11.07.2016 Views

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yapar mı?” dedi. Onun için, böylece kul hakkı üzerinde çok dururduk yani. Babam bilhassa<br />

çok dururdu. Kimsenin hakkını yemeyin, ne maddi, ne manevi. Onun için, hiç kimsenin<br />

hakkı hiç kimsede kalmamalı. Diyor ki Cenabı Allah, bütün yaptığınız kötü faaliyetleri tövbe<br />

edin, kabul ederim, ama diyor, bir şeyi affetmem. Kul hakkıylan gelmeyin bana diyor.<br />

Ancak onun hakkını sana helal ederse, o zaman. Eğer öldüğünüzde helal etmediyse zaten<br />

işiniz bitmiştir diyor. Buraya o kul hakkıyla gelmeyin diyor. Onun hesabını kötü sorarım<br />

diyor. Şimdi, şu milletin haline bak! Herkes birbirinin kul hakkını yemekle meşgul yavrum…<br />

Kul hakkı kavramı Allah’ın gözünde tüm bireylerin doğuştan eşit olduklarına, başka deyişle, ahlâki<br />

eşitliğe işaret eder. Bu bağlamda hiçbir birey doğuştan ayrıcalıklı kabul edilemez. 4 İslami söylemde kul<br />

hakkı cemaatin bireyi olan Mümin’e gönderme yapar. Modernleşme ile bu mümin giderek dindar<br />

bireye dönüşür. 5 Yukarıdaki örnekte, kendi öznelliğini idealist birey olarak kurgulayan kentsoylu<br />

kadın, günümüz toplumunda kul hakkı gözetilmediğine, dolayısıyla İslami söylemin içindeki ahlâki<br />

terbiye özünün gündelik hayatta boşaltıldığına işaret etmektedir. Öte yandan, kırsal kökenli<br />

Anadolulu kadınların güçlendirilmesi eyleminde yine de kul hakkı üzerinden bir meşruiyet zemini<br />

aramaktadır. Kendi aldığı ahlaki terbiyede hak kavramını çocuklarıyla kurduğu ilişkide de görürüz.<br />

Ankaralı kentsoylu kadın bu yönünü şöyle dile getirmektedir:<br />

Sonra Pendik’e gittiğimde çok sevindim. Artık her şeyi bırakacağım diyordum. Ne gezer!<br />

İçimdeki o şey kaynıyor ya… Pendik’teki göç, oradaki kadınlar benim çok ilgimi çekti. Dedim<br />

ki, burada ben bir laboratuvar buldum. Hadi…. kar kış kıyamet tepelere çıkar, yünler<br />

götürür… Onlara örgüler yaptırtır filan. Neler yaptım… Anlatamam sana, çok çalıştım. Hatta<br />

bir ödül verdiler Türk Kadınlar Birliği<br />

Genel Merkez’inde. O ödülü alırken dedim ki, bu benim çocuklarıma bırakacağım en<br />

güzel miras. Bu ödülde benim çocuklarımın da hakkı var. Neden? Burada benim çocuğum<br />

40 derece ateşle yanarken, ben çocuğumun önüne bir sıcak çorbayı koydum ve öyle gittim.<br />

Onun için çocuklarımın da hakkı var.<br />

Urfalı kadının anlatısında ise evliliği ve hısım‐akrabaları ön plandadır. Öyküsü, kocasının kendisi<br />

üzerine kuma getirmesi ekseninde gelişir. Kadınların ezilmişliği teması bu anlatıda kumalık<br />

durumunun kadın psikolojisine verdiği zarar bağlamında ön plana çıkar. Urfalı kadın, üzerine kuma<br />

gelmesiyle kul hakkının yendiğini düşünmektedir. Babasının ölümünden sonra, 22 yaşında, eniştesinin<br />

arzusu üzerine, eniştesi ve ablasının kirvesi olan ve Urfa’nın köyünden gelen aynı yaşta bir adamla<br />

evlendirilir. Evliliği için Allah’ın emri, kader, der. Bu evlilikten bir kızı olduktan sonra bir daha hamile<br />

kalamaz. Kocası erkek çocuk istediği için, bir süre sonra, karısı üzerine kuma almaya karar verir. Köy<br />

kökenli olan kocasının gözü yükseklerdedir. Hem erkek çocuk sahibi olmayı, hem de zengin olup<br />

enişteyi geçerek toplumda yükselmeyi istemektedir. Üstelik kayınvalide ve kayınpeder de oğullarını<br />

bu konuda desteklemektedir. Böylece, kocası devlet katında görev alıp, yükselmek için Ankara’ya göç<br />

eder; arkasından karısının ikinci çocuğu olmadığı için 16 yaşında bir akraba kızıyla evlenir; kuma<br />

olarak onu da Ankara’ya getirir. Bir süre sonra genç karısı kendisine üç erkek çocuk doğuracak, hem<br />

de onun istediği gibi yanında gezerek sosyal ortamlarda bulunabilecektir. Urfalı kadın başlangıçta<br />

kuması ile beraber yaşamayı denese de, üç erkek çocuk doğurmuş olan genç bir kadınla rekabet<br />

edemeyeceğini anlar. Ancak ekonomik ve sosyal nedenler yüzünden kocasından ayrılamasa da, ayrı<br />

bir hanede kızıyla birlikte yaşamaya karar verir. Kocasının üzerine kuma getirmesine ilişkin duygularını<br />

şöyle aktarır:<br />

Evlensem de aile kızıyla evlenirim diyordu. Rastgele biriyle evlenmem. Alırsam bekâr<br />

alıcam… O zaman da işte gitmiş, halasının kızı da ordaymış. Bu kız da 15 yaşındaymış.<br />

Babası hatta vermemiş. Demiş, bunun hanımı var, çocuğu var, günah. Annesi yok demiş,<br />

ısrar etmiş. Senin beş tane kız çocuğun var da başkasına verdin; bu da benim ağabeyimin<br />

oğluna ben vereceğim demiş. Kıza sormuşlar; kız da istemiş. Kız da bizim beyi beğenmiş;<br />

sevmiş… Kız da gözü açık. O zamandan belliymiş her şeyi elde edeceği… Olsun hanımı<br />

demiş; ben onla gider, bir abla gibi geçinirim demiş. O güvenmiş kendi kendine. Demiş<br />

gönderin beni. Söz kesmişler. […]. Ben dedi, “istedim, iki ay sonra gelecek. İşte beraber<br />

332

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!