07.11.2021 Views

İstikbal Dergi Ekim 2021 Sayısı

İstikbal Gazetesi aylık yayını olan İstikbal Dergi 2021 sayısı yayımlandı

İstikbal Gazetesi aylık yayını olan İstikbal Dergi 2021 sayısı yayımlandı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ

DERGİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: EKİM 2021

Kurt “Seçim

vaatlerimizi bir

bir hayata

geçiriyoruz”

Büyükşehir

projelerine

zirvede tam

not

Başkan Ataç:

“Bu mutluluğa

paha biçilemez”

Eskişehir için

geleceğin kenti

öngörüleri

Eskişehir

Türkiye’nin

en yaşanabilir

2. şehri seçildi

Süslendiler

püslendiler

pedal

çevirdiler

“Eskişehirspor’un

nefes

almasına izin

versinler”

Vietnam’dan

Eskişehir’e

uzanan aşkın

öyküsü




t

Vietnam’dan

Eskişehir’e

uzanan aşkın

öyküsü

t8’de

“Meslektaşlarımızın

kişisel gelişimlerine

katkı sunacak

her türlü

faaliyete önem

verdik” 16’da

t20’de

Süslendiler

Püslendiler

Pedal Çevirdiler

HERKES

HER

ALANIN

HAMALI

OLMALI t24’de

“Bir zamanlar 6’ncı

şehirdik” ile başlayan…

EDiTöR

Murat Taşkın

“Eskişehir bir zamanlar Türkiye’nin

en gelişmiş 6’ncı şehri iken bu

gün plakası olan 26’ncı sıranın da

gerisine düştü.”

Bu tespit, bu şehirde, belki de en

sık tekrarlanan ve en fazla duyduğunuz

tespitlerden biridir…

Dahası…

Yapılan tespit doğru bir tespittir.

Zira…

Gerçekten bir zamanlar Türkiye’nin

en gelişmiş 6’ncı şehri konumunda

olan Eskişehir, süreç içinde

bazı önemli gelişmeleri ıskaladığı için

diğer illerin yaşadığı gelişmişliği yakalayamamış,

bunun sonucunda da gerilere

düşmüştür.

H H H

Bu tespitin doğruluğunu test

etmek için önce Eskişehir’in 6’ncı sıradayken

ne durumda olduğu ile plaka

sayısının da gerisine düştüğünde ne

hangi konumda olduğuna bakmak

lazım…

Şimdi…

Eskişehir; Cumhuriyetin ilk yıllarından

itibaren, devlete ait sanayi yatırımlarının

yoğun olduğu bir kent…

Şeker Fabrikası, Sümerbank

Basma Fabrikası, ELMS gibi devletin

Eskişehir’e önemli yatırımları var…

Şehirde yaşayanların büyük bir

bölümü bu fabrikalarda çalışıyor ve bu

yüzden şehirde istihdam sorunu yaşanmıyor.

Bu fabrikaların, üretim dışında

sahip olduğu imkânlar ve sosyal tesisler

nedeniyle, şehirde spordan sanata

kadar hemen her alanda canlı bir sosyal

yaşam oluşuyor.

Üretimle birlikte paralel gelişen

sosyal yaşam Eskişehir’i bir anda, bölgesinin

en önemli şehri haline getiriyor

ki, bu da kamu kurumlarının bölge müdürlüklerini

bu şehirde konuşlandırmasına

neden oluyor.

Eskişehir böylece, yani üretim ve

beraberinde gelişen sosyal yaşam sayesinde,

Türkiye’nin en gelişmiş 6’ncı

şehri oluyor.

H H H

Süreç içinde sanayi yatırımlarının

devletten çıkıp, özel sektöre geçme süreci,

Eskişehir için de büyük bir kırılma

noktasını oluşturuyor.

Zira…

Eskişehir işte bu süreci fena ıskalıyor…

Türkiye’deki birçok il ile çevremizde

bulunan iller, özel sektör sanayi

yatırım sürecini değerlendirirken, Eskişehir,

çoğu özel sektör yatırım fırsatlarını

kaçırıp, sahip olduğu devletin

sanayi yatırımları ile yetinmeyi sürdürüyor.

Hal böyle olunca, özel sektörün

sanayi yatırımları ile üretimini arttıran

şehirler, bu süreci ıskalayan Eskişehir’i

sollayıp geçiyor…

H H H

Sonuç olarak;

Eskişehir’in bir zamanlar Türkiye’nin

6’ncı şehri iken bu gün plaka

sayısının bile altına düşmesinin tek nedeni;

üretimdir…

Yani…

Özel teşebbüse ait büyük sanayi

yatırımlarının, önüne çıkan fırsatlara

rağmen şehre getirilememesidir.

Bunun sorumluluğu da, nereden

baksanız bakın gelmiş geçmiş 60-70

yıllık iktidarların Eskişehir’de görev

yapan seçilmiş ve atanmış yöneticilerinindir.

“ESKİŞEHİR’İN

BİR SPOR KENTİ

OLMASI

GEREKİYOR”

t30’da

4

GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : EKİM 2021

UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA

Sahibi : Burak TÜRKMEN

Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN

Gazete, Haber ve Reklam :

Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR

Tel & Faks : 0.222. 220 19 01 - 220 19 06

e-mail : haber@istikbalgazetesi. com

Baskı :

ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ

Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80

İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA

Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86

e-posta : onkamatbaa@gmail.com


Ünlü sanatçı Aleyna

Tilki’nin çok

konuşulacak

olan klibi Eskişehir

Sivrihisar Havacılık

Merkezi’nde,

2. Dünya

Savaşı'ndan

kalma

uçakların

arasında

14 saatte

çekildi…

Sivrihisar’da

çekilen klip

ses getirdi…

Aleyna Tilki, büyük bir üne sahip sic'le yurt dışı çalışmaları için

Dillon Francis’in house / pop anlaşmasının ardından yeni şarkısı

ağırlıklı çıkan 8 şarkılık “Happy “Real Love” yayınlandı.

Machine” albümünün de yer alan Dünya çapında üç büyük müzik şirketin

tek Türk şarkıcısı oldu. 'Real Love’ın biri olan Warner Music'le bir albüm ve 4

Amerika'da ve Aleyna Tilki‘nin single yapmak üzere anlaşan Aleyna

isteği üzerine Eskişehir Sivrihisar Tilki , Amerikalı dünyaca ünlü dj/producer

Dillon Francis’in yeni çıkan

Havacılık Merkezi’nde, 2. Dünya

Savaşı'ndan kalma uçakların “Happy Machine” albümünde söylediği

arasında 14 saatte çekilen, nefes ‘Real Love’ şarkısının yayınlanmasıyla

kesici görüntüler ve dans koreografileri

ile dolu video klibini Dilon Francis’in geçtiğimiz haftalarda

gündemin ilk sıralarına oturdu.

Amerikalı yönetmen Jake Wagner Beyond Wonderland festivali sahnesinde

seyirci ile paylaştığı ve o gece-

çekti.

Her söylediği ve yaptığı olay olan den beri dünyanın her yerinden birçok

ancak üretmekten vazgeçmeyen müzikseverin merakla beklediği 'Real

Aleyna Tilki, dünyanın en önemli Love' adlı şarkı Aleyna Tilki ‘nin adını

müzik şirketlerinden Warner Mu-

yurt dışında duyurduğu şarkısı oldu...

5


Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarımsal kalkınmayı teşvik edici projelerini “Tarımsal Kalkınma Zirvesi”nde anlattı

Büyükşehir projelerine

Cumhuriyet Halk Partili

zirvede tam not!

belediyelerin tarıma

verdiği desteklerin

değerlendirilmesi ve kamuoyuna

tanıtılması amacıyla İstanbul Avrasya Gösteri Merkezi’nde “Tarımsal Kalkınma

Zirvesi”ne Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin Kırsal Kalkınma Projeleri damgasını vurdu.

Tarım projelerini katılımcılara anlatan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi fuarda tam not aldı.

Cumhuriyet Halk Partili

belediyelerin tarıma verdiği

desteklerin değerlendirilmesi

ve kamuoyuna tanıtılması

amacıyla İstanbul Avrasya Gösteri

Merkezi’nde “Tarımsal Kalkınma

Zirvesi” düzenlendi.

Cumhuriyet Halk Partisi tarafından

30 Eylül – 2 Ekim tarihleri arasında

düzenlenen “Tarımsal Kalkınma

Zirvesi” fuarına Eskişehir

Büyükşehir Belediyesi de katıldı.

160 belediyenin ve 300 tarım kooperatifinin

katıldığı fuarda Eskişehir

Büyükşehir Belediyesi tarımsal

kalkınmayı teşvik edici örnek projelerini

tanıttı. Fide ve fidan

desteğinden canlı hayvan

desteğine, ekipman desteğinden

atıl durumdaki arazilerin tarıma

kazandırılması kadar bir çok projeyi

üretici ile paylaşan Eskişehir

Büyükşehir Belediyesi,

"Eskişehir’de Üretim Var" sloganı ile

yaptığı çalışmalarını paylaştı. İpek

böcekçiliği marul, domates fidesi,

dut fidanı, manda ve küçükbaş

hayvancılık, 2 milyon metrekarelik

boş arazilerin tarıIeli Kadın Girişimi

Üretim ve İşletme Kooperatifi,

Mihalıççık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi,

Yıldıztepe Tüketici Kooperatifi,

destek ve projelerini

katılımcılara anlatan Eskişehir

Büyükşehir Belediyesi fuarda tam

not aldı.

Tarımsal Kalkınma Zirvesi fuarında

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi

standını gezen ve bilgi alan

Cumhuriyet Halk Partisi Genel

Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ipek

şal hediye edildi. Eskişehir’de

Büyükşehir Belediyesi’nin hayata

geçirdiği tarımsal kalkınma projelerini

takdirle izlediğini ifade eden

Kılıçdaroğlu, Başkan Büyükerşen

ve ekibini kutlayarak tarıma ve

hayvancılığa verdiği desteklerden

dolayı teşekkür etti.

Tarımsal Kalkınma Zirvesi'nin ikinci

gününde "Eskişehir'de Üretim

Var, Türkiye'nin Eskişehir'i Var"

başlığıyla sunum yapan Eskişehir

Büyükşehir Belediyesi Tarımsal

Hizmetler Dairesi Başkanı Sibel

Benek, katılımcı belediyelerin temsilcileri

ile Eskişehir'de

gerçekleştirilen çalışmaları paylaştı.

6


Türkiye’nin her biri kendi alanlarında yaşayan efsaneleri konu alıyor

Efsaneler belgeselinde

biraraya geldiler

Ödüllü belgeselci Tuluhan Tekelioğlu’nun “Efsaneler”

isimli belgeselinin Feriye Sarayı’nda gerçekleşen galası

büyük ilgi gördü. Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz

Büyükerşen’in de yer aldığı belgeselde Türkiye’nin her

biri kendi alanında yaşayan efsanelerini ve onların derin

hayat tecrübelerinden süzülen bilgeliği konu alınıyor.

Tuluhan Tekelioğlu tarafından AXA

Sigorta’nın katkıları ile çekilen “Efsaneler”

belgeselinin Feriye

Sarayı’nda gerçekleşen galası Yılmaz

Büyükerşen, Ayşe Kulin, Cüneyt Arkın,

Nevra Serezli, Ömer Özkan ve Süleyman

Saim Tekcan’ın katılımıyla gerçekleştirildi.

Ödüllü belgeselci Tuluhan Tekelioğlu’nun

AXA Sigorta’nın katkıları ile hayata

geçirdiği son eseri ‘Efsaneler’ belgeselinin

ilk gösterimi 16 Eylül Perşembe akşamı

Feriye Sarayı’nda düzenlenen gala ile

gerçekleştirildi. Galaya belgesele konu

olan Türkiye’nin efsane isimleri Yılmaz

Büyükerşen, Ayşe Kulin, Cüneyt Arkın,

Nevra Serezli, Ömer Özkan ve Süleyman

Saim Tekcan, ünlü simalar ve AXA Sigorta

CEO’su Yavuz Ölken katılım sağladı.

Türkiye’nin her biri kendi alanında

yaşayan efsanelerini ve onların derin

hayat tecrübelerinden süzülen bilgeliği

konu alan belgesel, her kuşağın

hafızasında apayrı bir yere sahip olan,

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı

Yılmaz Büyükerşen, Yazar Ayşe Kulin,

Sinema Sanatçısı Cüneyt Arkın, Piyano

Virtüözleri Güher-Süher Pekinel, Tiyatro

Sanatçısı Nevra Serezli, Plastik Cerrahi

Profesörü Ömer Özkan, Milli Takımın

önceki teknik direktörü Şenol Güneş,

Ressam ve Sanat Eğitmeni Süleyman

Saim Tekcan’ın hayatlarını kapsıyor.

7


26 YAŞINDAKİ KİEU ANH NGUYEN THI İLE HAKAN KARAOĞLU ARASINDA,

PANDEMİDE BAŞLAYAN AŞK ESKİŞEHİR’DE MUTLU SONA ULAŞTI

Vietnam’dan Eskişehir’e

uzanan aşkın öyküsü

“Aşk” öyküleri her zaman ilgimi çekiyor.

“Aşk” masalları her zaman ilgimi çekiyor.

Aşıklar ilgimi çekiyor.

Seven ama sevilmeyen aşıklar ilgimi çekiyor.

İmkansız aşklar ilgimi çekiyor.

Umutsuz aşklar ilgimi çekiyor.

“Aşk” sözcüğünü ucu açık bir kelime olarak

görsem de günümüzde o kelimeye hak eiği

değer verilmiyor.

Belki de ilgimi çekmesi bundan…

Bu yüzden kaybedilmeye yüz tutan duyguları

hatırlatmayı, her şeye rağmen yaşanmaya

değer olduğunu, hatırlatmayı borç biliyorum.

Görevimiz de yok olan her şeyi gün yüzüne

Aşk mesafe

dinlemedi

Eskişehir’e

Vietnam’dan

gelin geldi

8

çıkarmak, sahip

çıkmak değil mi?

Aşk için mücadele

ediyorum aslında…

Bu duygunun

yeryüzünde hala

mevcut olduğunu ispatlamaya

çalışıyorum.

Her ne yaşanırsa

yaşansın en ufak

sarsıntı da yok

saymanın, onu

suçlamanın “aşka”

nankörlük olduğunu

düşünüyorum.

Aşka inancını yitiren

bir insan topluluğunu

gördükçe pankart

açmak istiyorum.

Bağırmak istiyorum,

haykırmak istiyorum.

“Aşkı yaşaya yaşaya

kazanacağız.”

Bu duygular

içerisinde gidip

gelirken karşıma

tam da istediğim gibi

bir hikaye çıkıyor.

Vietnam’dan

Eskişehir’e uzanan

bir aşk yolculuğu…

Duyduğum gibi

kalbimi ince bir

kıpırtı kaplıyor.

26 yaşındaki Kieu

Anh Nguyen thı ile Veteriner Hakan Karaoğlu

arasında pandemi öncesi çok güzel bir aşk

başlıyor.

Hikayesini yazmak da bize nasip oluyor.

Pandemi de taçlanıyor bu aşk…

Öyle yazıldığı gibi kolay olmuyor elbet.

71 Evler’de evlerinde ağırlıyor bu güzel çi

beni…

Eve girdiğim an da içime yayılan huzur hissinin

nedenini çok sorgulamıyorum.

Tropikal çiçeklerle süsledikleri evin her zerresini

izlemek istiyorum.

Ben salonda beklerken Kieu Anh ile Hakan Bey

ellerinde bardaklarla geliyor.

Vietnam’a özgü olduğunu söyledikleri sıcak ve

soğuk iki çay ikram ediyorlar.

Bir yandan çayımı yudumlarken bir yandan

Kieu Anh ile sohbet ediyorum.

Sohbet ediyorum derken Hakan Bey

aracılığıyla elbet…

Türkçe bilmiyor henüz, öğrenme aşamasında

haa çok zor bir dil olduğu konusunda

sitemkâr.

Hakan Bey İngilizce konuşarak bize tercüman

oluyor.

Kieu Anh hep gülümsüyor, yüzünde tatlı bir

ifade, sürekli bir sarılma isteği uyandırıyor

bende…

O kadar rahatım ortamda…

Enfes çayımı bir yandan yudumlarken konuya

da giriyorum.

Aşkla ilgili sorular sormak beni utandırır, özel

hayat sonuçta, ne kadar da olsa çekiniyor

insan…

Ama ben onlar da o sıcaklığı yakalıyorum.

İlk olarak Kieu Anh tanımak istiyorum.

Hakan Bey anlatıyor:


“Onlar önce soy ismini söylüyor. Vietnam

da mevcut yaşlarından her zaman

bir yaş fazlasını söylüyorlar. Sebebi de

anne karnında geçirdikleri süreyi de

yaşa dahil ediyorlar. Onların

kültüründe ve inanışların da öyle bir

şey var. 26 yaşında normalde. Oradaki

inanışa göre 27.”

“VİETNAM SEYAHETİNDE TANIŞTIK”

Nasıl tanıştıklarını merak ediyorum.

Kieu Anh gülerek anlatmaya başlıyor:

“İki yıl önce Hakan’ın Vietnam seyahatinde

tanıştık. Arkadaşlarımla

akşam yemeğindeydim. Ho Chi Minh ‘

nin bir bölgesi var. Tüm fabrikaların

olduğu bir şirket gibi düşünün. Ben

orada çalışıyordum ve o gün o bölgede

çalışan arkadaşlarımızla birlikte

akşam yemeğine gitmiştik. Orada

tanıştım.”

“Eee sonra” diyerek detayları soruyorum

az çekingen…

O ise mutlu mutlu konuşuyor:

“Tanıştıktan sonra kahve içelim,

buluşalım dediğinde birkaç gün

görüşemedik. Çünkü yoğun

çalışıyordum. Haa sonu sadece boş

kalıyordum. Çok yoğun bir çalışma temposu

var orada. Tanıştıktan 3-5 gün sonra haa sonu

birlikte vakit geçirdik. İki haa kalmıştı. Ertesi

sene tekrar geldi. Tekrar buluştuk. O zaman

izin aldım. Daha uzun süre birlikte vakit geçirebildik.”

“Çalışma şartları ülkemize göre daha ağır

demek ki” diyorum…

Hakan Bey açıklıyor:

“Normalde haa sonu iki gün çalışma izni

oluyor ama biz onu hep mesai yaparak geçiriyorduk.

Yıllık izinleri yok. Kurban Bayramına

benzetebileceğimiz TET bayramı dedikleri dini

bayramları var.O bölgenin tamamına ait. Yani

Çin, Kore, Japonya hepsinin bayramı. 10 gün

içerisinde bütün halk tatil yapıyor ve seyahat

ediyor. Onun haricinde de bağımsızlık günü

falan olur ya bizim 29 Ekim gibi, Cumhuriyet

bayramı gibi, o günlerde tatil yapıyorlar. Onun

haricinde izin alma, izin verme gibi bir kavram

olmadığını ifade etmişti. Hem kendisi hem de

oradaki insanlar.”

