0002823
0002823
0002823
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
hurufat versiyonu olan Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanlı Bektâş’ın Hikâyesi’dir. Hikâye,<br />
yukarıda saydığımız rastlantısal öğelerin neredeyse tümünden arınmıştır. Hikâyenin<br />
farklı bölümleri çok daha sıkı neden-sonuç ilişkileri etrafında örgütlenmiştir. Tıflî’nin<br />
Bektaş’ın kitaplarına ilgi göstermesi, sahaf olmasıyla açıklanır (3). Bektaş’ın Tıflî’yi<br />
salıvermesi, keyfî değil, Tıflî’nin suçu atmış olduğu kişiyi getirmesi içindir: “[H]anım<br />
eyitdi çünki öyledir ol oglanı getür ânın hakkından geleyim didi” (21). Tıflî, Bektaş’la<br />
ikinci kez karşılaştığı meclise diğer hikâyedeki gibi tesadüfen değil, Bektaş’ın bir tuzağı<br />
yoluyla gelir (23-24). Tıflî’nin Beş Boynuz’a yakalanması ise rastlantıyla değil,<br />
Bektaş’ın katili Tıflî’yi izlemekle görevlendirmiş olmasıyla açıklanır: “[M]eğer Kanlı<br />
Bektâş Beş Boynuz’a tenbîh eylemiş idi Tıflî’yi kollar idi” (26). Kara Mustafa’yla ilgili<br />
bölümler ise, hikâyenin hurufat versiyonunda bulunmamaktadır.<br />
20. yüzyıl yapıtları, genellikle mucize ve rastlantı öğelerinden uzaklaşma<br />
eğilimini sürdürmektedir. 1923-24 yılında basılan Hançerli Hanım’da, Hançerli<br />
Hikâye-i Garîbesi’nin mucizevî öğeleri biraz olsun azalmıştır. Kamer’i ormandan<br />
kurtaran mucize ve bu mucizenin ilâhi kaynağının hikâye karakterleri tarafından<br />
kabullenilmesi, yeni versiyon için de geçerlidir (46, 48, 71). Buna karşılık, Süleyman’ın<br />
babasının ölümü, artık oğlunun âşıkları tarafından edilen beddualarla ilişkilendirilmez<br />
(6). 1924-25 yılında basılan Tayyârzâde ve Bin Bir Direk Batakhânesi’nde ise,<br />
Gevherli’nin sarayından kurtulan Tayyârzâde, artık Sultan Murat’a, padişahın tebdil<br />
gezmekte olduğu bir sırada teadüf eseri rastlamaz. Padişah saraydadır ve Tayyârzâde,<br />
“bâb-ı hümâyûna varub pâdişâha ba‘zı mühimm ma‘rûzâtı oldıgını haber” verdikten<br />
sonra “kapucılar keyfiyeti serây-ı hümâyûn müdîrine ihbâr ve o da ‘arz itmekle genc<br />
huzûr-ı hümâyûna kabûl” edilir (29).<br />
145