0002823

0002823 0002823

eskibirtakvim
from eskibirtakvim More from this publisher
21.02.2013 Views

GİRİŞ Tıflî hikâyeleri olarak adlandırdığımız metinler, bu adı, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı yapıtında bazılarını “Tıflî hikâyeleri çemberi” (71) başlığı altında toplayan Pertev Naili Boratav’dan almaktadır. Bu hikâyelerin en önemlileri, 1850-80 yılları arasında İstanbul’da litografya ya da hurufat baskısı olarak yayımlanmıştır ve büyük çoğunluğunun yazarı bilinmemektedir. Yer yer şiirden de faydalanan hikâyeler, aslen düzyazı olarak kaleme alınmıştır. Tüm Tıflî hikâyeleri, Sultan IV. Murat devrinin (1623- 40) İstanbul’unda geçer. IV. Murat’ın kendisi ve o dönemin gerçek bir tarihsel kişiliği olan meddah, divan şâiri ve padişah musahibi Tıflî Ahmet Çelebi, çoğu hikâyede yan karakter olarak yer alır. Hikâyelerin konusu ise, büyük ölçüde macera, aşk, cinsellik ve para etrafında döner. Türk edebiyat araştırmaları tarihinin farklı dönemlerinde, bu gruba katılabilecek farklı metinler su yüzüne çıkmıştır. Hikâyelerin bugüne kadar saptanabilmiş külliyatı, şu metinlerden oluşmaktadır: “Bursalı’nın Kahvehanesi”, Hançerli Hikâye-i Garîbesi, Hikâye-i Cevrî Çelebi, Hikâye-i Tayyârzâde, “Hikâyet” (Sansar Mustafa hikâyesi), İki Birâderler Hikâyesi, Letâ’ifnâme, Meşhûr Tıflî Efendi ile Kanlı Bektâş’ın Hikâyesi ve “Tıflî Efendi Hikâyesi”. Burada sadece, birbirinin versiyonu olarak ele alınmalarını yetersiz kılacak kadar büyük farklılıklar gösteren metinler sayılmıştır. İleride de göreceğimiz gibi, bu dokuz ana metinden kimisi sadece bir kez yayımlanmış, bazıları ise değişik tarihlerde, değişik adlar taşıyarak ve içerikleri az ya da çok değiştirilmiş olarak tekrar yayımlanmışlardır (tüm Tıflî hikâyelerinin ve versiyonlarının ilişkisi ve tarihsel 1

dağılımı Ek A, B ve C’de bulunan tablolarda kaydedilmiştir). Eski yazıyla basılmış metinlerin sadece üçü, çevriyazı olarak yayımlanmıştır ve bu yayınlara ulaşmak, ileride ayrıntılı biçime göreceğimiz gibi son derece güçtür. İbn-ül-emin Mahmud Kemal İnal ve Fuad Köprülü gibi erken araştırmacılardan Güzin Dino ve Berna Moran gibi yakın dönem araştırmacılarına kadar birçok edebiyat bilgini, farklı bağlamlarda hikâyelerden bazılarına değinmiştir. Bunları bir bütün olarak ele alma iddiasındaki en önemli çalışmalar ise, Mustafa Nihat Özön (Türkçede Roman, 1936), Pertev Naili Boratav (Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, 1945), Şükrü Elçin (“Kitâbî, Mensur, Realist İstanbul Halk Hikâyeleri”, 1969) ve Hasan Kavruk (Eski Türk Edebiyatında Mensûr Hikâyeler, 1998) tarafından yapılmıştır. Ne var ki, bugün bilinen tüm Tıflî hikâyelerini bir arada inceleyen bir çalışma yapılmamıştır ve varolan çalışmalar da büyük ölçüde dört akademik alana bölünmüştür. Bu alanlar, edebiyat tarihi, halkbilimi, resim sanatı tarihi ve temâşâ sanatları tarihidir. Bunların her birinde hikâyelerle ilgili yapılmış incelemeler, önemli bir ölçüde alandaki diğer incelemeleri tekrarlamakta ve diğer alanlardaki incelemelerden de genellikle habersiz görünmektedir. Bu habersizlik, bazen bir alandaki araştırmacıların, bir diğerinde ele alınmış hikâyelerin varlığını bile farketmemesine kadar varmaktadır. Bu durumun bir sonucu olarak, günümüze dek Tıflî hikâyelerinin tatmin edici bir incelemesi ve tanımı yapılamamıştır. Bu çalışmanın başlıca amacı, bu eksikliği gidermektir. Günümüze kadar yapılan çalışmalar, çoğunlukla hikâyelerin belli benzerliklerini vurgulayıp bu benzerlikler üzerinden hikâyeleri daha geniş bir edebî geleneğin bir alt grubu olarak tanımlamayı denemiştir. Bu yaklaşımın bir örneği olarak Şükrü Elçin’in “Kitâbî, Mensur, Realist İstanbul Halk Hikâyeleri” adlı makalesini gösterebiliriz. Başlıktan da anlaşıldığı gibi yazar, Tıflî hikâyelerini “halk hikâyeleri” adlı edebî 2