“İLK GÖRÜŞTE AŞK”

Sonra ben gene aşka getiriyorum konuyu…

“İlk görüşte aşk yani” diyorum.

Kahkaha atıyorlar ve tek cümle ile özetliyorlar:

“İlk görüşte aşk diyebiliriz.”

Pandemide doğan bu tatlı hissin nasıl

geliştiğini merak ediyorum.

Heyecanla anlatıyorlar:

“Pandemide şöyle bir sıkıntı oldu. Bu bizim

anlaığımız süreç iki yıl önce oldu. İlk

tanışmamız ve orada birkaç defa buluşmamız.

Ertesi yıl ben tekrar giiğimde ve aradan bir

yıl geçtiğinde birlikte daha çok vakit geçirebilmek

adına ben o TET bayramı dedikleri şeyi

seçtim zamanlama olarak. Ocak ve Şubat ayı

bizim dini bayramlarımız gibi değişiyor birkaç

gün. Ocak sonu- Şubat başına denk gelen uzun

bir tatil olduğu için, o da çalışmayacağı için,

birlikte vakit geçirebilmek için o tarihi seçtik.

Ben Vietnam’a giiğimde şimdi yeni yeni

başlamıştı Covid’le ilgili haberler ve dediğim

RÖpoRtaj

Özge Zaim

gibi o bölgenin tamamı seyahat eiği için hava

alanları aşırı kalabalıktı ve hepsi maske

takıyordu. Ben de gülüyordum, bunlar neden

maske takıyor diye. Çünkü o zaman Türkiye’de

ve Avrupa’da hiç vaka yoktu. Sadece Çin’de kuş

gribi, domuz gribi bir hastalık çıkmış şeklinde

duyuyorduk. Ve benim dönüş tarihim 15 Şubat

orada. Uçuş görevlilerine sorduğum da bütün

hava yolları kapatıyor tek tek uçuşları,

dolayısıyla diğer hava yolcularının yolcuları da

bizle dönüyor dediler. Ve ondan iki haa sonra

da komple kapaı. Ve o gün bugündür kapalı.

İniş çıkış da yasak. Kieu Anh Nguyen Thı özel

izinle çıktı. Evleneceğim diyerek, evraklarını

sunarak, davet mektuplarını sunarak haa birlikte

çektirdiğimiz fotoları sunarak hani ispatlayarak

gerçek olduğunu, özel izinle çıktı.

Onun haricinde öğrenciyseniz

çıkabiliyorsunuz ülkeden. Ya da iş

adamı iseniz çıkabiliyorsunuz. Pandemiden

önce tanıştık, pandemi de

evlendik.”

Gülümsüyor.

Her güzel şey mücadele istiyor

demek ki…

Sonra Eskişehir’i nasıl bulduğunu

“soruyorum” Kieu Anh’a...

“ESKİŞEHİR İTALYA’YA BENZİYOR”

İtalya’ya benzeiğini ifade ediyor:

“Önceden burayla ilgili bir fikrim

yoktu, buranın güzel olup olmadığıyla

ilgili ama geldiğim zaman güzel buldum.

İçinden nehir geçmesi İtalya

gibi geldi. Ankara’dan daha güzel

geldi.”

“Mutfağı nasıl peki, alışabildin mi”

dediğimde tebessüm ederek,

“Mutfağı bizden tamamen farklı.

Sadece barbekü aynı. Mangal

dediğimiz olay yani. Ekmek ve

buğdayın yeri çok az bizde Pirinç

ağırlıklı besleniyoruz. Pilavın bin bir

çeşidini yapıyoruz. Hiçbirisi bizimki

gibi değil. Ekmek yerine haşlayarak

yağ ve tuz olmadan, ya da içerisine çeşitli

ürünler katarak örneğin karides katarak,

soğan, sarımsak katarak tüketiyoruz.”

Konu açılmışken biraz da sitem ediyor

Vietnamlı gelin:

“Eskişehir’de pazarı sevmiyorum. Sebze

pazarını sevmiyorum. Satıcılar bağırıyor ve

sinirliler. Biz de istediğini seçersin. Seçtirmiyorlar.

O çok garip geldi bana. Seçtiğimiz aman

sinirleniyorlar.”

Kahkaha atıyoruz.

Kısa bir sohbet oluyor ama tatmin ediyor.

Kısa yanıtlarla birbirimizi tanıyoruz.

İşte o zaman anlıyoruz.

Sevginin sözcüklere ihtiyacı yok.

O sıcaklığı, o misafirliği hisseik ya…

Teşekkür ediyoruz bu güzel ve mutlu çie…

9


Eskişehir İçin

Geleceğin

Gürcan BaNGER

Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 77’si

kentlerde, yüzde 93’ü il ve ilçe merkezlerinde

yaşıyor. Tüm dünyada olduğu gibi

kır-kent ayrışması, Türkiye’de de kentler lehine

gelişmeye devam ediyor. Bu noktada akla

şöyle birkaç soru geliyor. Kır ile kenti ayırt

eden nedir? Bir yerleşim diğerine oranla daha

fazla kent sayılabilir mi? Geçmişte kent olmanın

bir kriteri var mıydı? Günümüzde kenti tanımlayan

kriterler var mı? Bunlar geleceğe

doğru nasıl değişecek?

Şehir ya da Kent

Şehir, insan yerleşimi olarak kasaba, köy

gibi birimlerden daha fazla nüfusu barındıran

ve daha karmaşık bir yapıdır. Türkçede şehir

ve kent aynı anlamda kullanılır. Kent sözcüğü

aynı zamanda idari ve tüzel bir oluşumu ifade

etmek üzere kullanılır.

Kentler genel olarak sağlık hizmetleri,

elektrik-enerji-su gibi altyapı arzı, arazi kullanımı,

konutlaşma ve ulaşım açılarından karmaşık

sistemler içerirler. Sosyal ve ekonomik

gelişmelerin kentteki yoğunlaşması, kişiler ve

kuruluşlar arası ilişkileri çok taraflı olarak kolaylaştırır.

Diğer yandan kentsel büyüme ile

10

YaZI

Kenti Öngörüleri

birlikte yoğunlaşmanın ortaya çıkardığı bazı

sorunlar ve darboğazlar da oluşur. Günümüzde

bilimsel, teknolojik, ekonomik ve sosyal gelişmelerin

yansıları doğrudan kentlerde izlenebiliyor.

Kırın kente dönüşümü ile kırda

yaşayanların kente çok temalı göçü kent yerleşimleri

için yeni konu ve sorunları da beraberinde

getiriyor.

Sürdürülebilir Gelişme

Tüm dünyadaki yerleşim gelişmelerini izlediğimizde

Küresel Çağın makro tercihinin

kentlerden yana olduğunu görüyoruz. Günümüzde

gelinen kentleşme oranı ulusal, bölgesel

ve yerel düzeylerde gelişmenin büyük

oranda kentler tarafından kentlerde belirleneceğini

ima ediyor. Günümüzün kentleri, ekonomilerin

hareket ettirici makineleri olarak

önemli roller üstleniyor. Bu tespit, çağdaş kentin

kendisi dışında çevresi açısından da bağlantılılık,

yaratıcılık, inovasyon ve üretim

mekânı fonksiyonunu yerine getirdiğini gösteriyor.

Gelecekte de bu yönelimin devam edeceği

anlaşılıyor.

Günümüzde yaşanan sürdürülebilir

yaşam çevresi sorunlarının pek çoğu kentler

tarafından yaratıldı. Diğer yandan enerji ve

kaynak kıtlığı gibi sorunların gelecekte aşılması

da gene kentler tarafından gerçekleştirilecek.

Kentte birikmiş kolektif bilgi, yetenek

ve deneyim sayesinde gelişimin bu yönde olmasını

umut ediyoruz. Çağdaş kentler hakkında

bu iyimser umudu taşırken bu kentlerin

aynı zamanda işsizlik, yoksulluk ve ayrımcılık

gibi sorunların da kaynağı ve mekânı olduğunu

hatırlamak gerekiyor.

Geçmişin kentlerine daha çok fiziksel altyapı

sorunları meydan okurken yaşadığımız

çağda insana ve topluma özgü yeni ekonomik,

sosyal ve psikolojik sıkıntılar öne çıkabiliyor.

Artık kentin idari sınırları kentsel değişim ve

gelişimin ekonomik, sosyal, kültürel, fiziksel

ve çevresel gerçeğini ifade etmek için yeterli

değil. Hem kentin yönetimi hem de kentin

daha büyük ölçekli (hiyerarşik olarak üst) platformlarda

yetkili temsili açısından farklı yönetişim

modelleri gerektiriyor. Küreselleşmenin

işaret ettiği ufka baktığımızda bunu daha

kolay kavrayabiliyoruz.

Gelecek ve Vizyon

Kenti ve geleceğini yeniden tanımlamamız

gerekiyor. Amaçlar, hedefler ve değerler

açısından geleceğin kenti nedir, nasıl olacaktır?

Daha önemlisi, bu çerçevenin paylaşılır olması

vazgeçilmez bir niteliktir.

Geleceğin kenti yüksek düzeyli sosyal dayanışma,

dengeli konutlaşma, herkes için sağlık

ve eğitim hizmeti sağlayan; kültürel

iletişime açıklığı ve çok kültürlülük özelliği ile

demokratik platform niteliğine sahip yeşil

yaşam çevresine değer veren; ekonomik açından

hareket ettirme gücü ile donanmış bir

çekim mekânıdır. Bu ifade tüm karmaşıklığına

rağmen kentsel yerleşimin kozmetik bezemelerden

ibaret olmaması gereğini yeterince

ifade ediyor.

Gelecek Tasarımı

Eğer gelecekte nitelikli bir kentsel yaşam

istiyorsak bunu sağlayacak gelecek tasarımını


da oluşturmalıyız. Zihinsel olarak zamanda

ileri gideceğiz; bu yeni ana ait bir kentsel tasarım

yapacağız ve bugüne dönerek tasarladığımız

geleceği oluşturmanın stratejilerini

üreteceğiz. Böyle bir durumda geleceğin kentine

ilişkin anahtar ilkeler neler olabilir? İlkelerin

belirlenmesi konusunda elimizde iki

önemli araç var. Bunlardan birincisi dünyanın

nitelikli kentlerinin gösterdiği gelişmedir. İkinci

araç ise kentsel yaşamı oluşturan veya onunla

eklemlenebilecek bilimsel, teknolojik, ekonomik

ve sosyal gelişme ile yaşam çevresinin bozulması

yönelimlerine ilişkin öngörülerden

meydana gelir.

Geleceğin kenti, dengeli ekonomik gelişme

ve faaliyetlerin adil bölüşümü üzerine

kurgulanmalı. Bu kurguyu bilinen yaklaşımlar

açısından yorumlarsak; kent, çok merkezli bir

yapıya sahip olmalı. Yeni kurgu, her merkeze

ait nitelikli bölgeler oluştururken kentsel hizmetlere

ulaşılmasını kolaylaştırmalı. Aşırı yayılmaya

izin vermeyen tümleşik bir yerleşim

yapılanmasına sahip olmalı. Kentsel alanın

içinde ve etrafında (doğal) yaşam çevresi özellikleri

ile kalitesinin korunmasına özen göstermeli.

Kentsel Tehditler

Bir gelecek tasarımı yapmanın ayrılmaz

parçalarından biri geleceğe ilerlerken karşılaşılabilecek

tehdit ve risklerdir. Kentlere ilişkin

düzenli bir gelecek öngörüsü yapmanın önündeki

engellerden biri bu yerleşimlerin düzensiz

demografik (nüfus) değişimleridir. Mevcut

durumu izlediğimizde genç nüfusun arttığı

veya ortalama yaşın hızla yükselmekte olduğu

örnekler görüyoruz. Gene nüfus hacmi ve yoğunluğu

olarak büyüyen veya küçülen kent örnekleri

var. Nüfus piramitlerindeki farklılaşan

–ama denetlenemeyen– değişimler kentlerin

önüne farklı olumsuzluk ihtimalleri koyuyor.

Kentlerin ilerleyişindeki en ciddi tehdit

unsurlarından birini ekonomi ve iş konuları

oluşturuyor. Özellikle sermaye birikimi ve iş

altyapısı sağlayamamış kentlerde ekonomik

gelişme ihtimali zayıflarken bunlar hızla güç

ve enerji kaybetmeye devam ediyorlar. Endüstriyel

olarak az sayıda geleneksel sektörde yapılanmış

kentler, kriz ve durgunluklar ile sınaî

göçlerden (eski sanayilerin Asya ve Afrika’ya

doğru göçünden) büyük oranda etkileniyorlar.

Bazı kentlerde ise iş kültürünün ve nitelikli girişimciliğin

gelişmemiş olması, ilgili kentin varlığını

ve sürdürülebilirliğini ciddi biçimde

tehdit ediyor.

Kentlerin gelişimi açısından en önemli sorunlardan

biri işsizlik ve bölgesel-yerel ölçekte

yeni iş yaratılamamasıdır. Giderek büyüyen bu

sorun ekonomik büyüme, sosyal ilerleme ve

istihdam arasındaki bağın kopmasına neden

oluyor. Başta gençler olmak üzere hızla düşük

ücretli, marjinal işlere kayıyor ya da hizmetler

sektörünün gizli işsizlik ile şişmesine neden

oluyorlar. Her durumda kentsel nüfusun beceri

ve yetenekleri heba oluyor.

Günümüz kentlerinde gözlenen sorunlardan

bir diğeri gelir farklılıkları ve yoksulluk

olarak gözleniyor. Bu nedenle kentin büyümesi

sürecinin yarattığı ihtimaller arasında

yoksulluğu derinleşmesi ve gelir farklılaşmasının

artmasının oluşu şaşırtıcı değildir. Bu iki

ana soruna kötü konutlaşma, kalitesiz –ve

hızla kalitesizleşen– eğitim, işsizlik, sağlık, ulaşım,

bilişim-iletişim vb. gibi hizmetlere ulaşım

zorlukları eşlik edebiliyor.

Belki de en büyük sorun kaynağı burada

listelenen sıkıntıların –hem kent yöneticileri

hem de vatandaşlar tarafından– ‘kader’ olarak

algılanmaya başlamasıdır. Eğer işsizlik, gelir

eşitsizliği, erişim zorluğu, eşitsizlik ve adaletsizlik

‘kader’ niteliğinde kabul edilmeye başlarsa

yöneticiler oy alma karşılığında kentsel

‘rant sağlayıcıları’, vatandaşlar da bedelin oyla

ödendiği ‘rant arayıcıları’ haline dönüşüyorlar.

Kentsel Ayrışma

Neredeyse tüm kentlerde nüfus yapılarındaki

düzensiz gelişmeler, bazı kentlerin aşırı

büyürken kimilerinin küçülmesi, geleneksel

sınaî özelliklere sahip kentlerin uyumsuzluk

nedeniyle ekonomik güç kaybetmesi, işsizlik

ve istihdam sorunlarının yükselmesi ile kesimler

arası gelir adaletsizliğinin artışının kentlerin

geleceğini şekillendiren tehditler arasında

sayılabileceğinden söz ettim.

Tüm dünyada, kentlerde ekonomik ve

sosyal olarak kutuplaşmanın ve ayrışmanın

yükselişi gözleniyor. Devletin toplumu koruma

ve geliştirmekten uzaklaşan politika tercihleri

ile küresel krizin kentli yurttaşların geçim düzeylerine

yansımaları sosyal ve mekânsal ayrışmayı

belirginleştiriyor. En zengin ve

gelişmiş kentlerde bile bu durumu gözlemek

mümkün. Düşük gelirli yurttaşların kentsel

hizmetlere erişimi zorlaşırken sosyal kutuplaşmanın

etkisiyle ayrışmanın da arttığı gözleniyor.

Bir kentte oluşabilecek tehditlerin en

önemlilerinden biri, yaşam kalitesi olarak ortalamanın

çok uzağında kalan sosyal kesimlerin

oluşmasıdır. Bu durum, içine kapalı alt

kültür topluluklarının oluşmasına nende olur.

İçe kapalılık ise gerginlik ve düşmanlık eğilimlerinin

artmasına yol açar. Bu nedenle sosyal

yaşam kalitesinin kent bütünlüğü içinde olabildiğince

adil dağılmasına özen göstermek gerekir.

Kentler arası gelişim farkları ile kent içi

yaşam kalitesi farkları gözlendiğinde bu türden

bir tehdidin varlık nedenleri anlaşılabilir.

Kentsel Yayılım

Çok yüksek yapıların kent merkezlerinde

aşırı yoğunlaşmaya, trafikle ilgili sorunlara,

çevre kirliliğine ve doğal yaşamdan uzaklaşıp

mekanikleşmiş bir koşuşturmaya –ve daha

pek çok problemlere– neden olduğunu biliyoruz.

Diğer yandan kentsel aşırı yayılıma

neden olan düşük yoğunluklu yerleşim biçiminin

de kent açısından bir tehdit oluşturduğunun

bilinmesi gerekiyor.

Kentsel yayılma ve merkezden kopuk

düşük yoğunluklu yerleşimlerin sayısı arttıkça

sürdürülebilir kentsel gelişim için de tehditler

oluşmaya başlıyor. Bu tür bir durumda kentsel

hizmet ve kolaylıkların sağlanmasının maliyeti

artıyor, sağlanması zorlaşıyor, doğal kaynak

tüketimi ve israfı yükseliyor, ulaşım ve iletişim

olanakları yetersizleşiyor, güvenlik sorunlarında

artışlar oluşuyor. Kentle düşük yoğunluklu,

uzak yerleşimler arasındaki ulaşımı

sağlama çabası ise trafik yoğunluğu ve güvenliği

ile egzoz atımından kaynaklanan çevre kirliliği

sorunlarını artırıyor.

Kentsel yayılımın aşırı boyutlara ulaşması,

kentsel atık sızıntılarının –ne tür önlemler

alınırsa alınsın– toprağın derinliklerine

sızdığı anlamına gelir. Bu durum giderek kıt

kaynak haline gelen tarım topraklarının –muhtemelen

geri dönülmez biçimde– yok edilmesi

anlamına geliyor. Tüm atık toplama ve geri dönüşüm

çalışmalarına rağmen yerleşim noktalarında

oluşan çöpler toprağı, yüzey üstü ve altı

suları kirletmeye devam ediyor. Çöp toplama

ve atık denetimi hizmetlerinin daha sıkı yapıl-

11


madığı düşük yoğunluklu yerleşimlerde kirlilik

sorunu daha kolay yaygınlaşabiliyor.

Kent yerleşimlerin yarattığı tehditlerden

bir başkası, tarım topraklarının yapılaşmaya

açılarak flora ve fauna olarak biyolojik çeşitliliğin

yok olma tehlikesi ile karşılaşmasıdır.

Kentsel yaşam sadece evde kedi-köpek beslemek

veya balkon saksısında çiçek yetiştirmekten

ibaret değildir. Kentin, doğal yaşam

çevresini yok etmeyecek bir gelişim çizgisi izlemesi

beklenir. Bu kurala uyulmadığı takdirde

kent, doğayı yok etmenin bedelini sel baskınları,

tatlı su yetersizliği ve mekanikleşen

yaşam ile ödeyecektir.

