dördüncü EntErnasyonal’İn uluslararası komİtEsİ
DEUK-BroşürMatbaa
DEUK-BroşürMatbaa
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
sosyalizm uğruna mücadelede 61 yıl<br />
<strong>dördüncü</strong><br />
<strong>EntErnasyonal’İn</strong><br />
<strong>uluslararası</strong><br />
<strong>komİtEsİ</strong><br />
Kasım 2014<br />
Bu broşürdeki belgeler ve yazılar, Toplumsal Eşitlik’in web sitesi<br />
www.toplumsalesitlik.org’dan alınmıştır.
İçindekiler<br />
Önsöz.................................................................................................................iii<br />
Bütün Troçkistlere Açık Mektup...........................................................................1<br />
Uluslararası Komite’yi Kurma Kararı..................................................................13<br />
Dördüncü Enternasyonal Pablo’ya Karşı Toparlanıyor........................................15<br />
Yeni Bir İşçi Partisinin Gerekliliği...........................................................................17<br />
Dördüncü Enternasyonal’in 75. Yıldönümü........................................................29
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Önsöz<br />
Dördüncü Enternasyonal içinde 1953 yılı yazında ve sonbaharında yaşanan ve<br />
Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) kurulmasıyla<br />
sonuçlanan tartışmalar, Marksizm ile revizyonizm arasında yaşanan mücadelelerde<br />
benzersiz bir yer tutar. Bu mücadelenin tarafları, Dördüncü Enternasyonal’in<br />
Uluslararası Sekreterliği’nin başındaki Michel Pablo ve destekleyicileri ile James P.<br />
Cannon önderliğindeki öğretiye bağlı Troçkistlerdi. Onlar arasındaki bu mücadelenin<br />
temelinde de Marksistlerin, işçi sınıfının biricik devrimci toplumsal güç<br />
olduğu ve Dördüncü Enternasyonal’in dünya devriminin önderliğini oluşturduğu<br />
temel önermesi yatıyordu.<br />
Pablo ve destekleyicileri, Dördüncü Enternasyonal’in 1951 yılında toplanmış olan<br />
III. Dünya Kongresi sürecinde, Stalinist bürokrasinin kimi kesimlerinin “kitlesel<br />
basınç altında” bir tür “öz reform” yaşayabileceğini ve “devrimci” rol oynayabileceğini<br />
ifade eden düşünceleri ifade etmeye başlamışlardı.<br />
Pablocu revizyonistlere göre, bu Stalinist önderlikler, “gerçek bir devrimci kitle<br />
hareketine tabi oldukları ölçüde, onun basıncına maruz kalır ve belirli uygun<br />
koşullar altında, Sovyet bürokrasisinin onların önüne koymuş olduğu hedeflerin<br />
ötesine geçerek devrimci bir yönelimi savunabilirler. Bu, bu tür uygun koşullarda<br />
bulunan söz konusu partilerin, mülk sahibi sınıflara ve emperyalizme karşı iktidar<br />
mücadelesini üstlenmek zorunda kalmasının mümkün olabileceği anlamına gelir.” [1]<br />
Pablo revizyonist tezlerini, Ocak 1951’de kaleme aldığı, “Nereye Gidiyoruz?”<br />
başlıklı dokümanda ifade etmişti. Ona göre, “1) Savaşın bitmesinden [İkinci Dünya<br />
Savaşı-TE] itibaren ... geçmişte tanık olduğumuz her şeyden özünde farklı bir<br />
döneme girilmiş; 2) Bu hızlı ve ani değişim dönemi karşısında, düşünme tarzı ve<br />
teori ile nesnel gerçeklikteki yeni gelişmeler arasındaki kaçınılmaz çelişkinin üstesinden<br />
gelmek yaşamsal ve zorunlu” hale gelmişti.<br />
Pablo, “Hareketimize göre nesnel toplumsal gerçeklik asıl olarak kapitalist rejim ile<br />
Stalinist dünyadan oluşmaktadır. Dahası, biz bundan hoşnut olsak da olmasak da,<br />
kapitalizme karşı olan güçlerin ezici çoğunluğu şimdi Sovyet bürokrasisinin önderliği<br />
altında ya da onun etkisinde olduğu için, bu iki unsur genel olarak toplumsal<br />
gerçekliği oluşturmaktadır.” diye yazıyordu.<br />
Pablo’ya göre, emperyalizm ile SSCB arasında kaçınılmaz şekilde patlayacak olan<br />
savaş, özellikle Avrupa’da ve Çin’de, başlangıcından itibaren bir iç savaş biçimini<br />
[1]<br />
Yönelim ve Perspektifler Üzerine Tezler, Dördüncü Enternasyonal’in Nisan<br />
1951’deki III. Kpongresinde kabul edilen Karar, Fourth International, Cilt 12, No. 6,<br />
Kasım-Aralık 1951, syf. 184-189<br />
iii
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
alacak; bu iki kıta, hızla Sovyet bürokrasisinin, komünist partilerin ya da devrimci<br />
kitlelerin denetimi altına girecekti. Dolayısıyla, savaş, devrim anlamına gelecekti.<br />
Pablo’nun “savaş-devrim” teorisinin öznesi ise Kremlin bürokrasisiydi. Stalinist<br />
bürokrasi bu savaştan zaferle çıkacak; kapitalizmden sosyalizme geçiş, farklı biçimler<br />
içerecek bürokratik diktatörlüklerin egemenliği altında birkaç yüzyıl sürecek bir<br />
dönemi kapsayacaktı.<br />
Pablo’nun bu tezlerine, Ernest Germain’in (Mandel) “IV. Enternasyonal’in II. Dünya<br />
Kongresi’nin Stalinizm Sorunu Üzerine Tezlerinde Neyin Değiştirilmesi, Neyin<br />
Korunması Gerekiyor? (10 Tez)” başlıklı tartışma dokümanı eşlik etti. Mandel, bu<br />
dokümanda, Stalinist bürokrasinin evrimine ilişkin şu değerlendirmede bulunuyordu:<br />
“Kremlin, ilk aşamada Avrupa ve Asya’daki devrimlere karşı emperyalizm<br />
ile işbirliği yapmış; ikinci aşamada, emperyalizme karşı sömürge devrimlerine<br />
yaslanmıştı. … her iki yönelim de bir tarafa karşı diğerini kullanma politikasından<br />
başka bir şey değildi… Sovyet bürokrasisi, artık, <strong>uluslararası</strong> burjuvaziyle proleter<br />
dünya devrimi ile yapabileceğinden daha fazla işbirliği yapamaz.”<br />
Pablocu revizyonistlerin temel tezlerinden biri olan Sovyet bürokrasisi ile Stalinist<br />
komünist partiler arasındaki ayrım, Mandel tarafından da yinelendi: “Yugoslavya<br />
ve Çin örnekleri, belirli olağandışı koşullarda bütün komünist partilerin siyasi çizgilerini<br />
değiştirebileceğini ve Kremlin’in hedeflerinin ötesine geçerek kitlelerin mücadelesini<br />
iktidarın zaptına kadar götürebileceklerini göstermiştir. Böylesi koşullar<br />
altında, bu partiler kelimenin klasik anlamıyla Stalinist partiler olmaktan çıkarlar.”<br />
(Tez IV)<br />
Pablocu revizyonistlerin bu tezleri, iki yıl sonra “derin giriş” adı altında çok daha<br />
köşeli biçimde formüle edildi. Böylece, Dördüncü Enternasyonal, sosyal demokrat<br />
ve Stalinist partilerin ya da küçük burjuva radikal ulusalcı akımların “sol” bileşeni<br />
ya da “danışman”ı haline getirilmek istenecekti.<br />
Pablocu önderlik, Dördüncü Enternasyonal’in şubelerini komünist partiler ve ulusal<br />
kurtuluş hareketleri içinde eritme yönelimini yaşama geçirmek için, onların içindeki<br />
gerçek Troçkistleri hedef tahtasına yerleştirdi ve onlara karşı bürokratik bir tasfiye<br />
operasyonu başlattı. Bu operasyonun ilk sonucu, Pablocuların III. Kongre’ye<br />
sunduğu revizyonist tezlere, “Pablo Nereye Gidiyor?” başlıklı bir dokümanla yanıt<br />
veren Fransa’daki Enternasyonalist Komünist Parti (PCI) çoğunluğunun 1952’de<br />
Dördüncü Enternasyonal’den ihraç edilmesi oldu.<br />
Bu ihraca, Dördüncü Enternasyonal’in kurucusu ve en büyük partilerinden biri olan<br />
ABD’deki Sosyalist İşçi Partisi (SWP) içindeki Cochran önderliğindeki azınlık<br />
eğiliminin Pablocu Uluslararası Sekreterlik tarafından gizlice desteklenmesi eşlik<br />
etti. Cochrancıların parti önderliğine yönelik muhalefetinin parti faaliyetini boykot<br />
etme biçimini aldığı bu süreçte, Pablocu önderlik, IV. Kongre için hazırladığı “Stalinizmin<br />
Yükselişi ve Çöküşü” başlıklı dokümanı yayımladı. SWP Ulusal Komitesi, 5<br />
Ekim 1953 tarihli memorandumda, söz konusu dokümanın “gerçek durumu<br />
çarpıtan bir çözümleme yöntemine” sahip olduğunu ve Dördüncü Enternasyonal’i<br />
“geleneksel çizgisinden uzaklaştıran siyasi sonuçlara yol açtığını” belirtti. Ardından,<br />
iv
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
SWP’nin 7-8 Kasım tarihli plenumu, Cochrancı azınlığı, parti faaliyetini boykot<br />
ettiği için partiden ihraç etti.<br />
Pablocu Uluslararası Sekreterlik’in bu ihraca tepkisi, 15 Kasım 1953’te, Dördüncü<br />
Enternasyonal şubelerinin önderliklerine, M. Pablo, P. Frank ve E. Germain’ın (Mandel)<br />
imzasını taşıyan bir mektup göndermek oldu. Mektup’ta, “Enternasyonal’in<br />
bütünlüğüne yönelik en tiksindirici operasyonun başlatılmış olduğu” ilan ediliyordu.<br />
Mektuba göre, “Uluslararası Cannoncu hizip, Enternasyonal’in IV. Kongre<br />
tartışmalarının ve hazırlıklarının ortasında hareketi bölmeyi önceden planlamış”tı<br />
ve “Uluslararası Sekreterlik, aylardır sürmekte olan bu korkunç planın farkında”ydı.<br />
Mektupta, Cannon ve yoldaşlarının Enternasyonal önderliğini “açıkça Stalinistler,<br />
hatta GPU’nun ajanları” olarak suçladığı belirtiliyor (bu tür “açık” bir itham hiçbir<br />
belgede yer almıyor) ve “Onlar aslında Enternasyonal’in kitle hareketi ile gerçek bir<br />
kaynaşması ve merkezi bir dünya partisi haline gelmesi yönündeki çizgisine<br />
uymuşlar ama onu sindirmemişlerdir.” deniyordu. Dördüncü Enternasyonal’i Stalinist<br />
partiler içinde eritmeye yönelen Pablocular, bütün revizyonistlerin alameti<br />
farikası olan “eski düşüncelere karşı mücadele” argümanına sarılıyorlardı. Onlara<br />
göre, SWP ve izleyicileri, “hareketin eski örgütsel şeması içinde yetişmiş ve eski<br />
düşüncelere ve şemalara saplanmış”tı ve “merkezi bir dünya partisine gerçekten<br />
uyarlanmaya karşı ciddi biçimde direniyorlar”dı. “Bir zamanlar, Sovyetler Birliği<br />
konusunda bozgunculara karşı Troçkizmi savunan Cannon ... şimdi Stalinofobik<br />
sekterlerin başına geçmiş”ti.<br />
Cannon’ın dünyanın dört bir yanındaki Troçkistler’e yönelik bir Açık Mektup’u,<br />
ertesi gün, 16 Kasım 1953’te, partinin yayın organı Militant’ta yayınlandı. Cannon<br />
mektubunda, insanlığı “uçuruma gidişten” kurtarmanın yalnızca “toplumdaki tek<br />
gerçek devrimci sınıf olan işçi sınıfının önderliği altında” mümkün olduğunu; işçi<br />
sınıfının da bu görevi yerine getirebilmek için, “Lenin tarafından geliştirilmiş türde<br />
devrimci sosyalist bir parti; yani, demokrasi ile merkeziyetçiliği (kararların<br />
alınmasında demokrasi, onları uygulamada merkeziyetçilik; üyelerce denetlenen<br />
bir önderlik ve ateş altında görevlerini disiplinle yerine getirecek üyeler) diyalektik<br />
olarak birleştirme yeteneğine sahip savaşçı bir parti kurmak zorunda” olduğunu<br />
vurguladı.<br />
“Pablo’nun revizyonizmiyle öğretiye bağlı Troçkizm arasındaki ayrım çizgileri, politik<br />
ya da örgütsel herhangi bir uzlaşmayı olanaksız kılacak denli derindir. Pablo<br />
hizbi, çoğunluğun düşüncesini tam olarak yansıtan demokratik tartışmalara izin<br />
vermeyeceğini göstermiştir. Onlar, kendi canice politikalarına tam bir itaat talep etmektedirler.<br />
Onlar bütün öğretiye bağlı Troçkistleri Dördüncü Enternasyonal’in<br />
dışına sürmeye ya da onların ağızlarını bağlayıp ellerini kelepçelemeye kararlılar…<br />
bize göre, harekete geçmenin; kesin eyleme geçmenin zamanı gelmiştir. Dördüncü<br />
Enternasyonal’in öğretiye bağlı Troçkist çoğunluğunun, Pablo’nun yetkesini kötüye<br />
kullanmasına karşı iradesini sergilemesinin zamanı gelmiştir.”<br />
Açık Mektubu, Dördüncü Enternasyonal’in İngiliz, Fransız, Yeni Zelanda ve İsviçre<br />
şubelerinin, 23 Kasım 1953’te yayınladığı açıklama ve çağrı izledi. Dört örgüt, bu<br />
v
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
açıklamada, “Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ni [DEUK] kurma<br />
kararını” ilan ediyor ve iki ya da üç ay içinde bir “Acil Uluslararası Konferans”<br />
toplanmasını öneriyordu.<br />
Dördüncü Enternasyonal’in önderliğinde ortaya çıkan Pablocu revizyonizme karşı<br />
verilen ve DEUK’un kurulmasıyla sonuçlanan mücadelenin hızını ve keskinliğini<br />
belirleyen başlıca etmen, sınıf mücadelesinde 1953 yılı yazında ve sonbaharında<br />
yaşanan gelişmelerdi. Haziran 1953’te Doğu Almanyalı işçiler Stalinist diktatörlüğe<br />
karşı ayaklanmış, Ağustos ayında da Fransa’da büyük bir grev dalgası patlamıştı.<br />
Pablocular, her iki gelişme karşısında da Stalinistlerin karşı-devrimci politikalarına<br />
yedeklendiler. Uluslararası Sekreterlik, açıkça Doğu Alman işçilerinin yanında yer<br />
almak yerine Stalinist bürokrasinin “öz-reform”u hakkında yanılsamalar yaydı.<br />
Pablocular, benzer bir şekilde, Stalinistlerin Fransız grevindeki karşı-devrimci<br />
rolünü açıkça mahkûm etmek yerine, “politikasızlık” olarak tanımladılar ve Stalinistlerin<br />
denetimindeki sendika konfederasyonu CGT’nin siyasi talepler öne sürmeyi<br />
reddetmesini desteklediler.<br />
Pablocu revizyonizmin Dördüncü Enternasyonal’i Stalinist partilere “derin giriş”<br />
adı altında tasfiye etme girişimi, DEUK’un kuruluşuyla boşa çıkarıldı. Bununla birlikte,<br />
Dördüncü Enternasyonal’i Uluslararası Sekreterlik ve Birleşik Sekreterlik adları<br />
altında sömürmeye devam eden Pablocuların Troçkizmi tasfiye çabası, sonraki on<br />
yıllarda, Stalinizmin yanı sıra her türden burjuva ve küçük-burjuva ulusalcı ve<br />
radikal akıma yedeklenme biçiminde sürdü. Pablocuların, her türlü devrimci işçi<br />
sınıfı hareketini mülk sahibi sınıflara ve Stalinist bürokrasiye yedekleyerek ortadan<br />
kaldırmaya yönelik bu çabası, Stalinist bürokrasinin SSCB’de, Çin’de ve Doğu Bloğu<br />
ülkelerinde kapitalizmi restore etmesine verilen destekle doruk noktasına ulaşmıştı.<br />
Pablocu Enternasyonal ile onun Lambertçi, Morenocu vb. bütün uzantıları, bugün<br />
de, burjuva sol partiler içinde ya da onların yörüngesinde, “insan hakları” emperyalizminin<br />
