istanbuldergisi12sayi
istanbuldergisi12sayi istanbuldergisi12sayi
akımından 169 ülke içinde 83. sıradadır. İnsani gelişimin bir alt bileşeni olan “ortalama eğitim süresi” bakımından ise daha alt sıralarda bulunmaktadır (169 ülke içinde 109. sıra). Buna göre yetişkin nüfusumuzun (25+yaş) ortalama eğitim süresi 6,5 yıldır. Türkiye bu ortalama eğitim süresiyle, benzer gelişmişlik düzeyindeki Arjantin (9.3 yıl), Şili (9.7 yıl), Meksika (8.7 yıl), Malezya (9.5 yıl) ve Yunanistan (10.5 yıl) ile İran (7.2 yıl), Ürdün (8.6 yıl) ve Libya’nın (7.3 yıl) dahi gerisinde bulunmaktadır. Ortalama eğitim süresi, kadınlarda 5,5 yıldır (Barro ve Lee, 2011). Diğer taraftan, yetişkin nüfusumuzun (25-64 yaş) sadece %13’ü yükseköğrenim görmüştür. Buna karşılık OECD ülkelerinde yükseköğrenim görenlerin oranı %30 olup, Türkiye’nin iki buçuk katıdır. Öte yandan, yetişkin nüfusumuzun %68’i ilköğretim ve altında eğitim görmüştür (OECD, 2011). Okur yazar olmayan nüfusla ilgili verilere bakıldığında, TÜİKADNKS 2010 tespitlerine göre, bilinmeyenler dışta tutulduğunda, Türkiye’deki yetişkin nüfusun (15 + yaş) %7.3’ü okur-yazar değildir (3 milyon 812 bin kişi). Okuryazar olmayanların %82’si kadındır (TÜİK, 2011b). Yetişkin nüfusumuzun eğitim düzeyine ilişkin çeşitli veriler, Türkiye’nin geçmişteki eğitim yatırımlarının yetersiz kaldığını, insan sermayesi birikimi bakımından ülkemiz ile gelişmiş ülkeler arasındaki açığın ciddi boyutlarda olduğunu göstermektedir. Yükseköğretime katılımla ilgili eğilimlere baktığımızda, ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri ve TÜİK okul çağı nüfusu verilerine dayanarak yapılan hesaplamalara göre, yine son on yılda örgün yükseköğretimdeki okullaşma oranı %17.2den %31.7’ye yükselmiştir. Oysa gelişmiş ülkeler ortalaması %67’dir (UNESCO, 2010). Son yıllarda giderek yaygınlaşan vakıf üniversitelerinin toplam yükseköğretim öğrencileri içindeki payı 2008-2009 öğretim yılında %9.1’e ulaşmıştır. Bu bağlamda, vakıf üniversiteleri, toplam yükseköğretim kapasitelerinin genişlemesine önemli katkıda bulunmakta ve bunun gelecekte artarak süreceği tahmin edilmektedir. Yükseköğretime katılımdaki demografik boyutla ilgili başka bir eğilimi de vurgulamak gerekir. Son on yılda, yükseköğretim yaş kompozisyonunda bir değişim gözlenmekte ve yükseköğretim teorik yaş grubunun (18-22 yaş) üzerindeki nüfusun toplam yükseköğretim öğrencileri içindeki payı %11’den %19’a yükselmiştir (ÖSYM, Farklı yıllar). Bu değişim, yetişkin kuşakların yükseköğretim taleplerinin gelecekte daha da artma olasılığına işaret etmektedir. Tüm bu ulusal ve uluslararası veriler değerlendirildiğinde, Türkiye’nin genel olarak eğitim için yapmış olduğu kamu harcamalarının, özel olarak da yükseköğretim harcamalarının gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığı açıktır. Türkiye bu açığını bir ölçüde özel harcamalarla telafi etme eğilimindedir. Bir başka deyişle, eğitim maliyetlerinin bir bölümünü hizmetten yararlananlarla paylaşmaktadır. Verilen istatistiki bilgiler ışığında özetleyecek olursak; Türkiye’nin genç nüfusunun daha çok Marmara Bölgesi’nde yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Bunun en önemli sebebinin de bölgenin cazip iş olanakları olduğu açıktır. Etkin gençlik politikaları üretmenin önündeki engelleri aşma ve kalıcı çözüm sağlayacak yapısal değişiklikleri gerçekleştirme doğrultusunda atılacak en önemli adım, ülkemizdeki gençlerle ilgili eğitim, sağlık, kişisel yaşam, işgücü, sosyal katılım, gelirden eşit pay alması vb. konularda politikaların üretilmesidir. Ulusal ve uluslararası veriler değerlendirildiğinde, Türkiye’nin genel olarak eğitim için yapmış olduğu kamu harcamalarının, özel olarak da yükseköğretim harcamalarının gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığı açıktır. Türkiye bu açığını bir ölçüde özel harcamalarla telafi etme eğilimindedir. Bir başka deyişle, eğitim maliyetlerinin bir bölümünü hizmetten yararlananlarla paylaşmaktadır. İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi 43