Her kenti yurttaş, kurum ve kuruluşun

kendine “Yaşadığım kentin geleceğini ve sürdürülebilirliğini

tehdit eden unsurlar nelerdir?”

sorusunu sorması ve raporlaması gereken zamandayız.

Geciken, geri dönülmez bir yola

savrulmuş olacak.

Kapsayıcı, Katılımcı Ekonomi

Kendi yetenek ve yetkinlikleri tanıyan ve

bunlardaki gelişimi izleyip düzenleyebilen

kentler için gelecek fırsatları var. Ama bunların

iş görmesi için küresel ölçekte rekabet edebilir

nitelikte de olması gerekiyor. Küresel rekabet

gücünü kendi sürdürülebilir bölgesel-yerel

ekonomileri ile eklemleyebilen kentler başarılı

olacaklar. Küresel rekabet gücü, kentin kendisinin

küresel olması gerektiği anlamına gelmiyor.

Önemli olan, sosyal

katılım ve inovasyonu destekleyerek

kentin anahtar

yetkinliklerini ve yerel ekonomisini

küresel pazarlara

bağlayabilmek…

Geleceğin kenti olmak

isteyen bir yerleşim için ilk

şart dirençli, esnek ve kapsayıcı

bir ekonomi oluşturmaktır.

Bu tür bir ekonomi iş

imkânları yaratmalı, istihdam

dışı kalmış kesimleri

kazanmanın araçlarını ve

imkânlarını geliştirmelidir.

Aktif işgücüne dâhil olmayanların

da toplum dışına

düşmelerini önleyecek ve

makul bir hayat yaşamalarını

sağlayacak tedbirler almalıdır.

Küreselleşmenin olumlu ve olumsuz etkileri

kişilerin doğdukları topraklardan farklı

yerlerde yaşamalarına ve çalışmalarına neden

oluyor. Pek çok başka faktörler birlikte söz konusu

çok boyutlu göç ayrımcılık ve kültürel çeşitlilik

olgularının daha belirgin biçimde ortaya

çıkmasına neden oluyor. Her kent, kendi kültürünün

bir parçası olarak ayrımcılıkla mücadele

etmenin mekanizmalarını geliştirmek zorundadır.

Geleceğin kentlerinin yaşlılara saygılı,

aile kurumuna önem veren, hoşgörü özelliğini

geliştirmiş yerleşimler olması istenir. Diğer

yandan ekonomik, sosyal ve kültürel çeşitlilik

kentler açısından inovasyon kaynağı potansiyeli

de oluşturur.

Yaşadığımız çağda farklı nedenlerle kentler

aşırı hızlı biçimde büyümeye başladılar.

Kentteki nüfus artışında ve yoğunlaşmadaki

etkili olan faktör yalnız başına doğum oranı

değil. Özellikle albeni merkezi haline gelmiş

kentler büyük miktarlarda göç alıyor. Göçün

büyüklüğü bir yandan o yerleşimdeki yaşam

kalitesini ve kentlilik ortalamasını düşürürken

diğer yandan da kaynak yetersizliğine ve yeni

yatırım ihtiyaçlarına neden oluyor. Dış faktörler

farklı türden tehditler oluşturursa da geleceğin

kentleri, yurttaşlarına mekânsal

12

dışlanmayı ve kaynak yoksulluğunu engelleyen

şartlar sunmalıdır. Bu özellikleriyle kent,

imkânlar ve kolaylıklar açısından rekabetçi bir

merkez olurken aynı zamanda çevre dostu

yerleşim olmayı da sürdürebilmelidir.

Yeşil Ekonomi

Eğer bir isimlendirme yapmak gerekirse

yaşadığımız dönem, yeşil ekonomi çağıdır.

Yeşil ekonomi ise basit anlamda çevre kirliliği

ile mücadele etmekten ibaret değildir. Bu tür

bir ekonomide –yaşam çevresi, enerji, tatlı su,

toprak, flora, fauna vb. gibi– tüm sistem ve süreçlerin

bütünsel biçimde düzenlenmesi ve yönetilmesi

gerekir.

Sürdürülebilir biçimde büyüyen küçük ve

orta ölçekli kent yerleşimleri gelecekte kendi

yurttaşları açısından yaşanabilir imkânlar sunmaya

devam edecekler. Buradaki başarı ayıraçlarından

biri kentin sunduğu imkân ve

kolaylıkların, kenti çevreleyip saran daha

küçük yerleşimlere yansımasıdır. Çevredeki

küçük yerleşimlerin ve orada ikamet eden nüfusun

varlığı ve devamlılığı önemlidir. Dengeli

bölgesel gelişme açısından bu yerleşimlerin

boşalmaması ve kente hızla akmaması tercih

edilir. Kenti saran küçük yerleşimlerin varlığını

ve gelişiminin devamlılığı –otoriter veya katılımcı,

türü ne olursa olsun– kentsel planlamanın

ayrılmaz bir parçasıdır.

Sürdürülebilir kent, yurttaşlara albenili

açık kamusal alanlar sunabilmeli; sürdürülebilir,

kapsayıcı ve sağlıklı ulaşım-erişim imkânları

sağlamalıdır. Günümüz kentlerinde yoğun

trafiğin –taşıt türünden bağımsız olarak– en

önemli kentsel sorunlardan biri olduğu düşünülürse

multi-modal (çok ve bağlantılı taşıt

türlerinden oluşan) ulaşımın önemi ortaya

çıkar. Hiç kuşkusuz; bu tür bir kolaylık için

kentsel mekân düzenlemesinin multi-modal

şartlara uygun yapılması gerekir. Örneğin sadece

otomobil ve benzerleri için hazırlanmış

bir trafik düzeninde bisiklet kullanımını teşvik

etmek sadece daha fazla kargaşa yaratır.

Bütüncül ve Bütünleşik

Tüm dünyada bilimsel, teknolojik ve ekonomik

gelişmeler meydana gelirken kent yönetimlerinde

fazla değişim ve dönüşüm

gözlenmiyor. Yönetim tarzı hâlâ pek çok kent

yerleşiminde geleneksel usullerle gerçekleşiyor.

Hâlbuki çağın getirdiği yenilik fırsatlarından

yararlanmak kadar kentsel sorunların

meydan okuyuşuna cevap verebilmek için

yeni yönetim yaklaşımlarına ihtiyaç var. Bu

yaklaşımın, kentsel aktörlerin tümünü içerecek

biçimde, katılımcı özüyle yönetişim olması gerekiyor.

Geleceğin kentleri sürdürülebilir kentsel

gelişimi sağlamak üzere bütüncül bir model ile

sağlanmak zorunda. Dolayısıyla çağın kentsel

tehditlerine karşı alınacak önlemlerin bütüncül

ve tüm unsurları içerecek biçimde bütünleşik

olması gerekiyor. Bu gerekliliği, önce mekân

öncelikleri ve insan (halk) önceliklerinin uygun

biçimde eşlenmesi şeklinde okuyabiliriz.

Mekân düzenlemeleri insan ihtiyaçlarına, kentli

insanlar için olan çözümler de mekânsal

şartlara uygun olmalı. Mekân için üretilen çözümler

yeni sosyal ve insani sorunlara, insanlar

için geliştirilen çözümler de yeni mekânsal

sorunlara yol açmamalı.

Geleceğin kentsel çözümlere insanlara

rağmen olmamalı. Bu nedenle kent yönetiminden

ve kamusal yatırımlardan sorumlu resmi

yapılar ile kentli yurttaşların toplulukların

oluşturduğu enformel topluluklar arasında etkileşim

ortamları oluşturulmalı. Büyüyen kentsel

sorunlar ve tehditler bunu göğüslemek

üzere kamu – sivil toplum katılımlı yönetişim

yapıları ile ele alınmalı. Bu amaçla (fonksiyonunu

uygulandığı biçimiyle çoktan yitirmiş

kent konseyleri, kent ve mahalle meclisleri yerine)

katılımcı demokrasi ve katılımcı bütçe

modellerinde geliştirilmiş mekanizmalar var.

Yenileri de geliştirilebilir.

Kentte Çatışma

Kent gibi çok aktörlü sistemlerin en

önemli özelliklerinden biri farklı amaç ve hedefleri

olan kesimleri içermesidir. Bu nedenle

söz konusu aktörlerin ihtiyaç,

istek ve beklentilerinin

farklı olması olağan bir durumdur.

Buna kent kaynaklarının

kısıtlı olması da

eklenince bir çatışma halinin

ortaya çıkması şaşırtıcı

olmaz. Kent büyüdükçe kentli

yurttaşların talep ve beklentileri

geliştikçe

çatışmanın içeriği ve düzeyinde

de yükselmeler olabilir.

Kentteki potansiyel çıkar

çatışmalarının düzeni bozacak

noktalara ulaşmaması

için kentsel vizyonun paylaşılmasını,

rekabet eden

amaçların uzlaşmasını ve

farklı gelişme modellerinin

bağdaştırılmasını sağlayacak yönetişim sistemlerinin

geliştirilmesi gerekir.

Çatışmayı çözmenin araçları arasında katılım

ve işbirliği ilk sıralarda yer alır. Uyumlu

mekânsal gelişimin sağlanması ve kentsel kaynakların

verimli kullanımı ancak kentsel aktörlerin

işbirliği içinde rol almaları ile sağlanabilir.

Bir kentin sahip olabileceği en değerli

varlıklardan biri sosyal sermayedir. Sosyal sermaye;

toplumun sahip olduğu normlar, kurallar,

ağlar, iletişim ve karşılıklı güven olarak

tanımlanır. Bu varlığın durumu kent aktörlerinin

birbirlerine karşı güvenini ve birlikte iş yapabilme

becerisini gösterir. Sosyal sermaye

geliştirilmesi için stratejiler üretilmesi ve planlar

yapılıp uygulanması gereken bir konudur.

Yeterli sosyal sermaye birikimine sahip olmayan

kentlerde katılım ve işbirliği girişimleri

başarısız kalır.

Geleceğin kentleri ekonomik, sosyal ve

kültürel olarak çok sektörlü olmak zorundadır.

Bunu ekonomik olarak okursak belli ama birden

fazla sayıda sektörde uzmanlaşmak şeklinde

yorumlayabiliriz. Sosyal ve kültürel

olarak okuduğumuzda ise kentsel yaşam hakkında

çok sayıda, çeşitli ve farklı bakışın üretilmesi

olarak söyleyebiliriz. Kent, tek bir

aktör tarafından belirlenen ajanda ile yaşayamaz.


Eskişehir Türkiye’nin

en yaşanabilir

2. şehri seçildi

CNBC-E Busıness ve

Forbes dergilerinin,

"Türkiye'nin en

yaşanılabilir" kentleri

araştırmalarında

Eskişehir 2. sırada

yer aldı.

CNBC-e Business Dergisi,

"Türkiye'nin en yaşanabilir

kentleri" araştırmasının

üçüncüsünü açıkladı.

Araştırma, eğitim, sağlık,

kent hayatı, güvenlik,

sanat ve ekonomi olmak

üzere 6 kategoride yapıldı.

Araştırma sonucunda,

Türkiye'nin en yaşanabilir

kenti, Ankara olarak belirlenirken,

ikinci sırada

Eskişehir yer aldı.

Derginin, "Türkiye'nin En

yaşanabilir Kentleri"

üçüncü araştırması

sıralaması şöyle:

1.Ankara, 2. Eskişehir, 3.

Isparta, 4. Trabzon, 5. İstanbul,

6. Artvin, 7. Bolu, 8.

Antalya, 9. İzmir, 10. Rize,

11. Kırıkkale

ÇALIŞMAK VE YAŞAMAK

İÇİN EN İYİ ŞEHİRLER:

ANKARA, İSTANBUL VE

İZMİR

"Beşeri Sermaye ve

Yaşanabilirlik, Marka Becerisi

ve Yenilikçilik,

Ticaret Becerisi ve Üretim

Potansiyeli, Erişilebilirlik"

ana kategorilerinde

gerçekleştirilen

araştırmanın 2016 yılı

sonuçları şöyle:

Türkiye'nin yaşamak ve

çalışmak için en iyi

şehirleri:

1-İstanbul Genel Endeks

Puanı: 68,9 Genel Endeks

Puanı 68,9 olan Türkiye'nin

en büyük kenti İstanbul,

son 2 yıldır listelerde diğer

kentlerin en az 10 puan

üzerindeydi. Ancak

Yaşanabilirlik Endeksi'nde,

geçen seneki 32 sıralık

düşüşü devam ediyor ve

endeksi ilk sırada olmasına

rağmen bu yıl 10 sıra daha

geriledi. 2- Ankara Genel

Endeks Puanı: 66.13

Ankara, 1 yıllık aranın

ardından, tekrar

"Türkiye'nin En Yaşanabilir

Kenti" listesinde zirvede...

Genel Endeks Puanı 66,13

ile İstanbul’un arkasında 2.

sırada yer alan Ankara,

genel hesaplamada, İstanbul

ile aradaki 13 puanlık

farkı da kapattı.

3-İzmir Genel Endeks

Puanı: 62,39

"Yaşanılabilirlik Endeksi'nde

geçen yıl 15 sıra

gerileyen kent, bu yıl

göstergelerde iyileşme

sağlayarak, 10 sıra birden

yükseldi. İşsizlik ve enflasyon,

kentin hala en

büyük sorunu olarak

görünüyor.

Listede, son sıralarda ise

Hakkari 30,94, Şırnak

30,45 ve Muş 29,71'lik

genel endeks puanıyla yer

aldı. Muş, genel endeks

puanı 30'un altında kalan

tek kent oldu.

13


SANATIN ŞEHRİ,

ESKİŞEHİR!

Eskişehir, bir “kültür ve sanat

kenti” haline geldi.

Son yıllarda bu sektöre yapılan

yatırımların ne kadar değerli olduğunu

zaten hepimiz biliyorduk.

Ancak pandemi dönemi araya girince,

bu kıymetin sandığımızdan da

çok olduğunu kavradık.

Gerçekten de içerisinde sosyal etkinlikleri

olmayan bir şehir tatsız tuzsuz

bir hal alıveriyor.

H H H

Pandemi öncesinde neler olurdu ki?

Hatırlayın herbirini…

Pişmiş Toprak Sempozyumu mesela!

Bir kesimin karşı çıktığı bu etkinlik

şehre ne kadar da renk katıyormuş.

Üniversite kulüplerinin sosyal çalışmalarını

anımsayın.

Kentin her köşesine bir dinamizm

ekliyorlarmış.

Merkezine ağaçları, camları alan

festivaller, tarihi bölgeye nasılda hareket

getiriyormuş.

Geceler, film gösterimleri ile şenleniyor;

Eğlence merkezlerinde stresler

aydogansedat@hotmail.com

bertaraf ediliyormuş.

H H H

Elbette tiyatro ve senfoni!

Şehir Tiyatroları ve senfonisi öylesine

benimsendi ki;

Artık çocukların bile orkestra

kurduğu bir kent çıktı ortaya.

Şehir hep birlikte sanatla yaşıyordu…

Metrelerce bilet kuyrukları görüyorduk.

Oyunları kapalı gişe olan ülkenin

ender kentlerinden birisiydik.

Kültür ve sanata dair bir turizm

hareketi bile başlatmayı başardı Eskişehir.

Bazı prodüksiyonlar için çok uzun

yollardan kente gelenleri görür olduk.

Velhasılı…

Şehir ve insan ilişkini birbirine

bağlayan yegâne sebebin kültür ve

sanat olduğunu hepimiz yaşayarak

gördük.

H H H

Çok şükür ki;

Aradan geçen 2 seneye yakın zamanın

ardından o eski günlere yavaş

yavaş dönüş yapıyoruz.

Tiyatrolar perdelerini açmaya, orkestralar

sahneye çıkmaya başladı.

Aylar sonra yeniden kente

dönen öğrenciler, şehrin cadde ve

sokaklarını adımlar hale geldi.

Önümüzdeki kışın ardından hasret

kaldığımız o muhteşem festivaller,

sempozyumlar da artık hayatımıza

girmeye başlayacak.

Kısacası;

Eskişehir’in artık bir unvanı haline

gelen o güzel yaşama tümüyle

birlikte hep birlikte karışacağız.

Eskişehir’in tadını kaldığımız yerden

yeniden yaşamaya başlayacağız.

Biliyoruz ki;

Eskişehir’in bu muhteşem yanını

herkes özledi.

İçinde yaşayan bizler…

Çocuklarımız, gençlerimiz, kadınlarımız,

herkes…

Ve hatta Eskişehir’de yaşamayıpta,

kültür ve sanat dostu olan on

binler…

Ve şimdi kaldığımız yerden yeniden

başlıyoruz.

Eskişehir, kültürle, sanatla, rengarenk

değerleriyle gelişmeye, büyümeye

devam edecek

Emine Girgin

İLİŞKİDE AŞK VE

GURUR DENGESİ

eminagirgin@hotmail.com

Ah ya! Aşkta ve savaşta her şey

mubah mıdır sahiden? Yıllarca

tartışılan bir konuya değinelim

mi bu ay sizlerle?

Ne mi? Aşk ve gurur tabi ki.

Kimisi der ki gururum her şeyden

önce gelir, ne aşkı, kimi de aşk olsun

gurur olmasa da olur mantığındadır.

Neden ikisi birden olmuyor ki ya? Her

koşulda gidin aşkı tutun, birlikte

14

olduğunuz kişinin tüm kötü

davranışlarına rağmen aşkınıza sahip

çıkın demiyorum tabi ama gurursuzda

olmayın. Bunun dengesini iyi

tutturun.

Ne aşksız oluyor ne de gurursuz bu

ilişki. Bir tarafı fazla kaçırınca ilişki

yine yaşanmıyor. Bu yazımda size bir

seçim yapın, ya aşkı ya da gururunuzu

seçin demeyeceğim. Aşkınıza

da gururunuza da sahip çıkın diyorum.

Yani gurursuz asla olmaz, gurursuz

yaşanmaz pek tabii ki. Ama her konu

için geçerli olmamalı diye

düşünüyorum. Bazı konular vardır

bende ölsem asla dönmem. Gururum

tutar beni, engeller adımlar atmama.

Olması gereken de bu, çoğu durumda.

Aşkta da gurur olmalı biraz ama işte


Çocukluğum…

İnsan çocukluğunu gençliğine

taşır mı?

Gençliğini yetişkinliğine?

Ne zaman sesini duysam

bende aynı iz…

Yaşanmışlıklar değişti, seneler

araya girdi hatta göz kenarları

yorgunluktan pes etti de…

O hiç gitmedi.

Aynı etki, aynı sevgi…

Belki bir şarkısı gibi…

“Giderken bıraktığım

Asmalar üzüm olmuş

Yerlerde bütün kollar

Bütün bağlar bozulmuş.

Ben mi geç kaldım yoksa

Mevsimler mi soğumuş?

Görmeyeli buralara

Olanlar olmuş.”

