istanbuldergisi12sayi

istanbuldergisi12sayi istanbuldergisi12sayi

alibarskanmay
from alibarskanmay More from this publisher
11.12.2015 Views

Müsaadenizle biraz geçmişe dönelim ve önce gençlik yıllarınızı konuşalım istiyorum. Nasıl değerlendirdiniz o yılları? Gençlik yıllarım öylesine zaman aşımına uğradı ki! Yaşam ortamları, mekânlar değişti. Zevkler, değer yargıları, olanaklar, yaşam görüşleri, hedefler, idealler, hayaller, insan ilişkilerinin ısısı, tümden değişime uğradı. Bu durumda bir de üstümüze teknoloji, bilgisayar, twitter, facebook,. GSM olanakları abanınca eskidik… Estağfirullah! Sizin gençlik yıllarınız daha başkaydı değil mi? Evet. Ekonomik sosyal, politik vb. yönlerden epey bir sıkıntı içinde geçen gençlik yıllarımızda hem “bir baltaya sap olma” hem de insan içinde saygın bir yer edinme, “kültürel birikim” gibi hedeflerimiz vardı. Okul paralelinde, kitap okumak, müze gezmek, Türk ve Batı müziği dinlemek, münazaralara konuşmacı ya da izleyici olarak katılmak, edebiyat matinelerini kaçırmamak, resim, heykel sergilerini gezmek, öğrenci mekanları sayılan parklarda soluklanmak, hatta ders çalışmak, kütüphaneleri ve sahafları sıkça ziyaret etmek, tıklım tıkış gençlerle dolu olan ada vapurlarıyla grupça gittiğimiz pikniklerde maddi manevi paylaşımı deneyimlemek. Açıkçası çıkınımızdaki yiyecekleri birbirimize tattırmak. Türlü oyunlar oynamak, urganlarla ağaçlara kurduğumuz salıncaklarda yüreğimizden fışkıran kahkahalarla gökyüzüne açılmak… Limonata, tatlı - tuzlu bisküvi, kuru yemiş tüketilen, öğrenci çayları içilen ortamlar gençliğin buluşma ortamlarıydı. Bir araya geldiğimizde okuduğumuz kitapları, dergileri, yeni yayınları konuşup tartışırdık. Nazım Hikmet’in şiirleri o zamanlar yasaklıydı. İçimizde birileri bu şiirleri bulup getirir, gizliliğin verdiği heyecanla alçak sesle bu şiirler okunurdu. Giysi konusunda marka yarışı kaygımız yoktu. Hepimiz orta halli aile çocuklarıydık. Çoğumuzun kol saati bile yoktu. Ama mutluyduk. Çünkü geleceğe yönelik hayallerimiz vardı. Çoğumuz o hayallere eriştik. Gönül ilişkilerimiz de ölçülüydü. Aşkım, aşkitom, canısı, bebeğim vb sözcükler henüz piyasaya çıkmamıştı. Çokluk, yeni tanıştığımız kız ya da erkeklerle siz’li bizli konuşurduk. Yüreğimizi hoplatan bir sözcük ya da davranış olduğunda, yüzümüz kızarırdı. Aile içinde maddi - manevi dayanışma doruklardaydı. Zorlukları “kırıp sararak aşmak” çabası yaşam biçimimizdi. Sizin döneminizdeki gençlikle bugünün gençliğini karşılaştırmanızı istesek neler söylersiniz? Bizim dönemimizdeki gençlikle bu günün gençliğini karşılaştırma işini, okurlarıma bırakıyorum. Birinci sorunun yanıtındaki tüm görüşlerle, olaylar vb. tersine çevrildiğinde, günümüz gençliğinin fotoğrafı ile yüz yüze gelinebilir. Sizin okuma yazma hikâyeniz ve okumaya olan tutkunuz malum. Trende gazete okuyan bir yolcunun gazetesini bile okurmuşsunuz. Nasıldı o dönemde okur olmak? Gençlik yıllarımda okuma açlığı nedeniyle zaafiyet geçirme hallerine düşen bir kızdım. Kitaba erişmek için kütüphaneden yararlanma alışkanlığını, ilkokul öğretmenimin yönlendirmesiyle daha üçüncü sınıfta edinmeye başlamıştım. Ama kütüphane sayısı öylesine azdı ki! Hele kitaplar! Onların da kendileri gibi dilleri de eskiydi, ağdalıydı. Okurken apaçık havasız kalmış insan gibi bunaldığım olurdu. Ama kitaplardan hiç kopmadım. Sahaflar benim için ekmek fırını gibiydi. Açlığımın büyük bölümünü oradan aldığım kitaplarla giderirdim. Bir de Cağaloğlu Yokuşu’nda ikinci el kitaplar satan yaymacılar vardı. Onlardan da çok beslendim. Biraz perişan olsalar da pek ucuzdu her biri… Daha sonra oldukça zengin olan, özel okul kütüphanelerine dadandım. Ama ne yaparsam yapayım okuma bağımlılığımı doyuma ulaştıramıyordum. Çünkü yeni kitaplar pek yoktu. Çeviriler de azdı. Yabancı dilim de kaynağından kitap okumaya yeterli değildi. Hala da okumak ekmek su gibi benim için. Okumazsam yazarlığımın yavanlaşacağını sanırım hep.. Bu düşünce de beni yer bitirir. Gençlik yıllarınızda kendinize kimleri model seçtiniz? Gençliğimde gelecek için koyduğum hedeflerime ulaşmak için, başarılı insanların yaşam öykülerini okumayı çok severdim. O insanların yaşam savaşları beni yüreklendirirdi. İçlerinden biri, Madam Curi beni pek etkilemişti. Çünkü o yoksul ve çok çocuklu Hepimiz orta halli aile çocuklarıydık. Çoğumuzun kol saati bile yoktu. Ama mutluyduk. Çünkü geleceğe yönelik hayallerimiz vardı. Çoğumuz o hayallere eriştik. Gönül ilişkilerimiz de ölçülüydü. Aşkım, aşkitom, canısı, bebeğim vb sözcükler henüz piyasaya çıkmamıştı. Çokluk, yeni tanıştığımız kız ya da erkeklerle siz’li bizli konuşurduk. Yüreğimizi hoplatan bir sözcük ya da davranış olduğunda, yüzümüz kızarırdı. İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi 45