savunuculuğunu yapıyor; Ortadoğu’daki ve Ukrayna’daki emperyalist müdahalelere<br />
“sol” maske takmaya çabalıyorlar.<br />
DEUK’u biricik emperyalizm ve savaş karşıtı <strong>uluslararası</strong> sosyalist akım olarak yükselten<br />
bütün bu tarihsel gelişme, onun Cannon önderliğindeki Troçkistler eliyle<br />
atılmış olan temellerinin sağlamlığının kanıtı ve tarihsel olarak doğrulanmasıdır.<br />
Bu broşürde, DEUK’un kuruluşunu ilan eden belgelerin yanı sıra, DEUK’un<br />
Sekreteri Peter Schwarz’ın ve Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin Uluslararası Yayın<br />
Kurulu’nun ve Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (ABD) Başkanı David North’un, onun tarihsel<br />
anlamını ve günümüzdeki gelişmelerle bütünselliğini gösteren birer yazısı da<br />
yeralıyor.<br />
HHHH<br />
vi
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Bütün Troçkistlere Açık Mektup *<br />
Sevgili yoldaşlar,<br />
Sosyalist İşçi Partisi Ulusal Komitesi’nin 25. Yıldönümü Plenumu, ABD’deki Troçkist<br />
hareketin kurulmasının 25. yıldönümünde, dünyanın dört bir yanındaki öğretiye<br />
bağlı Troçkistlere devrimci sosyalist selamlarını gönderir.<br />
Sosyalist İşçi Partisi (SWP), Demokratların ve Cumhuriyetçilerin çıkarttığı demokratik<br />
olmayan yasadan dolayı, artık, sosyal demokratların İkinci Enternasyonal’i ve Stalinistlerin<br />
Üçüncü Enternasyonal’i tarafından ihanet edilmiş olan programı<br />
sürdürmek ve yaşama geçirmek amacıyla Lev Troçki tarafından kurulmuş olan<br />
Sosyalist Devrimin Dünya Partisi Dördüncü Enternasyonal’in üyesi değil. Buna<br />
rağmen, bizler, şehit edilmiş önderimizin rehberliğinde kurulmuş olan dünya<br />
çapındaki örgütün esenliğiyle yakından ilgileniyoruz.<br />
Herkesçe bilindiği gibi, öncü Amerikalı Troçkistler, 25 yıl önce, Troçki’nin Kremlin<br />
tarafından yayımlanması yasaklanmış olan programını dünya kamuoyunun gündemine<br />
getirmişlerdi. Bu eylem, Stalinist bürokrasinin Troçki’ye dayatmış olduğu<br />
yalıtılmışlığın kırılmasında ve Dördüncü Enternasyonal’in temelinin atılmasında<br />
belirleyici oldu. Troçki, bundan kısa süre sonra başlayan sürgünüyle birlikte, SWP<br />
önderliği ile ölümüne kadar sürecek yakın ve güvenilir bir işbirliğine girdi.<br />
Bu işbirliği, bir dizi ülkede devrimci sosyalist partilerin örgütlenmesinde ortak<br />
çabaları içerdi. Bu, bildiğiniz gibi, 1938’de Dördüncü Enternasyonal’in kurulmasıyla<br />
sonuçlandı. Dünya Troçkist hareketinin bugünkü programının temel taşı<br />
olmayı sürdüren Geçiş Programı, Troçki tarafından, SWP’nin önderleriyle işbirliği<br />
içinde yazılmış ve onun isteği üzerine, yine onlar tarafından, onaylanmak üzere<br />
Kuruluş Kongresi’ne sunulmuştu.<br />
Troçki ile SWP önderliği arasındaki işbirliğinin yakınlığı ve mükemmelliği, 1939-<br />
40 yıllarında, Burnham ve Shachtman önderliğindeki küçük-burjuva muhalefete<br />
karşı gerçek Troçkist ilkelerin savunusu uğruna verilen mücadelenin kayıtlarından<br />
anlaşılabilir. Bu kayıtlar, Dördüncü Enternasyonal’in geçtiğimiz 13 yıl içindeki<br />
biçimlenmesinde önemli etkide bulunmuştur.<br />
SWP, Troçki’nin, Stalin’in gizli polis ajanlarından biri tarafından öldürülmesinden<br />
sonra, onun öğretisinin savunusunda önderliği aldı. Biz, önderliği bir tercihten<br />
dolayı değil, gereklilik sonucunda aldık; zira İkinci Dünya Savaşı, başta Nazi işgali<br />
altındaki Avrupa’da olmak üzere, birçok ülkede öğretiye bağlı Troçkistleri yeraltına<br />
* Bu mektup ilk kez ABD Sosyalist İşçi Partisi'nin yayın organı<br />
The Militant'ın 16 Kasım 1953 tarihli sayısında yayımlandı.<br />
1
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
çekilmeye zorlamıştı. Gerçek Troçkizmin bayrağını zorlu savaş yılları boyunca yüksekte<br />
tutmak için Latin Amerika, Kanada, İngiltere, Seylan, Hindistan, Avustralya<br />
ve başka yerlerdeki Troçkistlerle birlikte, elimizden gelen her şeyi yaptık.<br />
Savaşın sona ermesiyle birlikte, Dördüncü Enternasyonal’in örgütsel olarak<br />
yeniden yapılanmasını üstlenen Avrupa Troçkizminin yeraltından çıkmasını memnuniyetle<br />
karşıladık. Dördüncü Enternasyonal’in üyesi olmamız gerici yasalar eliyle<br />
engellendiği için, hareketimize Troçki tarafından miras bırakılmış olan büyük<br />
geleneği sürdürme kapasitesine sahip bir önderliğin ortaya çıkmasına büyük umut<br />
bağladık. Dördüncü Enternasyonal’in Avrupa’daki yeni ve genç önderliğine tam<br />
güven duyulmasını ve ona destek verilmesi gerektiğini düşündük. Bu yoldaşlar,<br />
yaptıkları ciddi yanlışları kendi başlarına düzelttiklerinde, izlediğimiz yolun<br />
doğruluğunun kanıtlandığını hissettik.<br />
Bununla birlikte, şimdi kabul etmemiz gerekir ki, diğerleriyle birlikte üzerinde<br />
anlaştığımız, önderliği keskin eleştiriden muaf tutma tavrı, Dördüncü Enternasyonal’in<br />
yönetiminde, Troçkizmin temel programını terk etmiş olan, denetlenemez,<br />
gizli ve kişisel bir hizip oluşturma yolunun açılmasına yardımcı olmuştur.<br />
Pablo etrafında oluşmuş olan bu hizip, şimdi, Troçkizmin çok sayıda ülkede tarihsel<br />
olarak yarattığı kadroları dağıtmak, bölmek ve parçalamak; Dördüncü Enternasyonal’i<br />
tasfiye etmek için, bilinçli ve planlı biçimde çalışmaktadır.<br />
Troçkizmin programı<br />
Neyin söz konusu olduğunu tam olarak göstermek için, gelin, dünya Troçkist<br />
hareketinin üzerinde inşa edildiği temel ilkeleri yeniden ifade edelim:<br />
1) Kapitalist sistemin can çekişmesi, giderek kötüleşen depresyonlar, dünya<br />
savaşları ve faşizm gibi barbarca olgular yoluyla, uygarlığı yıkımla tehdit etmektedir.<br />
Nükleer silahların geliştirilmesi, bu tehlikeyi, günümüzde olabilecek en ağır<br />
biçimde vurgulamaktadır.<br />
2) Bu uçuruma gidiş, yalnızca kapitalizmin yerini dünya çapında planlı sosyalist<br />
ekonominin almasıyla ve bu yolla, kapitalizmin ilk döneminde açılmış olan ilerleme<br />
çevriminin yeniden başlatılmasıyla önlenebilir.<br />
3) Bu, yalnızca, toplumdaki tek gerçek devrimci sınıf olarak işçi sınıfının önderliği<br />
altında hayata geçirilebilir. Ancak, toplumsal güçlerin dünya çapındaki ilişkileri<br />
işçilerin iktidar yolunu tutması için hiçbir zaman bugünkü kadar uygun<br />
olmamasına rağmen, bizzat işçi sınıfı bir önderlik kriziyle karşı karşıyadır.<br />
4) İşçi sınıfının bu dünya-tarihsel amacı yerine getirecek şekilde örgütlenmesi için,<br />
her ülkede, Lenin tarafından geliştirilmiş türde devrimci sosyalist bir partinin; yani,<br />
demokrasi ile merkeziyetçiliği diyalektik olarak birleştirme yeteneğine sahip savaşçı<br />
bir partinin kurulması gerekiyor. (Kararların alınmasında demokrasi, onları uygulamada<br />
merkeziyetçilik, üyelerce denetlenen bir önderlik, görevleri ateş altında<br />
disiplin içinde yerine getirebilecek üyeler).<br />
5) Bunun önündeki başlıca engel, 1917 Ekim Devrimi’nin saygınlığını kullanarak<br />
işçilerin sempatisini kazanmış, ardından da onları, güvenlerine ihanet ederek<br />
sosyal demokrasinin, duyarsızlığın ya da kapitalizme ilişkin yanılsamaların<br />
2
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
kucağına atmış olan Stalinizmdir. Bu ihanetlerin cezası, faşist ve monarşist güçlerin<br />
sağlamlaşması ve kapitalizm eliyle hazırlanıp teşvik edilen yeni savaşların<br />
patlaması biçiminde, işçi sınıfı tarafından ödenmektedir. Dördüncü Enternasyonal,<br />
başlangıcından beri, asli görevlerinden birini, Stalinizmin SSCB’nin içinde ve<br />
dışında devrimci biçimde alaşağı edilmesi olarak belirlemiştir.<br />
6) Dördüncü Enternasyonal’in birçok şubesinin ve onun programına yakınlık duyan<br />
partilerle grupların esnek taktiklere olan gereksinimi, onların hem Stalinizme teslim<br />
olmaksızın emperyalizme ve onun, ulusal oluşumlar ya da sendika bürokrasileri<br />
gibi küçük burjuva-ajanlarına hem de emperyalizme teslim olmadan, son tahlilde<br />
onun küçük-burjuva ajanı olan Stalinizme karşı nasıl mücadele edileceğini<br />
bilmelerini daha da zorunlu kılmaktadır.<br />
Lev Troçki tarafından oluşturulmuş bu temel ilkeler, günümüz dünyasının giderek<br />
karmaşıklaşmış değişken politikalarında, geçerliliklerini bütünüyle korumaktadırlar.<br />
Gerçekte, Troçki’nin öngördüğü gibi her yerde ortaya çıkan devrimci durumlar,<br />
bir zamanlar günün canlı gerçekleriyle doğrudan bağlantılı olmayan uzak<br />
soyutlamalar gibi görünen şeylere, şimdi tam bir somutluk kazandırmıştır. Gerçek<br />
olan şu ki, bu ilkeler, şimdi, hem siyasi çözümlemede hem de pratik eylemin<br />
gidişatını belirlemede giderek artan bir güç kazanmaktadır.<br />
Pablo’nun revizyonizmi<br />
Bu ilkeler Pablo tarafından terk edilmiştir. Pablo, yeni bir barbarlık tehlikesine vurgu<br />
yapmak yerine, sosyalizme gidişi “tersine çevrilemez” bir şey olarak görmektedir.<br />
O, artık, sosyalizmin bizim kuşağımız ya da gelecek bir kaç kuşak içinde<br />
gerçekleşeceğini düşünmemektedir. Pablo, bunun yerine, yalnızca “yüzyıllar”a<br />
uzanan “deforme”, yani Stalin tarzı işçi devletlerini doğuracak bir “içine çeken”<br />
devrimler dalgası kavrayışını geliştirmiştir.<br />
Bu, işçi sınıfının yeteneklerine ilişkin tam bir kötümserliği gözler önüne sermektedir<br />
ki bu durum, Pablo’nun son zamanlarda bağımsız devrimci sosyalist partileri inşa<br />
etmek için mücadeleden söz etmiş olmasını gülünçleştirmektedir. O, her türlü<br />
taktiği kullanarak bağımsız devrimci sosyalist partiler inşa etme ana yönelimini<br />
korumak yerine, kendisini kitlesel basınç altında değiştirip Troçkizmin<br />
“düşüncelerini” ve “programını” kabul edecek Stalinist bürokrasiye ya da onun belirli<br />
bir kesimine güvenmektedir. Pablo, şimdi, Fransa gibi ülkelerde işçileri Stalinizmin<br />
kampına yakınlaştırmak için gereken taktik manevralarda ihtiyaç duyulan<br />
diplomasi kılığı altında, Stalinizmin ihanetlerinin üstünü örtmektedir.<br />
Bu gidişat, daha şimdiden, Troçkizm saflarından Stalinizmin kampına doğru ciddi<br />
saf değiştirmelere yol açmış durumda. Seylan partisindeki Stalinizm yanlısı ayrılma,<br />
Pablo’nun Stalinizm hakkında canlandırdığı yanılsamanın trajik sonuçları<br />
konusunda dünyanın her yerindeki Troçkistlere yapılmış bir uyarıdır.<br />
Pablocu revizyonizmin ayrıntılı bir çözümlemesini bir başka dokümanda sunuyoruz.<br />
Bu mektupta, kendimizi Pablo’nun Stalinizmle uzlaşmacılıkta ne denli ileri gitmiş<br />
olduğunu ve Dördüncü Enternasyonal’in varlığına yönelik tehlikenin ne denli ciddi<br />
olduğunu gösteren en son bazı çözümlemelerle sınırlayacağız.<br />
3
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Kremlin, Stalin’in ölümüyle birlikte, SSCB’de, hiçbiri siyasi nitelik taşımayan bir<br />
ödünler dizisi açıkladı. Pablocu hizip, bütün bunları, gaspçı bürokrasinin konumunu<br />
daha da sağlamlaştırmayı hedefleyen manevraları ve önde gelen bir<br />
bürokratın Stalin’in paltosunu giyme hazırlığının bir parçası olarak değerlendirmek<br />
yerine, bu ödünleri bir bağış olarak gördü, onları siyasi ödünler gibi gösterdi, hatta<br />
Stalinist bürokrasinin işçi sınıfıyla “iktidarı paylaşma” olasılığını öngördü. (Fourth<br />
International, Ocak-Şubat 1953, syf. 13.)<br />
Pablo kültünün en yüksek papazı Clarke tarafından resmen ilan edilmiş olan<br />
“iktidarın paylaşılması” düşüncesi, yanıtlanmamış ama açıkça yönlendirici bir<br />
soruda, bir dogma olarak bizzat Pablo tarafından dolaylı biçimde onaylanmıştır:<br />
“Stalinist rejimin tasfiyesi”, diye soruyordu Pablo, “bürokratlar arasında, geri dönüş<br />
için olmasa da statükonun devamı için savaşmak isteyenler ile kitlelerin güçlü<br />
basıncıyla hareket eden ve sayısı giderek artan unsurlar arasındaki şiddetli mücadeleler”<br />
biçimini mi alacak? (Fourth International, Mart-Nisan, 1953, syf. 39.)<br />
Bu satırlar, Kremlin bürokrasisine karşı özgün Troçkist siyasi devrim programını<br />
yeni bir içerikle; açıkçası, Troçkizmin “düşüncelerinin” ve “programının” bürokrasinin<br />
ya da onun belirli bir kesiminin içine sızıp yayılacağı, böylece Stalinizmin<br />
önceden görülemez bir şekilde “devrileceği” gibi revizyonist bir görüşle<br />
doldurmaktadır.<br />
Haziran ayında, Doğu Almanya’daki işçiler Almanya tarihindeki en büyük gösterilerden<br />
birinde, Stalinistlerin egemenliğindeki hükümete karşı ayağa kalktılar. Bu,<br />
Sovyetler Birliği’nde iktidarı gasp edip sağlamlaştırmasından bu yana Stalinizme<br />
karşı gerçekleştirilmiş ilk kitlesel proleter ayaklanmasıydı. Peki, Pablo, bu çığır açan<br />
olaya nasıl tepki gösterdi?<br />
Pablo, ayaklanan Doğu Alman işçilerinin devrimci siyasi özlemlerini açıkça<br />
seslendirmek yerine, ayaklanmayı ezmek üzere Sovyet tanklarını harekete geçiren<br />
karşı-devrimci Stalinist valilerin suçunu gizledi: “Sovyet önderleri ve çeşitli ‘Halk<br />
Demokrasileri’ ile Komünist Partiler, bu olayların derin anlamını artık çarpıtamaz<br />
ya da yok sayamazlar. Onlar, kitlelerin desteğinden sonsuza kadar mahrum kalma<br />
ve daha güçlü patlamaları kışkırtma riskinden kaçınmak için, çok daha geniş ve<br />
gerçek ödünler yolunda devam etmek zorunda kalmış durumdalar. Onlar, bundan<br />
böyle yarı yolda duramayacaklar. Yakın gelecekte daha ciddi patlamaları önlemek<br />
için ödünler dağıtmak ve eğer mümkünse, ‘soğukkanlı bir biçimde’ mevcut durumdan<br />
kitleler için daha kabullenilebilir bir duruma geçişi gerçekleştirmek zorunda<br />
olacaklar.” (Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Sekreterliği’nin açıklaması,<br />