İlhan İrem…

Her bir şarkısı seni hep tanıyan

ama yanından olmayan biri

gibi…

Şarkılarıyla seni koruyor

gibi…

Sesiyle seni iyileştiriyor gibi…

Romantik olmak bir insana bu

İLHAN İREM…

Özge Zaim

ozgezaim1@gmail.com

kadar nasıl yakışır ki?

Başka biri gözlerini kapadığında

hayallere daldırabilir mi ki?

Belki de benim gibi…

Nerede olduğu, nerede durduğu

ya da kim olduğu önemli

mi?

Belki farklı zamanda aynı

yolda yürürken görmedik birbirimizi?

Bir plakta çalarken sesi zaman

bize kıyak geçti…

Yoksa en kırık anında neden

onunla teselli bulasın ki:

“Yerlere düşen damlalar yine

yağmur oluyor mu?

Bir sevgi ölüp de gitse yine

canlanıyor mu?

Sorular türlü çeşitli yanıtları

yine öyle…

Dalından düşen yürekler, yerlerine

konuyor mu?

Birbirinin aynı günler, birbirine

benziyor mu?

Sorular türlü çeşitli yanıtları

yine öyle

Ola ki günün birinde, gemiler

döner geriye

Yolcular aynı yolcular ve biz

aynı sahilde

Ola ki günün birinde, gemiler

döner geriye

Kimin için yolculuklar ve

kalan kim geride?”

Bugün de böyle…

Dilimde İlhan İrem…

Kalbimde naif bir his…

Mırıldanıyorum kendime…

“Bir şeyler oluyor bana günden

güne.

Bir şeyler yıkılıyor içimde.

İstemeden dönüyorum geçmişe.

Acılar geliyor peş peşe.

Bir düşünce sarıyor gizlice.

Ben kimim, nerden geldim

diye.

Her şey sanki bir bilmece.

Büyüyor günden güne”

biraz.

Çok da abartmamak lazım. Mesela

bazı ilişkilere bakıyorum sırf seviyorlar

diye her şeye suspus kalıp

ilişkilerine devam ediyorlar. Karşı

taraf ne yaparsa yapsın affedici

davranıp ilişkilerini yaşamayı seçiyorlar.

Biz ilişkiyi neden yaşıyoruz? Karşı

tarafın, yaşanılan ilişkinin bizi mutlu

etmesinden dolayı yaşıyoruz. Eğer bu

aşkı ya da gururu ilişkide sürekli abartarak

yaşarsak bu kez denge şaşıyor

ve yaşadığımız ilişki bizi mutsuz etmeye

başlıyor.

Bir aşk yaşıyorsak sürekli gururunuzu

ön plana atmayın. Ben sürekli her

olayda gurur yapan bir insanın

aşkından şüphe ederim.

Valla kimse alınmasın darılmasın

ama nice aşklar bitti gurur yüzünden.

Evet gurursuz yaşanmıyor ama aşksız

da hayat geçmiyor arkadaşlar.

Sevmek sevilmek kadar güzel bir şey

var mı sizce?

Hadi sizde ilişkinizdeki aşk ve gurur

dengesini ayarlayın ve

mutluluğunuzun keyfini yaşayın.

Unutmayın ki her şeyin fazlası zarar..

15


Eskişehir Berberler Kuaförler Güzellik ve Dövmecilik Salonu işletmecileri

Esnaf ve Sanatkarlar Oda Başkanı Fethi Özkara

“Meslektaşlarımızın

kişisel gelişimlerine

katkı sunacak her türlü

faaliyete önem verdik”

Eskişehir Berberler Kuaförler Güzellik ve Dövmecilik Salonu İşletmecileri Esnaf ve

Sanatkârlar Odası Başkanı Fethi Özkara, İstikbal Dergi’nin Ekim ayı sayısına konuk

oldu. Pandemi sürecinde esnafın durumunu değerlendiren Oda Başkanı Fethi

Özkara, gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında bilgi verdi. Meslektaşlarının

eğitimlerine önem vermelerini, kişisel gelişimlerine katkı da bulunacak faaliyetlere

her daim katılım sağlamalarını istediklerini ifade eden Özkara, “Covid-19 salgını

dolayısıyla iş yerlerimiz mücbir sebepten faaliyetlerimiz geçici süreyle

durdurulduğunda üyelerimizi 2 aylık muhasebe ücretlerinden muaf tuttuk. Aynı zamanda

yönetim kurulumuzun kararı ile de oda kayıt belge ücretleri alınmadı” dedi.

16

Uzun yıllar Kuaförler ve Berberler Odası

başkanlığı yapıyorsunuz. Başarılı işlere de

imza attınız. Gerçekleştirdiğiniz sosyal ve

kültürel faaliyetler hakkında bilgi alabilir miyiz?

Meslektaşlarımızın eğitimlerine önem vermelerini,

kişisel gelişimlerine katkıda bulunacak faaliyetlere

her daim katılım sağlamalarını istiyoruz. Bizim de bu

yönde çok önemli çalışmalarımız oldu. Girişimlerimiz

neticesinde Levent Kozmetik, Ataç Kozmetik ve

Framesi Firması’nın iş birliği ile erkek berberlerine

ve bayan kuaförlerine 16-17-18 Şubat tarihlerinde

perma ve renklendirme konularında eğitimler verildi.

Mesleğimize yönelik, uzman eğitmenler eşliğinde

çeşitli dallarda üyelerimize ücretsiz eğitimler veriyoruz.

İstanbul’da, Bursa’da, her yıl düzenlenen kuaför,

güzellik ve bakım fuarlarına katıldık. Erkek berberleri

ve bayan kuaförlerine trikoloji eğitimi ve zengin

eğitim içerikleri eğitimi verebilmek amacıyla İstanbul’da

faaliyet gösteren Eğitmen Murat Sivaslıoğlu ve

Hair Akademi Esnaf Odaları Birliği üyelerimize

ücretsiz eğitim verdi. Katılan üyelerimize katılım

sertifikası verildi. Mesleğimizin gelişmesi açısından

Esnaf Odaları Birliği konferans salonunda üyelerimize

ücretsiz anatomik saç kesimi, düzleştirme, salon

yönetimi, müşteri hizmetleri, sosyal medya eğitimleri

Kadir Alkan tarafından verildi. Anemon Hotel’de

Tepebaşı Belediyesi ile ortaklaşa düzenlediğimiz

istişare ve dayanışma moral gecesinde meslek

hayatında 30 yıl ve üzeri doldurmuş üyelerimize

plaketle onurlandırdık, meslektaşlarımıza Anıtkabir

ve Uludağ, Cumalı Kızık gezileri düzenleyerek

kültürel etkinliklerde bulunduk. Türkiye Esnaf ve

Sanatkârları Konfederasyonu - Esnaf ve Sanatkârlar

Yeterlilik Merkezi İktisadi İşletmesi (TESK ESYEM), ile

protokol kapsamında Mesleki Yeterlilik Belgesi ile

daha önce ustalık belgesini alamayan yeterli şartları

sağlayamamış berber, kuaför ve güzellik

uzmanları için belgelerini almanın yolunu

açtık.

Kuaför ve berber esnafı pandemiden en çok

etkilenen esnafların başında oldu. Bu

dönemde esnafınıza yönelik ne gibi

çalışmalarınız oldu?

Covid-19 salgını dolayısıyla iş yerlerimiz

mücbir sebepten faaliyetlerimiz geçici süreyle

durdurulduğunda üyelerimizi 2 aylık

muhasebe ücretlerinden muaf tuttuk. Aynı zamanda

yönetim kurulumuzun kararı ile de

oda kayıt belge ücretleri alınmadı. Üyelerimizin

yanlarında sigortalı çalışan 50’ye yakın

personelimizi devletimizin sağlamış olduğu

kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücretsiz

desteğinden yararlandırttık. Üyelerimizin

geçici süreyle Covid-19 nedeniyle iş yerleri

mücbir sebepten kapatıldığından ve günlük

kazanç elde eden meslektaşlarımızın ciro

kaybı yaşadığından Türkiye geneli oda

başkanlarımız ve federasyon Başkanımız ile

birlikte yaptığımız çalışmalar sonucunda devletimiz

tarafından üyelerimize 4 ay 1,000

lira ve kira desteği ve aynı zamanda bir defaya

mahsus 3 bin lira hibe desteği verdirdik.

Yine pandemi döneminde, girişimlerimiz neticesinde

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi,

Tepebaşı Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi

Kent Konseyi AK Parti il yönetimi durumu iyi

olan üyelerimiz, iş adamlarından, oda

başkanlarımızdan, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları

Birliği’nden yardım talebinde bulunarak erzak ve

A101 kart dağıtımı yaptık. Pandemi döneminde

yaklaşık 1600 üyemize yardımda bulunduk. Pandemi

döneminde üyelerimiz iş yerlerini açmadan önce

gerekli olan hijyenin sağlanabilmesi için belediyeler

ile yapmış olduğumuz görüşmelerimiz neticesinde

ücretsiz maske, kolonya, ortam dezenfektanı ve 14

kural afişi dağıtımı yapıldı.

Yıllarca kuaförlükte yaptınız. Hala da mesleğiniz de

başarılısınız. İyi kuaför nasıl olunur?

Ülkemizde berber ve kuaförler iki şekilde öğrenim

görmektedir. Bunlardan birincisi, meslek eğitim

merkezleri, ikincisi ise meslek liseleridir. Meslek

liselerinde eğitim gören öğrenciler, 4 yıllık eğitim

sonucunda işyeri açma belgesi alabilmektedir. Tamamen

el becerisine dayanan berberlik ve kuaförlük

mesleklerinde bu staj süresince öğrencilerimiz yeterli

düzeyde pratik yapma olanağı bulamamaktadır.

Yeterli pratik yapılmadığı halde okulu bitiren

öğrencilere işyeri açma belgesi verilmektedir. Berber

ve kuaför yetiştiren, meslek eğitim merkezlerine

düzenli olarak devam eden bir kişi ise en az 4 yılda

usta olabilmektedir. Haftada bir gün okula giden

öğrenciler, diğer günler kuaför ve berber

salonlarında çalışarak pratik yapma şansı bulabilmektedirler.

Girdikleri sınavlar ile kalfalık ve

ustalık belgelerini alabilmektedirler. Ustalık belgesini

alan öğrenciler işyeri açmaya hak kazanmaktadırlar.

Diğer yandan çok az pratik yapma şansı bulan ve

sadece son sınıfta staj gören öğrenciler okul bitiminde,

işyeri açma belgesi alabilmektedir. Meslek

liselerinde okuyan öğrenciler mesleki beceri

anlamında yetersiz kalmaktayken, Mesleki Eğitim

Merkezleri’ne giden öğrenciler kendilerini mesleki

beceri olarak daha çok geliştirebilmektedirler. Farklı

standartlarda öğrencilerin yetişmesi, mesleğimizin

bir eğitim standardı olmasının önüne geçmekte olup,

meslek kalitesini düşürmektedir.

Bu sorunun giderilmesi için ne yapılmalı peki?

Bu durumun düzelmesi adına staj sürelerinin

yoğunlaştırılması ve iş yeri açma belgesinin odalarca

yapılacak bir yeterlilik sınavından sonra alınmasını

istiyoruz. Meslekte yetersiz kalan berber ve

kuaförün iş yeri açması: meslektaşımız ve müşteriler

adına olumsuzluk yaratmaktadır. Mesleğimizin doktorlar

kadar hassasiyet gerektirdiğini

düşünmekteyiz. Mesleğimiz, insan unsuruyla yakın

temas içinde ve insan sağlığıyla da birebir ilişkilidir.


Bu nedenle büyük önem arz etmektedir. Bu sebeptendir

ki meslek liselerinde pratik eğitimin daha

verimli ve faydalı hale getirilmesini ve öğrencilerin

yeterli düzeyde pratik yapabilmelerine olanak

sağlanmasını talep etmekteyiz. 4+4+4 eğitim sisteminin

meslek gruplarına vermiş olduğu yıpranmalardan

en büyük etkiyi personel bulunamayışı ile

meslektaşlarımız çekmektedirler. Bununla ilgili Milli

Eğitim Bakanlığımızın ilgili çalışmalarının olduğunu

bilmekteyiz. Ancak hızlı bir şekilde eski eğitim sistemimize

dönülmesini istemekteyiz.

Kuaförler çalıştıracak eleman bulmakta zorlanıyor

mu?

Berberlik kuaförlük meslek dallarında büyük oranda

personel sıkıntısı yaşıyoruz. Acilen personel

sıkıntımız giderilmese ileride daha büyük

sorunlar yaşanacak. Bilindiği üzere berberlik

ve kuaförlük meslekleri fıtratı gereği el

yatkınlığı gerektiriyor. Bu el yatkınlığının

oluşabilmesi için mesleğe erken yaşta

başlanılmalı ama zorunlu eğitimin 12 yıla

çıkmasıyla birlikte çırak yetişmiyor ne yazık

ki! Ayrıca meslek liselerinde ve çıraklık

eğitimde yetişen berber ve kuaförler de sektörün

personel ihtiyacını karşılayamamakta.

Çıraklık eğitim merkezinde örgenim gören

berber ve kuaförler meslek liselerinden

mezun berber ve kuaförlerden daha nitelikli

yetişmektedir. Personel sıkıntımızın giderilmesi

için çıraklık eğitim merkezine giden

öğrencilerin son 12 yıllık zorunlu eğitimin

son 4 yıldan muaf tutulması berberlik ve

kuaförlük mesleğinde personel sıkıntısını ve

nitelikli personel yetiştirme sorununu

çözeceğini düşünüyoruz. Ayrıca 3 -4 ay gibi

kısa bir sürede meslek edindirme başlığı adı

altında verilen kurslar iş yeri açmak için yeterli

değil sadece mesleğe başlangıç için bir adım

oluşturmakta. Kalifiye olmayan meslektaşlarımız

standartlarını ve hizmet kalitesini ciddi oranda

zedeleyebilir. Bu işe yıllarını vermiş meslektaşlarımızla

kısa bir eğitim alıp hizmet veren arkadaşlarımızın

aynı kefeye konması büyük bir yanılgıdır.

Meslekte yaşanan personel sıkıntısının bir diğer nedeni

de planlı çalışma saatlerinin olmaması! Bu

sıkıntıların yaşanmaması için esnafımız için çalışma

saatlerinin belli bir düzene girmesini talep ediyoruz.

Bir kuaför 40 liraya fön çekerken diğeri 20 liraya

yapıyor bunu, bu diğer işlemler için de geçerli…

Bu kadar fiyat farkı normal mi?

Berber ve kuaför salonlarında uygulanana tarife dışı

fiyatlar haksız rekabet ortamı oluşturmaktadır. Bu

durumun bir nedeni de berber ve kuaförlerin fiyat

belirleyememe sorunu: 5362 esnaf ve sanatkârlar

kanunun 62’nci maddesinde söz konusu olan

maddede fiyat tarifeleri azami hadleri gösterir

tanımlamasından kaynaklanıyor. Fiyat tarifelerinin

azami ve asgari fiyatları göstermesi piyasada oluşan

aşırı fiyat farkını önleyecektir. Verilen tarifelere

uyulmaması mesleğimize hizmet kalitesine ve

meslektaşlarımıza büyük zararlar vermektedir.

Ucuza çalışan berber ve kuaförlerimiz zanaatkâr

kimliğimizi zedelemektedir. İşyerlerinin dış

cephelerine asılan tabelalar tarife dışı ücret

levhaları yasal değildir. Meslektaşlarımız yasalara

uymalıdır. Fiyat tarifelerindeki ciddi farklar ve

tabelalara yazılan fiyat reklamları müşterilerimiz

tarafından meslektaşlarımıza karşı güvensizlik

oluşturmaktadır. Bu durumdan hem meslektaşımız

hem de vatandaş zarar görmektedir. Resmi olan tarifelerimizin

sabit uygulanması adına çalışmaların

uygulamaya geçirilmesi isteğimizdir. Mesleğimizin

kanayan yarası haline gelen fiyattaki haksız rekabet

sorunu 5362 sayılı esnaf ve sanatkarlar kanununun

62. maddesinde yer alan fiyat tarifeleri azami

hadleri gösterir tanımlamasının bir an önce düzenlenmesi

ve işyerlerine tarife dışı fiyatlandırma

yapan işyeri sahipleri için gerekli tüm yasal

işlemlerin birlik veya oda yönetim kurulu bünyesine

verilmesi talebimizdir. Tarife dışı işyerlerine asılan

fiyat tarifelerini kaldırma yetkisi birliğimizin disiplin

kurulu bölümlerine verilmesi ve caydırıcı oranlarda

ceza verilerek bu konuda sonuca ulaşmak istiyoruz.

2018 İtibariyle siz değerli üyelerimizin isteği

doğrultusunda her yıl ücret tarifelerini yüzde 15-20

arası artış yaparak en uygun fiyatlarla

çalışmaktayız.

Güzellik salonu işletmelerinin sorunları nelerdir?

Ülkedeki meslektaşlarımızın bildiği üzere yine

güzellik uzmanlarının foto epilasyon (IPL) hakları

elinden alındı. Ülke genelinde 20000’e yakın güzellik

uzmanı ve güzellik salonu işletmecisi mağdur duruma

sokuldu. Güzellik uzmanları tarafından yapılan

foto epilasyon ve iğneli epilasyon hakları yürütmeyi

durdurma kararıyla ellerinden alındı. Çok sayıda

meslektaşımız bu konuda mağdur oldu. Güzellik

uzmanı meslektaşlarımızın ekmeği elinden alınmaya

çalışılmakta. Konuyla ilgili ivedilikle çalışma

yapılmalı ve güzellik uzmanlarının hakları geri verilmeli.

Epilasyon işlemini hiçbir hekimin

yapmadığını biliyoruz. Uzman bir hekimin 12 yıl

okuyup, bir poliklinikte ağda, epilasyon ve cilt

bakımı yapması beklenemez. El ayak bakımları, epilasyon,

cilt bakımı, kalıcı makyaj uygulamaları

güzellik salonlarında yapılan işlemlerdir. Güzellik

salonları ile ilgili sıkıntılarımız Cumhurbaşkanımız

Recep Tayyip Erdoğan’ın değerli takdirleriyle sorun

olmaktan çıktı ve binlerce meslektaşımız hakkına

kavuştu. Amacımız diğer bütün dallardaki

meslektaşlarımızın da haklarına kavuşmasıdır. Son

sözleriniz… Odalarımız devletten herhangi bir maddi

destek almadan üyelerimizden tahsil edilen

muhasebe, kayıt ve hizmet karşılığı gelir ile varlığını

sürdürmekte, personel, yönetim kurulu ücretleri ve

idari büroya ait tüm giderlerini bu gelirler ile

karşılamaktadır. Belli ölçülerde devlet destekli personel

istihdam ettirebilmek bunun içinde devlet

destekli maddi yardımların yapılmasını istiyoruz. 17

Ekim ve 02 Kasım 2021 tarihlerinde erkek berberi,

kadın kuaförü ve güzellik uzmanlarını eğitmenler

eşliğinde Odamız bünyesinde ücretsiz eğitimlere

bekliyoruz…

Kuaförler zengin diye bir algı var toplumda…

Neden dersiniz?

