs şarâbı kumandaryası Bâşâ Limân şarâbı İngilüz şarâbı Şeyhü Kûyı şarâbı Edirne Bapas Tiras şarâbı” gibi içkilerin bulunduğunu öğreniriz (38). Nesne listelerinin dışında hikâye karakterlerinin fiziksel özellikleriyle ilgili listelere de rastlarız. Örneğin Gevherli, “kazgan kuyrıgı kaş rastıklı çelenkler yüziği sürmeli gözli mor patlıcan çekme burun su dîdârı şokma çehre maymun göti kırmızı yanaklar katır tırnagı agız sıgır yüreği tudaklar etim etim et benleri büskirim kürbik betet koca gerdân sıgır işkenbesi memeler turşı zülfler” (35) gibi özelliklere sahiptir. Son bir liste türü ise, Gevherli’nin hizmetkârları bağlamında karşılaştığımız ad listelerinden oluşmaktadır. Hizmetkârlar, peşpeşe verilen yirmişer addan oluşan listelerde sayılmakta ve bu listeler, haremağaları arasında “Sünbül Aga” ve “Fülfül Aga” (29), cariyeler arsında ise “Çukadar Yumrugı”, “Turb Salatası”, “Zeyrek Yokuşı” ve “Felek Tabancası” (31) gibi ilginç numuneler barındırmaktadır. Bu listeler, hikâyenin hurufat versiyonlarında azalıp sonunda tümüyle yokolurlar. 19. yüzyıl hurufat yapıtlarından Hikâye-i Tayyârzâde’de, çoğu listenin litografya yapıtla aynı olmasına karşın yiyecek ve içecek listelerinde azalmalar görürüz. 20. yüzyıl yapıtlarından Tayyârzâde ve Bin Bir Direk Batakhânesi’nde ise artık listelere rastlamayız. Ad listeleri tümüyle kaybolmuş, nesne listeleri ise yerlerini cümle biçiminde betimleme pasajlarına bırakmıştır: “Bu otanın gerek dîvârları ve gerek tavanı altun yaldızlı ve parlak renklerle menfûş olub orta yerde yiğirmi beş mumlı bir âvîze asılı idi. Karşu karşuya iki cesîm endâm âyinesi konılmışdı. Pencerelere al çûha perdeler asılmış, aynı renkden çûha minder ve yasdıklarla tefrîş idilmişdi” (22). Hikâyenin en 157

yeni versiyonu olan Binbirdirek Batakhanesi Cevahirli Hanımsultan’ın anlatıcısı ise, eski versiyonların abartılı listelerini üstü kapalı biçimde eleştiren bir ifadeye yer verir: “Eğer burada Fazlıpaşa Sarayı’nın iç güzellik ve ihtişamını da anlatmak lazım ise, asla inanılmayacak şeyler yazmak gerekir. Onun içindir ki dekoru, bu satırları okuyanın muhayyilesine bırakmak daha doğru olur” (179). Bu olgu, hikâyenin yazarı Reşad Ekrem Koçu’nun, yeniden değerlendirdiği geleneksel malzemeye eleştirel bir mesafeyle yaklaştığının iyi bir göstergesidir. Listeler, “Tayyârzâde Hikâyesi”ne bir yandan gerçekçi, bir yandan da masalsı bir hava katmaktadır. Listelerin gerçekçi yönü, hikâyeye kattıkları ayrıntı zenginliğinden kaynaklanmaktadır: Örneğin, Hüseyin’in Tayyârzâde’ye döşettiği oda, içindekilerin listelenmesiyle herhangi bir oda olmaktan çıkar ve okurun gözünde canlanır. Ancak tek tek ele alındıklarında gerçeklik etkisi yaratan bu ayrıntıların masalsı bir boyuta kayması, olasılığın sınırlarını zorlayacak kadar fazla sayıda verilmiş olmalarındandır. Gevherli’nin meclisindeki tüm şarap çeşitleri teker teker gerçek olabilir, ancak gerçek bir kişi, bunların hepsini aynı mecliste bulundurmayacaktır. Listeleriyle “Tayyârzâde Hikâyesi”, gerçekçilik olgusunun en az olağan ayrıntıların verilmesiyle olduğu kadar bunların olası bir biçimde verilmesiyle de ilgisi olduğunu göstermektedir. Hikâye karakterlerinin davranış tarzlarına gösterilen ilgi, hikâyeden hikâyeye değişmektedir. Davranış tarzlarıyla ilgili bilgiler, yazma ve litografya hikâyelerde genellikle sadece insan gruplarının ortak hareketleri bağlamında verilir. Bunların iyi bir örneği, bir kez daha meclistir. “Tıflî Efendi Hikâyesi”nde, böyle meclislerde “biraz musâhabetden sonra ta‘âmdır döşenüb sükkerî şerbetler”, “mümessek kahveler ve ‘anberli dühânlar keyvân oglu işi çubuklardan lâ-nazîr oglu lülelerden dühânlar” (8-9) içildiğini, sıklıkla “bir fasıl Şehnâme’den” okunduğunu ve gerekirse “fî-l-cümle yârân 158