Gençlik yıllarımda okuma açlığı nedeniyle zaafiyet geçirme hallerine düşen bir kızdım. Kitaba erişmek için kütüphaneden yararlanma alışkanlığını, ilkokul öğretmenimin yönlendirmesiyle daha üçüncü sınıfta edinmeye başlamıştım. Ama kütüphane sayısı öylesine azdı ki! bir ailede, olanaksızlık içinde çabalayarak, bilim kadını olup büyük bir keşifte bulunmuştu. Onun ve öteki başarılı insanların dirençleri bana hep örnek olmuştur. Tekrar genç olsaydım şunları mutlaka yapardım dediğiniz neler var? Yeniden genç olabilseydim, İngilizce ve İspanyolca’yı ana dilim gibi öğrenmek isterdim. Çünkü, Arşimet’in kaldıraçı görünce ben bununla dünyayı yerinden oynatabilirim demesi gibi, ben de bu iki dille dünya kültürünün büyük bölümüne kaynağından erişebilirdim. Dünyayı gezmek de hedeflerimdendi. Aslında şimdilerde 108 ülkeyi gezdim. Uzaya turistik gezi yapmayı isterdim. Elbette param olsaydı.. Kapadokya’da balonla uçmak isterdim. Yamaç paraşütü de beni doyurur. İnsanlığa barış getirecek bir araç keşfetmek de düşlerimin arasında. Eserlerimde bu düşüm türlü öykülerle ya da satır aralarında yer alır. En önemli düşlerimden birini de sizlerle paylaşacağım: Dünyadaki eğitim bakanları ve eğitim uzmanları, bir toplantı yapsalar, ‘SEVGİ’ adlı bir programın ders programlarında yer almasını sağlasalar. Genç olsaydım bu düşün peşinden koşardım. Çünkü seven insan kendisiyle barışıktır. Çevresiyle de barışıktır. Herkes seven insan olursa, herkes birbiriyle barışık olacaktır gibi yargılar üreterek kurarım bu düşü. Bu görüşümü pekiştirmek için, başta kendim olmak üzere “Koşulsuz sevmeyi yaşam biçimi edinmiş insanları gözledim yaşam boyu.” Sizce günümüz gençliğinin temel problemi nedir? Günümüz gençleri yazık ki gençliklerinin bilincinde değiller. Bu nedenle genç olmanın olanaklarına, devinimlerine, atılımlarına, coşkularına, düşlerine, hedeflerine vb, teğet geçiyorlar. Başka bir deyişle hayatı ıskalıyorlar, diye düşünüyorum. En başta uğruna baş koyabilecekleri bir hedefleri yok. Ya da çok kısır, sıradan hedefler edinmek zorunda kalıyorlar. Çünkü ülkemizde uygulanan öğretim ve eğitim sistemi onlara 46 Eylül-2015 / Sayı: 12

