brazıl / brezilya - FIBA.com
brazıl / brezilya - FIBA.com
brazıl / brezilya - FIBA.com
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
TURKEY / TÜRKİYE<br />
Date of Affiliation to <strong>FIBA</strong>: 1936<br />
<strong>FIBA</strong> Ranking: 18th (1st January 2010)<br />
<strong>FIBA</strong> World Championship appearances: Third (three consecutive)<br />
THE TIME HAS COME<br />
Turkey has been preparing for this tournament since 2004. For six years<br />
everything has been done with a focus on the 2010 <strong>FIBA</strong> World Championship.<br />
Nine years ago, the country hosted Eurobasket 2001 and went on to take the<br />
silver medal. 2010 is seen as a turning point in Turkey’s fortunes in international<br />
<strong>com</strong>petitions. Will all the hard work, agony and patience be rewarded?<br />
Turkey is a country that is emotionally-driven by sports. The heart is usually<br />
superior to the mind. Obviously, that strategy has its advantages and<br />
disadvantages. When emotions run high, unfathomable goals can be reached<br />
and unimaginable things can occur. The downside is when emotions run the<br />
other way, with sulking and disintegration on the cards. The main characteristic<br />
aspect of Turkish national teams has always been the emotional status.<br />
That’s why they’re usually unpredictable. Turkey is like a snowball on the top<br />
of a mountain. If you push it down, it will stick to all the snow and turn into<br />
an avalanche…or alternatively it can stay there on the mountain top only to be<br />
melted by the morning sun.<br />
Well what better way to enhance your emotional prowess than to play in front<br />
of your adoring fans where one small play can result in a frenzy? If you want<br />
an example, look no further than Eurobasket 2001, which Turkey hosted. They<br />
started real slow, needing overtime to beat Latvia, losing to Slovenia in the group<br />
stage before roaring back with two incredible <strong>com</strong>eback wins over Croatia and<br />
Germany, which are still fresh in the memory. In fact, they still seem unreal to this<br />
day. It is impossible to explain those wins only in basketball terms. Turkey played<br />
with the most effective performance enhancer of all time – an emotional high.<br />
Turkey has been working to host the 2010 <strong>FIBA</strong> World Championship since<br />
2004. Bogdan Tanjevic was chosen as Turkey’s head coach back then looking<br />
ahead to this event. The subsequent Eurobasket 2005 and 2007 squads were<br />
chosen with 2010 always in mind. This <strong>FIBA</strong> World Championship is seen as a<br />
turning point for Turkish basketball just like 2001 proved to be. The emotional<br />
effect of having home court advantage and playing in front of partisan fans is the<br />
biggest thing Turkey relies on.<br />
But the home crowd super effect aside, there seem to be key questions<br />
regarding Turkey in a basketball sense. Turkish club teams sank to an alltime<br />
low in European <strong>com</strong>petitions last season and players abroad didn’t have<br />
the best of seasons either. The National Team is suffering, particularly in the<br />
backcourt. Playmakers Kerem Tunçeri and Ender Arslan had mediocre seasons.<br />
Engin Atsür had a breakout performance but tore his Achilles tendon in a friendly<br />
game and will be missed. Where Turkey suffers the most is on the wings. The<br />
basketball tradition in the country has produced dead-eye shooters for the past<br />
30 years, but the well has dried up. Cenk Akyol never blossomed into the scorer<br />
people expected him to be while Omer Onan, Sinan Güler and Evren Büker are<br />
good players but limited offensively.<br />
Actually, among the outside players, the only ‘point-producer’ is Hidayet Turkoglu<br />
who had a dismal season with the Toronto Raptors. Turkey hopes that home<br />
court advantage will rejuvenate the players to a point where they will banish<br />
memories of the 2009-10 season. The frontcourt is loaded but it has its own<br />
problems too. Mehmet Okur of the Utah Jazz, who was performing very well,<br />
will not play after tearing his Achilles tendon while Kerem Gönlüm has served a<br />
doping suspension, but last played a <strong>com</strong>petitive basketball game in June 2009.<br />
Rising star Ömer Aşık broke his collarbone and then had a contract dispute with<br />
his team and has not played since December of last year.<br />
Nevertheless, Turkey has been waiting for this since 2004. Everyone is excited,<br />
everyone has high expectations and everyone is ready to explode. A tiny bit of<br />
hope, one play, one push down the mountain is all it takes. Turkey is ready to<br />