The Militant’ın 6 Temmuz 1953 tarihli sayısında yayımlandı)<br />
Pablo, Stalinist hükümeti ayakta tutan tek güç olan Sovyet birliklerinin çekilmesini<br />
talep edeceğine, Kremlin’in Gauleiterlarından [1] “daha kapsamlı ve gerçek ödünler”<br />
geleceği yanılsamasını körükledi. Ayaklanan işçileri “faşist” ve “Amerikan emperyalizminin<br />
ajanları” olarak damgalayıp onlara karşı azgın bir baskı dalgası<br />
başlatan Moskova, bu olayların gerçek anlamını canice çarpıtmaya koyulduğunda,<br />
bundan daha iyi bir yardım isteyebilir miydi?<br />
4
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Fransız genel grevi<br />
Fransa’da, Ağustos ayında, ülke tarihindeki en büyük genel grev patladı. İşçilerin,<br />
önderliklerin iradesine rağmen kendiliğinden gerçekleştirdiği bu genel grev, işçi<br />
sınıfı tarihinde gerçek bir iktidar mücadelesinin gelişmesi için en uygun başlangıçlardan<br />
birini sunuyordu. Gösterilere, işçilerin yanı sıra, kapitalist hükümet<br />
karşısındaki derin hoşnutsuzluklarını ifade eden Fransız çiftçileri de katılmıştı.<br />
Sosyal demokrat ve Stalinist resmi önderlikler, bu hareketi sınırlandırmak ve Fransız<br />
kapitalizmi için tehlikeli olmasını önlemek için ellerinden geleni yaparak ona<br />
ihanet ettiler. İhanetler tarihinde, ortaya çıkan fırsatla ölçüldüğünde, bundan daha<br />
iğrenç bir ihanet bulmak zordur.<br />
Pablo hizbi bu büyük olay karşısında ne tepki gösterdi? Onlar, Sosyal<br />
Demokratların tavrını bir ihanet olarak damgaladılar; ama yanlış gerekçelerle.<br />
Onlar, ihanetin, Stalinistlerden gizli olarak hükümet ile görüşmekten ibaret<br />
olduğunu söylediler. Oysa bu, onların iktidarı alma yolunu tutmayı reddetmek biçimindeki<br />
asıl suçlarından kaynaklanan ikincil bir ihanetti.<br />
Stalinistlere gelince, Pablocular onların ihanetini gizlediler ve bu tavırlarıyla, Stalinist<br />
ihanete ortak oldular. Onların, Stalinistlerin izledikleri karşı-devrimci yola karşı<br />
bulabildikleri en sert eleştiri, onları “politikasızlık” ile suçlamak oldu.<br />
Bu bir yalandı. Stalinistler “politikasız” değildi. Onların politikası, Kremlin’in dış<br />
siyasi çıkarları doğrultusunda statükoyu korumak; dolayısıyla, sendeleyen Fransız<br />
kapitalizmini desteklemekti.<br />
Ancak hepsi bu değildi. Pablo, Stalinistlerin rolünü ihanet olarak tanımlamayı,<br />
Fransız Troçkistlerinin parti içi eğitiminde bile reddetti. O şunları yazdı: “frenleme<br />
rolü [ihanet, bir “frenleme”den ibaret!], şu ya da bu ölçüde geleneksel örgütlerin<br />
önderlikleri tarafından ama aynı zamanda, bu grevler sırasında olduğu gibi, onların<br />
-özellikle de Stalinist önderliğin- kitlelerin basıncı son derece güçlü hale geldiğinde<br />
ona uyum sağlama kapasitesi eliyle oynandı." ("Siyasi Not, No. 1")<br />
Bunun, öğretiye bağlı Troçkizmden vazgeçmekle birlikte Dördüncü Enternasyonal<br />
örtüsüne hala gereksinim duyan bir önderin Stalinizmle uzlaşmasına yeteceği<br />
düşünülebilirdi. Ancak Pablo, daha da ileri gitti.<br />
Utanç verici bir bildiri<br />
Pablo’nun izleyicilerinin Paris’teki Renault fabrikasındaki işçilere yönelik bir bildirisi,<br />
CGT’nin (Genel İşçi Konfederasyonu) Stalinist önderliğinin genel grevde “işçilerin<br />
istediklerinin dışındaki talepleri ileri sürmemekle doğru davrandığını” ilan etti. Hem<br />
de işçilerin, eylemlerinde bir “işçi-köylü hükümeti” talebini yükseltiyor olması gerçeğine<br />
rağmen!<br />
Stalinistler önderliğindeki sendikaları Komünist Parti’den keyfi olarak ayıran<br />
Pablocular (olabilecek en mekanik düşüncenin mi; yoksa Stalinistlerin suçunu örtmeye<br />
yönelik hesaplı bir planın mı kanıtı?), kendi bildirilerinde, bu grevin önemiyle<br />
ve perspektifleriyle ilgili olarak şunu ilan ettiler: “Bu konu, sendikayı yalnızca ikincil<br />
derecede ilgilendirmektedir. Bu konuda yapılan eleştiri, bir sendikal örgüt olan ve<br />
asıl olarak buna uygun olarak davranması gereken CGT’ye değil; işlevi bu işçi<br />
5
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
hareketinin derin siyasi önemine ve sonuçlarına dikkat çekmek olan partilere yöneliktir.”<br />
(İşçi Örgütlerine ve Renault İşçilerine Bildiri, 3 Eylül 1953. Frank, Mestre ve<br />
Privas imzalarını taşıyor)<br />
Bu ifadelerde, Troçki’nin, kapitalizmin can çekişme çağında sendikaların rolüne<br />
ve sorumluluklarına ilişkin olarak bize öğrettiği her şeyden tümüyle vazgeçildiğini<br />
görüyoruz.<br />
Pablocu bildiri, ardından, Fransız Komünist Partisi’ni, kendisini “işçilere, bu grevin<br />
Fransız toplumunun yaşadığı krizde önemli bir aşama (!), ülkeyi kapitalist<br />
dolandırıcılıktan kurtarmak ve sosyalizme giden yolu açmak için işçi iktidarı sorununun<br />
gündeme geleceği kapsamlı bir sınıf mücadelesinin başlangıcı (!) olduğunu<br />
anlatmak yerine sendikal hareketin yerine” koyduğu için, “bir çizgiye sahip olmamak”la<br />
“eleştirmektedir”.<br />
Renault işçileri Pabloculara inanacak olsaydı, hain Stalinist bürokratlar, Fransız<br />
tarihindeki en büyük genel greve kasıtlı olarak ihanet etmek yerine, yalnızca<br />
sendikalizmin peşinden gitmekle suçlu bulunurlardı.<br />
Pablo’nun CGT önderliğinin politikasını onaylaması pek inandırıcı görünmüyor<br />
ama gözümüzün önünde yok sayılamayacak çarpıcı bir gerçek var. Fransa’da<br />
bugüne kadar ortaya çıkan en büyük genel grevde, Pablo, yumuşak başlılıkla,<br />
Gomperslerin sendikaları siyasetin dışında tutan burjuva politikasının Fransız versiyonunun<br />
“doğru” olduğunu ifade etmektedir. Üstelik de 1953 yılında!<br />
Eğer CGT önderliğinin, bir işçi-köylü hükümeti kurmak da dahil, nesnel gereksinimlere<br />
uygun siyasi talepler geliştirmesi doğru değilse, Sosyalist İşçi Partisi<br />
Amerikan sendikal hareketinin günümüzdeki Gomperslerinden neden bir İşçi Partisi;<br />
ABD’de bir işçi-köylü hükümeti kurmayı amaçlayacak bir İşçi Partisi<br />
örgütlemelerini talep ediyor?<br />
Pablo’nun “evet” mührü, CGT önderliğinin son derece siyasi olduğunu anımsadığımızda,<br />
daha da garip bir görünüm kazanıyor. CGT önderliği, Kremlin’den gelecek<br />
en küçük bir iyi niyet gösterisi karşısında, bu siyasi maceranın ne denli çılgınca<br />
olduğuna bakmaksızın, işçilere mücadeleye son verme çağrısı yapmaya hazırdır.<br />
Örneğin, onun geçtiğimiz yıl Ridgway karşıtı gösterilerle başlayan olaylardaki<br />
rolünü anımsayalım. Bu Stalinist sendika önderleri, Komünist Parti’nin önderlerinden<br />
Duclos’un tutuklanmasını protesto etmek için grev çağrısı yapmakta tereddüt<br />
etmemişlerdi.<br />
Gerçek şu ki, CGT önderliği, oldukça siyasi karakterini bu genel grevde bir kez<br />
daha gözler önüne sermiştir. O, ihanetle ve ikiyüzlü satışlarla geçen yılların deneyimiyle,<br />
işçilerin inisiyatifinin gelişmesini engellemek ve onların siyasi taleplerinin<br />
sıçrama yapmasını önlemek için, kasıtlı olarak işçilerin önünü kesmeye çalışmıştır.<br />
Stalinist sendikal önderlikler bilinçli olarak ihanet etmiştir. Pablo’nun “doğru”<br />
bulduğu şey, bu ihanet yoludur.<br />
Ancak hepsi bundan ibaret de değil. Pablocu bildirinin başlıca amaçlarından biri,<br />
grev süresince Renault fabrikasında gerçek devrimciler olarak önderliği almaya<br />
çalışan Fransız Troçkistlerini ihbar etmektir. O, özellikle, “Dördüncü Enternasyo-<br />
6
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
nal’den ve onun Fransız şubesinden bir yılı aşkın süre önce ihraç edilmiş olan” iki<br />
yoldaşın adını anmaktadır. Bildiri, bu “grup disiplinsizliği ve özellikle son grevler<br />
sürecinde PCI (Dördüncü Enternasyonal’in Fransa şubesi) tarafından savunulan<br />
çizgiye karşı yönelimi nedeniyle ihraç edilmiştir” diyor. Gönderme yapılan bu<br />
“grup“, gerçekte, Dördüncü Enternasyonal’in Fransız şubesinin Pablo tarafından<br />
keyfi ve haksız biçimde ihraç edilmiş olan çoğunluğudur.<br />
Dünya Troçkist hareketi, daha önce, Troçkist militanların Stalinistlere ihbar edildiği<br />
ve iğrenç Stalinist ihanetin işçiler gözünde rasyonalleştirildiği böylesi bir skandalla<br />
daha önce hiç karşılaştı mı?<br />
Belirtmek gerekir ki, Pablocuların, bu yoldaşları Stalinistlere ihbarını, oluşturulan<br />
bir işçi mahkemesinin Renault fabrikasındaki Troçkistleri Stalinistler tarafından<br />
atılan iftiralar karşısında aklayan kararı izledi.<br />
Amerikalı Pablocular<br />
Pabloculuğun Stalinizm karşısındaki uzlaşmacılığının derinliğini göstermek için<br />
dünya çapında önemi olan bu gelişmelere bakmanın yeterli olduğunu<br />
düşünüyoruz. Yine de dünya Troçkist hareketinin açık denetimine sunmak için kimi<br />
ek olaylara değinmek istiyoruz.<br />
SWP, bir buçuk yıldan uzun süredir, Cochran ile Clarke’ın önderliğinde bir revizyonist<br />
eğilime karşı mücadele içinde. Bu, partimizin tarihindeki en sert mücadelelerden<br />
birisidir. Bu mücadele, bizi II. Dünya Savaşı’nın başlangıcında ve sonunda<br />
Burnham-Shachtman ve Morrow-Goldman gruplarından ayıran aynı temel sorunlar<br />
üzerinde yükselmektedir. Bu, temel programımızı gözden geçirme ve terk etme<br />
yönündeki bir diğer girişimdir. Bu mücadele, Amerikan Devrimi’ne yaklaşımını,<br />
devrimci partinin rolünü, onun örgütlenme yöntemini ve dünya Troçkist hareketinin<br />
perspektiflerini içermektedir.<br />
Savaş sonrası dönem boyunca, Amerikan işçi hareketi içinde bir bürokrasi<br />
güçlendi. Bu bürokrasi, savaşın yol açtığı refah koşulları eliyle “yumuşatılmış” olan<br />
geniş bir ayrıcalıklı ve tutucu işçi tabakasına yaslanmaktadır. Bu yeni ayrıcalıklı<br />
tabaka, üyelerini büyük ölçüde işçi sınıfının önceki militan kesimlerinden, CIO’yu<br />
kurmuş olan kuşaktan devşirmiştir.<br />
Yaşam koşullarının görece güvenceli ve istikrarlı olması, önceden bütün militan<br />
sınıf eylemlerinin başını çekmiş olan bu işçilerin inisiyatifini ve mücadele ruhunu<br />
geçici olarak felç etmiştir.<br />
Cochrancılık, küçük-burjuva ideolojisiyle bu yeni işçi aristokrasisinin proleter öncü<br />
üzerindeki basıncının ifadesidir. İşçilerin pasif, görece hoşnut tabakasının ruh hali<br />
ve eğilimleri, yabancı basınçları hareketimize aktaran güçlü bir mekanizma olarak<br />
işlemektedir. Cochrancıların “eski Troçkizmi çöpe at” sloganı, bu ruh halini ifade<br />
etmektedir.<br />
Cochrancı eğilim, Amerikan işçi sınıfının güçlü devrimci potansiyelini uzak bir ihtimal<br />
olarak görmektedir. Onlar, Amerikan proletaryası içinde yeni mücadeleci<br />
gruplar oluşturma yönündeki moleküler süreci ortaya koyan Marksist çözümlemeyi<br />
“sekterlik” olarak mahkûm etmektedirler.<br />
7
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Onlar, ABD işçi sınıfı içindeki ilerici eğilimlerin yalnızca Stalinizmin saflarında ya<br />
da çeperinde ve “uzmanlaşmış” sendika politikacıları arasında olduğunu düşünüyor;<br />
işçi sınıfının geri kalan kesimini ise yalnızca nükleer savaşının etkisiyle<br />
harekete geçirilebilecek umutsuz bir edilgenlik içinde görüyorlar.<br />
Kısacası, onların konumu, Amerikan devrimi perspektifine; genel olarak devrimci<br />
partinin, özelinde ise Sosyalist İşçi Partisi’nin rolüne güvensizliği açığa vurmaktadır.<br />
Cochrancılığın özellikleri<br />
Dünya hareketinin bütün kesimlerinin kendi zorlu deneyimlerinden çok iyi bildiği<br />
gibi, ABD’de bize yönelik baskılar, savaş sonrası uzatılmış refahtan ve gericiliğin<br />
hızla yayılmasından çok daha büyüktür. Ama kadroları en zorlu koşullar altında<br />
ayakta tutan etmen, hareketimizin teorik doğruluğuna olan güçlü inanç; işçi<br />
sınıfının tarihsel misyonunu ilerletmenin canlı araçları olduğunun bilinci; insanlığın<br />
yazgısının, şu ya da bu ölçüde, onların yaptıklarına bağlı olduğu kavrayışı; şu andaki<br />
koşullar ne olursa olsun, tarihsel gelişmenin ana çizgisinin, insanlığın krizini<br />
başarılı bir sosyalist devrimle çözecek olan Leninist mücadeleci partinin<br />
yaratılmasını gerektirdiğine ilişkin sağlam inançtır.<br />
Cochrancılık, bu özgün Troçkist dünya görüşünün yerine kötümserliğin, teorik<br />
uydurmaların ve gazetecilere özgü spekülasyonların geçirilmesidir. SWP içindeki<br />
mücadeleyi, 1939-40’taki küçük-burjuva muhalefetle mücadelede olduğu gibi<br />
uzlaşmaz kılan şey budur.<br />
Cochrancılar, bu mücadele sürecinde şu özellikleri sergilemiştir:<br />
1) Parti geleneğine ve partinin tarihsel misyonuna saygısızlık. Cochrancılar,<br />
Amerikan Troçkizminin 25 yıllık geleneğini karalamak, alaya almak ve onun<br />
hakkında atıp tutmak için hiçbir fırsatı kaçırmadılar.<br />
2) Bu, ilkeli Marksist politikaların yerine, parti içi “işleyişe” karşı ilkesiz birlikleri<br />
geçiren bir eğilimdir. Bu yüzden, Cochrancı hizip, çelişik unsurların bir bloğundan<br />
ibarettir. Asıl olarak New York’ta yerleşik olan bir grup, Amerikan Stalinist hareketine<br />
bir tür “giriş” taktiğinden yanadır.<br />
Tutuculaşmış sendikacı unsurlardan oluşan ve asıl olarak Detroit’te merkezileşmiş<br />
olan bir diğer grup, Stalinistlere yanaşarak pek bir şey elde edilemeyeceğini<br />
düşünüyor. Onlar, revizyonist yaklaşımlarını, yeni işçi bürokrasisinin istikrarının ve<br />
kalıcı gücünün abartılı bir değerlendirmesi üzerine kurmaktadır.<br />
Cochrancılığın çekimine kapılanlar arasında, bugünkü olumsuz koşulların<br />
basıncına daha fazla karşı koyamayan ve eylemsizliğe geçişi haklı kılacak uygun<br />
bahaneler arayan yorgun bireyler de bulunuyor.<br />
