11.07.2016 Views

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

writing_womans_lives_symposium_paper_book_v2

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Evlatlık kurumunun sosyal ideal formuna uygun olarak işleyebilmesi için çocukların eğitilebilir,<br />

terbiye edilebilir olmasının gerekli olduğu vurgulandı; bu yüzden birçok kaynak kişinin söylediği gibi<br />

evlatlıkların, adet gereği, çok küçük yaştayken alınması tercih ediliyordu.<br />

Çocukların evlatlık olarak verilişi ile ilgili öyküler çoğu zaman günümüzün çocuk haklarına ilişkin<br />

duyarlıklarımız nedeniyle sanki bir suçu saklamak ister gibi anlatılıyordu. Genellikle evlatlık alan<br />

aileleri talepleri değil de çocuklarını çeşitli nedenlerle vermek zorunda kalan ailelerin muhtaç olma<br />

durumları vurgulanıyordu. Sanki evlatlıklar önceden öngörülmemiş bir biçimde kapıya getirilmiş<br />

oluyorlar da evlatlık alan aile de onları belirli bir acıma duygusu ve vicdani yükümlülükle himayesine<br />

almış oluyordu. Bu öykünün bazı durumlarda “gerçeküstü” bir üslupla anlatılmasının bir nedeni de<br />

çocuğun kimsesiz olması, ya da annesi babası belirsiz, gayrimeşru ilişki sonucunda doğmuş olmasıydı.<br />

Genellikle evin erkekleri tarafından adeta hiç hesapta yokken eve getirilen evlatlıkların, örneğin, bir<br />

seçim kampanyasında arabaya konulması söz konusu olabiliyordu!<br />

Zaten kendi aileleri tarafından başka ailelere verilen bu çocuklar, “İşte ben de böylece bu kapıda<br />

büyüdüm” diye anlatıyorlar. Çocukların büyüme öykülerinde “arada kalmışlık” ve aidiyetsizlik<br />

duygusu en iyi koşullarda köken ailesini red ve büyüdükleri aileyi ve akraba ilişkilerini benimsemeye<br />

varıyor.<br />

Yine de tüm öykülerde burukluk var… Büyütülen çocuklar kendi ailelerini kurduktan sonra köken<br />

aileleriyle yeniden ilişki kurmaya çalışıyorlar—özellikle kardeşleriyle. Kendilerini büyüten aile ile<br />

ilişkiler ise sürekli karşılıklı beklentilerin hayatın seyri ve döngüsü içinde her koşulda yeniden<br />

tanımlandığı—örtük bir hesaplaşma içinde sürdürülüyor.<br />

Ailenin yaşlılarının bakımında, yeni doğan çocuklarının, hastalarının bakımında büyütülen<br />

çocuklardan hizmet beklentisi hiç bitmiyor. Diğer taraftan da, parasal yardım, iş bulma, ev kurma, vs.<br />

konularında yardım beklentisi her zaman dile getiriliyor.<br />

Lülü ailesi (Antalya)<br />

Lülü ailesi, Antalya’nın en eski ve köklü ailelerinden biridir. Bu makalenin ortak yazarlarından<br />

Vecihe Zaman, Lülü ailesi’ndendir; aile bilgilerini, özellikle annesi Günaç Hanımla gerçekleştirdiğimiz<br />

görüşmelerin yanı sıra, aile içindeki söylenceler, yazılı, basılı araştırma ve kitaplardan edinmiş olduğu<br />

bilgilerden derlemiştir.<br />

Aile seceresinde, Antalya’nın ilk üç dönem belediye reisliğini yapmış, ticaret odasını kurmuş, İkinci<br />

Meşrutiyet döneminde parti kurarak seçimlere katılmış ve kazandıktan sonra padişah tarafına geçmiş<br />

bir Bey olan ÖMER LÜTFÜ LÜLÜ (Vecihe Zaman’ın anneannesinin babası) en önemli isimdir. Yedi<br />

çocuğuna da adilce dağıtacağı sayıda çiftlikleri, toprakları ve tomruk ticareti yapması dolayısı ile<br />

gemileri bulunmaktaydı.<br />

Ev içerisinde yetiştirilecek ve hizmete alınacak çocuklar ki hem erkek hem de kız çocuklar evlatlık<br />

alınırdı, bu çiftliklerde çalışan marabaların çocukları olurdu. Çocuklar seçilirken büyümüş<br />

olamamalarına dikkat edilir ve belli bazı testlerden geçirilirdi. Bazı ailelerin aksine asla zeka özürlü<br />

veya aptal çocuk alınmazdı. Eve geldikleri günden itibaren örf, adap, yeme‐içme, konuşma, yürüme,<br />

hizmet etme dersleri alırlar, bu eğitim tamamlanmadan asla hizmete çıkmazlardı.<br />

Kızlar ev işlerinde, mutfakta ve çocuk bakımında kullanılırken, erkekler çarşı‐pazar işleri, konağın<br />

bahçesinin düzenlenmesi, odunluk tanzimi ve yakacak tedariki gibi işlerde görevlendirilirdi. Hemen<br />

hepsinin istidadına göre bir zanaat veya sanat edinmelerine dikkat edilir, evlendirilirken kızlara bir<br />

dükkan ve ev, oğlanlara ise dükkan ve işletmelerde iş verilir, mutazarrır olmamalarına dikkat edilirdi.<br />

302

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!