Söyleşi: Mahmut Bıyıklı Gülten Dayıoğlu: ‘Tavsiye, suya yazı yazmak gibidir...’ Çocuk ve Gençlik Edebiyatının önemli isimlerinden yazar Gülten Dayıoğlu ile ‘’gençlik’’ yıllarını ve gençleri konuştuk. 44 Eylül-2015 / Sayı: 12
- Page 2 and 3: GENÇLİK GELECEĞİN TOHUMUDUR T.C
- Page 4 and 5: Türkiye’nin Gençlik Haritası /
- Page 6 and 7: 2 Kendimize basit ama sağlam bir y
- Page 8 and 9: Eğer dünya orduları kırk yaşı
- Page 10 and 11: Şiir Cahit Koytak Futbol Oynayan
- Page 12 and 13: aşılabileceği düşünülmüşt
- Page 14 and 15: Okul Dışındaki Eğitim Merkezler
- Page 16 and 17: Tevfik Fikret ve oğlu Haluk yetiş
- Page 18 and 19: örneği Çanakkale Savaşı’dır
- Page 20 and 21: Alıntı Gençlerin Karakteri İşt
- Page 22 and 23: Genelde yetişkinlerin ‘’ne ola
- Page 24 and 25: Devletin, yerel yönetimlerin, sivi
- Page 26 and 27: Soyut Düşünme Ergenlik entellekt
- Page 28 and 29: da gencin olumsuz davranışlar ve
- Page 30 and 31: Şiir W.B.Yeats Rüzgârda Dans Ede
- Page 32 and 33: Ergenlikte Beyin İşlevlerindeki D
- Page 34 and 35: Bunlara depresif ekivalanlar (depre
- Page 36 and 37: Alıntı Halil Cibran Bize Evlatlar
- Page 38 and 39: Gençlik çağı, kişinin kendini
- Page 40 and 41: Alıntı Bernard Shaw Gençleri Gen
- Page 42 and 43: Türkiye, ilk nüfus sayımının y
- Page 46 and 47: Müsaadenizle biraz geçmişe döne
- Page 48 and 49: hedef edinme kapılarını kapatmı
- Page 50 and 51: Dirse Han buna çok sevindi adamlar
- Page 52 and 53: Yapılan araştırmalar öğrencile
- Page 54 and 55: Şiir Cahit Sıtkı Tarancı Gençl
- Page 56 and 57: gibi “ideolojik çıkarımlarınd
- Page 58 and 59: ir kör gibi yürü. Yani attığı
- Page 60 and 61: *Dostlarına vefalı, düşmanları
- Page 62 and 63: Şiir Kavafis İTAKİ* İtaki’ye
- Page 64 and 65: Tanıştığım onlarca genç saat
- Page 66 and 67: konuşmamışlar, hiç üniversite
- Page 68 and 69: ol vampir ve gözyaşı barındıra
- Page 70 and 71: Alıntı Cahit Zarifoğlu ANKARA 19
- Page 72 and 73: düzeyine göre ayrıldığından s
- Page 74 and 75: tutuşur. Onlardan biri olup aralar
- Page 76 and 77: Gençlik filmleri Sinemanın özell
- Page 79 and 80: 78 Eylül-2015 / Sayı: 12
- Page 81: Çizgi Hasan Aycın 80 Eylül-2015
akımından 169 ülke içinde 83. sıradadır.<br />
İnsani gelişimin bir alt bileşeni olan<br />
“ortalama eğitim süresi” bakımından ise<br />
daha alt sıralarda bulunmaktadır (169<br />
ülke içinde 109. sıra). Buna göre yetişkin<br />
nüfusumuzun (25+yaş) ortalama eğitim<br />
süresi 6,5 yıldır. Türkiye bu ortalama eğitim<br />
süresiyle, benzer gelişmişlik düzeyindeki<br />
Arjantin (9.3 yıl), Şili (9.7 yıl), Meksika<br />
(8.7 yıl), Malezya (9.5 yıl) ve Yunanistan<br />
(10.5 yıl) ile İran (7.2 yıl), Ürdün (8.6<br />
yıl) ve Libya’nın (7.3 yıl) dahi gerisinde<br />
bulunmaktadır. Ortalama eğitim süresi,<br />
kadınlarda 5,5 yıldır (Barro ve Lee, 2011).<br />
Diğer taraftan, yetişkin nüfusumuzun<br />
(25-64 yaş) sadece %13’ü yükseköğrenim<br />
görmüştür. Buna karşılık OECD ülkelerinde<br />
yükseköğrenim görenlerin oranı %30 olup,<br />
Türkiye’nin iki buçuk katıdır. Öte yandan,<br />