Müsaadenizle biraz geçmişe dönelim ve önce<br />

gençlik yıllarınızı konuşalım istiyorum. Nasıl<br />

değerlendirdiniz o yılları?<br />

Gençlik yıllarım öylesine zaman aşımına<br />

uğradı ki! Yaşam ortamları, mekânlar değişti.<br />

Zevkler, değer yargıları, olanaklar, yaşam<br />

görüşleri, hedefler, idealler, hayaller, insan<br />

ilişkilerinin ısısı, tümden değişime uğradı.<br />

Bu durumda bir de üstümüze teknoloji,<br />

bilgisayar, twitter, facebook,. GSM olanakları<br />

abanınca eskidik…<br />

Estağfirullah! Sizin gençlik yıllarınız daha<br />

başkaydı değil mi?<br />

Evet. Ekonomik sosyal, politik vb. yönlerden<br />

epey bir sıkıntı içinde geçen gençlik<br />

yıllarımızda hem “bir baltaya sap olma”<br />

hem de insan içinde saygın bir yer edinme,<br />

“kültürel birikim” gibi hedeflerimiz vardı. Okul<br />

paralelinde, kitap okumak, müze gezmek,<br />

Türk ve Batı müziği dinlemek, münazaralara<br />

konuşmacı ya da izleyici olarak katılmak,<br />

edebiyat matinelerini kaçırmamak, resim,<br />

heykel sergilerini gezmek, öğrenci mekanları<br />

sayılan parklarda soluklanmak, hatta<br />

ders çalışmak, kütüphaneleri ve sahafları<br />

sıkça ziyaret etmek, tıklım tıkış gençlerle<br />

dolu olan ada vapurlarıyla grupça gittiğimiz<br />

pikniklerde maddi manevi paylaşımı<br />

deneyimlemek. Açıkçası çıkınımızdaki<br />

yiyecekleri birbirimize tattırmak. Türlü<br />

oyunlar oynamak, urganlarla ağaçlara<br />

kurduğumuz salıncaklarda yüreğimizden<br />

fışkıran kahkahalarla gökyüzüne açılmak…<br />

Limonata, tatlı - tuzlu bisküvi, kuru yemiş<br />

tüketilen, öğrenci çayları içilen ortamlar<br />

gençliğin buluşma ortamlarıydı. Bir araya<br />

geldiğimizde okuduğumuz kitapları, dergileri,<br />

yeni yayınları konuşup tartışırdık. Nazım<br />

Hikmet’in şiirleri o zamanlar yasaklıydı.<br />

İçimizde birileri bu şiirleri bulup getirir,<br />

gizliliğin verdiği heyecanla alçak sesle bu<br />

şiirler okunurdu. Giysi konusunda marka<br />

yarışı kaygımız yoktu. Hepimiz orta halli<br />

aile çocuklarıydık. Çoğumuzun kol saati<br />

bile yoktu. Ama mutluyduk. Çünkü geleceğe<br />

yönelik hayallerimiz vardı. Çoğumuz<br />

o hayallere eriştik. Gönül ilişkilerimiz de<br />

ölçülüydü. Aşkım, aşkitom, canısı, bebeğim<br />

vb sözcükler henüz piyasaya çıkmamıştı.<br />

Çokluk, yeni tanıştığımız kız ya da erkeklerle<br />

siz’li bizli konuşurduk. Yüreğimizi hoplatan<br />

bir sözcük ya da davranış olduğunda, yüzümüz<br />

kızarırdı. Aile içinde maddi - manevi<br />

dayanışma doruklardaydı. Zorlukları “kırıp<br />

sararak aşmak” çabası yaşam biçimimizdi.<br />

Sizin döneminizdeki gençlikle bugünün gençliğini<br />

karşılaştırmanızı istesek neler söylersiniz?<br />