dağılımı Ek A, B ve C’de bulunan tablolarda kaydedilmiştir). Eski yazıyla basılmış<br />

metinlerin sadece üçü, çevriyazı olarak yayımlanmıştır ve bu yayınlara ulaşmak, ileride<br />

ayrıntılı biçime göreceğimiz gibi son derece güçtür.<br />

İbn-ül-emin Mahmud Kemal İnal ve Fuad Köprülü gibi erken araştırmacılardan<br />

Güzin Dino ve Berna Moran gibi yakın dönem araştırmacılarına kadar birçok edebiyat<br />

bilgini, farklı bağlamlarda hikâyelerden bazılarına değinmiştir. Bunları bir bütün olarak<br />

ele alma iddiasındaki en önemli çalışmalar ise, Mustafa Nihat Özön (Türkçede Roman,<br />

1936), Pertev Naili Boratav (Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, 1945), Şükrü Elçin<br />

(“Kitâbî, Mensur, Realist İstanbul Halk Hikâyeleri”, 1969) ve Hasan Kavruk (Eski Türk<br />

Edebiyatında Mensûr Hikâyeler, 1998) tarafından yapılmıştır.<br />

Ne var ki, bugün bilinen tüm Tıflî hikâyelerini bir arada inceleyen bir çalışma<br />

yapılmamıştır ve varolan çalışmalar da büyük ölçüde dört akademik alana bölünmüştür.<br />

Bu alanlar, edebiyat tarihi, halkbilimi, resim sanatı tarihi ve temâşâ sanatları tarihidir.<br />

Bunların her birinde hikâyelerle ilgili yapılmış incelemeler, önemli bir ölçüde alandaki<br />

diğer incelemeleri tekrarlamakta ve diğer alanlardaki incelemelerden de genellikle<br />

habersiz görünmektedir. Bu habersizlik, bazen bir alandaki araştırmacıların, bir<br />

diğerinde ele alınmış hikâyelerin varlığını bile farketmemesine kadar varmaktadır. Bu<br />

durumun bir sonucu olarak, günümüze dek Tıflî hikâyelerinin tatmin edici bir incelemesi<br />

ve tanımı yapılamamıştır. Bu çalışmanın başlıca amacı, bu eksikliği gidermektir.<br />

Günümüze kadar yapılan çalışmalar, çoğunlukla hikâyelerin belli benzerliklerini<br />

vurgulayıp bu benzerlikler üzerinden hikâyeleri daha geniş bir edebî geleneğin bir alt<br />

grubu olarak tanımlamayı denemiştir. Bu yaklaşımın bir örneği olarak Şükrü Elçin’in<br />

“Kitâbî, Mensur, Realist İstanbul Halk Hikâyeleri” adlı makalesini gösterebiliriz.<br />

Başlıktan da anlaşıldığı gibi yazar, Tıflî hikâyelerini “halk hikâyeleri” adlı edebî<br />

2

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!