Kuaförler çok para kazanıyor diye bir yanılgı var. Bu

yanılgı; malzeme ve hizmet bedellerinin birbirine

karıştırılmasından kaynaklanıyor. Alınan ücretin

tamamen gelir olarak düşünülmemesi ve bu iki bedelin

birbiriyle karıştırılmaması gerekiyor. Kuaförlerin

vergi yükü de çok ağır, Bağ-Kur SSK ve kira gibi

mecburi ödemelerini bile yapmakta zorlanıyorlar,

bu konuda küçük esnafın desteklenmesi ve hizmetteki

yüzde 18 olan KDV oranının yüzde 8’e

düşürülmesi gerekiyor bu durumun gerçekleşmesi

durumunda kuaförlerin ödeme gücü düzene girecektir

ve sektör canlanacaktır. Ayrıca esnaf, sicillerindeki

kırmızı çizgiler nedeniyle bankalardan

kredi alamamaktadır. Esnafı desteklemek ve

gelişimlerine yardımcı olmak amacıyla özel ve kamu

bankaları bu konuda sağduyulu olması gerekiyor.

Düğün sezonu neredeyse bitti, bu sürede kuaförler

bekledikleri kadar çok iş yapabildiler mi?

Berberlerimiz ve kuaförlerimiz yaz ayları olmasına

rağmen bekledikleri işleri bulamıyorlar. Kuaförlerimiz

kazançlarının büyük bir bölümünü de yaz

aylarında yaptıkları gelin başlarından

kazanmaktadırlar. Bazı meslektaşlarımız düğün

salonlarıyla anlaşarak düğün salonlarının

müşterilerini anlaşmalı kuaförlere yönlendiriyorlar.

Çok düşük fiyatlarla yapılan bu

anlaşmalar, mesleğimizin hizmet değerini

düşürmekle birlikte diğer esnafımızın da

işlerine engel olmaktadır. Konuyla ilgili

meslektaşlarımızdan çok fazla şikâyet

almaktayız. Kuaför esnafımız “Sadece 3-5 kişi

mi ekmek yiyecek biz ekmek

yiyemeyecekmişiz” diye haklı olarak

şikâyetlerde bulunmaktadır. Bu düğün

salonlarının bu konuya dikkat ederek esnaflık

vecibelerini unutmamaları gerektiğine

inanıyorum. Bu işten ekmek yiyen insan 5-10

kişi değil 500 kişidir. Düğün salonlarıyla

anlaşan kuaförler 500 tane kuaförü mağdur

ediyor. Bu işi yapanlar kişiler sadece belli başlı

kişilere rant sağlamaktadır. Bu şekilde çalışan

kuaförler ve düğün salonları, geneli

düşünerek hareket etmeli ve konuyla ilgili

meslektaşlarımızı korumak adına yasal düzenlemeler

yapılmalıdır.

Bir sokakta bazen birkaç metre mesafeyle

birden fazla berber, kuaför bulunuyor, bununla ilgili

bir düzenleme yok mu?

Şehrimizde işyerlerinin birbirilerine çok yakın

olması mesleğimiz meslektaşımız ve müşterilerimiz

açısında birçok açıdan sıkıntı oluşturmaktadır. Belli

bölgelerde yoğunlaşmış ve birbirine yakın iş yerlerinde

aşırı rekabet ortamı oluşturmaktadır. Bu rekabet

ortamı da maalesef hizmet rekabeti olarak

değil, fiyat rekabeti olarak kendini göstermektedir.

Yapılan bu aşırı fiyat rekabeti hizmet kalitesini

düşürürken berberlik, kuaförlük mesleğinin

değersizleştirmekte ve kazancı ciddi oranda

azaltmaktadır. Ve aşırı fiyat farklılıklarından dolayı

müşterilerin kafası karışmakta ve karşılıklı güven

ortamı oluşamamaktadır. Ayrıca bazı bölgelerde

ihtiyaçtan fazla olan işyerleri varken, bazı bölgelerde

yok denecek kadar azdır, dolayısıyla her yere

eşit hizmet gitmemekte ve hizmet kalitesi

düşmektedir. Konuyla ilgili var olan sorunların

çözülmesi ve ileride oluşabilecek sorunların çözümü

adına meslek kalitemizi artırmak, için harita üzerinden

Eskişehir’deki berber ve kuaförlerin belirlenerek,

mesafe çalışmalarının yapılmasını istiyoruz.

İşyerleri, nüfus yoğunluğu göz önünde bulundurularak

ihtiyaca göre birbirlerine eşit mesafelerde

olması ve ihtiyaç olan bölgelerin belirlenip o bölgelere

işyerlerinin yönlendirmesini talep ediyoruz.

Bu anlamda büyükşehir haritaları üzerinden mahalle

ve cadde konumlarına göre işyeri ruhsatları

verilmedir. İşyeri açılmadan önce kişiler bağlı

bulunduğu oda ve belediyelerle birlikte hareket etmelidir.

Belediyelerimizle iş birliği yaparak ülkemizde

bir ilki gerçekleştirmek ve şehrimizin de pilot

bölge olmasını istiyoruz. Bu proje gerçekleştiği

takdirde hızla büyüyen gelişen şehrimizde ileride

oluşabilecek sorunları da önlemiş hem müşterimiz

hem de esnafımızın adına olumlu bir gelişme

olacaktır. Belli bir sürede olsa bu uygulama sonucunu

görerek esnafın daha rahatladığı görülecektir.

Mesafelerin en az 150-250 metre olması

talebimizdir.

Çok teşekkür ederiz Fethi Bey…

Bey teşekkür ederim, başarılar dilerim.

17


Yaz yağlarını

eritmek için

beş egzersiz

- Sabit Bisiklet

Egzersiz planının bir parçası olarak sabit

bisiklet, kalori yakmanın mükemmel, çok

zorlamasa da etkili bir yoludur. Başlangıç

kilosuna bağlı olarak, yarım saatte yaklaşık

200-300 kalori yakılabiliyor. Farklı hızları,

zorluk seviyelerini deneyebilir ve hatta HIIT

bisiklet antrenmanları yapılabilir.

- Deadlift

Tüm alt vücudu çalıştırabilmek için deadlift

18

iyi bir harekettir. Karın bölgesini, sırtı ve

bacakları hedef alarak kalori yakmaya ve

kas kazanmaya yardımcı olur. Avuç içleri

birbirine bakacak şekilde dumbbel’lar veya

halteri alınır. Ayaklar omuz genişliğinde

açılır, daha sonra dizleri biraz kırarak sırt

düz olacak şekilde yere doğru eğilinir.

Eğilirken ağırlık vücuda yakın tutulur. Son

olarak başlanılan pozisyona yavaşça geri

dönülür. Bu sırada kalça kasları sıkılır.

- Dumbell Overhead Lunge

Zorluk seviyesini iki katına çıkarmak için

dumbell overhead lunge yapılabilir. Bu

hareket sırtın ve kalça kaslarının yanı sıra

gövdedeki tüm kasları da çalıştırıyor. Yani

hem güçlendiyor hem de metabolizmayı

hızlandırıyor. Avuç içleri birbirine bakacak

şekilde orta ağırlıkta dumbbel'lar alınır.

Daha sonra lunge için bir adım atılarak, arka

diz yerle arasında az bir mesafe olacak

şekilde yaklaştırılır. Bir saniye kadar durduktan

sonra tekrar dikleşip, ters

ayakla aynı hareket tekrarlanır.

- Mountain Climbers

Mountain climbers hareketi kalp

atış hızını artırır, kalori yakmayı

sağlar ve bacaklardan karın bölgesine,

sırta ve omuzlara kadar güç

kazandırır. Dizler mümkün

olduğunca hızlı bir şekilde göğüs

hizasına kadar çekilir ve o sırada

eller yere dik bir şekilde baskı

uygulanır. Hareket kardiyo sayılsa

da aynı zamanda vücudu da

güçlendirir.

- Farklı egzersizleri

birleştir

Bir antrenmandan maksimum

fayda görmek için farklı egzersizler

yapılabilir. Örneğin; burpees

ile lunge'ı birlikte yapmak hem

kalori yakmayı sağlar hem de

güçlenmek için uygulanabilecek bir

egzersizdir.


Evinin bodrumunda mantar

yetiştiriciliğine başlayan ÖZLEm

İstiridye

ÇINar şu anda 800 metrekarelik

6 odalı işyerinde tonlarca istiridye

mantarı yetiştiriyor

mantarlarını

pamukta

ürEtİyor

Eskişehir’de bir şirkette işçi olarak çalışırken çıkan haberlerden etkilenerek evinin bodrumunda

mantar yetiştiriciliğine başlayan Özlem Çınar, şu anda 800 metrekarelik 6 odalı işyerinde tonlarca

istiridye mantarı yetiştiriyor. Eskişehir’de pamukta mantar üreten tek kadın olan Çınar, istiridye

mantarında kuzu etine göre 3 kat daha fazla protein bulunduğunu söyledi.

Eskişehir Aşağısöğütönü Mahallesi’ndeki

üretim tesisinde pamuk içerisinde istiridye

üretimi yapan evli 2 çocuk annesi Özlem

Çınar, istiridye mantarını tanıtmak için çok

uğraş verdiğini söyledi.

GAZETEDE HABER GÖRDÜ, MANTAR

YETİŞTİRİCİLİĞİNE BAŞLADI

6 yıl önce bir şirkette işçi olarak çalışan

Özlem Çınar, işyerinden istifa ettikten sonra

bir süre ev hanımlığı yaptı.

Bu sırada bir gazetede ‘mantar

yetiştiriciliği’ ile ilgili gördüğü haber

sonrası mantar üretmeye karar verdi.

Başlangıçta evinin bodrumunda kültür

mantarı yetiştiren Özlem Çınar, 4 yıl önce

Aşağısöğütönü Mahallesi’ndeki 800 metrekarelik

6 odalı çiftlikte istiridye mantarı

yetiştirmeye başladı.

Tonlarca kültür mantarı yetiştiren Çınar,

yetiştirdiği ürünleriyle siparişlere

yetişemiyor.

PAMUKLARA SARIP YETİŞTİRİYOR

30 metrekarelik evinin bodrumundan 800

metrekarelik tesiste istiridye mantarı

yetiştirmeye başlayan Çınar, gerekli

eğitimleri alarak, diğer mantar türlerine

göre kompostoyu pamukla sağlanan

mantarın insanlar için daha faydalı ve üretim

de bol olduğu öğrendi.

Aşağısöğütönü mahallesindeki bir çiftliği

mantar üretim tesisi haline getiren Çınar, aynı

zamanda Eskişehir’de pamukta istiridye

mantarı yetiştiren tek kişi oldu.

Çınar, “Eskişehir’de kompost dediğimiz pamuk

içerisinde mantar yetiştiren tek kişi benim. Bu

şekilde başka üretim yok. ‘Pamuklara sarıp

büyüttüğümüz’ dediğimiz olay bu. Pamukların

içine sarıp yerleştirdiğimiz istiridye

mantarlarını yine pamukların içinde büyütüyoruz”

dedi.

ETE GÖRE PROTEİN DEĞERİ 3 KATI

İstiridye mantarını ekiminden sonra yaklaşık

1 ay içerisinde hasat ettiklerini ifade eden

Çınar, “Tesisimizde 6 oda da üretim yapıyoruz.

Her bir oda 10 ton yani 1000 poşet hammadde

alıyor. Yaklaşık 30 gün sonra hasat

yapmaya başlıyorum. Her odadan yaklaşık

yüzde 25 hasat yapıyorum. Yani 10 tonluk

her bir odadan 2,5 ton istiridye mantarı

hasadı yapılıyor. Duruma göre her ekimden, 2

veya 3 kez de hasat aldığımız oluyor. İstiridye

mantarı; kanser, tümör, kansızlık, kalp

rahatsızlıkları, bağışıklık sistemi ve tansiyon

gibi hastalıklara iyi geliyor. Güneşteki D vitamini

bir tek bu istiridye mantarında var. Ete

göre 3 kat daha fazla protein içermektedir.

Kültür mantarı yetiştiriciliğinde kimyasal

madde kullanılırken istiridye mantarı

yetiştirirken hiçbir kimyasal madde

kullanılmıyor. Tamamen doğal üretimdir.

Lezzeti de aynı kuzu eti gibidir” şeklinde

konuşu.

ETE GÖRE FİYATI ÇOK DAHA UCUZ

Çınar, ürettiği istiridye mantarlarını market

ve pazarlara, lokantalara toptan vermekle

birlikte Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin

haftanın 3 günü açmış olduğu üretici

pazarında kendisinin de sattığını söyledi.

Çınar, “Ete göre faydası 3 katı olan istiridye

mantarını 4-5 sene önce vatandaşlara anlatabilmek

için çok zorlandım. Şimdi

Eskişehirliler bu mantarın kıymetini çok iyi

biliyorlar. Kuzu eti bugün kasaplarda 100

lira gibi rakamlarda satılırken, aynı şekilde

tavuk eti 40 lira gibi fiyatlarda satılırken,

istiridye mantarını üretici pazarında kilosunu

18 liradan satıyorum. Hem faydası

daha fazla hem de daha ekonomik. İstiridye

mantarını normal etten ayırt etmeniz

imkansız diyebilirim” dedi.

HAMMADDE YURTDIŞINDAN GELİYOR

Üreticilere gereken desteğin

verilmediğinden de yakınan Çınar, şöyle

konuştu:

“İstiridye mantarını yılın 12 ayında da

yetiştirebiliyoruz. Ancak ben Temmuz ve

Ağustos aylarında sebze ve meyvenin bol

olması nedeniyle üretimi düşürerek tek odada

üretim yapıyorum. Bu sürede de tesisi bakıma

almış oluyoruz. Üretimde kullandığım pamuğu

Denizli ve Uşak illerinden sağlayabiliyorum.

Ancak istiridye mantarı tohumunu

yurtdışından alıyorum. Üreticilere gereken

destek sağlanmalı. Üretim yaptığımız odalar

yeterli gelmiyor. Ancak maliyet yüksek olduğu

için oda sayısını da arttıramıyorum. Üretmek

isteyenlerin önü açılmalı, gereken destek

sağlanmalı diye düşünüyorum.”

19


30 Ülke, 150 şehirde gerçekleşen etkinliğin Eskişehir bölümü renkli görüntülere sahne oldu. Organizatör

Füsun Ertunç, Eskişehir caddelerini renklendiren etkinliğin amacını İSTİKBAL DERGİ’ye anlaı.

Süslü kadınlar

Süslendiler

bisiklet turuna

katılan

Eskişehirli

Püslendiler

kadınlar

Pedal Çevirdiler

2013 yılında İzmir'de başlayan ve 9 yıl içerisinde büyüyen ‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’

etkinliği Eskişehir'de de gerçekleşti. Renkli görüntülerin yaşandığı, 30 ülke, 150 şehirde

gerçekleşen ‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’ etkinliği nedeniyle kadınlar hem kendilerini hem

de bisikletlerini süsleyerek etkinliğe katıldılar. Süslenip, püslenip pedal çeviren kadınların

etkinliği renkli görüntülere sahne oldu. İstikbal Dergisi’ne etkinliği değerlendiren ‘Süslü

Kadınlar Bisiklet Turu’ organizatörü Füsun Ertunç, yaya ve bisikletliler için güvenli

ulaşım altyapısı ve hizmetleri almak istediklerini söyledi.

Türkiye'de başlayan ve daha sonra dünyada diğer

şehirlerde bisiklete binen kadınların düzenlediği

‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’ etkinliğinde, kadınlar

hem kendilerini hem de bisikletlerini süsleyerek

pedal çevirdiler.

RENKLİ GÖRÜNTÜLERE SAHNE OLDU

Eskişehir'de, bisikletin yaşamın bir parçası

olması ve kadınların görünür

olması amacıyla dünya

genelinde düzenlenen 'Süslü

Kadınlar Bisiklet Turu'

etkinliğinde kadınlar kendilerini

ve bisikletlerini süsleyerek

pedal çevirdi.

‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’

bu yıl yaklaşık 150 şehir, 30

ülkede eş zamanlı olarak yine

bağımsız gönüllü kadınlar

tarandan yapıldı.

19 Eylül Pazar günü Eskişehir

Odunpazarı Meydanı'nda

başlayan tur Kanlıkavak

Parkı'nda son buldu. Etkinliğe

200'e yakın kadın hem kendilerini

hem de bisikletlerini

süsleyerek katıldı.

'Süslü Kadınlar Bisiklet Turu' etkinliğine katılanlar renkli

görüntülerin yaşanmasına sahne olurken,

vatandaşlarında yoğun ilgisini çekti.

ÇOCUKLARIMIZA DAHA TEMİZ VE YAŞANABİLİR BİR

DÜNYA BIRAKMAK İSTİYORUZ

Etkinliğe bazı kadınlar çocuklarını da süsleyerek

20


katılırken çok az sayıda da erkek bisiklet

kullanıcısı katıldı.

Yaklaşık 3 kilometre pedal çeviren kadınlar,

vatandaşlardan da yoğun ilgi gördü. Etkinlik sonunda

İSTİKBAL okurlarına etkinlik ve bisiklet

kullanımı ile ilgili açıklamalarda bulunan Süslü

Kadınlar Bisiklet Turu Organizatörü Füsun Ertunç,

etkinliğin 'Dünya Otomobilsiz Kentler

Günü' kapsamında bisikletin hayatın bir parçası

olmasına dikkat çekmek amacıyla

düzenlendiğini söyledi. Ertunç, bisiklet

kullanıcısı kadınların dilek ve isteklerini şu

şekilde sıraladı:

l Kadın ve erkeklerin bu toplumda aynı haklara,

yükümlülüklere sahip olduğunu ve her alanda

kendilerini özgürce ifade etme hakları olduğunu

hatırlatmak istiyoruz.

l Biz binlerce kadın; pedallarımızın itici gücünü

tüm toplumda da göstermek istiyoruz.

Çocuklarımıza daha temiz ve yaşanabilir dünya

bırakmak için elimizden geleni yapmak istiyoruz.

l Kadınların toplumda daha görünür olması ve

sorumluluk almasını diliyoruz.

BİSİKLETE DAHA ÇOK BİNEREK DÜNYAYA

KATKIDA BULUNABİLİRİZ

l Geçmişte ‘iklim değişikliği’ diyorduk, şimdi ise

‘iklim krizi’ diyoruz. Bunun etkilerini çok acı bir

şekilde yaşadık, yaşıyoruz. Ciğerlerimiz yanıyor,

canımız yanıyor. Her bireyin bu konuda

yapabileceği bir şeyler var. Biz bisiklete daha

çok binerek dünyaya olumlu katkıda bulunabiliriz.

Bir kişinin karbondioksit salınımı, otomobil

ile gidilecek yol bisikletle gidildiğinde 15 kat

azalıyor.

l Biz iklim krizine karşı yönetimlerin de derhal

harekete geçmelerini istiyoruz.

