TÜRKİYE NOTERLER BİRLİĞİ HUKUK DERGİSİ

2015-2 2015-2

25.12.2015 Views

Türkiye Noterler Birliği kimin, hayatın olağan akışı uyarınca sahip olması gereken, genel bilgi kapsamında mütalaa edilen (HMK m.266) basit hesaplamalar için dahi, hesap bilirkişisine gidildiği ve bu konuda çok da özenli davranılmadığı gözlemlenmektedir. Dolayısıyla hesap bilirkişisine müracaat edilebilecek olan her durumda, alacağın belirsiz olduğu gerekçesiyle, belirsiz alacak davası açılabileceği yönünde bir genellemeye gidilmesi, sağlıklı ve doğru bir yaklaşım biçimi teşkil etmez. Yine, yargılama sonucunda hükmedilecek olan meblağın, tümüyle, hâkimin takdirine bağlılık arz ettiği hallerde, dava açılırken, davacının, talep sonucunu, tam ve kesin olarak belirleyebilmesi hususunda, objektif nitelikli bir imkânsızlık mevcuttur ve dolayısıyla belirsiz alacak davası açılmasına olanak verilmesi gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, davacı, dava dilekçesinde, somut olayın koşullarına ve özelliklerine göre belirlenmesi mümkün olan alacak tutarı (asgarî alacak tutarı) ile dayanmış olduğu hukukî ilişkiye (örneğin, haksız fiil gibi) ve bu hukukî ilişkinin temelini oluşturan ve talep sonucunu haklı göstermeye yarayan tüm maddî vakıalara, açıkça işaret etmek zorunludur 16 . Bu boyutu itibariyle, belirsiz alacak davası ile talep konusu belirli olan bir dava arasında, herhangi bir farklılık yoktur. Çünkü, anılan dava türünde, belirsizlik arzeden, sadece, talep sonucu, yani, alacaktır. O nedenle, davanın adı da, belirsiz alacak davasıdır 17 . Dolayısıyla, davacı, talep sonucunu kesinleştirme evresinde, kanunda öngörülen usul kesitlerinin haricinde, yeni vakıalar ileri sürmeye kalkışırsa, dava sebebini genişletmiş sayılacağı için, iddianın genişletilmesi yasağı ile karşı karşıya kalabilir. Burada üzerine basa basa vurgulanması gereken husus, dava dilekçesinde gösterilecek olan asgarî tutarın, tümüyle davacının iradesine göre belirlilik kazanan bir tutar değil; somut olayın koşullarına ve özelliklerine göre, objektif çerçevede, tespit edilmesi mümkün bulunan alacak tutarı olduğudur 18 . Bu asgarî tutar, “geçici talep sonucu” olarak adlandırılır. Bunun belirtilmesi, açılan davada alınacak olan harç ve 16 Yılmaz – Dava Çeşitleri, s.99; Yılmaz – Şerh, s.756, Yavaş, s.64. 17 Pekcanıtez – Belirsiz Alacak Davası, s.49; Ercan, s.103. 18 Pekcanıtez – Soyer’e Armağan, s.944; Pekcanıtez – Belirsiz Alacak Davası, s.48; Simil, s.107; Pekcanıtez/ Atalay/Özekes, s. 456; Ercan, s.104. 8 | Hukuk Dergisi / 2015-2

Prof. Dr. Süha TANRIVER avans ile talep olunacak ihtiyatî tedbir bağlamında, gösterilecek olan teminatın tutarının tâyini açısından, özel bir anlam ve önem taşır 19 . Koşullarının oluşmamasına, yani talep edilecek alacak tutarının, davanın açıldığı anda, tam ve kesin bir biçimde belirlenmesinin mümkün olmasına rağmen, bir dava, belirsiz alacak davası şeklinde açılmışsa, hukukî yarar, yani dava şartı yokluğundan, usulden hemen reddedilmemeli 20 ; hâkim, taleple bağlı olup (HMK m.26) hukukî tavsifle bağlı bulunmadığı için (HMK m.33), ortada örtülü bir kısmî dava da mevcut değilse (HMK m. 109), bir ara kararıyla, açılan davayı, tam bir eda davası (HMK m.105) olarak nitelendirip görmeye devam etmelidir. Çünkü, belirsiz alacak davası bağlamında, dava dilekçesinde gösterilmesi gereken asgarî tutar, zaten somut olayın koşullarına ve özelliklerine göre, tespiti mümkün olan alacak tutarı konumundadır. Dolayısıyla, anılan durumda, örtülü kısmî davanın koşulları da mevcut değilse, davacının, tam bir eda davası açtığı kabul edilmelidir. Bu karşılık, dava dilekçesinde, asgarî bir tutar gösterilmiş olup; bunun, alacağın belirli 19 Pekcanıtez – Soyer’e Armağan, s.944-945; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.456. 20 Hukukî yarar eksikliğinin sonradan tamamlanacak bir dava şartı olmamasından hareketle, davanın usulden reddedilmesi gerektiği konusunda bkz.: Pekcanıtez/ Atalay/Özekes, s. 454; Yılmaz – Şerh, s.735; Özekes, M.: Anayasa Mahkemesi’nin Kararı Karşısında Kısmî Dava ile Belirsiz Alacak Davası Arasındaki Sınırın Belirlenmesi Sorunu (Prof. Dr. Ejder YILMAZ’a Armağan, C.II, Ankara 2014, s.1589-1606), s.1603; Özbay, s. 128; Simil, s.201; Kuru, B. / Arslan, R. / Yılmaz, E.: Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, 25. B., Ankara 2014, s.264. Bu hukukî yarar eksikliğinin, giderilebilir nitelik taşıdığı için (HMK m. 119, II; m.115, II), davacıya, talebini belirli hale getirmesi için süre verilmesi gerektiği yönündeki görüş için, bkz.: Budak, s.84; “…şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir.” (22. HD.’nin 07.05.2015 günlü ve 11568/16824 sayılı kararı); aynı yönde bkz.: 22. HD.’nin 20.10.2014 günlü ve 20845/28186 sayılı kararı. Buna karşılık, 9. Hukuk Dairesi ise, “…belirsiz alacak davası veya kısmi dava açıldığında, dava konusu edilen alacak açık ve tam olarak belirli ise davacıya tam eda davası açması, tamamlanabilir hukuki yarar şartını yerine getirmesi için öncelikle süre verilmeli, süre sonunda yerine getirmediği takdirde davanın hukuki yarar şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi” gerektiği kanısındadır (9. HD.’nin, 11.02.2015 günlü ve 589/5718 sayılı kararı). Hukuk Dergisi / 2015-2 | 9

