11.12.2015 Views

istanbuldergisi12sayi

istanbuldergisi12sayi

istanbuldergisi12sayi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Deneme<br />

Hüseyin Akın<br />

Şair, Yazar<br />

GENÇ OLMAK<br />

Gençlik insan ömrünün en dinamik en zinde<br />

çağı. Hiç kimse ne çocuklukta ne de ihtiyarlıkta<br />

bu denli bir kendine güven duygusu ve<br />

bu derece farkındalık hissi yaşamış değildir.<br />

Çocukluk daha çok uyku ile uyanıklık arasında<br />

bir dönemdir. Her şey gerçek yaşama alışıp<br />

adapte olabilmek içindir biraz da. Çocukluk çağı<br />

gençlikten önce bir ısınma turudur. Gençlik de<br />

olgunluk ve yaşlılığın üzerimizdeki ağırlığına<br />

tahammül edebilmemiz için bir bahşedilmiş<br />

bir ara dönemdir sanki. Gençlikte coşku,<br />

kabına sığmazlık ve heyecan fırtınası önüne<br />

neyi katmışsa bir tarafa sürükler. Olgunluk<br />

çağında fırtına dinmiş, hava yumuşamış ve<br />

sürükleme ve sürüklenmenin yerini “sabite”<br />

ve ‘istikrar’ almıştır.<br />

Ünlü Fransız romancı Honoré de Balzac’ın<br />

ifadesiyle. “Gençlik adaletsizliğe doğru<br />

yöneldiği zaman, bilincin aynasına bakmayı<br />

göze alamaz. Oysa olgunluk çağı kendini bu<br />

aynada görür. Yaşamın bu iki evresindeki<br />

tüm ayrım buradadır.” Olgunluk için iyi<br />

bir gençlik çağı, iyi bir gençlik çağı için de<br />

sağlıklı bir çocukluk dönemi şarttır. İsmet<br />

Özel “Zor Zamanda Konuşmak” kitabında<br />

“Türkiye’nin gençleri yoktur” der. Bunu öylesine<br />

derinlerde bir sitemi büyütmek için<br />

söylemiyor elbette. Tanzimat’tan bu yana<br />

bu topraklara ait değerleri muhafaza noktasında<br />

ihtiyarların muhafazakâr yönlerini<br />

kaybettiklerini, yenilik yarışında gençleri bile<br />

geride bıraktıklarını ifade ediyor. Gençlik<br />

ya da ihtiyarlıktan kasıt biyolojik yaş değil<br />

şüphesiz. Genç olmanın ve ihtiyar olmanın<br />

dinamikleridir söz konusu olan.<br />

Gençlik kendinden önceki kuşaktan kültür<br />

ve geleneği miras olarak alır. Tabi bir önceki<br />

kuşak bunu kendinden öncekinden sağlıklı<br />

bir şekilde almayı başarabilmişse. Bugün<br />

gençlerin sorunu yeni ve nevzuhur arasında<br />

dolaşıp durmaları ve bir türlü önceki<br />

kuşakların emanet olarak aldıkları dünyayı<br />

kavrayıp, ona dokunamamaları. Bu sebeptendir<br />

ki yaşadığımız modern zamanlarda<br />

eski ile yeni birbirinin devamı ve sürdürücüsü<br />

olmaktan ziyade birbiriyle çatışan unsurlar<br />

haline gelmiştir. Gençlerden babalarının ve<br />

dedelerinin dilini bilmelerini beklemek beyhude<br />

bir gayret artık. Bunun yerine babalar<br />

ve dedeler, gençleri anlayacak, onlarla rahat<br />

iletişim kuracak bir dil geliştirmeye daha<br />

çok özen gösteriyorlar. Sanki anlaşılması<br />

gereken sadece gençlermiş gibi. Babaların<br />

ve dedelerin gençler tarafından anlaşılması<br />

gibi bir sorumluluktan hiç bahsedilmez.<br />

Oysa gençlik sorumluluk duygusunun onu<br />

yerine getirecek enerjiyle buluşmuş halidir.<br />

Bu yüzden bütün öğretiler, ideoloji ve dünya<br />

tasavvurları hep “gençlik” aşısı ile aşılanmışlardır.<br />

Tevfik Fikret’in batıcılık ülküsünü en<br />

iyi anlatan gençlik tasavvuru oğlu “Haluk”la,<br />

Mehmet Akif’in batının bilimin ve teknolojisini<br />

alan, ama yüreği, kalbi ve ayakları bu<br />

topraklarda, kabına sığmayan gençlik hayali<br />

“Asım”la simgeleşmiştir. Necip Fazıl’ın Büyük<br />

Doğu idealini en iyi karşılayan “Mehmet”,<br />

Sezai Karakoç’un “diriliş” kuşağını en güzel<br />

özetleyen “Taha”dır bu yüzden.<br />

Genci ve gençliği olmayan bir toplumun ne<br />

geleceği vardır ne de geleceğe söyleyecek<br />

bir sözü. Gençleri bildik gençlik arzularının<br />

insafına terk ederek onlara yaşadıkları ülke<br />

ve dünya konusunda düşünme ve konuşma<br />

hakkı vermediğimizde toplum olarak kendimize<br />

ne büyük bir gedik açacağımızı tahmin<br />

edebilirsiniz. Gençler mutlaka bir ideale ve bir<br />

hedefe yönlendirilmelidir. Önemsenmeyen,<br />

sözü ve eylemleri dikkate alınmayan gençleri<br />

bekleyen iki mayınlı sığınak var: Hedonizm<br />

ve Nihilizm.<br />

Bir milletin istikbali olan gençler enerjilerini<br />

bu tür ortamlarda zayi ettiklerinde genç<br />

nüfus bizim için sadece biyolojik bir teselli<br />

olarak kalacaktır. Fikren ve ruhen yaşlı bir<br />

kuşak olmaktan kurtulamayacağız. Çalışmak,<br />

gayret etmek, fedakârlık ve erdem düsturlarıdır<br />

bir milleti genç ve kavi kılan. Soran ve<br />

sorgulayan bir gençlik o ülkenin sigortasıdır.<br />

Tanpınarla bitirelim: “Gençlerimiz ihtirassız,<br />

hatta heyecansız; gençlik bir takım meselelere<br />

açılmak, onları hararetle yaşamaktır.<br />

Boşlukta ne san’at eseri, ne de fikir olur. En<br />

dışımızda görünen bilgi bile içimizde yaşayan<br />

bir azap şeklinde olmalıdır. Mektep bitirmek<br />

için mektep bitirilmez. Her genç enginde bir<br />

gemi gibi her an kendi kendisine (ben neyim)<br />

-(niçin buradayım)- (Ne yapmak istiyorum)<br />

sualini sormalıdır. Bunu yapmayan genç hiçbir<br />

zaman genç olamayacak bir ihtiyardır. Yani<br />

ölü olarak yaşamayı kendiliğinden kabul etmiş<br />

demektir.” (Ahmet Hamdi Tanpınar-Yaşadığım<br />

Gibi-S.333)<br />

28<br />

Eylül-2015 / Sayı: 12

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!