SALGIN DÖNEMİNDE TOPLU TAŞIMAYA BİN-

MEK İSTEMEDİK

l Salgın sürecinde evlere kapandık ve bunaldık.

Dışarıya çıktığımızda nefes alacak yeşil bir alan

aradık. Motorlu taşıtlar yollarda olmadığında

gürültü kirliliğinin azaldığını, havanın nasıl temiz

olduğunu gördük. Bunların insanın temel

ihtiyaçları olduğunu anladık. Toplu taşıma

araçlarına binmek istemedik. Hem spor

yapabileceğimiz hem de açık havada

olabileceğimiz bir ulaşım aracı vardı. BİSİKLET…

l Şehirlerin insan odalı olarak yeniden

tasarlanmasını istiyoruz.

l Kamu alanlarının, özellikle kadınların,

çocukların ve yaşlıların rahatlıkla ortak olarak

kullanılmasını istiyoruz.

OTOMOBİLSİZ PAZAR

GÜNÜ İSTİYORUZ

l Yaya ve bisikletliler için güvenli ulaşım

altyapısı ve hizmetleri almak istiyoruz.

l Her an bir trafik kazasına kurban gitmekten

korkuyoruz. Motorlu taşıtların neden olduğu

kazalarda bisikletli ölümlerin durmasını, bunun

için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz.

l Özellikle büyük şehirlerimizde Pazar günleri,

şehir merkezinde bazı caddelerin motorlu araç

trafiğine kapatılarak ‘Otomobilsiz Pazar’ ilan

edilmesini istiyoruz.

21


Odunpazarı Belediye

Başkanı Kazım Kurt

“Seçim vaatlerimizi bir

bir hayata geçiriyoruz

Geçtiğimiz aylarda yaşanan

orman yangınları ve

seller; yenilenebilir

enerjinin önemini bir

kez daha gözler önüne

serdi. İklim krizinin etkilerinin

günden güne derinleştiğinin

altını çizen

Odunpazarı Belediye

Başkanı Kazım Kurt,

örnek bir çalışmaya

imza attı. Vizyon Projelerinden

birini daha hayata

geçiren Başkan

Kurt, temiz enerji kaynaklarından

güneş enerjisinin

bölgede kullanımı

için örnek bir adım atarak

Güneş Enerjisi Santrali

(GES) kurdu. Güneş

enerji santrali ile temiz

enerji üreten Odunpazarı

Belediyesi hem

kendi enerji ihtiyacını

karşılayacak hem de

gelir elde edecek. GES’in

vizyon projeler arasında

olduğuna dikkat çeken

Başkan Kazım Kurt,

“Seçim vaatlerimizi bir

bir hayata geçiriyoruz”

dedi.

22

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım

Kurt’un vizyon projeleri arasında yer

alan ve çalışmalarını yakından takip

ettiği Güneş Enerji Santrali, Türkmentokat

Mahallesi’ne kuruldu. Odunpazarı Belediyesi,

Güneş Enerji Santrali ile yılda yaklaşık

1.800.000 KWH enerji üretecek.

Belediye, ürettiği güneş enerjisi ile hem

kendi enerji ihtiyacını karşılayacak hem de

gelir elde edecek.

“İKLİM KRİZİ

TEHLİKESİNE

KARŞI HIZLA HAREKETE

GEÇMEMİZ GEREKİYOR”

Geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin büyük felaketler

ile karşı karşıya kaldığına dikkat

çeken Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım

Kurt, “İklim krizi evimize kapıyı çalarak

değil, adeta kırarak, seller, yangınlar, şiddetli

dolular, kuraklıkla girdi. Türkiye,

doğal afetler ile gündelik hayatta karşı

karşıya kaldı. İklim krizi tehlikesine karşı

hızla harekete geçmemiz gerekiyor. Harekete

geçilip, gerekli önlemler alınmazsa

tüm bu felaketlerin

sıklığının

ve yoğunluğunun

artması kaçınılmaz

olacak”

dedi. Yenilenebilir

enerji kaynaklarının

kullanımının

hem sürdürülebilirlik

hem

çevre için

önemli olduğuna

dikkat çeken

Başkan Kurt,

aynı zamanda

ekonomik anlamda

da kazanç

sağlayacaklarını

vurguladı.

“VİZYON PROJELERİMİZDEN BİRİNİ

DAHA HAYATA GEÇİRDİK”

Bu nedenle Türkmentokat Mahallesine

Güneş Enerji Santrali kurduklarını söyleyen

Başkan Kurt, “GES, bizim hemşehrilerimize

verdiğimiz sözler arasındaydı. Vizyon

projelerimizden birini daha hayata geçirdik.

Biz, seçim vaatlerimizi bir bir gerçekleştiriyoruz.

Yenilikçi ve sürdürülebilir

projeler üzerine çalışmaya devam edeceğiz”

diye konuştu.

GÜNEŞ ENERJİSİ YENİLENEBİLİR VE

TEMİZ ENERJİ KAYNAĞI!

Konu ile ilgili olarak konuşan yetkililer,

güneş enerjisinin yenilenebilir bir enerji

kaynağı olduğuna dikkat çekti. Güneş

enerjisinin dünyanın her yerinde, her gün

kullanılabildiğini söyleyen yetkililer, güneş

enerjisinin yenilenebilir ve temiz enerji olması

sebebi ile çevreye zararlı duman, gaz,

karbon monoksit, kükürt ve radyasyon

gibi etkileri olmadığının altını çizdi.


Kazım Kurt “Verdiğimiz kreş sözlerini yerine getiriyoruz”

Odunpazarı bölgesi iki

yeni kreşe daha kavuştu

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım

Kurt, vatandaşlara verdiği kreş sözünü

yerine getirmeye devam ediyor. İbrahim

Eldem ve Çetin Bingöl ile protokol

imzalayan Başkan Kazım Kurt, Odunpazarı’na

iki kreş daha kazandıracak.

Kreş ve çocuk merkezleri ile ilgili konuşan

Başkan Kurt, “Her mahalleye 1 kreş

sözümüzün arkasındayız. Odunpazarı’ndaki

kreş ve çocuk merkezi sayısını

imzaladığımız bu iki protokol ile 12’ye

çıkaracağız. Kreş çalışmalarımız devam

edecek” dedi.

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt,

vizyon projeleri arasında yer alan “kreş”

sözünü yerine getirmeye devam ediyor.

Bir taraftan Vadişehir Mahallesi’ndeki kreş çalışmalarına

devam eden Başkan Kurt, İbrahim

Eldem ve Çetin Bingöl ile hibe protokolü imzalayarak

2 yeni kreş için çalışmalara başladı.

İmzalanan bu protokollerle ve çalışmalarında

sona yaklaşılan Vadişehir Kreşi ile birlikte kreş

ve çocuk merkezi sayısı 12’ye çıkacak.

Başkan Kurt’un makamında gerçekleşen imza

törenine Başkan Kazım Kurt, İbrahim Eldem ile

Çetin Bingöl katıldı. İbrahim Eldem ile imzalanan

protokole göre; Emek Mahallesi Ertaş Caddesi

üzerinde bulunan mülkiyeti Odunpazarı

Belediyesi’ne ait olan binanın bir kısmı Eldem

Dayanıklı Tük. Mal. İnş. Tur. İşlet. San. Tic. Ano.

Şti. tarafından kreş olarak yeniden düzenlenecek.

Hibe edilen mobilya, eşya gibi araç ve gereçler

bağış amacı doğrultusunda söz konusu

kreşte kullanılacak ve bu binaya Odunpazarı

Belediyesi Hacı Zeynep Eldem

Kreşi adı verilecek. Çetin Bingöl ile

imzalanan protokole göre ise Gökmeydan

Mahallesi’nde bulunan ve

mülkiyeti Odunpazarı Belediyesi’ne

ait çalışmaları devam eden ek

hizmet binasının bir bölümü Çetin

Döküm Mak. San. Tic. Ltd, Şti tarafından

kreş olarak düzenlenecek.

Hibe edilen mobilya, eşya gibi araç

ve gereçler bağış amacı doğrultusunda

söz konusu kreşte kullanılacak.

Söz konusu kreşe Odunpazarı

Belediyesi Hilal Bingöl Kreşi adı

verilecek.

“HER MAHALLEDE 1 KREŞ

YAPMA SÖZÜMÜZÜ

GERÇEKLEŞTİRİYORUZ”

Protokol töreninde konuşan Odunpazarı

Belediye Başkanı Kazım Kurt, Çetin Bingöl

ve İbrahim Eldem’e Odunpazarı Belediyesi

ve Odunpazarı’nda yaşayan çocuklar adına teşekkür

etti. Kreş sözünün arkasında olduklarını

vurgulayan Başkan Kurt, “Bildiğiniz gibi

100 kreş iddiası ile yola çıktık. Her mahallede

1 kreş yapma sözümüzü gerçekleştiriyoruz. Bu

iki kreşinde yılbaşına kadar bitirilmesi ile kreş

sayımızı artıracağız. Ben hem Çetin Bingöl’e

hem de İbrahim Eldem’e teşekkür ediyorum.

Yeni kreşler için örnek olmalarını diliyorum”

dedi.

“EĞİTİMİMİZE VERDİĞİNİZ BU DEĞERLİ

KATKI İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM”

Başkan Kurt’a eğitime verdiği destek için teşekkür

eden Çetin Bingöl, “Umarım, kreşlerin

devamını arkadaşlarımız getirecektir. Eğitimimize

verdiğiniz bu değerli katkı için teşekkür

ediyorum. Gerçekleştirdiğiniz bu çalışma toplum

sağlığı açısından çok önemli bir görev. Burada

yetişecek çocuklar Atatürk ilke ve

devrimlerine bağlı bir eğitim alacak. Ben çok

mutluyum. Özellikle rahmetli kızımın adının

verilmesi benim için çok önemliydi. Çok büyük

gurur duydum” diye konuştu.

İBRAHİM ELDEM’DEN HAYIRSEVER

İŞ İNSANLARINA ÇAĞRI

“Bu kadar hayırlı bir işe vesile olduğu için

Odunpazarı Belediyesi

şahsında Kazım Kurt Başkanıma

teşekkür ederim”

diyen İbrahim Eldem, hayırsever

iş insanlarına

çağrı yaptı. Gerçekleştirdikleri

bu protokolün hayırsever

iş insanlarına

örnek olmasını dileyen

Eldem, “Umarım kreşlerin

devamı gelecektir. Kreş

çalışma hayatında çok

önemli. Biz de Hacı Zeynep

Eldem adını verdiğimiz

bu kreşi en kısa

sürede tamamlayıp belediyemize

teslim edeceğiz.

Çok teşekkür ediyorum”

dedi.

23


Eskişehir Küçük Millet Meclisi Hamalı ve Restorant Yöneticisi Sevim Şahin :

HERKES HER ALANIN

HAMALI OLMALI

Sevim Şahin…

Eskişehir’de herkesin

Sevim ablası olarak

biliniyor.

Tok sesi, sıcakkanlı

tavırları, güler yüzü…

Yakın kılıyor istemsiz…

Geçtiğimiz günlerde bir

eylemde karşılaşıyoruz.

Küçük Millet meclisinden

konu açılırken, kendisini

sürekli “Hamal” olarak

adlandıran Sevim

ablanın bu hikayesini

merak ediyorum.

Elbet bir nedeni olmalı

diyorum bu benzetmenin…

Sevim abla bir yandan

Küçük Millet Meclisinde

hamallık görevini

yürütürken bu aralar Arifiye

Mahallesi Vehbi

Cem Aşkun Sokak’ta bulunan

“Butika Cafe-

Restoran’da” yöneticilik

yapıyor.

Hem kahvesini içmek

hem de biraz laflamak

için uğruyorum.

Ben biraz yorgun olsam

da o bütün güzelliği ve

enerjisiyle karşılıyor

beni…

Cafenin teras bölümüne

geçiyoruz.

Hava Ekim olmasına

rağmen serin değil…

Hatta kalın giyindiğimize

pişman oluyoruz.

Güneş bildiğin yakıyor.

Laf lafı açarken soruyorum:

Neden kendine hamal

diyorsun?

Net yanıt veriyor:

“Ben kendimi hamal

olarak tanıtıyorum.

Karşımda estağfurullah

diyorlar. Aslında hoş

değil, estağfurullah diyecek

bir şey yok.

Emeğiyle çalışan bir

insanı hamal diye

adlandırıyoruz, ee bende

emeğimle çalışıyorum,

herkes her alanın hamalı

yani. Kimisi çok ağır yük

taşıyor, biz de

başkalarının yükünü

taşıyoruz.”

Bir yandan sıcak

kahvelerimizi yudumlarken

cafede yöneticilik

fikrinin nasıl oluştuğunu

merak ediyorum.

Şakayla karışık şöyle

diyor:

“Ben şu an da burada

profesyonel çalışanım.

Kendi iş yerim değil.

Yine hamallığıma devam

ediyorum. Burada hem

yönetici hem de müdür

olarak çalışıyorum ama

hamalım yani. O vasıfları

istemiyorum

hayatımda…”

İşte emeğin hamallığını

yapıyor Sevim abla…

Bana da yazması

düşüyor.

Küçük Millet Meclisi’ni

yıllarca yönettin.

Ve kendine

“başkan” değil de

“hamal” dedin. Bir

hikayesi var mı?

Biz toplumsal sorunların

her alanında

gönüllüyüz. Bu gönüllülüğün

bir emeği

var, herkes gibi. Gerçek

gönüllü olursanız

emeği var.

İletişimi kurarsanız,

derneğinizde bütün

her şey ekonomiye

dayalı olduğu için

temizliğinden her

şeyine siz yaparsınız,

yanınızda da çalışanınız

olmaz.

Hamalısınızdır aynı

zamanda... Küçük Millet Meclisi’nin

kuruluş amacında kararı

alındı. Bir merkezi var Küçük

Millet Meclisi’nin, merkezde çalışan

kişilerin adına mutfak personeli

dedik, esas bu projenin

sahibi olan Şanar Yurdatapandı,

ona da aşçıbaşı ismini koyduk.

Diğer illerin benim gibi gönüllülerine

de hamal dedik. Biz bundan

hiç rahatsız olmadık. Ben

kendimi hamal olarak tanıtıyorum.

Karşımda estağfurullah diyorlar.

Aslında hoş değil,

estağfurullah diyecek bir şey

yok. Hamal emeğiyle çalışan bir

insan. Ben de emeğimle çalışıyorum,

herkes her alanın hamalı

RÖpoRtaj

Özge Zaim

yani.Kimisi çok ağır yük taşıyor

biz de başkalarının yükünü taşıyoruz.

Onun için hiç gocunmadım.

Başkan olsan ne olacak ki?

Yaşam içerisinde insan olmak

önemli değil mi?

Küçük Millet Meclisi ülke genelinde

bir platform. Öyle mi?

Evet. İlk etapta bir projeyle oldu.

Yaklaşık 47 ilde yürüttük. Her

ayın ilk Cumartesi günü yapıldı.

Gerçekten çok kaliteli ve mükemmel

toplantılar başardık.

Bunun sonuçlarını aldık. O

zaman dört parti gündemdeydi

mecliste. Dördüne de ulaştırdım.

Her birinin ortak paydasını aldık

24


ve ulaştırdım. Ciddi takip edildik. Hatta

Cumhurbaşkanı’nın sizin sözlerinizden

çaldım dediği günler de vardı. Onlardan

Mahir Ünal, bizim Küçük Millet Meclisinden

sorumluydu, illere haber veriyordu.Muharrem

İnce CHP’den

sorumluydu.O da yine illeriyle irtibat

kuruyordu. Ve çok

başarılı gitti. Şu an

bütçesi olmadığı için

iller kendi başına

yapmaya devam

ediyor. Artık hem

proje hem de bütçe

bitti. Yapamadığımız

ve zaten gönüllülüğe

dayalı bir çalışma olduğu

için isteyen il

yürütsün, biz artık

ekonomik olarak da

bir şey yapamıyoruz

dediler.14 yıldır var.

Eskişehir çok benimsedi.

Mesela ben hiç

durayım, yapmayayım

kelimesini kullanamıyorum.

Çünkü

ne zaman toplantımız

diye soruyorlar.

Bu o kadar anlamlı

ki. Tam da istediğimiz

buydu aslında.

İller özgürleşsin ki

meclislerini yürütsün

diye. Şimdi o

meclisin bileşenleri

ne zaman toplantımız

diye soruyor ya

da gündem önerisi

sunuyor. En güzeli

Türkiye’de de gündemimiz

var. Haziran

ya da Temmuz

ayı toplantımızda bir

karar alarak tatile

girdik. İl başkanlarını

toplama kararımız

vardı. Biz

Türkiye’de de gündem

belirliyoruz aslında.

İşte şimdi il başkanları falan bir

araya geliyor. Olması gereken buydu.

Gelsinler, ülkemizin hayrına olacak her

şey için gelsinler bir araya. İki gündemimiz

var yerel ve genel gündem olmak

üzere… Bu da bizim için değerli.

Yerel gündemi nasıl belirliyorsunuz?

Gelen şikayetler üzerine yapıyoruz. Bu

ay mesela trafik mutlaka ele alınsın dediler.

Konuşacağız önümüzdeki günlerde,

hem yetkilileriyle hem de

çözümsel olarak konuşacağız.

Toplantıları katkısı ve geri dönüşler

oluyor mu peki?

Oluyor. Bunlar hep rapor, tüm konuşmaları

yayınlıyoruz zaten. Sansürsüz yayınlıyoruz.

Ve insanların ne kadar da

güzel ve doğru konuştuklarını görüyorsunuz,

orada yayınlayınca. Biz de sansür

falan yok. Herkes her şeyi konuşabilir

küfür ve hakaret olmadan. Bir ayrıntı

daha var. Çok iyi konuştuğu için alkışlamıyoruz

insanları. Farklılıklara karşı konuşmuyor,

kendi fikrini söylüyor. İşte

sen kırmızıyı savundun, savunamazsın

gibi tartışmaların bizim meclisimiz de

olmamasını sağladık. Sen kırmızı dersin,

öbürü mavi der, ben sarı derim

falan. Bu benim fikrim. Bu anlamda yaklaşımlar

gösteriyoruz. Mesela Küçük Millet

Meclisi bir okul demişlerdi. Doğru,

bir okul, herkes bir şekilde bu alanda bir

şey öğreniyor. Çok öğretici şeyleri var.

Derslerine çalışarak geliyorlar. Gündemi

daha önceden bilmek için.

Küçük Millet Meclisi hamallığı bir yandan

başarıyla devam ederken bir yandan

özel sektöre girdiniz. Bir cafenin işletmeciliğini

yapıyorsunuz aynı

zamanda? Nasıl geldi teklif?

Ben şu an da burada profesyonel çalışanım.

Kendi iş yerim değil. Yine hamallığıma

devam ediyorum. Burada hem

yönetici hem de

müdür olarak çalışıyorum

ama hamalım

yani. O vasıfları istemiyorum

hayatımda.