yetişkin nüfusumuzun %68’i ilköğretim ve<br />
altında eğitim görmüştür (OECD, 2011).<br />
Okur yazar olmayan nüfusla ilgili verilere<br />
bakıldığında, TÜİKADNKS 2010 tespitlerine<br />
göre, bilinmeyenler dışta tutulduğunda,<br />
Türkiye’deki yetişkin nüfusun (15 + yaş)<br />
%7.3’ü okur-yazar değildir (3 milyon 812<br />
bin kişi). Okuryazar olmayanların %82’si<br />
kadındır (TÜİK, 2011b). Yetişkin nüfusumuzun<br />
eğitim düzeyine ilişkin çeşitli<br />
veriler, Türkiye’nin geçmişteki eğitim<br />
yatırımlarının yetersiz kaldığını, insan<br />
sermayesi birikimi bakımından ülkemiz<br />
ile gelişmiş ülkeler arasındaki açığın ciddi<br />
boyutlarda olduğunu göstermektedir.<br />
Yükseköğretime katılımla ilgili eğilimlere<br />
baktığımızda, ÖSYM Yükseköğretim İstatistikleri<br />
ve TÜİK okul çağı nüfusu verilerine<br />
dayanarak yapılan hesaplamalara göre,<br />
yine son on yılda örgün yükseköğretimdeki<br />
okullaşma oranı %17.2den %31.7’ye yükselmiştir.<br />
Oysa gelişmiş ülkeler ortalaması<br />
%67’dir (UNESCO, 2010). Son yıllarda<br />
giderek yaygınlaşan vakıf üniversitelerinin<br />
toplam yükseköğretim öğrencileri içindeki<br />
payı 2008-2009 öğretim yılında %9.1’e<br />
ulaşmıştır. Bu bağlamda, vakıf üniversiteleri,<br />
toplam yükseköğretim kapasitelerinin<br />
genişlemesine önemli katkıda bulunmakta<br />
ve bunun gelecekte artarak süreceği tahmin<br />
edilmektedir. Yükseköğretime katılımdaki<br />
demografik boyutla ilgili başka bir eğilimi<br />
de vurgulamak gerekir. Son on yılda,<br />
yükseköğretim yaş kompozisyonunda bir<br />
değişim gözlenmekte ve yükseköğretim<br />
teorik yaş grubunun (18-22 yaş) üzerindeki<br />
nüfusun toplam yükseköğretim öğrencileri<br />
içindeki payı %11’den %19’a yükselmiştir<br />
(ÖSYM, Farklı yıllar). Bu değişim, yetişkin<br />
kuşakların yükseköğretim taleplerinin<br />
gelecekte daha da artma olasılığına işaret<br />
etmektedir.<br />
Tüm bu ulusal ve uluslararası veriler<br />
değerlendirildiğinde, Türkiye’nin genel<br />
olarak eğitim için yapmış olduğu kamu<br />
harcamalarının, özel olarak da yükseköğretim<br />
harcamalarının gelişmiş ülkelerin<br />
gerisinde kaldığı açıktır. Türkiye bu açığını<br />
bir ölçüde özel harcamalarla telafi etme<br />
eğilimindedir. Bir başka deyişle, eğitim<br />
maliyetlerinin bir bölümünü hizmetten<br />
yararlananlarla paylaşmaktadır.<br />
Verilen istatistiki bilgiler ışığında özetleyecek<br />
olursak; Türkiye’nin genç nüfusunun daha<br />
çok Marmara Bölgesi’nde yoğunlaştığını<br />
söyleyebiliriz. Bunun en önemli sebebinin<br />
de bölgenin cazip iş olanakları olduğu<br />
açıktır. Etkin gençlik politikaları üretmenin<br />
önündeki engelleri aşma ve kalıcı<br />
çözüm sağlayacak yapısal değişiklikleri<br />
gerçekleştirme doğrultusunda atılacak<br />
en önemli adım, ülkemizdeki gençlerle<br />
ilgili eğitim, sağlık, kişisel yaşam, işgücü,<br />
sosyal katılım, gelirden eşit pay alması<br />
vb. konularda politikaların üretilmesidir.<br />
Ulusal ve uluslararası<br />
veriler değerlendirildiğinde,<br />
Türkiye’nin genel olarak<br />
eğitim için yapmış olduğu<br />
kamu harcamalarının, özel<br />
olarak da yükseköğretim<br />
harcamalarının gelişmiş<br />
ülkelerin gerisinde kaldığı<br />
açıktır. Türkiye bu açığını<br />
bir ölçüde özel harcamalarla<br />
telafi etme eğilimindedir.<br />
Bir başka deyişle, eğitim<br />
maliyetlerinin bir bölümünü<br />
hizmetten yararlananlarla<br />
paylaşmaktadır.<br />
İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi 43