11.07.2016 Views

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ideolojiyi yaşatma konusunda farkında olmaksızın gizli bir işbirliği yapar. Böylece anlatılar yaşamı ve<br />

ideolojiyi yansıtmanın ötesinde kurar. Denilebilir ki anlatı, ideolojinin yaşamını garantileyen evidir.<br />

Akla gelen en eski anlatılar mitlerdir. Mitler ilkel insan topluluklarının doğa olaylarını anlamak,<br />

sırrını çözemedikleri hayat ve evrenin çeşitli görünümlerini anlam kolaylığına bağlamak ihtiyacından<br />

doğan öykülerdir. 7 İnsan kafasında binlerce cevapsız soruyla evrende çaresiz yaşarken sorularına<br />

bulduğu cevaplarla, mitleri içeren mitolojiyi oluşturmuştur. Bugün bilimsel nedenlerle açıkladığımız<br />

birçok sorunun cevabı, ilk insan için mitler olmuştur. Bu çerçevede mitler, yaşamı algılama biçimini,<br />

inanç dünyasını yani ideolojiyi yansıtan ve nesilden nesle aktaran en eski anlatılardır. Anlatı ideoloji<br />

ilişkisinden hareketle, mit, yüzyıllar boyu, ürünü olduğu dünyanın ideolojisine uyumlu, güvenli bir<br />

sığınak işlevi görmüştür.<br />

En eski anlatılar olan mitler, Antik Yunan’da tragedyalar aracılığıyla kendine bir yaşam alanı<br />

açmıştır. Daha açık bir deyişle tiyatronun ilk örnekleri olan Antik Yunan tragedyaları, kaynağını Yunan<br />

mitolojisinden alır; bu tragedyalar en eski anlatılar olan mitlerin canlandırılması üzerine kurulmuştur.<br />

Nitekim Yunan tragedyasına hatta tiyatroya ilişkin yazılmış ilk eser olan Poetika’da Aristoteles;<br />

tragedyanın, başı, ortası sonu olan bir eylemin taklidi olduğuna, eylemi yapan kişilerce temsil<br />

edildiğine ve tragedyanın salt öykü, mythos olmadığına işaret eder. 8 Burada eylem ve mitin<br />

tragedyadaki birlikteliğine yönelik vurgu, onun canlandırma ve anlatmaya dayalı yapısını açık eder.<br />

Böylece mit, tragedyada kanlı canlı bir kimliğe bürünerek hayat bulur. Bu nedenle mit, anlatı olma<br />

yönüyle bir ideoloji taşıyıcısı olarak konumlandığında, mite hayat veren tragedya, ideoloji taşıma<br />

rolünü ondan devralıp çok daha etkili bir şekilde üstlenecektir. Burada ideoloji‐mit‐tiyatro ilişkisi<br />

çerçevesinde, Antik Yunan tragedyalarında ataerkil ideolojinin yansıtılma biçimleri, feminist eleştirel<br />

bir yaklaşımla incelenecektir. Bu nedenle söz konusu mitlerin ve tragedyaların yer aldığı Antik Yunan<br />

toplumunun ideolojisine bakmak gerekir.<br />

Atina Demokrasisinde Hüküm Süren Ataerkil Yapı<br />

Antik Yunan toplumu mitlerin anlatıldığı, tragedyaların yazıldığı dönemde demokrasiyle<br />

yönetilmektedir. Bu nedenle bu tragedyaları Atina demokrasisinden bağımsız değerlendirmek<br />

mümkün değildir. Tragedyada ulaşılmaya çalışılan, seyirciye katarsisi yaşatmaktır. Katarsis, Poetika’da<br />

“Tragedyanın ödevi uyandırdığı acıma ve korku duygularıyla ruhu tutkulardan temizlemektir.” 9<br />

sözleriyle ifade edilir. Daha açık bir deyişle, tragedyayı izlerken seyirci, aşırı duygu ve zaaflarına<br />

yenilerek yıkım yaşayan kahramanla özdeşleşip kendini onun yerine koymalı, kendi aşırı<br />

duygularından bu yolla kurtulmalıdır. İşte bu noktada katarsis ile gerçekleştirilmeye çalışılan ideolojik<br />

bir amaç gündeme gelir: yaşamı uzak açıdan, duygu ve zaaflarına, aşırı isteklerine kapılmadan,<br />

soğukkanlılıkla değerlendiren, günlük yaşamını sınırlarını bilerek yaşayan, demokratik toplumla<br />

uyumlu, sağlıklı, ideal bir yurttaş yetiştirmek. Tragedyaların ideolojiyle bu dolaysız ilişkisi, onların<br />

demokrasiyi garanti etmesini ve bu rejimle uyumlu ideal demokratik vatandaşı yetiştirmesini<br />

sağlamıştır.<br />

Tragedyalarda kişi özgürlüğü adına mücadele ettiği her alanda polisin karşı konulmaz<br />

otoritesini üzerinde hissetmeye mahkumdur. Tragedya kahramanına biçilen son toplumsal<br />

düzenin yeniden kurulmasına ya da karşı konulmazlığının olumlanmasına hizmet eder.<br />

Tragedyalarda yurttaş, uyması beklenen yasalara uymazsa ya da polisin gerektirdiği<br />

sorumlulukları üstlenmezse nasıl cezalandırılacağını, acı ve korku duymaya yönelten bir<br />

kadere boyun eğmesi gerektiğini öğrenir. Tragedyanın üstlendiği en önemli ideolojik işlev,<br />

toplum normları ya da polis kimliğinin yurttaş üzerindeki hakimiyetini meşrulaştırmasıdır.<br />

Kişi kendi özgür iradesi ile hareket etmeye kalktığı an toplumsal baskı ile karşılaşır. Bu<br />

gerilim oyun kahramanının ölümüyle çözülürken toplumsal düzen yeniden kurulur. 10<br />

Tragedyalar yalnızca yazıldığı toplumun rejimi olan demokrasiyle değil aynı zamanda toplumda<br />

hüküm süren ataerkil ideolojiyle de uyum içindedir. Hannah Arendt, İnsanlık Durumu adlı eserinde,<br />

Yunan toplumundan hareketle kamusal alan ve özel alan arasındaki ayrıma dikkat çekerken bu<br />

889

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!