Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Gençlik çağı, kişinin kendini inşa sürecinde<br />
çok önemli bir yere sahiptir. Hem duyusal<br />
hem de psikolojik hassasiyetlerin üst seviyede<br />
olduğu bu dönem oldukça meşakkatli<br />
bir yola karşılık gelir. Kendini ve çevreyi<br />
tanımanın yanında paradoksal biçimde<br />
bedenine ve nesnelere yabancılaşma da<br />
bu dönemde kendini gösterir. İkircikli durumlar<br />
metafiziğidir gençlik. Bedenin en üst<br />
seviyede duyarlıklı olduğu bu dönem aynı<br />
zamanda bir bedenin ne yapabileceğinin en<br />
az bilindiği dönemdir. Zihin gümbürdeyen<br />
bedene diş geçiremez, ama bu güçlü bedenin<br />
neler yapabileceğini hiç mi hiç bilmemektedir.<br />
“Postmodern etiğin bedeni, ideal bir<br />
bedendir. Bu ideal beden, birkaç özelliği bir<br />
arada bulundurur. Hem kolektif bir normla<br />
belirlenmiştir, “rüya” gibi bir bedene karşılık<br />
gelir. Hem de bireysel bir istekle, hatta<br />
kişisel kimlikle “istediğiniz gibi” gerçekleşir.<br />
Ancak bunun için ilk hareket “kendi profilini<br />
belirlemek” ile başlamaktır, ayrıca bunun<br />
yapılması zorunludur.” (Giet, 2006:70).<br />
Kendini belirlemek, kendini tanımaktan<br />
geçer. Bu zorunluluk ilk etapta bedensel<br />
bir dönüşüm dayatması olarak görülür.<br />
Bedenin serpilmesi ve ol’ması şaşkınlıkla<br />
izlenir. Artık hamlığın masumiyeti kaçılacak<br />
bir ada olmaktan çıkmıştır. Sahip olunan<br />
bedenden memnuniyetsizlik doğarsa şayet,<br />
kozmetik sektörü ve estetik cerrahisi<br />
yardıma hazırdır. İdeal formlar dünyasının<br />
dayatması bedeni bir tüketim nesnesi haline<br />
getirir. Kendini inşa etme süreci böylece<br />
tüketim dünyasına hizmet etmeye dönüşür.<br />
Ve ikircikli durumlar metafiziği, kendini bir<br />
kez daha duyurur: kendini inşa etmekten<br />
kendine yabancılaşmaya giden yol.<br />
Herkes bir IPhone sahibi olabilir!<br />
Postmodern dönem tüketim kültüyle<br />
şekillenirken hegomonik kültürün elbette<br />
gençlik için de projeleri vardır. Seçenekler<br />
son derece fazladır ve bu seçenekler<br />
farklılığa içkindir. Olmak ya da olmamak<br />
değildir artık mesele; başka, bambaşka<br />
olmaktır. Benzerlerden nefret edilirken<br />
aynı zamanda rekabet alanları içinde sahip<br />
olunan silahların benzer olduğu hayal kırıklığıyla<br />
keşfedilir. Bir uzlaşma noktası tayin<br />
edilir bu noktadan sonra, “ben olamıyorsam<br />
biz olabiliriz.” Postmodernitenin sınıfsallığı<br />
ortadan kaldırdığı bir yanılsama olarak ortaya<br />
çıkar böylece. Evet, herkes bir IPhone<br />
sahibi olabilir ama bu benzerlik bir IPhone<br />
sahibi olanlar cemaati ortaya çıkarmanın<br />
ötesinde bir eşitlik doğurmamaktadır. Bu<br />
ve bunun gibi nesneler uzlaşma, yatıştırma<br />
işlevi görür. İnsanlığın ilk zamanlarında<br />
sınıfları birbirinden ayıran nesneler yok<br />
seviyesindeydi nerdeyse. Ama bugün farklı<br />
sınıfların varlığını şiddetle duyuran nesnelerle,<br />
görüntülerle kuşatılmış durumdayız.<br />
Gençlik bu büyünün farkında değildir;<br />
o, bedenin iktidarına bilinçsizce kendini<br />
bırakmıştır. Tesadüflerin ve karşılaşmaların<br />
