TÜRKİYE NOTERLER BİRLİĞİ HUKUK DERGİSİ

2015-2 2015-2

25.12.2015 Views

Türkiye Noterler Birliği rünün ihdasında, kanun koyucunun güttüğü amaç gözetildiğinde, bunun kabulü mümkün değildir 10 . Bu bağlamda, önemine binaen, bir kez daha vurgulanması gereken husus, davacının, davanın açılacağı tarihte, talep sonucuna konu kılacağı alacak miktarını, objektif çerçevede, tam ve kesin olarak belirleyebilmesi imkânına sahip olup olmadığıdır. Davacı, somut olayın koşullarına ve özelliklerine göre, gerçekten, talep sonucuna konu kılacağı alacak tutarını, tam ve kesin olarak belirleyebilme olanağına sahip değilse, onun, alacağının belirsiz olduğu kabul edilmeli ve belirsiz alacak davası açmasına izin verilmelidir. Yine, bu çerçevede bir irdeleme yaparken, talep sonucuna konu kılınan alacağın tam ve kesin olarak belirlenebilirliği ile ispat edilebilirliğini, yani ispatındaki güçlüğü, birbirine karıştırmamak gerekir 11 . Davacının talep ettiği alacağın, davanın açıldığı tarihte tam ve kesin olarak belirlenebilmesi, objektif çerçevede mümkün; ancak bunun ispatı, elindeki delillerle kanunun öngördüğü şekilde olanak dâhilinde değilse ve o nedenle de davacı, dava dilekçesinde, alacak tutarını düşük göstermişse, alacağının belirsizlik taşıdığından ve dolayısıyla açılan davanın da, belirsiz alacak davası olduğundan söz edilemez. Çünkü, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliği, niteliği itibariyle tümüyle birbirinden farklı hususlardır. Bu durumda, ispatında güçlük yaşanan her alacağın, belirsizlik taşıdığı ve belirsiz alacak davası açılabilmesinin de, hukuken caiz olduğu yönünde bir çözümlemeye varılamaz 12 . Çünkü, bir alacaklı, alacağını net bir şekilde belirleyebilir; 10 “…Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Sadece alacak miktarının taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne gelmektedir…” (22. HD.’nin 07.05.2015 günlü ve 11568/16824 sayılı kararı); aynı yönde bkz.: 22. HD.’nin 20.10.2014 günlü ve 20845/ 28186 sayılı kararı. Buna karşılık, 7. Hukuk Dairesi ise, taraflar arasında alacak tutarının tartışmalı olduğu hâllerde de belirsiz alacak davası açılabileceğini kabul etmektedir” (7. HD.’nin 07.05.2015 günlü ve 10139/8208 sayılı kararı); aynı yönde bkz.: 9. HD.’nin 11.03.2015 günlü ve 2986/10004 sayılı kararı; 9. HD.’nin 11.02.2015 günlü ve 589/5718 sayılı kararı. 11 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.452-453, dn.29; Pekcanıtez – Soyer’e Armağan, s.957. 12 “…Burada alacağın belirlenebilir olmasıyla ispat edilebilirliğinin de ayrıca 6 | Hukuk Dergisi / 2015-2

Prof. Dr. Süha TANRIVER ancak, her zaman, onu ispat edebilecek bir konumda, pekâla bulunamayabilir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin tahkikat aşamasında gerçekleştirilecek olan bilirkişi incelemesi ve keşif gibi işlemlerin icrası ile diğer delillerin takdir edilmesine bağlı olduğu durumlarda da, belirsiz alacak davası açılabilmesine olanak tanınması gerekir 13 . Ancak, bir davada, bilirkişiye başvurulmuş olmasına rağmen, davacı, dava açarken, alacağın miktar yahut değerini, tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir konumda bulunuyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz 14 . Keza, bilirkişi marifetiyle hesap raporu alınması gereken her durumda da, alacağın miktar ya da değerinin belirsiz olduğundan söz edilemez 15 . Çünkü, basit hesaplamalar, yani aritmetik işlemler aracılığıyla, talep sonucuna konu kılınacak alacağın miktar ya da değerine belirlilik kazandırılabiliyorsa, alacak belirli sayılmalıdır. Bu bağlamda, davacının yalnız başına yapabilmesi mümkün olan dört işlem üzerine kurgulanmış alelâde, basit nitelikli hesaplamalar ile mahkemenin tahkikat evresinde müracaat edeceği bilirkişi marifetiyle gerçekleştireceği, daha komplike, daha spesifik, daha karmaşık hesaplamaları, özellikle aktüerya ve istatistik biliminin verilerinin baz alınmasını gerektiren hesaplamaları birbirine karıştırmamak gerekir. Ancak, uygulamada, hâdeğerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Davacının talep ettiği alacağın belirlenmesi objektif olarak mümkün; belirleyebildiği alacağı ispat etmesi kanunun öngördüğü şekilde (elindeki delillerle) mümkün değilse, burada belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü bir alacağın belirlenmesiyle onun ispatı ayrı şeylerdir. Davacı talep konusu yaptığı alacağını çok net şekilde belirleyebilir ancak onu her zaman ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durum ortaya çıkartabilir…” (22. HD.’nin 20.10.2014 günlü ve 20845/28186 sayılı kararı). 13 Simil, s.202. 14 Simil, s.225; “…Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davası açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmuş olmasına rağmen davacı, dava açarken alacak miktarını belirleyebilirse, belirsiz alacak davası açılamaz…” (22. HD.’nin 07.05.2015 günlü ve 11568/16824 sayılı kararı); aynı yönde bkz.: 22. HD.’nin 20.10.2014 günlü ve 20845/28186 sayılı kararı). 15 Simil, s.225; karş.: Çil, Ş. / Kar, B.: 6100 Sayılı HMK’ya Göre İş Yargısında Belirsiz Alacak Davası ve Kısmi Dava, 2. B., Ankara 2013, s.33; karş. “…Diğer taraftan yargılama sırasında (tahkikat aşamasında) hesap raporu alınmasını gerektiren her alacak belirsiz kabul edilmelidir…” (7. HD.’nin 07.05.2015 günlü 10139/8208 sayılı kararı); aynı yönde bkz.: 9. HD.’nin 11.03.2015 günlü ve 2986/10004 sayılı kararı. Hukuk Dergisi / 2015-2 | 7