Bu ilkesiz bloğu birarada tutan çimento, öğretiye bağlı Troçkizme yönelik düşmanlıktır.<br />
3) Partiyi asıl alanından uzaklaştıracak bir eğilim, kitlesel üretimde yer alan, siyasi<br />
anlamda uyanmamış işçilerin bulunduğu Amerika’da ortaya çıkacaktı.<br />
Cochrancılar, sonuçta, SWP’nin bu işçilere yönelik olarak kullandığı geçiş talepleri<br />
sloganları programını bir yana bırakmakta ve bu programı izleyen çoğunluğun,<br />
8
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
kendisini işçilerin geriliğine uyarladığını iddia etmektedir.<br />
4) Amerikan işçi sınıfının, Üçüncü Dünya Savaşı öncesinde Amerikan emperyalizmine<br />
karşı radikal bir muhalefet olarak ortaya çıkmasına ilişkin bütün olasılıkların<br />
ortadan kalktığı kanısı.<br />
5) “Sol” Stalinizmin, Stalinistlerin son aşamada “artık ihanet edemeyeceği”; Troçkist<br />
“düşünceleri” ve sonuçta “kendiliğinden” bir şekilde devrimi özümseyecekleri bir<br />
süreçte, ABD’de bir devrime önderlik etmesini mümkün kılacak devrimci bir yan<br />
içerdiği yolundaki abartılı inançta özetlenen kaba deneysel kuramsallaştırılması.<br />
6) Yeni gelişmeler karşısında Stalinizme uyarlanma. Onlar, Pablo’nun, Beria’nın<br />
düşürülmesine ve ardından SSCB’de yaşanan temizliklere ilişkin yorumunda bulunan<br />
Stalinizmle uzlaşmayı destekliyor ve savunuyorlar. Stalinizmin Doğu Almanya<br />
işçilerinin büyük ayaklanmasındaki ve Fransız genel grevindeki karşı-devrimci<br />
rolünü gizleyen Pablocu argümanların tamamını yinelemekte; hatta Amerikan Stalinizminin<br />
Demokratik Parti’ye yönelmesini, basitçe, “sol dönüş” kapsamında bir<br />
“sağ salınım” olarak yorumlamaktadırlar.<br />
7) Örgüt sorununda Leninist geleneği küçümseme. Onlar, bir süre, parti içinde<br />
“ikili iktidar” oluşturmaya kalkıştılar. Partinin 1953 Mayısı’ndaki plenumunda çoğunluk<br />
tarafından kesin bir şekilde reddedildiklerinde, plenumun kararlaştırdığı<br />
siyasi çizgiye ve çoğunluğun yönetimine bağlı kalacaklarını yazılı olarak kabul ettiler.<br />
Bunun ardından, parti etkinliklerini hizipsel olarak sabote etme faaliyetlerini<br />
o güne kadar olduğundan çok daha ateşli ve histerik biçimde yeniden başlatarak<br />
anlaşmalarını bozdular.<br />
Başlıca özelliklerini yukarıda aktardığımız Cochrancılık, hiçbir zaman, parti içinde<br />
güçsüz bir azınlık olmanın ötesine geçemedi. Bu akım, Pablo’nun, parti<br />
önderliğinden gizli olarak sağladığı yardım ve cesaretlendirme olmasaydı, hiçbir<br />
zaman, kötümserliğin son derece cılız ve hastalıklı sesi olmanın ötesine geçemezdi.<br />
Pablo’nun gizli desteği ve teşviki, bizim Mayıs ayındaki plenumumuzdan kısa süre<br />
sonra açığa çıkartıldı. Pablo, o zamandan beri, partimizin içindeki revizyonist<br />
hiziple açıkça işbirliği yapmakta ve partinin mali durumunu sabote etme, parti<br />
faaliyetini aksatma ve bir bölünmeye hazırlanma yönündeki faaliyetlerinde onlara<br />
telkinde bulunmaktadır.<br />
Pablo-Cochran hizbi, tuttuğu bu haince yolu, nihayet, partinin New York Belediyesi<br />
seçim kampanyasının kapanış yürüyüşüyle birleştirilmiş olan 25. Kuruluş Yıldönümü<br />
etkinliğini örgütlü olarak boykot etmesiyle doruk noktasına ulaştırdı.<br />
Bu hain ve grev kırıcı eylem, gerçekte, Amerikan Troçkizminin 25 yıllık mücadelesine<br />
karşı örgütlü bir gösteri; aynı zamanda da Ekim 1928’de Amerikan Troçkizminin<br />
ilk çekirdeğini ihraç etmiş olan Stalinistlere nesnel bir yardım eylemiydi.<br />
Bu toplantının örgütlü biçimde boykot edilmesi, gerçekte, SWP’nin New York<br />
Belediyesi seçim kampanyasına karşı bir gösteriydi.<br />
Bu hain parti karşıtı etkinliğe katılanlar, uzun süredir hazırlanmakta oldukları açık<br />
ayrılmayı tamamladılar ve ceza olarak partimizdeki bütün üyelik haklarını yitirdiler.<br />
Bu durumu resmen kayıtlara geçiren SWP’nin 25. Yıldönümü Plenumu, Ulusal<br />
9
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Komite’nin bu boykotu örgütleyen üyelerini görevden aldı ve Pablo-Cochran hizbinin<br />
bu hain ve grev kırıcı etkinliğine katılan ya da onu kınamayı reddeden bütün<br />
üyelerinin kendilerini fiilen SWP saflarının dışına çıkarmış olduklarını ilan etti.<br />
Komintern’in yöntemleri<br />
Pablo’nun, revizyonist Cochrancı eğilimle işbirliği yaparken SWP önderliği<br />
karşısında başka tavır alan iki yüzlülüğü, Troçkizmin geleneğine yabancı bir yöntemdir.<br />
Bununla birlikte, bu yöntemin ait olduğu bir gelenek var: Stalinizm. Kremlin<br />
tarafından başvurulan bu tür oyunlar, Komünist Enternasyonal’i (Komintern)<br />
çürütürken kullanılan başlıca araçtı. Çoğumuz, bütün bunları 1923-28 döneminde,<br />
kişisel olarak yaşadık.<br />
Söz konusu çalışma yönteminin Pablo ile sınırlı bir sapma olmadığı, şimdi bütün<br />
çıplaklığıyla ortadadır. Oluşturulmuş bir model olduğu ortada.<br />
Örneğin, Dördüncü Enternasyonal’in önde gelen Avrupalı şubelerinden birinde,<br />
önde gelen bir parti önderi, kısa süre önce, Pablo’dan, “Dördüncü Kongre’ye kadar<br />
Enternasyonal’in ana çizgisini ve disiplinini savunan biri” olarak davranması yönünde<br />
bir talimat aldı. Pablo, bu ültimatomla birlikte, emirlerine uyulmaması durumunda<br />
misilleme tehdidinde bulundu.<br />
Pablo’nun burada “çoğunluk” dediği şey, kendisine ve onun revizyonist masallarının<br />
etkisi altındaki küçük azınlığa kolayca atfettiği alçakgönüllü bir etikettir.<br />
Pablo’nun yeni çizgisi, Troçkizmin temel programıyla ciddi çelişkiler içermektedir.<br />
Bu, dünya Troçkist hareketinin birçok kesiminde başlayacak olan tartışmaların<br />
yalnızca başlangıcıdır. Tek bir Troçkist örgüt tarafından desteklenmeyen bu çizgi,<br />
Dördüncü Enternasyonal’in onaylanmış resmi çizgisini ifade etmiyor.<br />
Bize ulaşan ilk bilgiler, onun, herhangi bir tartışmayı ya da oylamayı beklemeksizin<br />
kendi revizyonist yaklaşımını dünya örgütüne dayatma yönündeki keyfi girişiminde<br />
kural tanımadığını göstermektedir. Şimdiden, Dördüncü Enternasyonal’in Pablo’<br />
nun çizgisini ezici bir çoğunlukla reddedeceğini gösteren yeterli bilgiye sahibiz.<br />
Pablo’nun, Dördüncü Enternasyonal’in bir şubesinin önderinden kendisinin revizyonist<br />
çizgisini eleştirmekten kaçınması yönündeki buyurgan talebi bile yeterince<br />
kötüdür. Ama Pablo bununla kalmadı. O, bir yandan bu önderi susturmaya; üye<br />
ve sempatizanların onun deneyimlerinden, bilgisinden ve derinliğinden yararlanabileceği<br />
serbest bir tartışmaya katılmasını önlemeye çalışırken, aynı zamanda,<br />
bu şubenin önderliğine karşı savaş açmak için bir revizyonist azınlık hizbi oluşturmaya<br />
çalışarak, örgütsel olarak müdahaleye girişti.<br />
Bu yöntem, Stalinizmin etkisi altında yozlaşmaya maruz kalmış Komintern’in iğrenç<br />
geleneğinden çıkmaktadır. Bir başına bu bile, Dördüncü Enternasyonal’i iç yozlaşmadan<br />
korumak için Pabloculuğa karşı sonuna kadar savaşmayı gerektirmektedir.<br />
Bu tür taktiklerin açık bir hedefi vardır. Onlar, Pablocu azınlık tarafından gerçekleştirilecek<br />
bir darbe hazırlığının parçasıdır. Pablo’nun yönetsel denetimini kullanarak,<br />
bu revizyonist çizgiyi Dördüncü Enternasyonal’e dayatmayı ve ona karşı<br />
direnildiği her yerde, buna bölünmelerle ve ihraçlarla karşılık vermeyi umuyorlar.<br />
Bu Stalinist örgütsel gidişat, şimdi bütünüyle açık şekilde görüldüğü üzere, Pablo’<br />
10
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
nun Dördüncü Enternasyonal’in Fransız şubesinin çoğunluğuna karşı yıkıcı kampanyasında<br />
yönetsel denetimini acımasızca kötüye kullanmasıyla, bir buçuk yıldan<br />
uzun süre önce başlamıştı.<br />
Fransız şubesinin seçilmiş çoğunluğu, Uluslararası Sekreterlik’in talimatıyla, partinin<br />
siyasi ve propaganda faaliyetine önderlik etme hakkından mahrum bırakıldı;<br />
Siyasi Büro ve basın, Komintern tarzı bir “ortak komisyon” aygıtı dolayımıyla azınlığın<br />
denetimine verildi.<br />
Biz, o zaman, azınlığın hakem kararıyla çoğunluğu devirdiği bu keyfi etkinliği kökten<br />
reddettik. Bundan haberdar olur olmaz, Pablo’ya protestomuzu ilettik. Bununla<br />
birlikte, itiraf etmemiz gerekir ki, daha etkili bir eyleme başvurmamakla hata<br />
yaptık. Bu hata, bizim söz konusu gerçek gelişmeleri yetersiz değerlendirmemizden<br />
kaynaklanıyordu. Biz, Pablo ile Fransız şubesi arasındaki farklılıkların taktiksel<br />
konularda olduğunu düşünmüştük ve bu, çoğunluk aylar süren yıkıcı hizip mücadeleleri<br />
sonucunda ihraç edildiğinde, bizi, onun örgütsel yöntemlerine ilişkin<br />
kuşkularımıza karşın Pablo’nun yanında tavır almamıza yol açtı.<br />
Oysa bu farklılıklar, özünde programatik özelliğe sahipti. Gerçekte, çoğunluktaki<br />
Fransız yoldaşlar, nelerin olup bittiğini bizden çok daha açık biçimde görmüşlerdi.<br />
Onlar, partilerinin VIII. Kongresi’nde şunu ilan etmişlerdi: “Dördüncü Enternasyonal’in<br />
geleceği ve hatta varlığı büyük bir tehdit altındadır… onun önderliğinin içinde<br />
revizyonist düşünceler, korkaklık ve küçük-burjuva izlenimciliği ortaya çıkmıştır.<br />
Şubelerin yaşamından kopuk olan Enternasyonal’in sürmekte olan büyük güçsüzlüğü,<br />
kendisini ve anti-demokratik yöntemlerini Troçkist programın revizyonu ve<br />
Marksist yöntemin terk eldilmesi üzerinde kuran bir kişisel egemenlik sisteminin<br />
yerleştirilmesini geçici olarak kolaylaştırmıştır.” (La Verite, 18 Eylül 1952.)<br />
Fransa’daki durum, sonraki gelişmelerin ışığında, bir bütün olarak yeniden incelenmelidir.<br />
Fransız şubesinin çoğunluğunun son genel grevde oynadığı rol, onların<br />
geleneksel Troçkizmin temel ilkelerinin nasıl korunacağını bildiklerini en kesin<br />
biçimde gösterdi. Dördüncü Enternasyonal’in Fransa şubesi haksız biçimde ihraç<br />
edilmiştir. La Verite etrafında gruplaşmış olan Fransız çoğunluğu, Fransa’daki<br />
gerçek Troçkistlerdir; onlar SWP tarafından açıkça böyle tanınmaktadır.<br />
Pablo’nun Dördüncü Enternasyonal’in Çin şubesinin siyasi konumuna ilişkin değerlendirmesi<br />
haince bir çarpıtmadır ve özellikle isyan ettiricidir. Çinli Troçkistler, Pablo<br />
tarafından “sekterler” ve “devrim kaçkınları” olarak sunulmaktadır.<br />
Pablo hizbinin kasıtlı olarak yarattığı izlenimin tersine, Çinli Troçkistler, Çin<br />
proletaryasının gerçek devrimci temsilcileri olarak davranmışlardır. Onlar, kendi<br />
hataları olmaksızın, Mao rejimi tarafından, 1918 Devrimi’nin Luxemburglarını ve<br />
Liebknechtlerini seçerek ortadan kaldıran Almanya’nın Noskelerine ve Scheidemannlarına<br />
özenen Stalin’in, SSCB’de Lenin’in bütün bir Bolşevik kuşağını imha<br />
etmek üzere kullandığı yolla kurban olarak seçilmişlerdir. Ancak Pablo’nun Stalinizm<br />
karşısındaki uzlaşmacı çizgisi, onun, acımasızca, Çinli yoldaşların ilkeli ve<br />
sağlam duruşu üzerine kuşkular yaratırken, Mao rejimine gül rengi rötuş yapmasına<br />
neden olmaktadır.<br />
11
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Yapılacak şey<br />
Özetlersek, Pablo’nun revizyonizmiyle geleneksel Troçkizm arasındaki ayrım çizgisi,<br />
siyasi ya da örgütsel herhangi bir uzlaşmayı olanaksız kılacak denli derindir. Pablo<br />
hizbi, çoğunluğun düşüncesini yansıtan demokratik kararlara izin vermeyeceğini<br />
göstermiştir. Onlar, kendi canice politikalarına mutlak itaat talep ediyorlar.<br />
Öğretiye bağlı bütün Troçkistleri Dördüncü Enternasyonal’in dışına sürmeye ya da<br />
onların ağızlarını bağlayıp kelepçelemeye kararlılar.<br />
Onların planı, Stalinistlerle uzlaşmacılıklarını parça parça ve yavaş yavaş içimize<br />
sokmak; olup bitenleri görüp itiraz edenlerden kurtulmaktır. Pablocu formülasyonların<br />
ilginç bulanıklığının ve diplomatik kaçamakların açıklaması budur.<br />
Pablocu hizip, ilkesiz ve Makyevelci manevralarında, şimdiye kadar, bir ölçüde<br />
başarılı oldu. Ama şimdi niteliksel değişim noktasına ulaşılmıştır. Siyasi konular<br />
bu manevraların üstesinden gelmiştir ve şimdiki mücadele kazananı belirleyecektir.<br />
Dördüncü Enternasyonal’in safları dışında olmaya zorlanmış konumumuzda, ona<br />
bir öneride bulunabilirsek; bize göre, harekete geçmenin, kararlı bir şekilde<br />
davranmanın zamanı gelmiştir. Dördüncü Enternasyonal’in öğretiye bağlı Troçkist<br />
çoğunluğunun, Pablo’nun yetki gaspına karşı iradesini ortaya koymasının zamanı<br />
gelmiştir.<br />
Onlar, ayrıca, Pablo’yu ve onun ajanlarını görevden alıp onların yerine gerçek<br />
Troçkizmin nasıl yükseltileceğini bildiklerini pratikte kanıtlamış olan kadroları<br />
yerleştirerek, Dördüncü Enternasyonal’in yönetsel işlerini korumalı; hareketi hem<br />
siyasi hem de örgütsel olarak doğru çizgide tutmalılar.<br />
Kardeşçe Troçkist selamlarımızla<br />
SWP Ulusal Komitesi<br />
Dipnot:<br />
[1]<br />
Gauleiter: Nazi dönemindeki yerel yönetim birimlerinin valisi ya da<br />
buralardaki parti örgütünün önderi.<br />
HHHH<br />
12
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Uluslararası Komite’yi Kurma Kararı *<br />
Dördüncü Enternasyonal’in İngiliz, Fransız, Yeni Zelanda ve İsviçre şubeleri,<br />
aşağıdaki kararları almışlardır:<br />
1- Sosyalist İşçi Partisi’nin Ulusal Komitesi’nin bütün dünyadaki Troçkistlere<br />
çağrısındaki temel çizgiyle ve özellikle orada Troçkizmin programatik temellerine<br />
ilişkin tanımlamayla dayanışmamızı açıklıyoruz:<br />
(1) Kapitalist sistemin can çekişmesi, giderek kötüleşen depresyonlar, dünya<br />
savaşları ve faşizm gibi barbarca olgular yoluyla, uygarlığı yıkımla tehdit etmektedir.<br />