Bizim dönemimizdeki gençlikle bu günün<br />

gençliğini karşılaştırma işini, okurlarıma<br />

bırakıyorum. Birinci sorunun yanıtındaki<br />

tüm görüşlerle, olaylar vb. tersine çevrildiğinde,<br />

günümüz gençliğinin fotoğrafı ile<br />

yüz yüze gelinebilir.<br />

Sizin okuma yazma hikâyeniz ve okumaya<br />

olan tutkunuz malum. Trende gazete okuyan<br />

bir yolcunun gazetesini bile okurmuşsunuz.<br />

Nasıldı o dönemde okur olmak?<br />

Gençlik yıllarımda okuma açlığı nedeniyle<br />

zaafiyet geçirme hallerine düşen bir kızdım.<br />

Kitaba erişmek için kütüphaneden yararlanma<br />

alışkanlığını, ilkokul öğretmenimin<br />

yönlendirmesiyle daha üçüncü sınıfta edinmeye<br />

başlamıştım. Ama kütüphane sayısı<br />

öylesine azdı ki! Hele kitaplar! Onların da<br />

kendileri gibi dilleri de eskiydi, ağdalıydı.<br />

Okurken apaçık havasız kalmış insan gibi<br />

bunaldığım olurdu. Ama kitaplardan hiç<br />

kopmadım. Sahaflar benim için ekmek<br />

fırını gibiydi. Açlığımın büyük bölümünü<br />

oradan aldığım kitaplarla giderirdim. Bir<br />

de Cağaloğlu Yokuşu’nda ikinci el kitaplar<br />

satan yaymacılar vardı. Onlardan da çok<br />

beslendim. Biraz perişan olsalar da pek<br />

ucuzdu her biri… Daha sonra oldukça zengin<br />

olan, özel okul kütüphanelerine dadandım.<br />

Ama ne yaparsam yapayım okuma bağımlılığımı<br />

doyuma ulaştıramıyordum. Çünkü<br />

yeni kitaplar pek yoktu. Çeviriler de azdı.<br />

Yabancı dilim de kaynağından kitap okumaya<br />

yeterli değildi. Hala da okumak ekmek su<br />

gibi benim için. Okumazsam yazarlığımın<br />

yavanlaşacağını sanırım hep.. Bu düşünce<br />

de beni yer bitirir.<br />

Gençlik yıllarınızda kendinize kimleri model<br />

seçtiniz?<br />

Gençliğimde gelecek için koyduğum hedeflerime<br />

ulaşmak için, başarılı insanların<br />

yaşam öykülerini okumayı çok severdim. O<br />

insanların yaşam savaşları beni yüreklendirirdi.<br />

İçlerinden biri, Madam Curi beni pek<br />

etkilemişti. Çünkü o yoksul ve çok çocuklu<br />

Hepimiz orta halli aile<br />

çocuklarıydık.<br />

Çoğumuzun kol saati bile<br />

yoktu. Ama mutluyduk.<br />

Çünkü geleceğe yönelik<br />

hayallerimiz vardı.<br />

Çoğumuz o hayallere<br />

eriştik.<br />

Gönül ilişkilerimiz<br />

de ölçülüydü. Aşkım,<br />

aşkitom, canısı, bebeğim<br />

vb sözcükler henüz<br />

piyasaya çıkmamıştı.<br />

Çokluk, yeni tanıştığımız<br />

kız ya da erkeklerle<br />

siz’li bizli konuşurduk.<br />

Yüreğimizi hoplatan bir<br />

sözcük ya da davranış<br />

olduğunda, yüzümüz<br />

kızarırdı.<br />

İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi 45

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!