Prof. Dr. Süha TANRIVER<br />

avans ile talep olunacak ihtiyatî tedbir bağlamında, gösterilecek olan<br />

teminatın tutarının tâyini açısından, özel bir anlam ve önem taşır 19 .<br />

Koşullarının oluşmamasına, yani talep edilecek alacak tutarının,<br />

davanın açıldığı anda, tam ve kesin bir biçimde belirlenmesinin<br />

mümkün olmasına rağmen, bir dava, belirsiz alacak davası şeklinde<br />

açılmışsa, hukukî yarar, yani dava şartı yokluğundan, usulden hemen<br />

reddedilmemeli 20 ; hâkim, taleple bağlı olup (HMK m.26) hukukî tavsifle<br />

bağlı bulunmadığı için (HMK m.33), ortada örtülü bir kısmî dava da<br />

mevcut değilse (HMK m. 109), bir ara kararıyla, açılan davayı, tam bir<br />

eda davası (HMK m.105) olarak nitelendirip görmeye devam etmelidir.<br />

Çünkü, belirsiz alacak davası bağlamında, dava dilekçesinde gösterilmesi<br />

gereken asgarî tutar, zaten somut olayın koşullarına ve özelliklerine<br />

göre, tespiti mümkün olan alacak tutarı konumundadır. Dolayısıyla,<br />

anılan durumda, örtülü kısmî davanın koşulları da mevcut değilse, davacının,<br />

tam bir eda davası açtığı kabul edilmelidir. Bu karşılık, dava<br />

dilekçesinde, asgarî bir tutar gösterilmiş olup; bunun, alacağın belirli<br />

19 Pekcanıtez – Soyer’e Armağan, s.944-945; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.456.<br />

20 Hukukî yarar eksikliğinin sonradan tamamlanacak bir dava şartı olmamasından<br />

hareketle, davanın usulden reddedilmesi gerektiği konusunda bkz.: Pekcanıtez/<br />

Atalay/Özekes, s. 454; Yılmaz – Şerh, s.735; Özekes, M.: Anayasa Mahkemesi’nin<br />

Kararı Karşısında Kısmî Dava ile Belirsiz Alacak Davası Arasındaki<br />

Sınırın Belirlenmesi Sorunu (Prof. Dr. Ejder YILMAZ’a Armağan, C.II, Ankara<br />

2014, s.1589-1606), s.1603; Özbay, s. 128; Simil, s.201; Kuru, B. / Arslan,<br />

R. / Yılmaz, E.: Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, 25. B., Ankara 2014, s.264.<br />

Bu hukukî yarar eksikliğinin, giderilebilir nitelik taşıdığı için (HMK m. 119, II;<br />

m.115, II), davacıya, talebini belirli hale getirmesi için süre verilmesi gerektiği<br />

yönündeki görüş için, bkz.: Budak, s.84; “…şartları bulunmadığı halde dava<br />

dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya<br />

herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna<br />

gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın<br />

açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası<br />

açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir.<br />

Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin<br />

uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde<br />

belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek<br />

tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir.” (22.<br />

HD.’nin 07.05.2015 günlü ve 11568/16824 sayılı kararı); aynı yönde bkz.: 22.<br />

HD.’nin 20.10.2014 günlü ve 20845/28186 sayılı kararı.<br />

Buna karşılık, 9. Hukuk Dairesi ise, “…belirsiz alacak davası veya kısmi dava<br />

açıldığında, dava konusu edilen alacak açık ve tam olarak belirli ise davacıya<br />

tam eda davası açması, tamamlanabilir hukuki yarar şartını yerine getirmesi için<br />

öncelikle süre verilmeli, süre sonunda yerine getirmediği takdirde davanın hukuki<br />

yarar şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi” gerektiği kanısındadır<br />

(9. HD.’nin, 11.02.2015 günlü ve 589/5718 sayılı kararı).<br />

Hukuk Dergisi / 2015-2 | 9

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!