Nükleer silahların geliştirilmesi, bu tehlikeyi, günümüzde olabilecek en ağır<br />
biçimde vurgulamaktadır.<br />
(2) Bu uçuruma gidiş, yalnızca kapitalizmin yerini dünya çapında planlı sosyalist<br />
ekonominin almasıyla ve bu yolla, kapitalizmin ilk döneminde açılmış olan ilerleme<br />
çevriminin yeniden başlatılmasıyla önlenebilir.<br />
(3) Bu, yalnızca, toplumdaki tek gerçek devrimci sınıf olarak işçi sınıfının önderliği<br />
altında hayata geçirilebilir. Ancak, toplumsal güçlerin dünya çapındaki ilişkileri<br />
işçilerin iktidar yolunu tutması için hiçbir zaman bugünkü kadar uygun olmamasına<br />
rağmen, bizzat işçi sınıfı bir önderlik kriziyle karşı karşıyadır.<br />
(4) İşçi sınıfının bu dünya-tarihsel amacı yerine getirecek şekilde örgütlenmesi için,<br />
her ülkede, Lenin tarafından geliştirilmiş türde devrimci sosyalist bir partinin; yani,<br />
demokrasi ile merkeziyetçiliği diyalektik olarak birleştirme yeteneğine sahip savaşçı<br />
bir partinin kurulması gerekiyor. (Kararların alınmasında demokrasi, onları uygulamada<br />
merkeziyetçilik, üyelerce denetlenen bir önderlik, görevleri ateş altında<br />
disiplin içinde yerine getirebilecek üyeler).<br />
(5) Bunun önündeki başlıca engel, 1917 Ekim Devrimi’nin saygınlığını kullanarak<br />
işçilerin sempatisini kazanmış, ardından da onları, güvenlerine ihanet ederek<br />
sosyal demokrasinin, duyarsızlığın ya da kapitalizme ilişkin yanılsamaların<br />
kucağına atmış olan Stalinizmdir. Bu ihanetlerin cezası, faşist ve monarşist güçlerin<br />
sağlamlaşması ve kapitalizm eliyle hazırlanıp teşvik edilen yeni savaşların<br />
patlaması biçiminde, işçi sınıfı tarafından ödenmektedir. Dördüncü Enternasyonal,<br />
başlangıcından beri, asli görevlerinden birini, Stalinizmin SSCB’nin içinde ve<br />
dışında devrimci biçimde alaşağı edilmesi olarak belirlemiştir.<br />
(6) Dördüncü Enternasyonal’in birçok şubesinin ve onun programına yakınlık<br />
*Bu belge, Uluslararası Komite’nin Uluslararası Bülten’inde yayımlandı.<br />
13
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
duyan partilerle grupların esnek taktiklere olan gereksinimi, onların hem Stalinizme<br />
teslim olmaksızın emperyalizme ve onun, ulusal oluşumlar ya da sendika<br />
bürokrasileri gibi küçük burjuva-ajanlarına hem de emperyalizme teslim olmadan,<br />
son tahlilde onun küçük-burjuva ajanı olan Stalinizme karşı nasıl mücadele<br />
edileceğini bilmelerini daha da zorunlu kılmaktadır.<br />
Lev Troçki tarafından oluşturulmuş bu temel ilkeler, günümüz dünyasının giderek<br />
karmaşıklaşmış değişken politikalarında, geçerliliklerini bütünüyle korumaktadırlar.<br />
Gerçekte, Troçki’nin öngördüğü gibi her yerde ortaya çıkan devrimci durumlar,<br />
bir zamanlar günün canlı gerçekleriyle doğrudan bağlantılı olmayan uzak<br />
soyutlamalar gibi görünen şeylere, şimdi tam bir somutluk kazandırmıştır. Gerçek<br />
olan şu ki, bu ilkeler, şimdi, hem siyasi çözümlemede hem de pratik eylemin<br />
gidişatını belirlemede giderek artan bir güç kazanmaktadır.<br />
2- Biz, bütün çabasını Troçkizmin revizyonuna, Enternasyonal’in tasfiyesine ve onun<br />
kadrolarının imhasına adayan Pablocu gaspçıların Uluslararası Sekreterliğinin bu<br />
ilkelerin gücünden yoksun olduğunu düşünüyoruz.<br />
3- Enternasyonal’in Troçkist güçlerinin büyük çoğunluğunu temsil eden bizler,<br />
Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ni kurmaya karar verdik.<br />
4- Dördüncü Enternasyonal’in bütün şubelerinin önderliklerini, Troçkist programı<br />
ve Enternasyonal’in güçlerinin çoğunluğunu temsil eden bu önderlikle ilişki kurmaya<br />
çağırıyoruz. Enternasyonal’in birliğinden ve kendi ulusal şubesinin geleceğinden<br />
kaygı duyan her sorumlu kadro, her Troçkist militan, Pablocu gaspçıların<br />
revizyonist ve tasfiyeci merkezi ile Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi<br />
arasında açıkça ve hızla tercih yapmak zorundadır.<br />
23 Kasım 1953<br />
HHHH<br />
14
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Dördüncü Enternasyonal<br />
Pablo’ya karşı toparlanıyor<br />
Dördüncü Enternasyonal, Lev Troçki tarafından kurulmuş olan Sosyalist Devrimin<br />
Dünya Partisi, kısa süre önce <strong>uluslararası</strong> bir kriz yaşadı. Stalinizmin,<br />
Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa, Asya ve Batı Avrupa’daki gücü ve etkisi, Pablo<br />
liderliğindeki önderlik komitesi içinde küçük bir hizbi etkisi altına aldı ve onun,<br />
Stalinizmin “sol” bir kanadı haline gelme yönünde sapmasına neden oldu.<br />
Bu tür bir siyasi belirti son derece tehlikelidir. Onun Enternasyonal’i tamamen<br />
sarması, Enternasyonal’in devrimci bir güç olarak kesin ölümü anlamına gelecekti.<br />
Ama Dördüncü Enternasyonal kolay kolay yolundan çıkartılamaz. Gerçek Troçkistler,<br />
şimdi, her yönden başarı vaat eden bir mücadelede Pablocu revizyonizm<br />
ile karşılaşıyorlar.<br />
Dördüncü Enternasyonal’in, Pablo hizbinin gaspına karşı dünya Troçkist hareketinin<br />
ezici çoğunluğunun iradesini savunmak için emin ve sağlam adımlarla ilerliyor<br />
olduğunu bildirmekten memnuniyet duyuyoruz.<br />
Fransa, Britanya, İsviçre ve Yeni Zelanda şubeleri, Dördüncü Enternasyonal’in<br />
Uluslararası Komitesi’ni oluşturmuş durumda. Onlar, bütün şubelere, temel Troçkist<br />
programı yeniden onaylayan ve dünya hareketinin kadrolarına, Dördüncü Enternasyonal’in<br />
yaşatılması uğruna, Pablocuların boyunduruğu altında harap edilmesine<br />
karşı mücadele çağrısı yapan bir bildirge yayımladılar.<br />
Uluslararası Komite, Pablocuları, Stalinizmin şimdiki ihanetlerinin üstünü örtme ve<br />
Enternasyonal’e, Pablo’nun yeni revizyonist öğretisi yararına diktatörce bir yönetimi<br />
zorla kabul ettirmeye kalkışmakla suçlamaktadır.<br />
Uluslararası Komite, Pablocuları, Troçki’nin Dördüncü Enternasyonal’i adına Doğu<br />
Alman işçilerine hitap ederken yalnızca Stalinist karşı-devrimciler için ‘ılımlı’<br />
eleştirisini yaptığı ve Moskova’nın Doğu Alman işçilerini ezmekte kullandığı Kremlin<br />
birliklerinin Doğu Almanya’dan çekilmesi talebini reddettiği için mahkûm etmektedir.<br />
* SWP’nin yayın organı The Militant Yayın Kurulu’nun<br />
21 Aralık 1953 tarihli açıklaması<br />
15
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Uluslararası Komite, Pablocuları, Stalinistlerin geçtiğimiz Ağustos ayındaki Fransız<br />
genel grevine olan ve aynı ay içinde İran’da sergiledikleri ihanetleri örtbas etmekle<br />
suçlamaktadır.<br />
Uluslararası Komite’nin örgütlenmesi, Dördüncü Enternasyonal’in tarihsel yaşama<br />
yeteneğini bir kez daha kanıtladığını ifade etmektedir. Bu, yeryüzünde onu imha<br />
edebilecek dışsal ya da içsel bir güç olmadığını göstermektedir.<br />
Gerici düşmanlar ve sinikler, Dördüncü Enternasyonal içindeki bu mücadeleden<br />
memnuniyet duyabilirler. Onlar, Enternasyonal’in asıl olarak böylesi iç mücadeleler<br />
yoluyla olgunlaşıp, tarihsel sorumluluğuna uygun hale gelebilen, yaşayan devrimci<br />
bir organizma olduğunu anlayamazlar. Bu mücadeleler, insanlığın ileriye doğru<br />
atacak olduğu en büyük adıma, dünya sosyalist devrimine hazırlık okulunun bir<br />
parçasıdır.<br />
Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin kurulmasını selamlıyoruz.<br />
1940 tarihli gerici Voorhis yasasından dolayı Enternasyonal örgütlenmenin dışında<br />
kalmak zorunda olduğumuz için, Dördüncü Enternasyonal’in gelişmesi ile daha<br />
fazla ilgileniyoruz. Uluslararası Komite, Lenin’den Troçki’ye ve sosyalist insanlığın<br />
gelecekteki zaferine uzanan devrimci süreklilik çizgisini güvence altına almaktadır.<br />
HHHH<br />
Max Eastman, James P. Cannon ve<br />
William D. Haywood 1922 yılında Moskova’da<br />
16
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Yeni Bir İşçi Partisinin Gerekliliği<br />
Peter Schwarz<br />
Bugün anmakta olduğumuz olay, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası<br />
Komitesi’nin kuruluşu, 50 yıl önce gerçekleşti. Bununla birlikte bu olay bugün<br />
de yakıcı bir önem taşıyor.<br />
Dünyanın içinde bulunduğu duruma derin bir siyasi kriz damgasını vuruyor.<br />
1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin çökmesinin "tarihin sonuna" işaret ettiğini<br />
iddia eden Amerikan emperyalizminin bir özürcüsünün öne sürdüğü düşüncelerin<br />
aksine, Sovyetler Birliği’nin çözülüşü kapitalist sistemin Soğuk Savaş döneminde<br />
dondurulmuş durumda tutulan bütün uyuşmazlıklarının ve çelişkilerinin su yüzüne<br />
çıkmasına yol açtı.<br />
Bugün krizin merkez üssü Amerika Birleşik Devletleri’dir. İkinci Dünya Savaşı’ndan<br />
sonra <strong>uluslararası</strong> istikrarın kalbi olarak görülen bu ülke, dünya çapında en önemli<br />
istikrarsızlık etmeni haline gelmiş durumda. Amerikan emperyalizmi, kendi krizini<br />
çözebilmek için bütün dünyayı kendi çıkarları ve kendi görüntüsünde yeniden<br />
düzenlemeye itiyor. Böyle davranarak geçmişte siyasi ve toplumsal çelişkileri ulusal<br />
ve <strong>uluslararası</strong> ölçekte yumuşatmaya hizmet eden bütün mekanizmaları tahrip<br />
ediyor.<br />
Daha önce, 1980’lerde, Ronald Reagan’ın başkanlığı altında, Amerikan toplumu,<br />
1990’larda borsa yükselişi sırasında daha da yoğunlaşacak olan derin bir<br />
kutuplaşmaya tanıklık etmişti. Bu, toplumsal servetin bir avuç seçkinin eline geçecek<br />
şekilde yeniden dağıtılmasının aracı olurken, aynı zamanda temel sosyal<br />
güvenlik düzenlemeleri yerle bir edildi. Sonuç olarak Amerikan toplumunun halen<br />
yaşamakta olduğu kutuplaşmanın tarihte bir benzeri yok. Ulusal servetin yüzde<br />
40’ı nüfusun en yüksek gelirli yüzde 1’lik kesiminin elinde toplanmış durumda. Bu<br />
30 yıl öncesine göre iki kat fazla. Bugün büyük bir Amerikan şirketine sahip olan<br />
tipik bir patron, ortalama işçinin kazandığının 475 katı para kazanıyor.<br />
Bu derece keskin farklılıklar demokratik ilişkilerle bağdaşmaz. Aşırı sağcı, yarıyasadışı<br />
bir kliğin iktidarın en yüksek kademelerine yükselmesi bu toplumsal<br />
kutuplaşmanın doğrudan bir sonucudur. George W. Bush, Hıristiyan sağa ve<br />
* DEUK’un Almanya ve Britanya şubeleri, 23 ve 30 Kasım 2003 tarihlerinde, Frankfurt’ta<br />
ve Londra’da, DEUK’un kuruluşunu anmak ve son 50 yıllık siyasi çalışmanın<br />
taşıdığı önemi ele almak için toplantılar düzenledi. Her iki toplantıda da, DEUK’un<br />
sekreteri Peter Schwarz ve Britanya SEP’in ulusal sekreteri Chris Marsden konuşma<br />
yaptı. Bu yazı, Peter Schwarz’ın konuşma metnidir.<br />
17
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
açıkça faşist güçlerle yakın ilişkileri olan Amerikan seçkinlerinin en sağcı ve<br />
saldırgan unsurlarına yaslanıyor. Ancak buna Demokratların saflarından herhangi<br />
bir ciddi muhalefet işareti görülmüyor. Onlar, önceki başkan Bill Clinton’ın gülünç<br />
bir biçimde mahkeme önünde suçlanmasına destek verdiler ve son seçimin<br />
çalınmasını kabul ettiler. Irak’taki savaşını boş çek imzalayarak Bush’u ödüllendirdiler<br />
ve ülkenin işgalini sağlamaya yönelik bütün önlemlerin lehinde oy<br />
kullandılar. Demokratlar, Cumhuriyetçiler ile aynı mali oligarşiye kiralanmış durumda.<br />
Bu ayrıcalıklı oligarşi ile geniş kitleler arasındaki çelişkiler arttıkça,<br />
Demokratlar ciddi herhangi bir muhalefet gösterme konusunda gittikçe daha aciz<br />
hale geliyorlar.<br />
ABD, önlenemez bir biçimde devrimci bir çatışmaya doğru gidiyor. Bu yolda ilerlerken<br />
dünyayı karmaşanın içine itiyor ve toplumsal çelişkileri muazzam bir<br />
biçimde arttırıyor. Dünya üzerinde, bu süreçten muaf herhangi bir alan bulunmuyor.<br />
Uluslararası alanda nereye bakarsanız bakın, artan toplumsal kutuplaşmanın<br />
kanıtlarını görebilirsiniz.<br />
Göreli bir eşitliğin bulunduğu eski Sovyetler Birliği, bugün bulunabilecek en büyük<br />
eşitsizlikle dolu toplumlardan biri. Halk kitleleri yoksulluk ve umutsuzluk içinde<br />
kıvranırken, 17 kişi milyarder konumuna yükselmiş durumda. Benzer bir süreç,<br />
halkın büyük kesimi kıt kanat geçinerek hayatta kalmaya itilirken, esas olarak eski<br />
nomenklaturanın ya da suça bulaşmış çevrelerden gelen küçük bir katmanın zirveye<br />
ulaşmak için birbirleriyle çekiştikleri Doğu Avrupa’da da yaşanıyor.<br />
Dünyanın, Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki en yoksul bölgelerinin damarlarındaki<br />
bütün kan finans kapital tarafından sistematik bir biçimde emiliyor. Yüz<br />
milyonlarca insan yeterli miktarda yiyecek, içme suyu ve sağlık hizmeti olmadan<br />
yaşamaya mahkûm edilmiş durumda. Bu koşulların kurbanı olan çok sayıda insan,<br />
yasadışı köle tarzı bir iş bulma umuduyla, her gün yaşamlarını tehlikeye atarak<br />
sınırları geçip bir sanayileşmiş ülkeye gitmeye çalışıyor.<br />
Batı Avrupa’daki hükümetler 1980’ler boyunca uygulamaya koyamadıkları işi<br />
(refah devletini bütünüyle yok etmeyi) birkaç aylık bir süre içinde gerçekleştirmeye<br />
niyetliler. Toplumsal uyuma ve uzlaşmaya dayanan bir politika için artık herhangi<br />
bir nesnel temel bulunmuyor.<br />
Irak savaşı kapitalizmin krizinde yeni bir aşamayı temsil etmektedir. ABD hükümeti,<br />
Irak’ın petrol kuyularını ve stratejik açıdan önem taşıyan Körfez bölgesini zorla ele<br />
geçirmek için <strong>uluslararası</strong> hukuku ihlal etti, kendi kurmuş olduğu <strong>uluslararası</strong><br />