Türkiye Noterler Birliği<br />

rünün ihdasında, kanun koyucunun güttüğü amaç gözetildiğinde, bunun<br />

kabulü mümkün değildir 10 . Bu bağlamda, önemine binaen, bir kez daha<br />

vurgulanması gereken husus, davacının, davanın açılacağı tarihte, talep<br />

sonucuna konu kılacağı alacak miktarını, objektif çerçevede, tam ve<br />

kesin olarak belirleyebilmesi imkânına sahip olup olmadığıdır. Davacı,<br />

somut olayın koşullarına ve özelliklerine göre, gerçekten, talep sonucuna<br />

konu kılacağı alacak tutarını, tam ve kesin olarak belirleyebilme<br />

olanağına sahip değilse, onun, alacağının belirsiz olduğu kabul edilmeli<br />

ve belirsiz alacak davası açmasına izin verilmelidir.<br />

Yine, bu çerçevede bir irdeleme yaparken, talep sonucuna konu<br />

kılınan alacağın tam ve kesin olarak belirlenebilirliği ile ispat edilebilirliğini,<br />

yani ispatındaki güçlüğü, birbirine karıştırmamak gerekir 11 .<br />

Davacının talep ettiği alacağın, davanın açıldığı tarihte tam ve<br />

kesin olarak belirlenebilmesi, objektif çerçevede mümkün; ancak bunun<br />

ispatı, elindeki delillerle kanunun öngördüğü şekilde olanak dâhilinde<br />

değilse ve o nedenle de davacı, dava dilekçesinde, alacak tutarını<br />

düşük göstermişse, alacağının belirsizlik taşıdığından ve dolayısıyla<br />

açılan davanın da, belirsiz alacak davası olduğundan söz edilemez.<br />

Çünkü, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliği, niteliği itibariyle<br />

tümüyle birbirinden farklı hususlardır. Bu durumda, ispatında<br />

güçlük yaşanan her alacağın, belirsizlik taşıdığı ve belirsiz alacak davası<br />

açılabilmesinin de, hukuken caiz olduğu yönünde bir çözümlemeye<br />

varılamaz 12 . Çünkü, bir alacaklı, alacağını net bir şekilde belirleyebilir;<br />

10 “…Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep<br />

sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez.<br />

Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek<br />

olmasıdır. Sadece alacak miktarının taraflar arasında uyuşmazlık bulunması<br />

ya da tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli<br />

sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü<br />

gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu<br />

için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne gelmektedir…” (22. HD.’nin<br />

07.05.2015 günlü ve 11568/16824 sayılı kararı); aynı yönde bkz.: 22. HD.’nin<br />

20.10.2014 günlü ve 20845/ 28186 sayılı kararı. Buna karşılık, 7. Hukuk Dairesi<br />

ise, taraflar arasında alacak tutarının tartışmalı olduğu hâllerde de belirsiz<br />

alacak davası açılabileceğini kabul etmektedir” (7. HD.’nin 07.05.2015 günlü<br />

ve 10139/8208 sayılı kararı); aynı yönde bkz.: 9. HD.’nin 11.03.2015 günlü ve<br />

2986/10004 sayılı kararı; 9. HD.’nin 11.02.2015 günlü ve 589/5718 sayılı kararı.<br />

11 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.452-453, dn.29; Pekcanıtez – Soyer’e Armağan,<br />

s.957.<br />

12 “…Burada alacağın belirlenebilir olmasıyla ispat edilebilirliğinin de ayrıca<br />

6 | Hukuk Dergisi / 2015-2

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!