08.01.2016 Views

publication

publication

publication

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

OZAN EZGİ BERBEROĞLU<br />

CİNSİYET VE BEYİN<br />

ile saldırganlık düzeyi arasında<br />

bir ilişki olabileceğinden<br />

bahsediliyor. Sinirbilimleri,<br />

insanlarda bu bağlantıyı hâlâ net<br />

olarak ortaya koymamış olsa<br />

da veteriner hekimlikte başa<br />

çıkılamayan baskın saldırganlık<br />

vakalarında testosteron düzeyini<br />

düşürmeye yönelik tedaviler<br />

ve hayvanların testislerinin<br />

çıkartılması, saldırganlık düzeyinin<br />

düşürülmesinde başarı sağlayan<br />

bir tedavi yöntemi olarak biliniyor.<br />

İnsanlarda davranış modellerinin<br />

gelişiminde sosyal etkilenimin<br />

yüksekliği, psikolojimizin<br />

biyolojik verilerden yola çıkarak<br />

doğrudan yorumlanmasını da<br />

engelliyor. Zira bireyin davranışları<br />

üzerinde sinirsel yapılanma ya<br />

da hormonların farklı rollerinin<br />

yanında, önemli ölçüde kültürel<br />

kodlama etkisi olduğunu da<br />

biliyoruz. Bunun yanında, dış<br />

faktörler ne denli şekillendirici<br />

olsa da evrimsel geçmişten kalan<br />

mirasların birçok davranışın ortaya<br />

çıkmasında temel oluşturduğu<br />

göz ardı edilemez. Testosteron ve<br />

davranış ilişkisi üzerine yapılan<br />

araştırmalar alkolizm, antisosyal<br />

davranışlar, şiddet ve suça<br />

yönelmenin testosteron düzeyi ile<br />

paralel artış gösterdiğini açıkça<br />

ortaya koyuyor. Testosteron,<br />

bedenimizin fizyolojik süreçleri ile<br />

ilgili önemli bir hormonken aynı<br />

zamanda erkek saldırganlığına<br />

da kaçınılmaz bir şekilde zemin<br />

hazırlıyor gibi görünüyor.<br />

KÖTÜYE KULLANILAN<br />

NÖROBİLİM<br />

Günümüz dünyasında cinsiyet<br />

eşitsizlikleri hâlâ en büyük<br />

sorunlardan biri olmaya devam<br />

ediyor. Kadın ile erkek arasındaki<br />

yapısal ve fizyolojik farklılıkların<br />

sosyal rollere aktarımı yeni bir<br />

durum değil. 1915’te sinirbilimci<br />

Dr. Charles Loomis Dana,<br />

kadınların oy kullanması üzerine<br />

yaptığı yorumunda, cinsiyetler<br />

arası sinir sistemi farklılıklarını<br />

vurgularken bu farklılıkların<br />

kadının oy vermesine engel<br />

olmayabileceğini; ancak temelde<br />

kabul edilmesi gerektiğini<br />

söylüyordu. Yakın Çağ’da yerleşik<br />

toplumsal cinsiyet rollerinin<br />

korunması ve kadının fırsat<br />

eşitliğinden mahrum bırakılmasını<br />

yasallaştırmak için cinsiyetler<br />

arası fizyolojik farklılıkların<br />

araştırılıp kullanıldığını<br />

bir noktada kabullenmek<br />

durumundayız. Bu durum<br />

özellikle 19. ve 20. yüzyılda önemli<br />

ölçüde karşımıza çıktı. Dışarıdan<br />

bakınca kolayca anlaşılan<br />

fiziksel özelliklere göre sosyal<br />

sınıflandırma (siyahilerin alt sınıfa<br />

dahil edilmesi gibi) modern tıp ve<br />

fizyoloji olanaklarının gelişmesiyle<br />

kendini daha ileri araştırmalarda<br />

da gösterdi. Örneğin Dr. Dana,<br />

kadının beyin kökünün erkeğe<br />

göre büyük, bazal gangliyasının<br />

küçük, omuriliğin pelvis bölgesi<br />

ve ekstremiteleri kontrol eden<br />

alt kısmının ise kadınlarda daha<br />

büyük olduğunu vurgulamış ve bu<br />

“bilimsel veriler” ışığında kadını,<br />

toplumun geleceğini belirlemede<br />

inisiyatif alamayacak “cins” olarak<br />

tanımlamıştı. Bu ötekileştirme<br />

elbette yalnızca kadınları hedef<br />

almıyordu. Kafatası ölçümleri, yüz<br />

şekli, boy ve daha birçok fiziksel<br />

özellik üzerinden oluşturulan<br />

teoriler çoğunlukla aynı korkudan<br />

besleniyordu: erk sahibinin<br />

yetkilerini paylaşıma açma<br />

korkusu. Cinsiyet temelli dışlama<br />

ise belki de erkeğin kendisine<br />

açtığı sosyal alanı kadınla<br />

paylaşmak istememesinin bir<br />

yansımasıydı.<br />

DAHA ÇOK YOLUMUZ VAR<br />

Cinsiyetler arası yapı ve işlev<br />

farklılıklarından önce esas<br />

vurgulanması gereken elbette<br />

insanın birey olma durumudur.<br />

Birey kavramının benimsendiği<br />

bir toplumda sosyal açıdan<br />

cinsiyetlerin belirleyici rolü söz<br />

konusu olamaz. Cinsiyetler<br />

arası bilişsel farklılıkların<br />

irdelenmesinde de gazetelerin<br />

arka sayfa haberlerinden daha<br />

işlevsel araçlar var. Bu noktada<br />

fizyoloji ne kadar iyi ablaşılırsa<br />

klinik bilimlere de o ölçüde<br />

katkı sağlanabileceğini tekrar<br />

vurgulamak gerekiyor. Beynin<br />

işleyişi, duygular, biliş ve diğer<br />

tüm zihinsel faaliyetlerin arka<br />

planındaki mekanizmalar<br />

aydınlatıldıkça duygudurum<br />

bozukluklarının nedenleri ve<br />

tedavisinden gelişim psikolojisinin<br />

açmazlarına kadar her noktada<br />

önemli adımlar atılacaktır.<br />

[ 68] OCAK 2016 [ n ]BEYİN DERGİSİ

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!