insafına kalmıştır artık. Ne istediğini<br />
başkaları ve medya araçlarıyla öğrenir.<br />
Hegomonik kültürün büyük pazar sahibi<br />
devletleri kitle iletişim araçlarıyla mallarını<br />
piyasaya sunarlar. “Bu üst kültür, isteyenin<br />
istediği kadar ve istediği şekilde içinden<br />
kültürel öğe alabileceği bir depo inşa eder.<br />
Ancak bu şekilde alınan öğelerin çoğu aynı<br />
zamanda Amerikanist ya da daha yaygın<br />
bir deyişle Amerikanlık halesine sahiptir.<br />
Bu da özgürlük, rahatlık, liberallik, canlılık,<br />
modernlik ve gençliğin temel ifadelerini<br />
içerir” (Elteren, 1999: 308). İşte tam da<br />
bu tercihlerle gençlik ol’maktan vazgeçmiş<br />
ol’durulma kıvamına gelmiştir. Bu seviye, bir<br />
tüketim nesnesi olma seviyesidir. Depo ile<br />
ilişkiye giren her kesim sahip olduğu şeyleri<br />
ardında bırakmak zorundadır. Boşalarak<br />
gelinir oraya ve pazarlanmış nesnelerle<br />
tıkış tıkış dolarak eve dönülür. Bu noktadan<br />
sonra ev, dönülecek yaşanacak yer<br />
olmaktan çıkmıştır. Sahih olan her şeye<br />
sırt dönülmüş bir yığın kültürüyle hemhal<br />
olunmuştur. Depo, şeylerin yığıldığı yerdir.<br />
“Bugünlerde ‘tüketmek’ damak zevkinden<br />
ziyade kişinin kendi sosyal aidiyetine yatırım<br />
yapması anlamına geliyor. Tüketiciler<br />
toplumuna bu aidiyeti ‘satılabilirlik’ olarak<br />
tercüme edebiliriz: Halihazırda bir pazar<br />
talebi olan nitelikler edinmek ve halihazırda<br />
sahip olunan ve belli bir talep yaratabilecek<br />
olanları değerlendirmek.” (Bauman<br />
ve Lyon, 2013, s.39). Tercihleri adeta bir<br />
reklam bombardımanı altında belirlenen<br />
gençlik kendine yabancılaşma sürecinde<br />
son derece vahim bir noktaya gelmiştir<br />
böylece. Bedeninin yanında değerleri ve<br />
aidiyet bağlarıyla ilişkisi kopma noktasına<br />
varmış olan genç artık tam takır bir tüketim<br />
nesnesidir.<br />
İdeal bir tüketim nesnesi<br />
Gençliğin yukarda belirttiğimiz duyusallığa<br />
ve belirlenmişliklere ayarlı dünyası onu<br />
ideal bir tüketim nesnesi haline getiriyor.<br />
Nerede konumlanacağını ve ne istediğini<br />
dolaylı yoldan öğrenen gençlik sahip<br />
olduklarını doğal olarak kavrayamıyor.<br />
İnternetle ailesi ve arkadaşlarından daha<br />
fazla vakit geçiren, Facebook, Twitter gibi<br />
sosyal medya araçlarında kendini ortaya<br />
koyma çabasına girişen ve belli mekanlarda<br />
kendinden geçen gençlik bir özne olmaktan<br />
çıkıp nesne seviyesine iniyor. İnsani<br />
ilişkileri belli materyaller ve popüler-ithal<br />
ritüeller üzerinden dolaylı yoldan sağlama<br />
alışkanlığı genç yeni nesil bireyi kendisine<br />
ve kendi değerlerine yabancılaştırıyor.<br />
Toplumla ve bireylerle uydurma-özenti<br />
bir dil üzerinden ancak kurulabilen iletişim<br />
git gide nesiller arasındaki farkın daha bir<br />
şiddetle açılmasına neden oluyor. Kendi<br />
kuşağının yönelimleri ve dayatılan yaşam<br />
biçimi gençliği bir kaos alanına çeviriyor.<br />
Bir yanda bireyin yığılarak yığınlaştığı iletişim<br />
kanallarında sınırlı sayıda materyalle<br />
farklılıklar yaratma çelişkisine düşüyor bir<br />
İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi 37