yeni versiyonu olan Binbirdirek Batakhanesi Cevahirli Hanımsultan’ın anlatıcısı ise,<br />

eski versiyonların abartılı listelerini üstü kapalı biçimde eleştiren bir ifadeye yer verir:<br />

“Eğer burada Fazlıpaşa Sarayı’nın iç güzellik ve ihtişamını da anlatmak lazım ise, asla<br />

inanılmayacak şeyler yazmak gerekir. Onun içindir ki dekoru, bu satırları okuyanın<br />

muhayyilesine bırakmak daha doğru olur” (179). Bu olgu, hikâyenin yazarı Reşad<br />

Ekrem Koçu’nun, yeniden değerlendirdiği geleneksel malzemeye eleştirel bir mesafeyle<br />

yaklaştığının iyi bir göstergesidir.<br />

Listeler, “Tayyârzâde Hikâyesi”ne bir yandan gerçekçi, bir yandan da masalsı bir<br />

hava katmaktadır. Listelerin gerçekçi yönü, hikâyeye kattıkları ayrıntı zenginliğinden<br />

kaynaklanmaktadır: Örneğin, Hüseyin’in Tayyârzâde’ye döşettiği oda, içindekilerin<br />

listelenmesiyle herhangi bir oda olmaktan çıkar ve okurun gözünde canlanır. Ancak tek<br />

tek ele alındıklarında gerçeklik etkisi yaratan bu ayrıntıların masalsı bir boyuta kayması,<br />

olasılığın sınırlarını zorlayacak kadar fazla sayıda verilmiş olmalarındandır.<br />

Gevherli’nin meclisindeki tüm şarap çeşitleri teker teker gerçek olabilir, ancak gerçek<br />

bir kişi, bunların hepsini aynı mecliste bulundurmayacaktır. Listeleriyle “Tayyârzâde<br />

Hikâyesi”, gerçekçilik olgusunun en az olağan ayrıntıların verilmesiyle olduğu kadar<br />

bunların olası bir biçimde verilmesiyle de ilgisi olduğunu göstermektedir.<br />

Hikâye karakterlerinin davranış tarzlarına gösterilen ilgi, hikâyeden hikâyeye<br />

değişmektedir. Davranış tarzlarıyla ilgili bilgiler, yazma ve litografya hikâyelerde<br />

genellikle sadece insan gruplarının ortak hareketleri bağlamında verilir. Bunların iyi bir<br />

örneği, bir kez daha meclistir. “Tıflî Efendi Hikâyesi”nde, böyle meclislerde “biraz<br />

musâhabetden sonra ta‘âmdır döşenüb sükkerî şerbetler”, “mümessek kahveler ve<br />

‘anberli dühânlar keyvân oglu işi çubuklardan lâ-nazîr oglu lülelerden dühânlar” (8-9)<br />

içildiğini, sıklıkla “bir fasıl Şehnâme’den” okunduğunu ve gerekirse “fî-l-cümle yârân<br />

158

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!