11.07.2016 Views

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

vermekten vazgeçtiklerini söyledi. Neyse ki filmin proje olarak yolculuğu devam etti ve ARTE ile CNC<br />

(Fransız Ulusal Sinematografi ve Hareketli Görüntü Merkezi) gibi uluslararası sanatı destekleyen<br />

kurumlar projeyi değerlendirmeye almaya layık gördüler. CNC proje değerlendirmesi sırasında<br />

değerlendirme kurulundaki Türk olduğu belirtilen bir üyenin projeye verilmek istenen desteği<br />

“Türkiye’de kadınların durumu artık böyle değil” gerekçesiyle engellemeye çalıştığı söylendi. Ancak<br />

her iki kurumdan ve daha başkalarından da destek alındı. Film proje aşamasındayken senaryonun ve<br />

film görsellerinin aldığı bu tepkiler beni düşündürdü. Bir kadın olarak hikaye yazmak ve de kadınları<br />

konu edinmek bir risk ya da problem miydi? Filmin ortak yönetmeni bir erkek olsa da film kadın<br />

bakışını ‐ insan bakışından fazla mı öne çıkarıyordu? Bu önüne geçebileceğim bir şey miydi daha da<br />

önemlisi önüne geçmeli miydim? Yanıtım hislerime güvenerek filmi tamamlamak oldu.<br />

Filmde baba figürlerinin yüzlerinin olmayışı çok önceden aldığım bilinçli bir karardı. Filmi<br />

erkeksizleştiren bu tavrın başlıca nedenleri ele aldığım hikayenin gerçekle ilişkisi dahilinde filmde<br />

canlandırmak istediğim bir erkeğin olmayışı ve de izlediğim her şeyde erkeklerin baskın olmasından<br />

sıkılmamdı 8 . Filmde kötülüğe bir yüz değil ancak bir cinsiyet vermiş olmuştum. Belki de bu gibi<br />

nedenlerle, film tamamlandığında kadın hikayesi hipotezini destekleyen bir dizi tepki aldım.<br />

Gözlemlerim ya da deneyimlerim bana filmin daha ziyade kadın izleyiciler üzerinde bir etki bıraktığını<br />

gösterdi. İlk gösterimin ardından yanıma gelen pek çok kadın kendi ailelerinde benzer durumlar<br />

yaşadığından ya da kendi anneannelerini gördüklerinden bahsettiler. Gözleri dolanlar oldu. Erkekler<br />

filmin sosyal mesajına odaklanırken kadınlar filmle duygusal bir bağ kurduklarını ifade ettiler.<br />

Bir erkek izleyici 2013 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen Hangi İnsan Hakları Film Festivali’nde<br />

filmin gösteriminin ardından yaptığım kısa konuşmada ben filmimi güçlü bir kadının hikayesi olarak<br />

tanımladıktan sonra “Anneanne karakteri güçlü mü? Güçsüz geldi bana…” yorumunda bulundu.<br />

Filmimde ele aldığım edilgenlikten etkenliğe evrilen içsel bir güç ve dayanışmaydı. Karakterlerde<br />

kendi dışında bir varlığı korumak, sakınmak, üstesinden gelme gücünü ona aşılamak ve her şeye<br />

rağmen devam etmek şeklinde vücut buluyordu. Bunun izleyici tarafından güçsüzlük olarak<br />

yorumlanabilmesi kadınlarda tek tip bir güç anlayışının ve algısının uzun süredir empoze<br />

edilmesinden kaynaklandığını bana düşündürdü. Güçlü kadın söz konusu olduğunda filmdeki<br />

anneanne karakterinin hayal kırıklığı yaratması onun dar kalıplara sıkışmış güçlü kadın karakter<br />

tanımına uymamasındandı. Julianne Ross’un, da bir dizi film karakteri üzerinden tarif ettiği bu kalıpta<br />

alkış alan ya da kabul gören güçlü kadın karakterlerin formülü, bu karakterin erkek egemen kültürün<br />

kalıplaşmış kadın tiplemesini kırmasıdır. Elbette bu bir güç gerektirir, ancak sürekli bu tip bir gücün<br />

empoze edilmesi de kendini çeşitli şekillerde gösteren farklı bir tür gücü gözden kaçırmamıza sebep<br />

olabilir 9 . Fazla “kadınsı” kabul edilebilecek sabır, incelik, sevecenlik ve uyum sağlama becerisi fiziksel<br />

güç ya da bir orduyu idare edebilme gibi özelliklerle karşılaştırıldığında küçümsenmeli midir? Belki bu<br />

özellikler erkek egemen bir dünyada daha büyük bir kuvvet ile var olmamızı ve ilerlememizi sağlar.<br />

Yine de bu yorum, filmimle kırmaya çalıştığım bir olguyu daha da derin işlemeliydim şeklinde bir öz<br />

eleştiri yapmamı sağladı. Zira bu hikayenin bence anlatılmaya değer, en kıymetli ve özel yanı insanın<br />

içinde var ettiği içsel gücüydü. Neticede tüm bu film yapım deneyimi benim için bir Türk kahvesi içimi<br />

gibiydi, izleyicilerde de aynı etkiyi bırakmasını diledim: Kısa ama bir hayatın anılarına bedel; yoğun,<br />

buruk ve içinize işleyen... ”<br />

Keywords: Animation, Docu‐drama, Memory, Visual Expession, Family<br />

Nazlı Eda NOYAN<br />

Bahçeşehir University, Faculty of Communication,<br />

Department of Photography and Video<br />

edanoyan@yahoo.com / www.girlsawthesea.net<br />

Notlar<br />

1<br />

Michel Ocelot, Canlandıranlar Semineri (İstanbul, Türkiye, 8 Ekim 2013)<br />

341

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!