11.07.2016 Views

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

tarafından temsil edilmiştir. Konumuza dönecek olursak, adbilim düzleminde erkek adları kadın<br />

adlarından fazla olduğu halde, gül alanında bu kuralın tersi olduğu görülmektedir (bkn Tablo 2).<br />

Eril Güllü adlar, Yavuz Sultan Selim tarafından getirilen Türkçe adlar yasağına karşın, Sünni<br />

otoritenin zayıf olduğu bölgelerde varolmuştur (bkn Tablo 3). Bu kimlik, öncelikle cemaatdışı olan<br />

Bektaşilere ve Anadolu’nun Türkleştirilmesinde görev alan kolonizatör dervişlere dayanır. Ancak bu<br />

adların o zamanlarda da yaygın olmadıkları anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılda Adana 10 , İskilip 11 Gerede 12 ,<br />

Çorumlu 13 defterlerinde en çok ‘‘Gülabi’’nin (gülsuyu çıkaran) kullanılmış olması, adın ticari yönünü<br />

de belitmektedir çünkü aynı zamanda Gülabi, gülsuyu ile yapılan tatlılardandır. İkinciliğin ise<br />

‘‘Güldede’’de ‐ ‘‘dede’’ (Alevi lider)‐ olduğu görülüyor.<br />

Adbilimsel ölçütlerde dişil güllü adlar<br />

Türkçe adlara uygulanan yasak devam etmiştir: bununla birlikte yasal olarak kaydedilmeyen kadın<br />

yasaktan kurtulmuştur. Böylece dişil güllü adlar eril adların tersine dilimizdeki bugünkü en kalabalık<br />

bütüncelerden birisini yaratmıştır. Türk Kültüründe güllü adlar hep rağbette olmuştur. XVI. Yüzyılda,<br />

Babür İmparatorluğunda ‘‘Gülruh, Gülru, Gülazer’’(pembe‐yüzlü), ‘‘Gülberg’’ (pembe‐yapraklı ve<br />

renkli) ‘‘Gülreng’’, Gülistan ve ‘‘Gülşen’’ (gül bahçesi), gibi prenses adları bulunmaktaydı. Babür<br />

Şah’ın kızının ‘‘Gülbeden Hanım’’adından da görüleceği gibi, bir Türk adları modası söz konusudur.<br />

Adbilimsel bakımdan ‐kızların evlenip gitmesinden dolayı‐ dişil adlarda, erkeklerde olduğu kadar<br />

büyüsel adlar ön planda olmamış, duygusal adlandırmalar 14 yeğlenmiştir. Sadece, hep kız doğmasına<br />

son vermek için ‘‘Güldursun’’ ile mutluluk dileğini yansıttan ‘‘İrisgül’’ bu büyüsel gruptandır.<br />

‘‘İybagül’’(utangaç gül) ile iyelik ekiyle türetilen ‘‘Gülümhan’’ şevkatli adlardandırlar. ‘‘Seyahatte’’<br />

doğan ‘‘Sapargül’’ ve bebek doğduğunda rastlantı sonucu bir güvercinin uçmasına dayanan<br />

‘‘Tagangül’ (güvercin gülü) rastlantısallık ölçütüne uyan örneklerdendir. Güle dayalı adları salt sevgi,<br />

güzellik çağrışımlarıyla açıklayan bu görüşler, salt tanım ve tasvire dayalı olup, anlamsal ilişkileri<br />

birinci anlam düzeyine indirgemektedir. Ayrıca bu gelenekçi bakışlara göre ad seçimi, bilinçli bir<br />

seçime dayanmamaktadır; özel adlarda, kişi adları için bile anlamsızlık sözkonusudur 15 .<br />

Kadın anlatısının anlam örgütlenmesi ve dişil eril ilişkisi<br />

Oysa Türkçe kişi adları boş sözcükler değildir. Yukarıda örnekleri görülen adbilimsel<br />

sınıflandırmadaki salt tanım ve tasvire indirgenen açıklamalar, anlamın içeriğini bütünüyle ortaya<br />

koymaktan uzak kalır. Bu adların ardındaki gül kavram alanı, örneğin ‘‘Güldal’’ ve ‘‘Gül’’adlarında,<br />

güzelin boyunun, teninin gülle karşılaştırılmasının ötesindedir (bkn Tablo 1). Çok boyutlu olan gül<br />

alanının değişik anlam katmanları ardında, varlığını asırlarca sürdürmüş bir kadın anlatısı da<br />

gizlenmiştir. Süreç içinde kavram alanına bakıldığında bu temelin din ve kültür bağlamından evrilerek<br />

yazınsal imajlara ve simgelere, dinsel ayinlerin de imparatorluk prestij törenlerine, ağırlama türü<br />

gelenek göreneğe dönüştüğü ortaya çıkacaktır.<br />

Ama herşeyden önce gül tapımında gül, Afrodit’in kutsal çiçeğidir: Afrodit’in gül bahçesindeki<br />

gülleri aşk melekleri toplardı 16 (bkn Tablo 1). Ar.‘‘el cenne’’nin karşılığı olan‘‘etrafı çevrili’’ ve ‘‘kapalı’’<br />

bahçe, cennetin klasik imajına dönüşmüştür 17 . Dolayısıyla gül ibadetindeki ‘‘gül bahçesi’’, hepsi birer<br />

kült nesne olan gül demetleri ile tümü bahçe formunun türevi olan gül halkalarına yani güllerden<br />

örülmüş taç ve çelenklere, gül tesbihine denk düşmektedir. Apuleus’un Başkalaşımlarında, Lucius’un,<br />

gülden yapılmış bir taç yiyerek kapıldığı büyüden kurtulması 18 , onun İsis’le bütünleşmesini<br />

simgelemektedir. Roma’nın çiçek çılgınlığı tektanrıcılığın çiçek yasaklarına yol açmış eski gül simgeseli<br />

ise Hıristiyan bağdaştırmacılığı sayesinde devam edebilmiştir. Bütün bunların anlama nasıl yansıdığı<br />

Greimas göstergebilimi yordamı ile ortaya konulabilir. Buna göre ‘‘bir durum dönüşümüyle<br />

sonuçlanan her süreç bir anlatı olarak’’ tanımlanmaktadır 19 : böylece aşağıda görüldüğü gibi, tektanrıcı<br />

yasaklarla, gülün (N) Tanrıçalardan (Ö 1 ) ayrılması durumu (Ö 1 Λ N) , Hıristiyanlıkla Hz. Meryem’in<br />

651

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!