Çok yakın bir arkadaşımın

kızı ve damadı

mimar. Bu iki

binayı kendileri restore

etti. Daha sonra

da kıyamadılar.

Böyle bir çalışma

başlattılar. Benim

zaten sevdiğim de

bir alan. Benim

zaten daha önce de

bu konsepte bir iş

yerim vardı. Bu işi

de severek yapıyorum.

Beni de bir yandan

oyalıyor. Dersen

ki Sevim abla yetiyor

musun? Şuna yetemiyorum,

biraz yoruluyorum.

İşle ilgili

değil bir yandan sivil

alanda da çalışmak

zorundayım. Biraz o

yoruyor. Birde henüz

bir açıklama yapmadım

ama bir derneğin

de başkanı

seçildim.

Hangi dernek?

Sivil sosyal Yaşam

Derneği. 2 ay oldu.

Daha basın açıklaması

yapmadık. Şu

sürecin geçmesini

bekledik, herkes tatilde

falan. Çok güzel

olacak, herkesi kapsayan

bir dernek. Geçmişteki çalışmalarımı

da bilen arkadaşlar bu derneğin

amacını anlayacak. Çünkü ötekisiz bütün

insanların birlikte olması gerektiğini savunuyorum.

Aynı şeyler o dernekte de

olacak.

Bir yandan cafe hamallığı bir yandan

Küçük Millet Meclisi bir yandan dernek

başkanlığı… Hepsi aynı an da gidecek

yani…

Evet… Hepsine de severek koşturacağız.

Çok teşekkür ederim bu güzel sohbet

için…

Ben teşekkür ederim.

25


Alzheimer hastalığıyla mücadele eden vatandaşları ve ailelerini yalnız bırakmıyor.

Başkan Ataç: “Bu mutl

Tepebaşı Belediyesi,

Yaşam Köyü’nde hizmet

veren Alzheimer Konukevi

ile Alzheimer hastalığıyla

mücadele eden

vatandaşları ve ailelerini

yalnız bırakmıyor. Başkan

Ataç da “Burada bizim için

en güzel şey hasta yakınlarının

memnuniyetlerini

ifade etmeleri. Bunun

mutluluğu ve huzuru,

paha biçilemez bir duygu”

dedi.

Tepebaşı Belediyesi’nin Alzheimer

hastası vatandaşların ve ailelerinin

yaşamını kolaylaştırmak, sosyal hayata

katılımını desteklemek amacıyla

hayata geçirdiği Alzheimer Konukevi,

Aşağısöğütönü Mahallesi'nde bulunan

Yaşam Köyü’nde hizmet vermeye devam

ediyor.

Alzheimer Konukevi 80, Alzheimer Derneği’nde

de 40 olmak üzere toplam 120

hasta kapasitesi ile hizmet sunuyor.

Merkeze başvuran hastaların kabulü danışman

psikiyatrist hekim tarafından

gerçekleştiriliyor ve tedavi programları

belirleniyor. Ardından düzenli olarak

kurum doktoru tarafından kontrolleri

yapılan hastaların sağlık durumları yakından

takip ediliyor. 24 saat boyunca

sağlık personeli, hasta bakım elemanı ve

temizlik personeli mevcut olan merkezde,

hastaların gerekli durumlarda

hastaneye nakilleri de Tepebaşı Belediyesi’nin

hasta nakil ambulansı ile sağlanıyor.

Merkezde yatılı olarak kalan

hastaların, görevli hasta bakım personelleri

tarafından her gün düzenli olarak

öz bakım ihtiyaçları karşılanırken;

26


luğa paha biçilemez”

uzman psikolog ve hasta bakım

elemanları tarafından hastalarla

birlikte zihinsel ve bedensel

faaliyetleri güçlendirecek,

sağlık durumlarına uygun etkinlikler

ve yürüyüşler yapılıyor

ve daha etkili ve keyifli

zaman geçirmeleri sağlanıyor.

Ayrıca Alzheimer hastalarından

ihtiyacı olanların Fizyoterapi

ve Rehabilitasyon Merkezi’nde

fizyoterapist eşliğinde tedavileri

de gerçekleştiriliyor.

“BÜYÜK GURUR

DUYUYORUZ”

Tepebaşı Belediye Başkanı Dt.

Ahmet Ataç da Alzheimer hastalarına

ve yakınlarına destek

olmaktan büyük gurur duyduklarını

ifade ederek, “Amacımız,

Alzheimer hastalarına ve yakınlarına

destek olabilmek.

Çünkü Alzheimer hastalarımızın

bakımı gerçekten kolay değildir.

Burada kalan hastalarımız

işinde uzman personel gözetiminde

yaşamlarına devam ediyor.

Hastalarımız burada

yaptıkları çeşitli aktivitelerle

sosyalleşiyor. Sosyalleştiklerinde

ise hastalıklarının daha

kötüye gitmesinin engellendiğine

şahit oluyoruz. Ayrıca

hasta olmayan insanlar kadar

hasta olan insanlar için de sosyalleşme

çok önemli. Böyle bir

yer Türkiye’de ilk ve tek noktalardan

bir tanesidir. Yaşam Köyü’ndeki

Tepebaşı Belediyesi

Alzheimer Konukevi’nde 80 ve

Alzheimer Derneği’nde de 40

olmak üzere toplam 120 hastamızı

ağırlıyoruz. Buraya sahip

olduğumuz için büyük gurur

duyuyoruz. Burada bizim için

en güzel şey ise hasta yakınlarının

memnuniyetlerini ifade

etmeleri. Bunun mutluluğu ve

huzuru, paha biçilemez bir

duygu” diye konuştu.

Öte yandan Tepebaşı Belediyesi

Sağlık İşleri Müdürlüğü yetkilileri,

Tepebaşı Belediyesi Alzheimer

ve Yaşlılar Konukevi’ne

destek olmak isteyen vatandaşların,

Vakıfbank Eskişehir Şubesi

Sağlık İşleri Müdürlüğü

Alzheimer Merkezi Bağış hesabına;

TR28 0001 5001 5800

7300 8781 65 IBAN numarası

ile nakdi bağışta bulunabileceklerini

belirtti. Yetkililer nakdi

bağış yapmak isteyen vatandaşların

0 (222) 211 40 00 numaralı

telefondan 1402 dahili

numarayı tuşlayarak bilgi alabileceklerini

bildirdi.

27


FiL ADASI

Gezi

ZEKİ

PEKGENÇ

HiNDiSTAN

Taj Mahal Oteli ve Hindistan Kapısı

Hindistan’a iki kez gittik, birçok

yerini gezdik gördük. Gördüklerimizden

ve yaşadıklarımızdan son

derecede etkilendik. Adeta bir kıta gibi

büyük ve çok değişik bu ülke farklı

coğrafi yapıları, farklı

insanları ve asırlık kültürleri

bünyesinde bulunduruyor.

Türkiye’nin 3,5 katı toprağa

sahip olan Hindistan 1,5 milyara

yaklaşan nüfusu ile

(Türkiye’nin tam 17 katı) Çin

ile birlikte Dünya gezegeninde

nüfusu milyar

sınırının üstündeki iki ülkeden

birisi. 28 eyalette yüzün

üzerinde etnik gruba sahip,

Dünyanın en büyük (en

kalabalık) demokrasisi. Hinduizm,

Budizm, Jainizm ve

Sihizm’in doğum yeri

olmasıyla birlikte, İslam,

Yahudilik, Hristiyanlık ve

Zerdüştçülük birinci

yüzyıldan itibaren ülkenin

kültürünü şekillendirmiş.

Onlarca din ve inanış

şeklinin insanlar üzerindeki

28

etkisini görmemek mümkün değil.

Hindistan’ın en büyük şehri, yaklaşık 20

milyon nüfuslu Mumbai, Dünya’nın en

kalabalık 3. yerleşim yeri. Eski adı Bombay

olan bu şehir Maharaştra Eyaleti’nin

başkenti. Ülkenin reklamlarında

kullandıkları spot gibi; “inanılmaz” bir

şehir. Şehrin Hint Okyanusu’na bakan

derin doğal körfezinin içerisinde çok ilginç

bir ada var; Elephanta Island, yani


Fil Adası. Bu ada, 1.200 yıllık geçmişe

sahip mağaraları ve mağaralar içindeki

dev heykelleri ile ünlü. Sanırım, Mumbai’nin

en turistik ve en çok ziyaret edilen

yeri. Bu adaya Apollo Bunder

meydanında bulunan Hindistan Kapısı

isimli dev anıtın iskelesinden kalkan motorlarla

gidiliyor. Bu meydan Mumbaililerin

popüler buluşma ve gezi yeri.

Meydanın bir tarafında görkemli Taj

Mahal Oteli bulunuyor. Bu ünlü otelin

sahibi Zerdüşt sanayici J.K. Tata. Söylentiye

göre Tata, İngiliz sömürge döneminde

bu meydana yakın bir otele

sadece beyazların kabul edilmesine

kızdığı için Taj Mahal Oteli’ni inşa

ettirmiş.

Aracımızdan indik ve meydana doğru

yürüdük. Meydanda inanılmaz bir

kalabalık ve olağan üstü güvenlik tedbirleri

var. İskelede dizi dizi duran motorlardan

sırası gelene bindik. Yaklaşık bir saat

süren yolculuktan sonra UNESCO Dünya

Mirası Listesi’nde yer alan adaya geldik.

Hintçe ismi Gharapuri olan ada gel-git ile

değişen 10-16 kilometre kare

büyüklüğünde ve üzerinde 3 adet köy

var. Toplam nüfusu 1.200 kişi olan bu

adada yabancıların gecelemesi

yasakmış. 16. yüzyılın başlarında buraları

istila eden Portekizli denizciler ilk

gördükleri dev fil heykeline atfen adaya

“Fil Adası” ismi vermişler.

Med-cezir nedeniyle motorların yanaştığı

iskeleden adaya ulaşım için 600 metre

uzunluğunda bir iskele yapılmış. Bu

iskeleden adaya antika bir mini trenle

gidiliyor. Suların alçalması neticesinde

karaya oturmuş balıkçı teknelerini görüyoruz.

Trenden inince etrafımızı maymunlar

ve inekler sardı. Çok dikkatli

olmak gerekiyor. Çünkü elinizde ya da

çantanızda yiyecek olduğunu anlarlarsa

bu maymunlar hemen bunları kapıyor.

Mağaraların bulunduğu yere dik bir

yokuşa yapılmış 150 metre

uzunluğundaki merdivenlerden çıkılıyor.

Çok sıcak hava ve yüksek nem bu

yokuşta insanı epey zorluyor. Merdivenin

iki tarafında kurulan tezgâhlarda

Hindistan’a özgü ilginç ve güzel turistik

eşyalar satılıyor. Özellikle taş ve gümüş

işçiliği örnekleri harika.

Adanın tepelerinde, 5 kilometre karelik

bir alanda 7 adet mağara varmış. Bunlardan

en büyük ve içindeki heykeller nedeniyle

en ünlü iki tanesini gezdik.

Mağaralardan birinde Budist diğerinde

Hindu tanrılarına ve onlara dair efsanelerde

anlatılan yaratıklara ait taş

heykeller ve figürler var. Heykellerin M.S.

450 ile 750 yılları arasında yapıldıkları

sanılmakta. Büyüklükleri, küçük bir

adanın tepesinde oyulan mağara içlerine

yapılmış oldukları ve üzerlerindeki

inanılmaz çok ince taş işçiliği dolayısıyla

çok şaşırtıcı bu heykellerin neredeyse

tamamı tahrip edilmiş. Özellikle Portekizli

askerlerin burada atış talimleri yaparak

heykelleri kırdığı biliniyor. Fazla

büyük olmayan bir adadaki kayalara

oyularak yapılan bu mağara

tapınaklarını, içlerindeki duvarlara

oyulmuş inanılmaz sayıdaki heykelleri

yapan ve günümüzden 1.600 sene önce

yaşayan buradaki insanlar olağan üstü

akıllı, bilgili, marifetli, sanatkâr ve

mühendislermiş. Ya da Erich Von

Daniken haklı! Adanın tarihi belki de çok

daha eskilere dayanıyor.

Üç başlı Lord Şiva heykeli

İlk girdiğimiz ana tapınak uzun bir salon

şeklinde. Mağaranın duvarlarında ve

tavanında kayaya oyulmuş sütun sıraları

ve kirişler var. Mağaranın iç duvarlarını

örten bir dizi heykel panelindeki

heykellerden sadece üç başlı Lord Şiva

heykeli hasarsız kurtulmuş. Çünkü o devirde

onun önünde bir panel varmış.

Mağaranın içinde merkezi bir konumdaki

duvara oyulmuş Lord Şiva heykeli 6

metre yüksekliğinde ve çok etkileyici. Bu

üç yüzü ile Şiva’nın «yaratıcı – koruyucu –

yıkıcı» 3 karakteri simgelenmiş. Şiva’nın

gözleri sonsuz tefekkür sebebiyle kapalı.

Bu figürü Hindistan’ın birçok yerinde

çokça gördük. Ancak, sanırım en etkileyicisi

bu mağaradaki. Diğer mağarada da

yine dev heykeller ve gizemli bazı figürler

var. Mağaralar o denli kalabalık, bu

yüzden rahat fotoğraf çekebilmek pek

mümkün değil.

Adanın iskelesinden tekrar bir motora

bindik. Sabahki sis kalktığından etrafı

seyrederek şehre, Hindistan Kapısı’na

döndük. 26 metre yüksekliğindeki bazalt

taşından yapılmış bu anıt, İngiltere Kralı

V. George’un, 1911 yılında sömürgesi olan

Hindistan’ı ziyareti anısına 1924 yılında

inşa edilmiş. İlginç olan şu ki Hindistan’ın

bağımsızlığını kazandığı 1948 yılında son

İngiliz askerleri buradan yolcu edilmiş.

29


A Milli kadın hentbol takımımız, 2022

Kadınlar Avrupa Hentbol Şampiyonası Elemeleri

maçı için Eskişehir’de kamp yaptı.

İlimize gelen ve Eskişehir’e yabancı olmayan A Milli kadın hentbol takımımızın

Baş Antrenörü Birol Ünsal İstikbal Dergi’ye açıklamalarda bulundu.

“ESKİŞEHİR’İN BİR SPOR

KENTİ OLMASI GEREKİYOR”

Hentbolda milli takımın

adeta evi olan Eskişehir,

Erkeklerin yanı sıra Bayan

milli takımı da ağırladı. A

Milli kadın hentbol takımımız,

2022 Kadınlar Avrupa

Hentbol

Şampiyonası Elemeleri 6.

grup 2. maçında İsveç'e

Eskişehir’de 31-23 mağlup

oldu.

Eskişehir’de olmaktan

oldukça memnun olduklarını

belirten Millî

Takım Baş Antrenörü

Birol Ünsal, Koordinatörü

Adnan Öztürk ve

sporcular Nur Ceren

Akgün ve Aslı İskit

maçtaki destek için de

taraftara teşekkür

etti.

Uzun yıllar Eskişehir’de

görev yapan

Antrenör Ünsal “Eskişehir

hentbolda ekol

illerden birisi. Türk

hentbolunda önemli

bir yeri olan hentbol

kültürü olan bir il. Eskişehir

halkının hentbola

olan ilgisini

biliyoruz” dedi.

A Milli kadın hentbol

takımımızın Baş

Antrenörü Birol

“O GÜNLERİNİ ÖZLÜYORUZ”

İlimize gelen A Milli kadın hentbol takımımızın

Baş Antrenörü Birol Ünsal İstikbal Dergi’ye özel

açıklamalarda bulundu. Ünsal: “Eskişehir’de olmaktan

dolayı çok mutluyum. 1989 yılında Eskişehir'e

öğretmen olarak atanmıştım. O yıllarda

Eti Bisküvileri Bayan Hentbol takımını çalıştırmıştım.

Eti Bisküvileri o yıllarda çok etkili bir takımdı,

Avrupa Kupalarında yarı finaller

görmüştü. Daha sonra Anadolu Üniversitesi de

dahil oldu. Eskişehir’in o günlerini özlüyoruz.

Atatürk spor salonunda günde üç dört tane

maç oynanırdı. İnsanlar ücret ödeyerek maçları

izlerlerdi. Biletler tükendiği için insanların maçları

izleyemediğini bilirim. Hentbol sporu sayesinde

çok insan evine ekmek götürüyordu.

Haberleşme anlamında medyanın ve sosyal

medyanın zirve yaptığı bu günlerde Eskişehir

kentinin hentbola uzak durması bizi üzüyor”

dedi.

30


“AVRUPA KENTİ OLMALI”

Birol hoca ayrıca “Eskişehir hentbolda ekol illerden birisi.

Türk hentbolunda önemli bir yeri olan hentbol kültürü olan

bir il. Kent halkının hentbola olan ilgisini biliyoruz Eskişehir’in

bir spor kenti olması gerekiyor. Futbol dışındaki spor

branşlarının da ilgi görmesi lazım. Biz en son Sırbistan’da

bir şehire gittik. Spor ile yatıp kalkan bir şehir. Eskişehir’de

bu şekilde olmalı. Eskişehir son yıllarda adından sıkça bahsettiren

bir şehir. Eskişehir hentbol branşında da bir Avrupa

kenti olmalı. Hentbol denilince akıllara Eskişehir

gelmeli” dedi.

“KENTTE ÖNEMLİ HENTBOL İNSANLARI VAR”

Takımların çoğalmasının iyi olduğunu da belirten Birol

Ünsal “ Anadolu Üniversitesi, Ormanspor, Mihalıççıkspor,

Eskişehir Hentbol SK, gibi kulüpler Eskişehir’i bu branşta

temsil ediyor. İnşallah uzun soluklu kulüpler olurlar. Kısa

sürdüğü zaman olmuyor. Taşıma su ile değirmen dönmez

derler. Tesis ve altyapı konusuna daha fazla önem verilmesi

gerekiyor. Bunlar olmadığında maalesef hayal kırıklığı

oluyor. Eskişehirli önemli hentbol insanları var”.

“DAHA ÇOK OLMALI”

Birol hoca liglerde çok sayıda Eskişehir’de yetişen sporcunun

olduğunu da belirterek “Eskişehir’de yetişip Türk

hentbolüne hizmet eden oyuncular var. Eda Nur Kılıç, Beyzanur

Türkyılmaz, Ayşenur Sormaz gibi. Bu oyuncular bir

de genç oyuncular. Hem Süper Lig’de hem de alt liglerde

çok takımda Eskişehirli oyuncular var. Devamının

gelmesi gerekiyor. Sadece bir jenerasyon ile kalmamalı.

Eskişehir’in uzun soluklu bir hentbol kulübü

olmadığı için maalesef

devamı gelemiyor. İnşallah

Mihalıççıkspor, Ormanspor

gibi kulüpler Türk hentboluna

oyuncu yetiştiren

kulüpler

olurlar ve

daha fazla Eskişehirli

hentbolcuyu

sahalarda

görebiliriz” dedi.

Milliler güçlü

rakibine

boyun eğdi.

