0002823
0002823 0002823
Maddî değerler, Sansar gibi Tayyârzâde’nin de fazla umurunda olmamakla birlikte burada, “Hikâyet”in tersine, anlatıcı ve birçok diğer karakter yoluyla sürekli gündeme gelir. Bu karakterlerden biri, Tayyârzâde’nin annesidir. Hüseyin’den aldığı armağanlar karşılığında oğlunun konakta kalmasına izin veren anne, bohçadaki hediyeleri yetersiz bulunca “sen ac mısın esbâbın mı yokdır” (13) sözleriyle maddî konulardaki hassasiyetini dile getirir. Hüseyin’in hizmetkârı Deli Mehmet için maddiyat, efendisine sadakatten daha önemlidir. Evden yanlış bohçayla çıkan Mehmet, “Üsküdar’da bir yana varub bogcayı acub içinde altunları alub bunları bana yedirmezler bir beygire süvâr olub kandasın sıla deyüb” (15) kaçar. Ancak hikâyede zenginliği ve paraya düşkünlüğü üzerinde en çok durulan karakter, şüphesiz Gevherli’dir. Padişah sarayını aratmayan bir saraya ve muhteşem hazinelere sahip olan Gevherli, batakçılıkla kazandığı servetini Tayyârzâde’ye karşı “oglum böyle meclisde hic bulundın mı” (39) gibi ifadelerle sürekli vurgulamaktadır. Özetleyecek olursak, Tayyârzâde’nin de Sansar gibi mertliğe paradan çok daha fazla önem veren bir kahraman olduğu, ancak “Tayyârzâde Hikâyesi”nde, “Hikâyet”in tersine, maddiyata yapılan vurgunun bir hayli baskın bir hâl almış olduğu söylenebilir. Bunun dışında, sorun çözmek ve beğeni kazanmak için bir araç okarak kaba kuvvetin, artık yerini kurnazlığa bırakmış olduğunu da görürüz. Ne var ki bu kurnazlık, sadece kötü amaçlı kişilere karşı kullanılmaktadır. Dostlar arasında dürüstlük ve vefa egemendir. Letâ’ifnâme ve Hançerli Hikâye-i Garîbesi’yle birlikte Tıflî hikâyelerine yeni bir kahraman tipi girer. Bu tip, mirasyedidir ve beraberinde, para kaygısının hikâyelerde merkeze yaklaşmasını getirir. Birçok araştırmacı, mirasyedi tipini tüm Tıflî hikâyelerinin kahramanlarını kapsarmış gibi ele almıştır. Örneğin, Özdemir Nutku’ya göre hikâye 125
kahramanları, genellikle “zengin esnaf çocuklarıdırlar” (Meddahlık ve Meddah… 130). Bu genç erkeklerin “işleri-güçleri mirasyedilik, uçarılık, eğlencedir” (95) ve bu yolda sıkça “malları, mülklerini ve paralarını dalkavuklara, asalaklara kaptırıp beş parasız” kalırlar (96). Ancak hikâyelere yakından bakıldığında, mirasyediliğin, önemli farklar göstermelerine karşın yine de aynı hikâyenin versiyonları olan Letâ’ifnâme ve Hançerli Hikâye-i Garîbesi dışında sadece İki Birâderler Hikâyesi’nde, ve bu son hikâyede de sadece birkaç cümlede işlenen bir konu olduğu göze çarpar. Mirasyedilik konusundaki yersiz genellemeler, Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nin Tıflî hikâyeleri araştırmalarında prototip olarak kabul edilmesinin ne denli yanlış sonuçlara yol açmış olduğunun bir örneğidir. Letâ’ifnâme’nin baş karakteri Yusuf, birçok açıdan Tayyârzâde’ye benzer. Aynı Tayyârzâde gibi dünya güzeli