kurumları bir kenara itti ve apaçık yalanlarla büyük itibar kaybetti.<br />
Ezici askeri üstünlüğüne karşın, ABD bu savaşı kazanamıyor. ABD işgaline karşı<br />
direniş her gün büyüyor. ABD itibarını yitirmeden ve kendi topraklarında devrimci<br />
bir patlama riskini göze almadan çekilebilecek durumda değil. ABD, bu ikileme,<br />
daha da vahşileşerek ve sadece Irak halkını değil ama gittikçe artan bir biçimde<br />
komşu ülkeleri ve kendi müttefiklerini de hedef alan "yerle bir etme" politikasına<br />
kayarak karşılık verdi. Bu bakımdan, Irak savaşı, çok daha büyük ve şiddetli emperyalist<br />
savaşların habercisi.<br />
18
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Bu koşullar altında, dünya çapında sayısız insan en temel çıkarlarının mevcut<br />
toplum ile uyumlu olmadığını öğrendi. Onların geçmişte oy verdikleri ya da destekledikleri<br />
siyasi partilerin ve sendikaların bütünüyle iflas ettiği ortaya çıktı.<br />
Almanya’da beş yıl önce iktidara gelmiş olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve<br />
Yeşiller partisi nefesleri kesen bir biçimde sağa kaydılar. Başbakan Schröder’in şu<br />
andaki "Gündem 2010"unun yanında, muhafazakâr selefi Helmut Kohl’un sosyal<br />
politikası çok daha ilerici kalıyor. SPD’ye olan mevcut muhalefet, üyelik ve oy kaybı<br />
biçimini alıyor. SPD, 1990’ların başından bu yana, 300.000 üye kaybetti ve kayıp<br />
oranı hızlanıyor. Partiyi geçen yıl 26.000 kişi terk etmişti ve bu yıl, daha şimdiden<br />
30.000 kişi terk etmiş durumda. Bu rakam, ölüm nedeniyle kaybedilen 7.000<br />
üyeyi içermiyor. SPD, kamuoyu yoklamalarında gittikçe daha gerilere düşüyor ve<br />
Batı Almanya’da yapılan bir eyalet seçiminde (kısa süre önce yapılan Bavyera<br />
seçimi) ilk kez yüzde 20’nin altında oy aldı. Son olarak Brandenburg eyaletinde<br />
yapılan yerel seçimlerde, seçmenlerden sadece onda biri SPD’ye oy verme zahmetine<br />
girdi.<br />
Sosyal demokrasi, diğer Avrupa ülkelerinde de benzer bir süreçten geçiyor. Tony<br />
Blair’in Yeni İşçi Partisi, içi boş bir kabuktan başka bir şey değil. Fransa’da, soldaki<br />
geleneksel partiler iktidardaki sağcı hükümetin hızla destek kaybetmesinden<br />
faydalanamıyorlar.<br />
Muhafazakâr ve sağcı partilerin son kamuoyu yoklamalarına göre etki alanlarını<br />
belirgin bir biçimde genişletmiş olmaları, halkın bir bütün olarak sağa kaydığını<br />
göstermiyor. Bu durum, her şeyden önce eski reformist işçi partilerinin düşüşünün<br />
bir sonucudur. Bununla birlikte, bu, sağcı güçlerin bir tehlike oluşturmadıkları<br />
anlamına gelmiyor. Bu, benzeri şekilde, geniş bir kitlesel tabandan yoksun olan<br />
Bush hükümetinin yaptıkları eliyle ortaya kondu.<br />
Bugün, en önemli siyasi görev, emekçilerin çıkarlarını temsil eden ve onların<br />
kaygılarını açıkça dile getirebilen yeni bir partinin inşa edilmesidir. İnsanlığın<br />
geleceği bu görevin yerine getirilmesine bağlı.<br />
Geçtiğimiz haftalarda ve aylarda dünya çapında kapitalizme karşı muhalefetin<br />
artmakta olduğunu gösteren açık işaretler ortaya çıktı. Bu, Dünya Ticaret Örgütü’<br />
ne ve devlet başkanlarının yaptıkları çeşitli toplantılara karşı düzenlenen kitlesel<br />
gösterilerde ifade edildi. Bu yıl, Şubat ayının 15’inde, tarihteki en büyük<br />
<strong>uluslararası</strong> savaş karşıtı gösteri gerçekleştirildi. Refah devletinin sağladığı sosyal<br />
korumayı adım adım ortadan kaldırmaya yönelik önlemlere karşı yapılan<br />
protestoların da boyutları büyüyor. Hükümetin "Gündem 2010" adlı düzenlemelerini<br />
protesto etmek üzere 1 Kaıms’da Berin’de düzenlenen gösteriye<br />
100.000 kişi katıldı. Katılımcı sayısı, büyük sendikalar tarafından boykot edilen<br />
protestoyu düzenleyenlerin tahminlerinin çok üzerindeydi.<br />
Artan toplumsal ve siyasi protestolar büyük bir toplumsal hareketin habercisidir.<br />
Bununla birlikte, böyle bir hareket, işçi sınıfının kendi kaderini kendi ellerine almasını<br />
sağlayacak bir siyasi stratejiyi kendiliğinden geliştiremez. Dördüncü Enternasyonal’in<br />
Uluslararası Komitesi’nin 50 yıllık tarihinin önemi işte burada yatıyor.<br />
19
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Uluslararası Komite, yarım yüzyıl boyunca ve en zor koşullar altında, devrimci<br />
Marksizmin programını ve ilkelerini savundu. Uluslararası Komite, işçi sınıfının<br />
uzun dönemli çıkarlarını kısa vadeli siyasi fırsatlar sunağında kurban etmeye yönelik<br />
her girişime karşı direndi. Dördüncü Enternasyonal’in programı, bugün işçi<br />
sınıfının saflarında yaşanmakta olan yeni devrimci yükselişe yanıt veriyor ve bunu<br />
zafere taşımanın zeminini oluşturuyor. Yeni bir işçi partisinin inşası, eski partilerin<br />
neden başarısız olduklarını anlamadan ve 20. yüzyılın siyasi deneyimlerinin derslerini<br />
çıkarmadan mümkün değildir. Bu bağlamda, DEUK, yegâne deneyim birikimini<br />
temsil etmektedir. DEUK’un tarihi 20. yüzyılın derslerinin yoğunlaşmış bir<br />
ifadesidir.<br />
Pabloculuğa karşı mücadele<br />
DEUK, 1953 yılında Dördüncü Enternasyonal’in programını Pabloculuğa (o tarihte<br />
Michel Pablo’nun daha sonrasında Ernest Mandel’in önderlik ettiği tasfiyeci bir<br />
eğilime) karşı korumak üzere kuruldu. 1953 yılında kaybedeceğimiz ne vardı?<br />
Lev Troçki, 1920’li yılların sonlarında ve 1930’lu yıllarda <strong>uluslararası</strong> işçi sınıfının<br />
yaşadığı yenilgilerin kaynağında Komünist Enternasyonal’in Stalinist önderliğinin<br />
yanlış ve giderek daha karşıdevrimcileşen politikalarının yattığı tahlilini yapmıştı.<br />
Troçki, 1923 yılında Sol Muhalefetin kurulmasından itibaren, Stalinist bürokrasinin<br />
yükselişini, onun milliyetçi programını ve taktiksel zigzaglarını amansız bir eleştiriye<br />
tabi tuttu. Stalin’in milliyetçi "tek ülkede sosyalizm" anlayışına karşı sosyalist devrimin<br />
<strong>uluslararası</strong> karakteri üzerinde ısrar etti.<br />
Troçki, Çin’de, Komünist Parti’nin burjuva Kuomintang’ın egemenliğine girmesine<br />
karşı çıkmıştı. Onun bu görüşü, Kuomintang 1927 yılında Şanghay’da komünistlere<br />
karşı bir katliam düzenlediğinde trajik bir biçimde doğrulandı. Troçki, Almanya’da<br />
Nazilere karşı çıkmak için komünistlerin ve sosyalistlerin bir Birleşik<br />
Cephe kurmalarını önerdi. O, Stalin’in ve Thelmann’ın sosyal demokrasiyi faşizmin<br />
ikiz kardeşi olarak tanımlayan, işçi sınıfını bölen ve böylece Hitler’in iktidarına<br />
giden yolu açan politikalarının yol açacağı yıkıcı sonuçlar konusunda uyarılarda<br />
bulundu. Troçki, Fransa’da ve İspanya’da işçi sınıfını kendi "demokratik burjuvazisine"<br />
zincirleyen, işçi hareketini felç eden ve yenilgiye uğramasına yol açan Halk<br />
Cephesi politikalarına karşı çıktı.<br />
Troçki, Alman işçi sınıfının 1933 yılında yenilgiye uğramasının ardından ve<br />
Komünist Enternasyonal’in yaşananlarla ilgili herhangi bir ciddi tartışma yapacak<br />
durumda olmadığını ortaya koyması üzerine, Üçüncü Enternasyonal’in devrimin<br />
amaçları açısından can çekişmekte olduğu ve Dördüncü Enternasyonal’in inşa<br />
edilmesi gerektiği sonucuna ulaştı. Dördüncü Enternasyonal, 1938 yılında Paris’te<br />
kuruldu.<br />
Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş programı şöyle diyor: "Kitlelerin yönelimini belirleyen,<br />
birincisi çürüyen kapitalizmin nesnel koşulları, ikincisi eski işçi örgütlerinin<br />
alçakça politikalarıdır. İnsanlık kültürünün bunalımı haline gelmiş olan proletarya<br />
önderliğinin bunalımı ancak IV. Enternasyonal tarafından çözüme kavuşturulabilir."<br />
Bir başka pasajda ise şu ifade yer alır: "Dördüncü Enternasyonal İkinci, Üçüncü,<br />
20
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Amsterdam ve Anarko-sendikalist Enternasyonallerin bürokrasilerine ve bunların<br />
merkezci uydularına … karşı uzlaşmaz bir savaş ilan eder. Bütün bu örgütler<br />
geleceğin güvencesi değil, geçmişin çürümüş artıklarıdır."<br />
Pablocular bu düşüncelerden 1950’lerin başlarında koptular. Bütünüyle farklı bir<br />
sosyalist devrim anlayışı geliştirdiler. Onlar artık sosyalist devrime Dördüncü Enternasyonal<br />
tarafından işçi sınıfının siyasi bağımsızlığı için verilecek mücadelenin<br />
sonucunda ulaşılacağını düşünmüyorlar fakat olayların baskısı altında sola kayan<br />
Stalinist bürokratların, küçük burjuva milliyetçilerinin ve diğer toplumsal güçlerin<br />
eylemlerinin bir ürünü olarak görüyorlardı. Bu anlayışa göre Dördüncü Enternasyonal’in<br />
görevi işçi sınıfı içinde sosyalist bilinç için mücadele etmekten ve işçilerin<br />
kendi devrimci rollerini oynayabilmelerini sağlayabilmek için gerekli siyasi stratejiyi<br />
ve taktikleri geliştirmekten oluşmuyordu. Bunun yerine Pablocular rollerini Stalinist<br />
bürokrasiler içinde "devrimci" eğilimler aramak ve bunlara destek sağlamak olarak<br />
gördüler. Bu Dördüncü Enternasyonal’i tasfiye etmek için bir formülden başka bir<br />
şey değildi.<br />
Pablocular Troçki’nin Stalinist bürokrasinin karşıdevrimci olduğu düşüncesini<br />
değiştirdiler ve ona ilerici bir rol atfettiler. Böyle yaparak İkinci Dünya Savaşı’nı<br />
izleyen siyasi olaylara yüzeysel ve izlenimci bir tavırla tepki vermiş oldular.<br />
Savaşın sonuna doğru işçi sınıfının devrimci hareketleri ortaya çıktı ancak bunlar<br />
Stalinist bürokrasi tarafından ihanete uğratıldı ya da doğrudan bastırıldı. Bu<br />
amaçla İtalya’daki ve Fransa’daki Komünist partiler burjuva hükümetlere girdiler.<br />
Sovyet işgali altındaki Doğu Avrupa’da her bağımsız halk hareketini boğdular.<br />
Buna karşılık Stalinist bürokrasisi 1948’den sonraki ABD’nin Soğuk Savaş<br />
politikasına Doğu Avrupa ülkelerindeki kapitalizm karşıtı önlemler ile karşılık<br />
verme zorunluluğu hisseti. Bu topraklarda hem temel sanayi ve bankacılık sistemi<br />
hem de medya ve ulaştırma kısmen ya da tamamen ulusallaştırıldı.<br />
Pablo bu gelişmeler temelinde Stalinizm’in baskı altında devrimci bir rol<br />
oynayabileceği sonucuna ulaştı. Böyle yaparak ulusallaştırmaların işçi sınıfının aktif<br />
katılımı olmadan ve esas olarak bürokrasinin kendi ayrıcalıklı konumunu korumak<br />
amacıyla yapıldığı gerçeğini göz ardı etmiş oldu. Aynı zamanda Stalinizm’in dünya<br />
çapında işçi sınıfının her tür bağımsız hareketini acımasızca bastırarak, Doğu Almanya’da<br />
17 Haziran 1953 işçi ayaklanmasının ve 1956’da Macaristan’daki halk<br />
ayaklanmasının ezilmesinde gözler önüne serildiği gibi, karşıdevrimci bir rol<br />
oynadığı gerçeğini de göz ardı etti.<br />
Pablo için toplumsal gerçeklik artık burjuvazi ile proletarya arasındaki (Stalinizm’in<br />
burjuvazinin ajanı rolünü üstlendiği) sınıf mücadelesi tarafından belirlenmiyor;<br />
kendisinin harfi harfine yazdığı şekilde, "nesnel toplumsal gerçeklik", "kapitalist<br />
rejim" ile "Stalinist dünya"dan oluşuyordu.<br />
Pablo, sosyalizme giden yolu Doğu Avrupa’da ortaya çıkanlara benzer biçimde<br />
“yüzyıllarca sürecek olan yozlaşmış işçi devletleri" döneminden geçen bir yol olarak<br />
tarif edecek kadar ileriye gitti. Bu teoriye göre Dördüncü Enternasyonal’in şubelerini<br />
inşa etmeye gerek yoktu. Mevcut örgütler ya Stalinist partilerin danışmanları<br />
21
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
işlevini görebilirler ya da kendilerini bütünüyle Stalinist aygıt içinde eritebilirlerdi.<br />
Pablo sömürge ülkelerde anti-emperyalist mücadelede öncü bir rol oynamakta<br />
olan milliyetçi hareketlere yönelik olarak da benzer bir tutum aldı. Troçki’nin bu<br />
ülkelerde işçi sınıfının kendisini ulusal burjuvaziden bağımsız olarak örgütlemek<br />
zorunda olduğunu ve ulusal burjuvaziye güvenmemesi gerektiğini vurgulamasına<br />
karşın, Pablo ulusal hareketler içinde bütünüyle erimeyi savundu. En sonunda,<br />
bütün Afrika’daki ulusal hareketlere destek ve yardım sağlama sorumluluğuyla,<br />
Ben Bela hükümetinin bakanı olarak Cezayir’e gitti. O, bu görevini yürütürken<br />
Moskova bürokrasi ile yakın mesai içinde oldu.<br />
İşçi sınıfına yönelik karamsarlık<br />
Yüzeysel olarak bakıldığında Pablocuların 1953’te aldıkları tavır, sosyalist bir<br />
toplumun inşasının ancak işçi sınıfının önderliğinde mümkün olacağı ve bunun da<br />
DEUK’un şubelerini inşa etmeyi gerektirdiği konusunda ısrar eden Uluslararası<br />
Komite’ninkine göre daha "pratik", "gerçekçi" ve "iyimser"miş gibi görünebilir.<br />
Gerçekte, Pablocuların benimsedikleri tavır işçi sınıfının devrimci potansiyeline<br />
yönelik derin bir kötümserliği yansıtıyordu.<br />
Bu sorunu biraz daha detaylı olarak ele almak istiyorum; çünkü benzer tavırlar<br />
sayısız siyasi hareketin gelişiminde, özellikle Almanya’da, önemli bir rol oynadı.<br />
Pablo ve Mandel, düşüncelerinde kesinlikle yalnız değildi ve egemen ideolojik atmosfere<br />
karşılık veriyorlardı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından işçi sınıfının devrimci<br />
potansiyeli konusunda kuşku yayan çok sayıda eğilim ortaya çıkmıştı. Bunlar<br />
1920’li ve 1930’lu yıllarda yaşanan yenilgilerin nedenini sosyal demokrat ve Stalinist<br />
önerlerin hatalı siyasi rotasında değil fakat bizzat işçi sınıfının toplumsal karakterinde<br />
arıyorlardı.<br />
Yaşanan bir dizi olaydan (dünya savaşının kurbanları ve yarattığı yıkım, savaşın<br />
sonunda gün ışığına çıkan Nazi suçları, bir devrimciler kuşağının Stalinizm<br />
tarafından yok edilmesi, devrimci mücadelelerin Stalinist bürokrasi tarafından<br />
