19.04.2016 Views

AramızdanAyrılanlar

Türk Fizik Derneği

Türk Fizik Derneği

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sayfa 321<br />

konuşma yaparken, insanın kendi ruhsal durumunu açığa vurduğunu farkettim. O zaman liseyi<br />

yeni bitirmiş bir öğrenciydim ama dikkatle dinliyordum. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde<br />

açılıyordu Fen Fakültesi. Onun bir iki odasında. Törene zamanın Cumhurbaşkanı, Başbakanı,<br />

Milli Eğitim Bakanı, İstanbul Üniversitesi’nden temsilciler gelmişlerdi. Üç kişi konuştular<br />

törende. İlk önce sanırım Kerim Erim, İstanbul Üniversitesi’nin temsilcisi olarak bir konuşma<br />

yaptı. Kutluyordu Ankara’da göreve başlayanları. Ayrıca Ankara Fen Fakültesi’ndeki öğretim<br />

üyelerinin, İstanbul Üniversitesi’nden gelen insanlar olduğu için bundan onur duyduğunu<br />

söylüyordu. İstanbul Üniversitesi’nde yıllardır bilim yapmakla uğraştıklarını anlattı. Ben<br />

bunlardan şu sonucu çıkardım: “Bilim kolay bir şey değildir. Biz yıllardır uğraşıyoruz hâlâ bir<br />

yere varamadık, siz Ankara’da daha yeni yeni bu işe giriyorsunuz, hadi bakalım ne<br />

yapacağınızı görelim.”. Yani küçümseyen bir tavır vardı. Sonra Fakülte’nin yeni dekanı<br />

Fizikçi Hayri Dener konuşma yaptı. Hayri Bey Türkiye’de “Fizikçi Hayri” diye bilinirdi. Ama<br />

orta öğretimde çalışmıştı. Lise fizik kitapları yazmıştı ve Gazi Eğitim Enstititüsü’nde ders<br />

verirdi. Çok değerli bir öğretici ve bilim insanıydı; ama Fransa’da yalnız lisans öğrenimi<br />

yapmıştı ve doktora yapmamıştı. Dolayısıyla hiç araştırma yapmamıştı. Ama iyi niyetli bir<br />

insandı ve araştırma yapılmasını istiyordu. Onun konuşmasında söylediği, daha ziyade felsefi<br />

bir girişti. “Bilim,” dedi “çok güzeldir. Çünkü siz bulunduğunuz yerde bilimin esaslarını<br />

öğrenirseniz, bütün evrende her yerde geçerli olan kurallar öğrenirsiniz. Bu çok güzel bir<br />

şeydir. Ama bilim aynı zamanda çok korkunçtur. Çünkü eğer siz bilimin kurallarını öğrenip<br />

onlara uymazsanız o sizi ezer geçer. Çok gücü vardır. Ama biz burada elimizden geleni<br />

yapacağız. Bilgilerimizi gençlerimize öğreteceğiz.”. Bundan çıkan sonuç, benim aldığım<br />

sonuç şuydu: “Biz elimizden geleni yapacağız. Artık ne çıkar bilmiyorum; ama işimiz zordur<br />

ve bilim de kolay bir şey değildir. Biz görevimizi yapmaya çalışacağız.”. Böyle mütevazı bir<br />

yaklaşım... Ondan sonra Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel konuştu. O bambaşka gayet<br />

coşkulu bir konuşma yaptı: “Burada yeni bir Fakülte açıyoruz, gençler burada her şeyi<br />

öğrenecekler ve ben bekliyorum ki aranızdan Dünya’ya ün salacak bilim insanları çıkacak.<br />

Farabîler, İbn-i Sina’lar... onlar buradan çıkacak.” Böyle heyecanlı bir konuşma yaptı. Tabiî<br />

heyecanla dinledik biz de, ama biraz olmayacak bir şey dinler gibi... Dahası da var: Sonra<br />

tören bitti biz yukarıda -zaten iki üç odadaydı Fakülte açılırken- orada, yukarıdaki bir sınıfa<br />

çıktık, 20-30 kişiydik. Karşımıza önce Salih Murat Uzdilek geldi. İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi’nden profesör; o da törene gelmişti. O bir açılış dersi verdi. Tam hatırlamıyorum,<br />

ondan evvel veya sonra Hasan Âli Yücel -Milli Eğitim Bakanı- geldi. O bize kısa bir konuşma<br />

daha yaptı ve orada daha basit olarak şunu söyledi: “Bakın çocuklar,” dedi. “burada birkaç<br />

oda içinde yeni bir Fakülte’de çalışmaya başlıyorsunuz. Burası ufak, böyle derme çatma bir<br />

görünüşü var. Ama sanmayın ki siz buradan bir şey öğrenmeyeceksiniz. Tam tersine siz<br />

burada her şeyi öğreneceksiniz.” dedi. “ve siz bu bilginizle Dünya’nın en ünlü bilim insanları<br />

gibi olabilirsiniz. Bu yetenek sizde var. Bilgiyi de alacaksınız. Buna göre çalışın.” dedi. Ben<br />

gene içimden “Tabiî” dedim, “Milli Eğitim Bakanı bizden özür dileyecek değil ya; böyle<br />

derme çatma bir yerde Fakülte açılıyor.” O bize böyle bir heyecanlandırıcı konuşma<br />

yapmalıydı. Yani inanmadım söylediğine. Ama onun söylediği doğruydu. Bunu sonradan<br />

farkettim. Biz oradan aldığımız bilgiyle gerçekten en iyi şeyleri, en önemli buluşları<br />

yapabilecek durumdaydık. Yeter ki kendimiz buna inanalım. Ama biz ona inanmıyorduk<br />

çünkü örneğimiz yoktu. Ve yanlış bir yaklaşımla başlıyorduk. Tabiî bir şeyler yaptık. Biraz<br />

evvel de sayın Rektör anlattı. Beni de mahcup etti. Arkadaşlarım da bir şeyler yaptılar. Ama<br />

ben inanıyorum ki biz o zaman Hasan Âli Yücel’in söylediğine gerçekten inansaydık, daha<br />

çok, daha büyük işler yapardık. Çünkü biraz sonra tekrar söyleyeceğim; işin esası insanın<br />

kendi hırsı, kendi iradesi, kendi inanması... Evet, Fakülte açıldı. Ben orada okumaya<br />

Aramızdan Ayrılanlar<br />

Türk Fizik Derneği

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!