bir oğlan olmanın yanı sıra Yusuf da eğitimlidir: Babası, “‘ilimde mâhir sinnde kâmil bir üstâd bulub” çocuğa “hâne-i sa‘âdetlerinde ‘ilim ta‘lîm itdirmekde idi” (3). Ancak Tayyârzâde’nin babasından hikâyede basitçe söz açılmazken Yusuf’un babası zengindir ve ölümünde Yusuf’u, Tayyârzâde’nin tersine, varlıklı bir durumda bırakır. Yusuf, babasının ölümüyle dalkavukların eline düşüp onlarla baba mirasını tüketmeye başlar. Ne var ki Yusuf’un tüccar olan babası, oğlunu ölüm döşeğinde Bekir Odabaşı adlı yeniçeri kumandanına emanet etmiş ve çocuk yoldan çıkarsa onu “kışlaya getürüb bir karakollıkcı” (6) yapmasını öğütlemiştir. Bekir, çocuğun mirasyediliğini farkeder farketmez bu yola başvurur. Tüccar babanın, oğlunu bir diğer tüccara değil bir askere emanet etmesi ve ticarete sevketmemesi son derece dikkate değerdir. Aslına bakılırsa, tüm hikâye boyunca para kazanma kaygısı çok arka plandadır ve hele ticaretten neredeyse hiç bahsedilmez. Yusuf’un, babasının mesleği olması 126
- Page 83 and 84: saâdetimde kimin ne zehresi ola bu
- Page 85 and 86: (43). Hançerli Hikâye-i Garîbesi
- Page 87 and 88: yelpazesinden yararlanan Letâ’if
- Page 89 and 90: hikâyeler tarafından temsil edile
- Page 91 and 92: Hikâyesi ise, cümle arası boşlu
- Page 93 and 94: (1937) de, inşa dili “uygunsuz
- Page 95 and 96: 20. yüzyıl hikâyelerinde sözlü
- Page 97 and 98: eddedildiğini görürüz. Eski yaz
- Page 99 and 100: ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DÜNYA GÖRÜŞ
- Page 101 and 102: Meslek çarşılarının sonu, eski
- Page 103 and 104: yalısından aşağı kalır bir ta
- Page 105 and 106: göre “varlıklı esnaf, para ve
- Page 107 and 108: iner ve kimi biner ve zenne tâ’i
- Page 109 and 110: eğlence yerleri Tanzimat’tan son
- Page 111 and 112: Hançerli Hikâye-i Garîbesi’nde
- Page 113 and 114: toplumunda son derece yaygın oldu
- Page 115 and 116: hikâyeden kaybolmuştur; Tıflî
- Page 117 and 118: tarafından oluşturulan ilişki ü
- Page 119 and 120: Tıflî hikâyelerinde kadınlara v
- Page 121 and 122: ve Cevrî’yi, kısacası hikâyed
- Page 123 and 124: eri ilk kez, Tayyârzâde’ye yard
- Page 125 and 126: pornografik biçimde betimlenmişti
- Page 127 and 128: Çavuşzâde’nin başından yaşm
- Page 129 and 130: hikâyelerinin tasdik ettiği gibi,
- Page 131 and 132: sürdük hâlimizce yiğitlik eyled
- Page 133: kadar ciddiye alınmaması gerekti
- Page 137 and 138: hic benden havf itmedin mi kızlar
- Page 139 and 140: Garîbesi tarafından gözler önü
- Page 141 and 142: ir zamanlar ikram etmiş olduğu
- Page 143 and 144: kahramanı Cevrî, şimdiye dek ras
- Page 145 and 146: kaygısında olmamasını ilk iki k
- Page 147 and 148: Bu genel dünya görüşü çerçev
- Page 149 and 150: DÖRDÜNCÜ BÖLÜM GERÇEKÇİLİK
- Page 151 and 152: “Hikâyet”in iki yerinde, Tanr
- Page 153 and 154: Garîbesi’ndeki gibi rastlantı e