boğulması ve nihayet 1950’lerin başlarında oluşan ekonomik ve siyasi istikrar<br />
ortamı ile sosyal demokrat ve Stalinist partilerin görece güçlü konumda olmaları)<br />
çıkarılan genel sonuç, işçi sınıfının yapısal olarak devrimci bir rol oynama becerisine<br />
sahip olmadığıydı.<br />
Bu bağlamda tipik bir örnek, savaşın son yıllarında kaleme alınan ve ilk olarak<br />
1947 yılında (Dördüncü Enternasyonal’in bölünmesinden altı yıl önce) basılmış<br />
olan bir belgedir. Bu belgede açıkça şöyle deniyordu: "İşçilerin iktidarı ele geçirmek<br />
konusunda gösterdikleri yetersizlik sadece egemenlerin manevralarıyla değil, fakat<br />
sanayi toplumunun mantıki sonucuyla ilişkilidir."<br />
İşçi sınıfının iktidarı ele geçirme konusundaki yetersizliğinin sanayileşmiş bir<br />
toplumun mantıki sonucu olduğu tezi uzun uzadıya ve çeşitli biçimlerde tekrar edilerek<br />
geliştirildi. Örneğin: "Üretim sistemine sunduğu hizmet yoluyla uzun zamandır<br />
kitle ile uyum sağlamış olan toplumsal, ekonomik ve bilimsel aygıt, daha karmaşık<br />
ve kusursuz hale geldikçe, sunabileceği deneyimler daha fazla kuvvetten kesiliyor."<br />
Bu yolla "ulusların deneysel dünyaları hem karada hem de suda yaşayabilen<br />
22
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
canlılarınkine" yakınlaşma eğilimi gösteriyordu.<br />
Metnin devamında, "teknolojik olarak eğitilmiş kitlelerin herhangi bir despotizmin<br />
egemenliği altına girmeye gizemli bir biçimde hazır oluşu"ndan ve bu kitlelerin<br />
"genel paranoyaya kendilerini yıkıma götürecek şekilde eğilimli oluşları"ndan söz<br />
ediyor. Burada, işçi sınıfı, kendi başına bir iradeye sahip olmayan ve herhangi bir<br />
sağcı demagojinin tuzağına düşebilecek bir güruh olarak gösterilmektedir.<br />
Bu cümleler, Almanya’daki ve <strong>uluslararası</strong> düşünsel yaşam üzerindeki etkisini bu<br />
güne kadar sürdürmüş olan "Frankfurt Okulu"nun çok önemli çalışmalarından biri<br />
olan, Max Horkheimer ile Theodor W. Adorno tarafından yazılmış Aydınlanmanın<br />
Diyalektiği adlı kitapta bulunabilir. Bildiğimiz gibi, 1968 öğrenci hareketi ve Yeşiller<br />
partisi, Frankfurt Okulu’ndan önemli ölçüde etkilenmiştir.<br />
Horkheimer ve Adorno, kendilerini kapitalizmin solcu eleştirmenleri olarak<br />
görüyorlardı. Hatta birçok insan tarafından, yanlışlıkla, Marksist olarak<br />
adlandırıldılar. Ne var ki Horkheimer ve Adorno işçi sınıfının kapitalist toplumdaki<br />
nesnel konumu nedeniyle devrimci role sahip olduğuna ilişkin Marksist bakış<br />
açısını kesin bir biçimde reddediyorlardı. Onlar, kapitalizmin gelişiminin ve<br />
çelişkilerinin işçi sınıfını gittikçe daha fazla felç etmeye hizmet ettiğini ve onu devrimci<br />
eyleme geçemez hale getirdiğini iddia edecek kadar ileri gittiler. Egemen<br />
kapitalist sınıfı, çok güçlü ve işçileri istediği gibi sömürebilecek, manipüle edebilecek<br />
ve aldatabilecek konumdaymış gibi betimlediler.<br />
Horkheimer ve Adorno şöyle yazıyorlardı: "Yönetilenler, yaşam standartlarındaki<br />
her nebze artışın kendilerini çok daha güçsüz hale getirdiğini sorgulanamayacak<br />
bir zorunluluk olarak kabul ederler. Makineleri çalıştırmak için hâlâ istihdam<br />
edilmekte olanların yaşam standartları, toplumun egemenlerinin elindeki çalışma<br />
süresinin asgari bir bölümüyle sağlama bağlanabildiği zaman, geriye kalan gereksiz<br />
fazlasına, yani toplumun geniş kesimlerine, sistemin şimdiki ve gelecekteki büyük<br />
planlarına hizmet edecek ek malzeme olarak, bir başka tabur gibi talim yaptırmış<br />
olur. Kitleler işsizler ordusu olarak beslenir ve bölünürler. Onların gözünde, modern<br />
varoluşun dil ve algılama dahil her bölümünü ön-biçimlendiren, gözetip denetlenen<br />
yaşamın önemsiz nesneleri haline indirgenmeleri, karşısında hiçbir şey yapamayacaklarını<br />
düşündükleri nesnel zorunluluğu temsil eder."<br />
Bu senaryo devrimci bir özne olarak işçi sınıfına hiç yer bırakmaz. Horkheimer ve<br />
Adorno’nun bu dögüden çıkmak üzere önerdikleri tek kaçış noktası "eleştirel<br />
düşünce" (yani toplumun onlar gibi aydınlar tarafından eleştirisi).<br />
Pablo ve Mandel, Horkheimer ve Adorno kadar ileriye gitmediler. Ancak devrimi<br />
gerçekleştirme potansiyeline sahipmiş gibi sundukları Stalinist bürokrasiye çark<br />
edişlerinde Frankfurt Okulu’nun kurucuları tarafından bu derece açıkça ifade<br />
edilen düşüncelerden güçlü bir biçimde etkilendikleri çok açık. Pablo ve Mandel,<br />
tarihin bir öznesi değil, sadece bir nesnesi olarak gördükleri işçi sınıfının devrimci<br />
doğası konusunda Horkheimer ve Adorno’nun derin kötümserliğini paylaştılar.<br />
Oportünizm ile Marksizm arasında güç ilişkisi<br />
Pablocuların benimsedikleri düşünceler pratik sonuçlar doğurdu. Onların<br />
23
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Dördüncü Enternasyonal adına Stalinizme ve küçük burjuva milliyetçiliğine<br />
uyarlanmaları, bürokratik aygıtlarla çelişkiye düşen işçilerin Marksizmin devrimci<br />
perspektifi ile ilişkisinin kesilmesine hizmet etti. Pablocular, aynı zamanda,<br />
Dördüncü Enternasyonal’i yalıtabilmek için, kirli ayak oyunlarına ve kışkırtmalara<br />
başvurmak da dahil, ellerinden gelen her şeyi yaptılar.<br />
Sri Lanka’da, Pablocular tarafından siyasi olarak desteklenen Lanka Sama Samaja<br />
Partisi (LSSP) bir burjuva hükümetine girdi, Singala şovenizmine teslim oldu ve<br />
böylece, günümüze kadar devam eden kanlı bir iç savaşın temellerini oluşturdu.<br />
Latin Amerika’da, binlerce genç Pablocuların gerilla savaşı çağrılarının ardından<br />
yaşamlarını yitirdiler. Bu savaşçılar devasa ormanlardaki üslerinde, şehirlerdeki<br />
işçi sınıfından koptular; ordu ve devlet tarafından örgütlenen ölüm mangaları için<br />
kolay av haline geldiler.<br />
Bununla birlikte, son tahlilde, Pabloculuk, Uluslararası Komite’yi ancak nesnel<br />
koşullar onların politikaları açısından elverişli olduğu için yalıtmayı başarabildi.<br />
İşçi sınıfının Stalinist, reformist ve sendikal aygıtlarının egemenliğinde, sömürge<br />
ülkelerdeki kitlelerin de milliyetçi hareketlerin etkisi altında olması, bağımsız bir<br />
işçi sınıfı hareketinin gelişiminde büyük zorluklara yol açıyordu.<br />
Bu koşullar altında, Pabloculuk, Uluslararası Komite üzerinde de etkiler yarattı.<br />
1963 yılında, ABD’deki Sosyalist İşçi Partisi teslim bayrağını çekti ve Birleşik<br />
Sekreterlik’i oluşturmak üzere Pabloculara katıldı. 1971 yılında, Fransız Enternasyonalist<br />
Komünist Örgüt (OCI) Uluslararası Komite’den koptu ve ardından François<br />
Mitterand’ın Sosyalist Parti’sinin önemli bir koltuk değneği haline geldi.<br />
1990’larda, Sosyalist Parti’deki en önemli mevkilerin bir çoğu (Fransa başbakanlığı<br />
da dahil) uzun süre eski OCI kadrolarının elinde oldu. Nihayet, 1970’li yıllar<br />
boyunca, Britanya’daki İşçilerin Devrimci Partisi (WRP) giderek Pabloculuğa doğru<br />
kaydı.<br />
WRP’de 1985-1986 yıllarında yaşanan kopuş Pablocu oportünizm ile Uluslararası<br />
Komite’nin devrimci Marksizmi arasındaki güç ilişkisinde bir kaymayı temsil ediyordu.<br />
Bu kopuş, Pabloculuğun yüzünü dönmüş olduğu en güçlü bürokratik aygıtın<br />
(Stalinist Kremlin bürokrasisinin) çöküşünün önceden tahminine dayanıyordu.<br />
Pablocular, o zamandan bu yana, ya çözüldüler ya da Brezilya’da, İtalya’da ve<br />
Fransa’da olduğu gibi bütünüyle burjuva siyaseti kampına katılma süreci içindeler.<br />
DEUK ve yayın organı Dünya Sosyalist Web Sayfası ise etkisini gittikçe arttırdı ve<br />
bugün Marksizmin gerçek sesi olarak kabul ediliyor.<br />
Güçler ilişkisinde yaşanan bu dönüşümün kaynağında nesnel süreçler yatmaktadır.<br />
Pabloculuğun yöneldiği bürokratik aygıtlar ve küçük burjuva oluşumlar, kapitalist<br />
toplumda yaşanan kutuplaşma eliyle parçalanmış durumda. ABD’deki Bush yönetiminde<br />
ve gidereke daha fazla onun izinden giden dünyanın dört bir yanındaki düzen<br />
partilerinde vücut bulan burjuva gericiliği ile DEUK’da cisimleşen <strong>uluslararası</strong> proletarya<br />
devrimi arasında bir orta yol bulmak, bundan böyle mümkün değildir.<br />
Pabloculuğun bir bilançosu<br />
Açık Mektup’un yayınlanmasından elli yıl sonra Pabloculuğun bir bilançosu<br />
24
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
çıkartmak mümkün.<br />
Pablo’nun "yüzyıllar boyu sürecek olan yozlaşmış işçi devletleri"ne ne oldu?<br />
Pablocu Birleşik Sekreterlik 40 yıl boyunca Stalinist bürokrasi içinde devrimci ve<br />
solcu akımlar aradı ve hep bunların bir yenisini buldu. Mandel’in son kitaplarından<br />
birinde, Sovyetler’in başındaki Michael Gorbaçov’a övgüler düzülür. Bu kitap Boris<br />
Yeltsin’e ithaf edilmiştir. Bu kitabın daha mürekkebi kurumadan, Gorbaçov’un<br />
politikasının gerçek anlamı (Sovyetler Birliği’nin tasfiye edilmesi) herkes için açıkça<br />
görülebilir hale geldi; Troçki’nin Sovyetler Birliği’ne yönelik öngörüsü doğrulandı.<br />
Troçki daha 1930’larda ya işçi sınıfının Stalinist bürokrasiyi alaşağı edeceğini ya<br />
da bürokrasinin Ekim Devrimi’nin kazanımlarını ortadan kaldıracağı ve kapitalizmi<br />
restore edeceği uyarısında bulunmuştu. Sovyet ve <strong>uluslararası</strong> işçi sınıfı bu yenilgi<br />
nedeniyle yüksek bir bedel ödedi ve bu bedeli ödemeye devam ediyor.<br />
Pablo ile Mandel’in coşkuyla övdükleri ulusal hareketlerin kaderi ne oldu?<br />
Bu hareketlerin tamamı emperyalizm ile barış yapmaya çalıştılar. Bunlardan bir<br />
teki bile emperyalizmden şu ya da bu ölçüde gerçek anlamda bir bağımsızlık<br />
kazanamadı. Onlar, iktidarı ele geçirebildikleri ülkelerde serbest bölgeler<br />
oluşturdular ve işçi sınıfının emperyalist şirketler tarafından sömürebilmesi için<br />
sınırlarını açtılar. Çin’de, Vietnam’da, Güney Afrika’da, Nikaragua’da olan buydu<br />
ve bu liste kolaylıkla uzatılabilir. Ulusal hareketler, baskı altında tutulmaya devam<br />
edildikleri ülkelerde, Beyaz Saray’ın önündeki yeşil alanda kabul edilen Yasser<br />
Arafat gibi karşılanmak umuduyla ABD’nin gözüne girmeye çalışıyorlar. Ancak<br />
bizzat Arafat’ın kaderinin gözler önüne serdiği üzere, bu konuda başarılı sonuç<br />
alma umutları gittikçe azalıyor.<br />
Bunlar içinde en acıklı örnek, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) önderi Abdullah Öcalan’ın<br />
durumudur. En onur kırıcı koşullarda tutulmasına karşın, Öcalan Ortadoğu’<br />
daki düzenin korunmasının bir kefili olarak Türk burjuvazisine ve <strong>uluslararası</strong> burjuvaziye<br />
hizmet sunmayı teklif etmeye devam ediyor. Bir başka örnek ise Sri Lanka’<br />
daki Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları’dır. Bu örgüt, adanın kuzeyini ve doğusunu<br />
ulusötesi şirketlere açmak için Singala burjuvazisi ile iktidarı paylaşmasına izin<br />
verecek bir anlaşmaya varmaya çalışıyor.<br />
Troçki’nin ve Uluslararası Komite’nin uğrunda mücadele ettiği perspektifler<br />
bütünüyle doğrulanmış durumda: ulusal baskıdan kurtuluş, ancak bir proleter devriminin<br />
sonucu olarak mümkün olabilir. Önemli demokratik kazanımlar, yalnızca<br />
işçi sınıfının önderliğinde elde edilebilir. Bu çözüme giden yol, bütün bir dönem<br />
boyunca, Pablocular tarafından desteklenen ve işçi sınıfını burjuva milliyetçiliğinin<br />
kuyruğuna takan politikalar eliyle tıkandı.<br />
Pablocu örgütlerin siyasi olarak iflas etmiş olmaları, onların basitçe ortadan<br />
kalkacakları anlamına gelmiyor. Eski bürokratik partilerin iflas etmiş olması<br />
ışığında, burjuvazi, gelecekteki yöneticilerini bulmak için, giderek daha fazla, revizyonist<br />
çevrelere yönelecektir.<br />
Adorno ile Horkheimer’den etkilenen 1968 protesto kuşağı üyelerinin hükümetlerde<br />
önemli mevkilere gelişlerine daha şimdiden tanık oluyoruz. Joschka Fisher’in<br />
25
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
kariyerinden Frankfurt Okulu’nun düşüncelerini sorumlu tutmak aşırı bir<br />
basitleştirme olur. Ne var ki onun sokak savaşçılığından Alman Dışişleri Bakanlığı’<br />
na geçişinin altında bir siyasi mantık yatmaktadır. İşçi sınıfının eğitilmesinin yerine<br />
polisle yumruklaşmayı geçiren sokak savaşçısının politikası ile bugünün dışişleri<br />
bakanının işçi sınıfını hor görmesinde, aynı kavrayışı bulabiliriz: işçi sınıfının, teorik<br />
temeli Horkheimer ve Adorno tarafından oluşturulmuş olan küçük görülmesi.<br />
Burjuva hükümetlerde görev almak, yalnızca, Fischer gibi 1970’lerde Yeşiller partisine<br />
yönelmiş olan 1968 protesto hareketinin eski üyelerine özgü değil. Bu liste<br />
aynı zamanda eski ya da bugünkü sözde “Troçkist”leri de içeriyor. Bunlar arasında<br />
en tanınmış olanı, hiç kuşkusuz, yirmi yıl süreyle OCI’nin* üyesi olmuş olan eski<br />
Fransa başbakanı Lionel Jospin’dir.<br />
Fransa’da yayınlanan önde gelen günlük gazetelerden biri olan Le Monde’un baş<br />
editörü Edwy Plenel de eski bir Pablocu. Plenel, 1970’lerde Devrimci Komünist Birlik’in<br />
(LCR) bir üyesiydi ve bu örgütün hem merkez komitesinin hem de yayın<br />
organı Rouge’un yazı kurulunun üyesi olarak görev yapmıştı. O, iki yıl önce, siyasi<br />
geçmişini gururla açıkladığı ve Fransa’da kendisi gibi aynı okuldan yetişmiş on<br />
binlerce insan olduğunu söyleyerek övündüğü bir biyografi yayınladı.<br />
Fransa’daki düzen, şimdilerde, kendisini, LCR ile Lutte Ouvrière’in (LO), yapılması<br />
düşünülen bir seçim ittifakı sonucunda, gelecek yılki Avrupa seçimlerinde ve yerel<br />
