11.07.2016 Views

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

arasındaki en büyük tartışma konularından birisidir. Temel soru; “batıdan neyin?, ne ölçüde alınması?<br />

ya da ithal edilmesi?” yönünde ortaya çıkmıştır. Gerek aydın sınıf içinde gerek devlet adamları ve<br />

siyasiler nezdinde tazeliğini muhafaza eden bir meseledir bu. Hemfikir olunan nokta ise değişimin<br />

kaçınılmaz olduğu, reformların gerekliliği yönündedir. Fakat, reformların ne ölçüde olması, neyi<br />

kapsaması gerektiği konusunda fikir uyuşmazlıkları hiç bitmemiştir. Bu çerçevede muhafazakâr kesim,<br />

batının sadece fen ve teknolojisinin alınması ve batı kültürünün, geleneklerinin, yaşam tarzının reddi<br />

üzerinde hemfikir olmuştur. Buna mukabil, Türk‐İslam medeniyetinin zenginliği üzerinde durulmuş,<br />

kültürel alandaki batılılaşmanın yaratacağı krizlere değinilmiş ve böylesi bir dönüşüm sonuna kadar<br />

reddedilmiştir. Sonuç olarak, muhafazakar aydın kesim Tanzimat ile başlayan bu sürece önemli<br />

eleştiriler getirmiştir. Samiha Ayverdi ise bu kulvarda karşımıza çıkar. Bu noktada, Ayverdi’yi belki de<br />

öne çıkaran unsur, O’nun bütün bu eleştirileri yaparken kadın kimliği ile ortaya çıkmasıdır. Yaklaşık<br />

yarım asır önce gelenek‐modernite ikilemi üzerinden yapılan tartışmaların isimleri arasında kadın<br />

kimliği ile karşımıza çıkar Ayverdi.<br />

Muhafazakar kesim, Türk medeniyetinin İslam dini ile mayalandığı bir medeniyet tasavvurunun<br />

önemini savunmuştur ve modernizm adına atılan tüm adımlar bu süzgeçten geçirilerek<br />

değerlendirilmiştir. Türkiye’de bugün hala durum değişmemiştir. Muhafazakar kesim, moderniteyi<br />

ancak, kültür, gelenek ve din ile çatışmadığı oranda kabul etmektedir.<br />

Keza Ayverdi’nin görüşlerini değerlendirdiğimizde de bunun uzağında ya da ötesinde bir duruşla<br />

karşılaşmayız. Türk örf, adet ve gelenekleri ile ters düşen her türlü yeniliği milli kültüre karşı alınan bir<br />

tehdit gibi görür. Yılbaşı kutlamalarından, anneler günü kutlamalarına kadar yaptığı eleştirilerde bu<br />

noktadan hareket eder. 14 Bayramların yerini almaya çalışan yılbaşı kutlamaları, bayram hediyelerinin<br />

yerini terk ettiği yılbaşı hediyelerinden bahsederken bu tehdit algısını yoğun bir şekilde<br />

hissedersiniz. 15 Yine, İstanbul üzerine yazdığı meşhur eserlerinde, İstanbul şehrini gelenek ve<br />

kopuş/değişim/reddi miras ekseninde değerlendirir. O’na göre ya kadim Osmanlı medeniyetinin inkarı,<br />

yahut da mazisine tutunma gayreti içinde olmuş, geleneklerine bağlı kalabilmiş bir yapı vardır. İşte<br />

tam da bu noktada eleştirdiği bir takım semtleri ne İstanbul’un bir parçası olarak kabul etmiş ne de<br />

hakiki İstanbulluluk bu semtler ile mümkün olabilmiştir. Buna karşılık, geleneğin devam ettiği,<br />

değişimin büsbütün hayata geçmediği, Osmanlı kültür ve mirasının hala değerli olduğu semtlerden<br />

övgü ile bahsetmiştir. 16<br />

Ayverdi’ye göre Türk toplumu, gerek Selçuklu zamanında, gerek Osmanlı döneminde İslam’a<br />

bağlılığı neticesinde yüksek bir medeniyet ve kültür vücuda getirmiştir. Maneviyatın zayıflaması ile<br />

başlayan süreç ile birlikte gerilik ve taassup başlamıştır. Türk milletinin maneviyatının temelinde ise<br />

İslam vardır. Geçmişte bu maneviyatın tesiri ile büyük bir medeniyet inşa edilebilmiştir. Ta ki<br />

maneviyatın zayıflamaya yüz tuttuğu andan itibaren, elindeki mirasın değerini bilememiş ve onu<br />

muhafaza etme bilincinden uzak düşmüştür. Türk milleti, redd‐i mirası terk edip, özüne dönemediği<br />

müddetçe de geleceğini sağlam bir zemin üzerinde inşa edemeyecektir. 17 O’nun bu görüşlerini şu<br />

satırlarda kuvvetli bir şekilde seslendirdiğini görürüz:<br />

Şu halde bir çıkar yol, bir çare aramak gerek. Madem ki ortada her parçası bir tarafa<br />

dağılmış bir kadim medeniyet cesedi yatıyor. Onu mumyalayacak yerde, bıraktığı dölü<br />

kurtaralım. Evet bu dünyaya parmak ısırtan medeniyeti biz yaralayıp, bereledik ve nihayet<br />

öldürdük. Islahat dedik, inkılab dedik ve bu hesapsız ters adımlar adına, bin yılımızın<br />

kafasını kopardık. 18<br />

Ayverdi için batılılaşma adına yapılan hatalardan kurtuluş; geçmiş ile nikah tazeleyip, dün ile<br />

bugünü ve belki de yarını içine alacak bir terkip ile mümkündür.<br />

Özetle, muhafazakâr ve milliyetçi kimliği ile ön plana çıkan Samiha Ayverdi’nin, yaşamı boyunca bu<br />

çizgisinden ödün vermediğini, fikir dünyasında kendi iç tutarlılığını daima koruduğunu söyleyebiliriz.<br />

Yazar, önemli bir külliyata sahip olmakla birlikte, eserleri günümüzde geniş kitlelere ulaşamamış ve<br />

yeterince tanınamamıştır. Hem kadın kimliği ile var olması hem de muhalif tavrı bunun başlıca<br />

sebepleri olabilir. Ayverdi, kimilerine göre iflah olmaz bir batı karşıtı, kimileri için ise tepeden yazan bir<br />

Osmanlı aristokratıdır; fakat bütün eleştiriler bir tarafa, Ayverdi’nin, Türk entelekütel hayatı açısından<br />

516

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!