- Page 155 and 156: Mucize ve rastlantı açısından e
- Page 157 and 158: üyelerinden biri olan “Mahşer M
- Page 159 and 160: Hikâyesi”nde Gevherli’nin sara
- Page 161 and 162: çan yolı [?] dâ’ireler” (18-
- Page 163 and 164: ebrişim peştemal üst baş gâyet
- Page 165 and 166: giysileri ve güzelliği arasında
- Page 167 and 168: yeni versiyonu olan Binbirdirek Bat
- Page 169 and 170: asmalarında kişisel ve rutin davr
- Page 171 and 172: Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanlı
- Page 173 and 174: iderek Süleyman Beğ’in [?] inş
- Page 175 and 176: almıştır. “Bursalı’nın Kah
- Page 177 and 178: hikâyeler, mucizevî neden-sonuç
- Page 179 and 180: herhangi bir nedenden dolayı şimd
- Page 181 and 182: zamanda çok mesafe kat’etmek eme
- Page 183 and 184: ulundukları sırada aralarından b
Maddî değerler, Sansar gibi Tayyârzâde’nin de fazla umurunda olmamakla<br />
birlikte burada, “Hikâyet”in tersine, anlatıcı ve birçok diğer karakter yoluyla sürekli<br />
gündeme gelir. Bu karakterlerden biri, Tayyârzâde’nin annesidir. Hüseyin’den aldığı<br />
armağanlar karşılığında oğlunun konakta kalmasına izin veren anne, bohçadaki<br />
hediyeleri yetersiz bulunca “sen ac mısın esbâbın mı yokdır” (13) sözleriyle maddî<br />
konulardaki hassasiyetini dile getirir. Hüseyin’in hizmetkârı Deli Mehmet için maddiyat,<br />
efendisine sadakatten daha önemlidir. Evden yanlış bohçayla çıkan Mehmet,<br />
“Üsküdar’da bir yana varub bogcayı acub içinde altunları alub bunları bana yedirmezler<br />
bir beygire süvâr olub kandasın sıla deyüb” (15) kaçar. Ancak hikâyede zenginliği ve<br />
paraya düşkünlüğü üzerinde en çok durulan karakter, şüphesiz Gevherli’dir. Padişah<br />
sarayını aratmayan bir saraya ve muhteşem hazinelere sahip olan Gevherli, batakçılıkla<br />
kazandığı servetini Tayyârzâde’ye karşı “oglum böyle meclisde hic bulundın mı” (39)<br />
gibi ifadelerle sürekli vurgulamaktadır.<br />
Özetleyecek olursak, Tayyârzâde’nin de Sansar gibi mertliğe paradan çok daha<br />
fazla önem veren bir kahraman olduğu, ancak “Tayyârzâde Hikâyesi”nde, “Hikâyet”in<br />
tersine, maddiyata yapılan vurgunun bir hayli baskın bir hâl almış olduğu söylenebilir.<br />
Bunun dışında, sorun çözmek ve beğeni kazanmak için bir araç okarak kaba kuvvetin,<br />
artık yerini kurnazlığa bırakmış olduğunu da görürüz. Ne var ki bu kurnazlık, sadece<br />
kötü amaçlı kişilere karşı kullanılmaktadır. Dostlar arasında dürüstlük ve vefa<br />
egemendir.<br />
Letâ’ifnâme ve Hançerli Hikâye-i Garîbesi’yle birlikte Tıflî hikâyelerine yeni bir<br />
kahraman tipi girer. Bu tip, mirasyedidir ve beraberinde, para kaygısının hikâyelerde<br />
merkeze yaklaşmasını getirir. Birçok araştırmacı, mirasyedi tipini tüm Tıflî hikâyelerinin<br />
kahramanlarını kapsarmış gibi ele almıştır. Örneğin, Özdemir Nutku’ya göre hikâye<br />
125