“ESKİŞEHİR ÇOK

FARKLI”

Ayrıca Milli takımlar

koordinatörü Adnan

Öztürk ve sporcular

Nur Ceren Akgün

ve Aslı İskit “Eskişehir’de

olmaktan

dolayı çok mutlu

olduklarını belirtip

hentbolda Eskişehir’in

yerinin her

zaman farklı olduğunu

da söylediler.

Eskişehir’den yetişen Eda’da

milli takım forması giydi.

Birol hocanın yanı sıra koordinatör Adnan Öztürk ve

sporcular Nur Ceren Akgün ve Aslı İskit’de Eskişehir’de

olmaktan mutlu olduklarını söyledi.

31


Kadınlar Voleybol 1.Liginde yer alan Sivrihisarspor’da

başkan Yüzügüllü taktıma yeni sezonda da güveniyor.

Sivrihisar Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü voleybolun dışında diğer

spor branşlarda da ilçenin adına duyurmak istediklerini belirterek

“SPORA VE SPORCUYA

DESTEK OLMAK BİZİM

GÖREVİMİZ”

>>

Sivrihisar Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü ile ilçedeki

sporu konuştuk. Kadınlar Voleybol 1.Liginde

yer alan Sivrihisarspor’a her türlü desteği

veren maçları da kaçırmayan Yüzügüllü “Spora ve

sporcuya her zaman destek olmak bizim görevimiz.

Geçen sezon Sivrihisarspor voleybol takımımızla birlikte

iyi bir ivme yakaladık. Bu sezon da güçlü rakiplerimiz

var, ancak biz burada bir aileyiz” dedi..

Başkan Yüzügüllü

fırsat buldukça

maçları kaçırmıyor.

32

>>

İlçedeki sporun gelişmesi adına çalışmalar yaptığını

belirten başkan Yüzügüllü “Sivrihisar’da sporun

gelişmesi adına çalışmalarımız devam ediyor.

Şuan tesislerimiz yenileniyor. Bitmek üzere. Futbol

sahamız yenilendi. Spor Salonumuz yenilendi. Ayrıca

olimpik yüzme havuzumuzda yapılacak. Şuan spor

tesislerimiz için 2 buçuk milyonluk bir yatırım sağladık”

dedi.


“SPORUN İÇİNDEYİZ”

“Sivrihisar Belediyesi olarak bizim önceliğimiz

sporun güzellikleri ile birlikte gençlerimize

çocuklarımıza daha güzel

ortamlar sunabilmek onları kötü alışkanlıklardan

uzak tutabilmek için bu işin içindeyiz.

Geçen yıl kurduğumuz voleybol

takımı ile çok güzel işler başardığımıza

inanıyorum. Başarılı bir sezon geçirerek

Sivrihisar’da ve Eskişehir’in sporunda çok

farklı bir noktaya gelerek taraftarlarımıza

güzel heyecanlar yaşattık.”

“BİRLİKTE DAHA GÜZEL

İŞLERE İMZA ATACAĞIZ”

“Bu sezonda Kadınlar 1.Liginde mücadele

ediyoruz. Biz Sivrihisar’ı hem belediyecilik

anlamında hem de sporla birlikte en üst

seviyelere taşımak için çaba harcıyoruz.

Bunu da başardığımıza inanıyorum. İlçe

halkının bizlere olan inancı ve desteğini

de esirgememek gerek. Özveriyle çalışan

arkadaşlarımızla birlikte daha güzel işlere

imza atacağız. Voleybolda başarılı süreçlerden

geçerek adımızı tüm Türkiye’ye

duyurduk. Kadınlar 1.Liginde de bu sezon

şampiyonluk hedefi ile yola çıkarak kadromuzu

oluşturduk. Başarılılar gelir geçer

ancak önemli olan insanlar üzerinde

güzel izler bırakabilmek. Çok karakterli ve

düzgün bir kadroya sahibiz. Aile ortamını

Sivrihisar Belediye Başkanı

Hamid Yüzügüllü arkadaşımız

Erkan Midilli’ye ilçedeki spor ile

ilgili açıklamalarda bulundu.

oluşturduğumuz takımımızla bu sezon

şampiyonluk hedefliyoruz.”

“BURADA BİZ BİR AİLEYİZ”

“Spora ve sporcuya her zaman destek

olmak bizim görevimiz. Geçen sezon Sivrihisarspor

voleybol takımımızla birlikte iyi

bir ivme yakaladık. Bu sezon da 1.Ligde

yer alacağız. Güçlü rakiplerimiz var, ancak

biz burada bir aileyiz. Sporcularımız, teknik

ekip ve bizler aile ortamını kurduk.

Sezon içerisinde sakatlıksız, kazasız, belasız

bir lig geçirerek sezon sonunda şampiyonluk

kupasını Sivrihisar’a getirmek istiyoruz.

Takımımıza yeni sezonda başarılar

dilerim”

“HEDEF SULTANLAR LİGİ”

“Başarılı bir teknik kadro ve yönetimimiz

var. Onlarda canla başla Sivrihisarspor’un

adını daha güzel yerlere taşımak için çalışıyorlar.

Kendilerine teşekkür ediyorum.

Sivrihisarspor voleybol takımı olarak bu

sezon hedefimiz Kadınlar 1.Liginde şampiyonluk

yaşayarak Sultanlar ligine yükselmek.

Oyuncu grubumuz sahada

mücadeleleriyle takdiri hak ediyorlar.

Bizde her zaman sporun ve sporcunun

yanında olarak desteğimizi sürdürmeye

devam edeceğiz.”

“BİR ÇOK BRANŞTA FAALİYET

GÖSTERİYORUZ”

“Sivrihisar olarak sadece voleybol branşı

değil bir çok branşta faaliyet gösteriyoruz.

Her branşta yer alan sporcularımız

bizim için çok değerli. Bizlerin ilk amacı

çocuklarımıza gençlerimize sahip çıkmak.

Atletizm branşında güzel işler yapıyoruz.

Futbolda da iyi bir oluşum sağlayarak

desteğimizi sürdüreceğiz.”

Teknik kadro ve Sivrihisar Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü .

Kulüp başkanı Ahmet Alper Akdemir ve yönetimi

başkan Yüzügülle’ye destekleri için teşekkür etti.

“2 BUÇUK MİLYONLUK BİR

YATIRIM SAĞLADIK”

“Sivrihisar’da sporun gelişmesi adına çalışmalarımız

devam ediyor. Şuan tesislerimiz

yenileniyor. Bitmek üzere. Futbol

sahamız yenilendi. Spor Salonumuz yenilendi.

Ayrıca olimpik yüzme havuzumuzda

yapılacak. Şuan spor tesislerimiz için 2

buçuk milyonluk bir yatırım sağladık.”

“ÖNCELİĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZA

SPOR YAPTIRABİLMEK”

Önceliğimiz şuan için spor tesislerimizi bitirmek.

Daha sonrasında ise okul kulüp iş

birliği ile bizde desteklerimizle birlikte

Sivrihisar’ı sporda da zirveye taşımak için

elimizden geleni yapacağız. Şampiyonluklar

yaşamak başarılı olmak tabiî ki de

mutluluk verici oluyor. Ama bizim önceliğimiz

çocuklarımıza daha güzel ortamlarda

sporu yaptırabilmek. Biz bunu

sağlarsak, her dalda aile ortamımızı oluşturursak

başarı zaten kendiliğinden gelir.

33


“ESKİŞEHİR

Özgür

Marankoz

SPOR’UN NEFES

ALMASINA İZİN

VERSİNLER”

Dosyaları bir bir kapatarak borçları azalttıklarını

belirten Eskişehirspor’da Mali Asbaşkan

Özgür Marankoz “ İki buçuk aylık süre

içinde yaklaşık 22 milyon 500 bin liralık borç

azalttık. Tek amacımız kulübü yaşatmak.

Alacaklılarımızdan özellikle de futbol

ailesi alacaklılarımızdan ricamız

Eskişehirspor’un nefes

almasına izin versinler. Şu

ana kadar kapattığımız

dosyalarla ilgili futbolcular,

bize çok

ciddi indirim- ler yaptılar.

Hepsi feda- karlıklarda bulundular.

rımız çer-

Biz de imkanla-

çevesinde

elimizden geleni

yaptık” dedi.

Ben Khalifa

BORÇ

AZALDIKÇA

AZALIYOR

BÜYÜK

MÜCADELE

Milinkoviç

34

Eskişehirspor yönetimi FİFA dosyalarını tek tek

kapatarak kulübün borcunu da azaltıyor.

27 Temmuz’da yapılan genel kurulda göreve

gelen ve çok zor dönemde başkanlık koltuğuna

oturan Mehmet Şimşek ve arkadaşları göreve

gelir gelmez bir taraftan yeni sezon için takımı

oluşturmaya çalışırken, bir taraftan da FİFA

dosyalarını kapatmak için büyük mücadele verdi.

Boffin


ÖNCE TOKO

SORUNU

Yönetim ilk olarak Toko şokunu yaşanmıştı. Demokratik Kongolu

futbolcudan kulübe gelen yazıda -3 puanın silinmesinin kesinleştiği

açıklandı. Şimşek ve arkadaşları kesinleşen-3 puan cezasına itirazda bulundu.

Toko’nun kendisi ve avukatı ile görüşülüp yazı alınırken, FİFA ve TFF’ye iletildi.

Ardından da -3 puan silme cezasının kaldırılıp Toko sorunu çözüldü.

Funes Moris

TEK TEK ÇÖZÜLDÜ

Yönetim daha sonda Bienvenu’nu dosyasında da gerekeni yaptı. Yıllardır en büyük

sorun olan Ruud Boffin dosyası da kökten çözüldü. 530 Bin EURO alacağı olan

Ruud Boffin’in borcu 150 bin EURO karşılığında kapatıldı. Yönetim daha sonra

Marko Milinkoviç’in borcunu da kapatarak büyük başarı elde etti.

MORİ’DEN SONRA SİSSOKO

Yönetim da 315 bin Euro alacağı için FIFA'ya başvuran 30 yaşındaki Meksikalı

forvet Rogelio Funes Mori ile anlaşmaya vararak dosyayı kapattı. Son olarak da

Sissoko dosyasını kapatan yönetim takımın altyapısına transfer yasağı getiren

Cristian Tanase dosyasının kapatılması için de çalışmalarına yoğun bir şekilde

devam ediyor.

Bienvenu

Mirkan

35


Toko

“22 MİLYON

500 BİN BORÇ

AZALTTIK”

Eskişehirspor Mali Asbaşkanı Özgür

Marankoz, son dönemde kapanan

dosyalardan dolayı kulübün elde

ettiği karı açıkladı. Marankoz

“Göreve geldiğimiz 27 Temmuz’-

dan bugüne kadar 2,5 aylık süre

içinde yaklaşık 22 milyon 500

bin liralık borç azalttık.

Bunun 18 milyon 350 bin

lirası direkt futbol ailesine

yapıldı. Kalan kısmı

ise kapanan dosyaları

görerek bize güvenen

eski yöneticilerimizin sildirdiği

alacaklarıdır. Kendilerine tekrar

sonsuz teşekkür ediyoruz” dedi.

“BİR AYRIM YOK”

Mali Asbaşkan Özgür Marankoz “Borç kapatırken

elinde ceza yaptırımı olan-olmayan, yerli-yabancı

gibi bir ayrım stratejimiz yok. Biz bu borçları

ancak bize ciddi indirimler yapılması durumunda

ödeyebiliriz. Şu ana kadar kapattığımız

dosyalarla ilgili futbolcular, bize çok ciddi indirimler

yaptılar, fedakarlıklarda bulundular.

Biz de imkanlarımız çerçevesinde elimizden

geleni yaptık” dedi.

“NEFES ALMASINA

İZİN

VERSİNLER”

Murat Erdeğer / Serhat Umar

Sissoko

Yönetim olarak kulüp kapanma

aşamasındayken geldiklerini belirten Mali

Asbaşkan Marankoz “Tek amacımız kulübü

yaşatmak. Alacaklılarımızdan özellikle de futbol

ailesi alacaklılarımızdan ricamız

Eskişehirspor’un nefes almasına izin

versinler. Transfer yasaklarıyla, puan

silme cezalarıyla, alt yapıdaki transfer

yasaklarıyla biz nasıl nefes alalım, nasıl

ayağa kalkalım, nasıl onlarla helalleşelim. 9-

10 yaşındaki çocuklarımıza lisans

çıkaramıyoruz. Başka kulüpler

götürüyor evlatlarımızı” dedi.

Pinto

36


“BİZE ZAMAN

TANISINLAR”

Marankoz “Bizim ve şehrin gardını düşürmelerinin

onlara hiç bir faydası yok; aksine borç ödeme ihtimalimizi

azaltıyorlar. Bizim niyetimiz

helalleşmek. Geçmişi konuşmuyoruz. Borcumuzu

biliyoruz. Onların mağduriyetlerinin de

farkındayız. Şu ana kadar hepsine Empatiyle

yaklaşarak iletişim kuruyoruz. Lütfen onlar

da bize zaman tanısınlar” dedi.

Fatih Baturaygil

Hulusi Buyan

İŞTE KAPANAN

DOSYALAR

Ruud Boffin

Marko Milinkovic

Henri Bienvenu

Funes Mori

Nzuki Toko

Sissoko

TAKSİTLİ

ÖDENEN

Pinto

Osman Taş büyük bir

fedakarlık göstererek

alacaklarını sildi.

TFF’DEN ÖDEME

YAPILANLAR

Ben Khalifa

Serhat Umar

Murat Erdeğer

Mirkan Aydın

Deniz Topçu

ALACAĞINI SİLEN

ESKİ YÖNETİCİLER

Osman Taş

Fatih Baturaygil

Hulusi Buyan

İsminin açıklanmasını

istemeyen eski bir yönetici.

37


Cilt yaşlanmasını

önlemek için bu

8 öneriyi uygulayın

Ciltte yaşlılık belirtilerinin tespit

edilmesi durumunda, bu belirtileri

çeşitli yöntemlerle kontrol altına

almak mümkündür. Belirtilerin

giderilmesi yaşlanmış cilt bakımı

yapmayı gerektirdiği gibi; henüz

ortaya çıkmamış belirtileri önlemek

için de çeşitli yollara

başvurulabilir. Bununla birlikte, her

bir belirti için alınacak tedbirler ve

uygulanacak yöntemler değişiklik

arz eder. Buna göre cilt

yaşlanmasını önlemek için öneriler

ve kırışıklık gibi belirtileri giderme

yöntemleri, şu şekilde

özetlenebilir;

1Hekime Başvurun Yaşlılık

lekeleri için öncelikli olarak

uzman bir hekime başvurmak

önemlidir. Güneş lekeleri çeşitli

sağlık sorunlarının habercisi

olabildiği gibi, yaşlanma dışında

bazı problemler nedeniyle de ortaya

çıkabilir. Bu nedenle, altta yatan başka

bir sağlık probleminin olmadığından

emin olmak gerekir. Yaşlanma ile alakalı

lekeler için, en az 30 koruma faktörüne

sahip güneş kremlerinin kullanılması ve

güneş ışınlarına doğrudan maruz kalmamaya

yönelik tedbirlerin alınması tavsiye

edilir. Mevcut lekeler içinse, aloe vera, C

vitamini ve alfa-hidroksi asit içerikli

kremler kullanılabilir.

2Eldivenle Çalışın Ellerdeki

sıskalaşma için ellerin nemlendirilmesi

büyük önem arz eder.

Eller nemlendirildikten sonra sıvıyı bölgeye

hapseden ürünlerin kullanılması

etkiyi artıracaktır. Ayrıca ellerin de gün

ışığından korunması için en az 30 faktörlü

güneş kremleri kullanılabilir. Günlük

aktivitelerde eller çeşitli

kimyasallara maruz kalıyorsa;

maruziyete mümkün olduğunca son verilmelidir.

Buna yönelik, eldivenle

çalışma tercih edilebilir.

3Güneş Kremi Kullanın Göğüs bölgesindeki

lekelenmeleri de güneş

ışınlarıyla ilişkili olduğundan en az

30 faktörlü güneş kreminin kullanılması

faydalı olacaktır. Bölgenin belirli

38

aralıklarla nemlendirilmesi ve C vitamini

veya retinoid içerikli merhemlerle

desteklenmesi yararlıdır. Renk

değişikliği ve koyulaşma için hekim

tarafından reçete edilebilen hafif steroid

içerikli ilaçlar da bulunmaktadır.

4Bol Sıvı Tüketin Kuru ve kaşıntılı

cilt için, öncelikle bir dermatolog

değerlendirmesine başvurmak

gerekir. Zira ciltte kuruluk ve kaşıntıya

neden olabilen çeşitli sağlık sorunları da

problemin kaynağını oluşturabilir.

Bunların ekarte edilmesinin ardından,

cildin nemlendirilmesi ve bol sıvı alımı

temel yapılması gerekendir. Kısa süreli,

sık duş alınması da uygulanabilecek

diğer yöntemdir.

5Botoks Veya Dermal Dolgu

Yaptırın Kırışıklıklar ve sarkmalar

için, cildin güneşten en az 30 faktörlü

bir güneş kremi ile korunması

önemlidir. Özellikle güneşe daha çok

maruz kalan alın ve kol gibi bölgelerin

güneşe maruziyetten korunması gerekir.

Sigaranın ve alkolün bırakılması

faydalıdır. Bol sıvı alımı, cildin nemlendirilmesi

ve özellikle yeşil çay özü, A

vitamini, C vitamini, retinoid ve antioksidan

içerikli kremlerin uygulanması

yararlı olacaktır. Belirli bölgelerdeki

kırışıklık ve sarkmaların giderilmesi için

botoks veya dermal dolgu uygulamaları

etkilidir.

6A,C,E Vitaminlerinden Zengin

Beslenin Saç kaybı için, hususen

incelen ve kırılgan özellikteki

saçlarda, bu probleme yönelik üretilen

şampuan ve saç kremlerinin kullanılması

faydalıdır. Beslenme alışkanlığına saç

liflerinin güçlenmesine yardım edecek

gıdaların eklenmesi önemlidir. Bu anlamda,

yumurta, ıspanak, somon gibi

yağlı balıklar, yeşil çay, avokado, nar,

fındık gibi A, C ve E vitamininden zengin

gıdaların alınması yararlıdır.

7Kaş Çatıp Yüzünüzü Büzmeyin

Uyumak için veya gün içinde, karın

üstü yerine sırt üstü uzanmak ve

özellikle yüzdeki kırışıklıkların önlenmesi

için kaş çatma, dudak büzme gibi

yüz kaslarını kasan ifadelerden mümkün

olduğunca uzak durmak faydalıdır.

8Düzenli Egzersiz Yapın Yüzdeki

kasılmaların ve vücuttaki genel

stres yanıtının engellemesine

yönelik, düzenli egzersiz yapılabilir;

derin nefes alma egzersizleri, yoga veya

meditasyon gibi stres azaltıcı

faaliyetlerle uğraşılabilir.


HASTA, YAŞLI VE

ENGELLİLER İÇİN

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ


Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!