roll – and has been ready to do so for six years.<br />
179<br />
<strong>FIBA</strong>’ya Katılım Tarihi: 1936<br />
<strong>FIBA</strong> Sıralaması: 18 (1 Ocak 2010 itibariyle)<br />
<strong>FIBA</strong> Dünya Şampiyonaları’na Katılım Sayısı: 3 (üç kez üst üste)<br />
ŞİMDİ SIRA TÜRKİYE’DE<br />
Türkiye 2004’den beri bu turnuvaya hazırlanıyor. Altı yıl boyunca yaptıkları her<br />
şeyde odak noktası 2010 Dünya Şampiyonası olmuştu. Dokuz yıl önce 2001 <strong>FIBA</strong><br />
Avrupa Şampiyonası’na ev sahipliği yapan ülke gümüş madalyaya uzanmıştı.<br />
2010 yılı Türkiye’nin kaderinin uluslararası turnuvalardaki dönüm noktası olarak<br />
görülüyor. Tüm bu sıkı çalışma, acı ve sabrın karşılığını alabilecekler mi?<br />
Türkiye spor alanlarında daha çok duygularına kapılan bir ülke. Duygular<br />
genelde aklın önüne geçiyor. Açıkçası bu stratejinin avantajları olduğu kadar<br />
dezavantajları da mevcut. Duygular fazlaca su yüzüne çıktığı zaman amaçlara<br />
akıl almaz şekillerde ulaşılabilir ve beklenmedik sonuçlar ortaya çıkabilir. İşin<br />
dezavantajı ise, duygular farklı bir şekilde açığa çıktığında, somurtmalar ve<br />
takımda çözülmeler meydana gelebiliyor. Türk milli takımının temel özelliği her<br />
zaman duygusal statüsünde kalması. Bu yüzden ne yapacakları hiç belli olmuyor.<br />
Türkiye dağın zirvesindeki bir kar topu gibi. Eğer onu iterseniz etrafındaki tüm<br />
karları da toplayarak bir çığa dönüşür ya da dağın zirvesinde kalmayı sürdürerek<br />
sabah güneşiyle eriyip gider.<br />
Duygusal gücünü açığa çıkartmak için, küçük çaplı bir maçı bile coşkuyla izleyen<br />
tutkulu taraftarlarınızın önünde oynamaktan daha iyi bir yol olabilir mi? Türkiye’nin<br />
ev sahipliği yaptığı 2001 <strong>FIBA</strong> Avrupa Şampiyonası buna iyi bir örnek. Oldukça<br />
yavaş başladılar ve Litvanya’yı yenmek için ekstra zamana ihtiyaç duydular,<br />
Grup maçlarında Slovenya’ya yenildiler ama Hırvatistan ve Almanya maçlarında<br />
hala akıllara kazılı olan mükemmel galibiyetlere imza attılar. Bugün bile sanki bir<br />
hayalmiş gibi geliyor. O galibiyetleri basketbol terimleriyle anlatmak imkansız.<br />
Türkiye duygusal açıdan çok güçlüydü ve bu da performanslarına yansıdı.<br />
Türkiye 2010 <strong>FIBA</strong> Dünya Şampiyonasına ev sahipliği yapmak için 2004’den<br />
beri uğraş veriyor. Bogdan Tanjevic de bu olaydan çok önce Türk milli takımının<br />
baş antrenörü seçilmişti. Daha sonra oynanan 2005 ve 2007 <strong>FIBA</strong> Avrupa<br />
Şampiyonası takımları seçilirken bile akıllarında hep 2010 vardı. Bu Dünya<br />
Şampiyonası 2001’deki gibi Türk basketbolunun kader anı olacak. Kendi<br />
sahasında oynayacak olmanın ve fanatik taraftarlardan duygusal destek almanın<br />
getireceği etki Türkiye’nin en çok güvendiği durum.<br />
Ama kendi taraftarına sahip olmanın etkisi bir yana, basketbol anlamında<br />
Türkiye’de bazı soru işaretleri var. Türk kulüp takımları geçen sezon Avrupa<br />
müsabakalarında düşüşe geçti ve yurtdışında oynayan oyuncularının da en iyi<br />
sezonlarını geçirdikleri söylenemez. Milli takımın oyun kurucu pozisyonunda<br />
sıkıntıları var. Kerem Tunçeri ve Ender Arslan gibi oyuncular vasat sezonlar<br />
geçirdiler. Engin Atsür bu sezon çok iyi bir çıkış yaptı ancak hazırlık maçında aşil<br />
tendonu koptu ve oynayamayacak. Türkiye’nin özellikle de kanatlarda eksiği var.<br />
Ülkedeki basketbol geleneği son 30 yılda keskin nişancı şutörler yetiştirse de<br />
kaynak artık kurumuş gibi görünüyor. Cenk Akyol şu ana kadar istenilen düzeyde<br />
bir skorer olamadı ve Ömer Onan, Sinan Güler ve Evren Büker de iyi oyuncular<br />
olmalarına rağmen hücumda sınırlı oyuncular.<br />
Dışarıdaki oyuncular arasında sayı üretme kabiliyetine sahip olan tek oyuncuları,<br />
Toronto Raptors ile kötü bir sezon geçirmiş olan Hidayet Türkoğlu. Türkiye,<br />
kendi sahasında oynayınca oyuncularının canlanacağını ve 2009-10 sezonunu<br />
hafızalardan sileceğini düşünüyor. Forvetler eksiksiz olsa da bu alanda da bazı<br />
problemler mevcut. Utah Jazz oyuncusu Mehmet Okur ise aşil tendonlarının<br />
kopması sebebiyle turnuvada yer alamayacak. Öteki taraftan Kerem Gönlüm<br />
doping yüzünden ceza aldı ve Haziran 2009’dan beri oynamıyor. Yükselen yıldız<br />
Ömer Aşık ise önce köprücük kemiğini kırdı, ardından da takımıyla sözleşme<br />
problemi yaşadığı için geçen yıl Aralık ayından beri maçlara çıkmadı.<br />
Buna rağmen Türkiye 2004’den bu anı beklediği için herkes heyecanlı, herkes<br />
patlamaya hazır bomba gibi bekliyor ve takımdan beklentiler çok yüksek.<br />
İhtiyaçları olan biraz umut, belki de onları çığ oluşturmak için dağın aşağısına<br />
doğru yuvarlayacak tek bir galibiyet. Türkiye son altı yıldır olduğu gibi harekete<br />
geçmeye hazır.