seçimlerde hatırı sayılır bir sonuç elde edeceği düşüncesine alıştırmaya çalışıyor.<br />
LCR’nin bir burjuva hükümette görev almaya hazırladığını gösteren işaretler söz<br />
konusu. Bu örgüt, 2002 yılı ilkbaharında, başkanlık seçimlerinin ikinci turunda<br />
Jacques Chirac’a oy verilmesi çağrısı yaptı. Muhafazakâr bir burjuva politikacısına<br />
oy verilmesi çağrısı yapan bir örgüt, bir burjuva hükümetine girmekten de geri<br />
durmayacaktır.<br />
Pablocu Birleşik Sekreterlik’e üye diğer ülkelerdeki örgütler, bir süredir burjuva<br />
siyasetinde önemli bir rol oynuyorlar. Brezilya’daki Pablocular, şu anda bu ülkenin<br />
devlet başkanı olan "Lula"nın (Luis Inacio da Silva) İşçi Partisi içinde erimiş durumdalar.<br />
Pablocuların hem hükümette bir bakanı ve mecliste birkaç milletvekili hem<br />
de yerel ve bölgesel düzeyde önde gelen mevkilerde çok sayıda üyesi bulunuyor.<br />
İtalya’daki Pablocular, uzun zamandır Komünist Yeniden Kuruluş Partisi (Rifondazione-PRC)<br />
içinde yer alıyorlar. Mandel’in ölümünün ardından Birleşik Sekreterlik’in<br />
en önemli önderi haline gelen Livio Maitan, PRC’nin Merkez Komitesi’nin<br />
üyesi ve partinin önderi Fausto Bertinotti’nin en önde gelen danışmanlarından biri.<br />
Rifondazione, Avrupa Para Birliği’ne girişin önkoşulu olarak, İtalyan refah devletinin<br />
önemli bir bölümünü ortadan kaldırarak ulusal bütçeyi budadığı sırada<br />
merkez sol hükümeti desteklemede kilit bir rol oynadı. Merkez sol hükümet birçok<br />
defa mecliste güvenoyu almak durumunda kaldı ve ayakta kalabilmek için PRC’nin<br />
desteğine ihtiyaç duydu.<br />
Batılı ülkelerin muhtemelen en anti-komünisti olan ABD’de bile Pablocuların resmi<br />
burjuva politikasına katılışlarına tanık olmak mümkün. Kaliforniya’da yapılan son<br />
* Fransa’da Lambertist olarak bilinen sözde "Troçkist" örgüt.<br />
26
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
geri çağırma seçiminde Yeşiller Partisi’nin baş adayı, kariyerinin daha erken<br />
aşamalarında Sosyalist İşçi Partisi’nin (SWP) başkan adayı olmuş olan Peter Camejo’ydu.<br />
Camejo, 1960’larda Uluslararası Komite’nin taraftarlarının SWP’nin gençlik<br />
örgütünden ihraç edilmesinde önemli bir rol oynamıştı. Camejo, seçim<br />
kampanyası sırasında düzen tarafından şaşkınlık veren dostane bir tavırla karşılandı.<br />
Bir insanın ismini lekelemek için onun özel yaşamının en ince ayrıntılarını<br />
bulup ortaya çıkartmak konusunda çok az vicdani tereddüt gösterilen bu ülkede,<br />
hiç kimse Camejo’nun "Troçkist" geçmişinden söz etmedi.<br />
Burjuvazinin kendisini Pablocuların hizmetlerinden yararlanmak zorunda hissetmesi,<br />
yaşamakta olduğu krizin boyutlarının bir göstergesidir. Bugün, Uluslararası<br />
Komite ile Pablocuları birbirinden ayıran uçurum, işçi iktidarı ile burjuva<br />
düzeni birbirinden ayıran uçurumdur.<br />
Bugün DEUK, henüz bir kitle hareketi haline gelmiş değil ama onun programı<br />
<strong>uluslararası</strong> işçi sınıfına bir ses ve bilinçli bir ifade vermektedir. Bu durum, Dünya<br />
Sosyalist Web Sitesi’nin (WSWS) okuyucu sayısındaki artışta görülüyor. WSWS internette<br />
en çok okunan <strong>uluslararası</strong> sosyalist web sitesi haline gelmiş durumda.<br />
DEUK’un 50 yıl önce James P. Cannon tarafından ifade edilen "kuruluş ilkeleri"<br />
haklı çıkmıştırı ve geçerliliğini korumaktadır. Konuşmamı Açık Mektup’ta formüle<br />
edildikleri haliyle, bu ilkeleri aktararak bitirmeme izin verin:<br />
“(1) Kapitalizmin can çekişmesi, kötüleşen depresyonlar, dünya savaşları ve faşizm<br />
gibi barbarca olgular dolayımıyla, uygarlığı yıkımla tehdit etmektedir...<br />
“(2) Uçuruma gidiş, yalnızca, kapitalizmin yerini dünya çapında sosyalizmin planlı<br />
ekonomisinin almasıyla; kapitalizmin ilk döneminde açılmış olan ilerleme çevriminin<br />
bu yolla yeniden başlatılmasıyla önlenebilir.<br />
“(3) Bu, yalnızca, toplumdaki tek gerçek devrimci sınıf olan işçi sınıfının önderliği<br />
altında başarılabilir. Ancak, toplumsal güçlerin dünya çapındaki ilişkileri işçilerin<br />
iktidar yolunu tutması için hiç bir zaman bugünkü kadar uygun olmamasına<br />
rağmen, bizzat işçi sınıfı bir önderlik kriziyle karşı karşıyadır.<br />
“(4) İşçi sınıfı, bu dünya-tarihsel amacı gerçekleştirme yönünde örgütlenmek için,<br />
her bir ülkede, Lenin tarafından geliştirilmiş türde devrimci sosyalist bir parti; yani,<br />
demokrasi ile merkeziyetçiliği diyalektik olarak birleştirme ... yeteneğine sahip<br />
savaşçı bir parti inşa etmek zorundadır.”<br />
HHHH<br />
27
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Sosyalist İşçi Partisi’nin önceli olan Dördüncü<br />
Enternasyonal İçin Amerika Komünist Birliği<br />
1 Mayıs yürüyüşünde.<br />
28
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Dördüncü Enternasyonal’in 75. Yıldönümü<br />
David North<br />
Dördüncü Enternasyonal, bundan 75 yıl önce, Paris’in bir kenar mahallesinde<br />
düzenlenen bir konferansta kuruldu. Riskli güvenlik koşullarından dolayı, konferansın<br />
bir gün içinde tamamlanması gerekiyordu. Konferans öncesi 12 ay boyunca,<br />
Troçkist hareket aralıksız bir saldırı altındaydı. Lev Troçki, Meksika’da sürgünde<br />
yaşıyor olmasına karşın, Sovyetler Birliği’ndeki Stalinist rejim tarafından en tehlikeli<br />
siyasi karşıt olarak görülüyordu. Stalin, Troçki’nin 1927’de partiden ihraç edildikten<br />
ve 1929’da SSCB’den çıkartıldıktan sonraki on yıl içinde kurmuş olduğu<br />
<strong>uluslararası</strong> hareketi imha etmeye kararlıydı.<br />
Eylül 1937’de, Troçki’nin siyasi sekreteri Erwin Wollf, Sovyet gizli polisi GPU’nun<br />
ajanları tarafından İspanya’da öldürüldü. Aynı ay içinde, GPU’dan kaçan ve Troçki<br />
tarafından kurulmakta olan yeni Enternasyonal’e bağlılığını açıklayan Ignace<br />
Reiss, İsviçre’nin Lozan kentinde bir suikasta uğradı. Şubat 1938’de, Troçki’nin<br />
büyük oğlu ve Avrupa’daki en önemli siyasi temsilcisi Lev Sedov, GPU tarafından<br />
Paris’te katledildi. Nihayet, Temmuz 1938’de, kuruluş konferansından yalnızca altı<br />
hafta önce, hareketin Uluslararası Sekreterliği’nin önderi Rudolf Klement, Paris’teki<br />
dairesinden kaçırıldı ve öldürüldü.<br />
Sedov, Wolf ve Klement, konferansın onur başkanları olarak seçilmişlerdi. Fransız<br />
Troçkist Pierre Naville, delegelere, “Klement’in trajik ölümünden dolayı resmi bir<br />
rapor sunulmayacağı” bilgisini verdi ve “Klement, [delegelere] dağıtılmak üzere<br />
ayrıntılı, yazılı bir rapor hazırlamıştı ama bu rapor diğer belgelerle birlikte ortadan<br />
kayboldu. Mevcut rapor yalnızca bir özet olacak” dedi.<br />
Konferansın toplandığı cehennemi koşullar, <strong>uluslararası</strong> işçi sınıfının karşı karşıya<br />
olduğu siyasi durumu yansıtıyordu. Almanya’da ve İtalya’da faşist rejimler iktidarı<br />
almıştı ve Avrupa savaşın eşiğindeydi. Britanya ve Fransız emperyalistlerinin<br />
Çekoslovakya’yı, Prag’daki kapitalist hükümetin rızasıyla, Hitler’e teslim ettiği adı<br />
çıkmış Münih Konferansı, yalnızca birkaç hafta sonra toplanacaktı. Stalinistler ve<br />
anarşist önderliklerin ihanetine uğramış olan İspanyol Devrimi, iki yıldan uzun<br />
süren iç savaşın ardından hızla yenilgiye yaklaşıyordu. Fransa’da, 1936-38 Halk<br />
* Bu yazı, Dördüncü Enternasyonal’in 75. kuruluş yıldönümü ile ilgili olarak Eylül<br />
2013’te “www.wsws.org”da ve “www.toplumsalesitlik.org”da yayımlandı.<br />
29
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Cephesi Hükümeti, işçi sınıfını siyasi olarak demoralize etmek için elinden gelen<br />
her şeyi yapmıştı. Sovyetler Birliği’nde, 1936’da Stalin tarafından dizginlerinden<br />
boşaltılmış olan terör, bütün Yaşlı Bolşevikler kuşağını fiilen ortadan kaldırmıştı.<br />
Stalinistlerin ve Sosyal Demokratların ihanetleri, ikinci emperyalist savaşın patlamasını<br />
önleyebilecek tek aracı; yani işçi sınıfının sosyalist devrimini sabote etmişti.<br />
Kuruluş konferansına katılan delegelerin karşı karşıya olduğu başlıca görev, taslağı<br />
Lev Troçki tarafından yazılmış olan bir belgeyi tartışıp kabul etmekti. Bu belge,<br />
“Kapitalizmin Can Çekişmesi ve Dördüncü Enternasyonal’in Görevleri” başlığını<br />
taşıyordu. Onun, siyasi literatür tarihindeki en önemli ve etkili cümleler arasında<br />
yer alan başlangıç cümlesi şunu belirtti: “Bir bütün olarak dünya siyasi durumu,<br />
asıl olarak proletaryanın önderliğinin tarihsel kriziyle karakterize edilmektedir.”<br />
Troçki, bu sözcüklerle, yalnızca 1938’de var olan durumu değil ama aynı zamanda<br />
modern tarihin merkezi siyasi sorununu da özetliyordu. Kapitalizmin yerini<br />
sosyalizmin almasının nesnel gereklilikleri; yani üretici güçlerin <strong>uluslararası</strong><br />
gelişmesi ve devrimci sınıfın varlığı mevcuttu. Ama devrim, sadece nesnel ekonomik<br />
koşulların otomatik ürünü değildi. O, işçi sınıfının, tarihsel sürece sosyalist bir<br />
program üzerine kurulu ve özenle hazırlanmış stratejik bir planla donanmış, bilinçli<br />
siyasi müdahalesini gerektiriyordu. İşçi sınıfının devrimci politikaları, devirmeye<br />
çalıştığı kapitalist sınıfın karşı-devrimci politikalarından daha az bilinçli olamazdı.<br />
Devrimci partinin tarihsel önemi burada yatmaktadır.<br />
Ama devrimci partinin, Rus işçi sınıfı Lenin ile Troçki’nin önderliğinde kapitalist<br />
sınıfı devirip tarihteki ilk işçi devletini kurduğu Ekim 1917’de olumlu bir biçimde<br />
sergilenmiş olan belirleyici rolü, 1920’lerin ve 1930’ların yenilgileriyle, olumsuz<br />
yönde doğrulandı. Bir dizi devrimci fırsat, işçi sınıfının bağlılığına sahip kitlesel<br />
Sosyal Demokrat ve Komünist (Stalinist) Partiler tarafından yaşama geçirilen yanlış<br />
politikalar ve bilinçli ihanetler eliyle yitirilmişti.<br />
İkinci Enternasyonal’in Sosyal Demokrat partilerinin siyasi iflası ve gerici rolü, daha<br />
önce, onların enternasyonalist programlarını reddettikleri ve kendi egemen<br />
sınıflarının savaş politikalarını destekledikleri 1914’te açığa çıkmıştı. Komünist (ya<br />
da Üçüncü) Enternasyonal, Ekim Devrimi’nin ardından, Sosyal Demokrasinin<br />
ihanetine karşı kurulmuştu.<br />
Ama Sovyetler Birliği’nde devlet bürokrasisinin yükselmesinin ve Rusya Komünist<br />
Partisi’nin yozlaşmasının, Komünist Enternasyonal üzerinde kapsamlı sonuçları<br />
oldu. 1923’te, Rusya Komünist Partisi’nin bürokratikleşmesine karşı mücadele<br />
etmek amacıyla, Troçki’nin önderliği altında Sol Muhalefet oluşturulmuştu. Ancak<br />
kendi çıkarlarının ve ayrıcalıklarının temsilcisini Stalin’de bulan bürokrasi, Marksist<br />
muhaliflerine karşı kıran kırana bir direniş sergiledi. 1924’te, Stalin ile Buharin,<br />
Lenin ve Troçki’nin Ekim 1917’de iktidarın Bolşevikler tarafından ele geçirilmesini<br />
üzerinde yükseltmiş oldukları sosyalist enternasyonalizm, yani Sürekli Devrim<br />
programını reddeden “tek ülkede sosyalizm” programını ilan etti. Stalin ile<br />
Buharin’in programı, <strong>uluslararası</strong> işçi sınıfının çıkarlarının pratikte Sovyet bürokrasisinin<br />
ulusal çıkarlarına tabi kılınmasına anti-Marksist bir teorik mazeret sundu.<br />
30
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Marksist kuramda yapılan bu önemli değişikliğin, Üçüncü Enternasyonal’in ve ona<br />
bağlı partilerin pratiği üzerindeki etkisi felaket oldu. 1920’ler boyunca, ulusal<br />
komünist partilerin Moskova’nın talimatlarına uymayan önderleri bürokratik yollarla<br />
görevlerinden alındı ve onların yerine uysal ve beceriksiz uşaklar getirildi.<br />
Üçüncü Enternasyonal’i her zamankinden açık bir şekilde dünya sosyalist devriminin<br />
partisi olarak değil de Sovyet dış politikasının bir aracı olarak gören Stalin<br />
tarafından belirlenmiş politikalarla yönünü şaşırmış olan komünist partiler, bir felaketten<br />
diğerine savruldular. 1926’da Britanya Genel Grevi’nin, bir yıl sonra da<br />
Çin Devrimi’nin yenilgisi, Üçüncü Enternasyonal’in yozlaşmasındaki kritik dönüm<br />
noktaları oldu.<br />
Orta Asya’daki Alma Ata’ya sürgüne gönderilmiş olan Troçki, 1928’de, örgütün<br />
Altıncı Kongresi’nin öngününde, Komünist Enternasyonal’in Program Taslağının<br />
Eleştirisi’ni yazdı. Bu belge, komünist partilerin önceki beş yıl boyunca uğramış<br />
oldukları yenilgilerin kuramsal ve siyasal nedenlerine ilişkin ayrıntılı bir incelemeydi.<br />
Troçki’nin eleştirilerinin ana hedefi, Stalin ile Buharin’in “tek ülkede sosyalizm”<br />
kuramıydı:<br />
Dünya ekonomisinin ve politikasının mali sermayenin egemenliği altında olduğu<br />
günümüzde, emperyalizm çağında, tek bir komünist parti bile, programını, yalnızca<br />
ve asıl olarak kendi ülkesindeki koşullardan ve gelişmelerden hareketle oluşturamaz.<br />
Bu, SSCB sınırları içinde devlet erkini elinde tutan parti için de bütünüyle<br />
geçerlidir. 4 Ağustos 1914’te, gelmiş geçmiş bütün ulusal programların sonu gelmişti.<br />
Proletaryanın devrimci partisi, yalnızca, çağımızın (kapitalizmin en yüksek<br />
gelişme ve çöküş çağının) karakterine uygun <strong>uluslararası</strong> bir programa bel bağlayabilir.<br />
Uluslararası komünist bir program, hiçbir şekilde, ulusal programların<br />
toplamı ya da onların ortak özelliklerinin bir bileşimi değildir. Uluslararası program,<br />
doğrudan doğruya, bütün ilişkileri ve çelişkileriyle, yani ayrı parçalarının<br />
karşılıklı olarak çelişkili bağımlılığıyla, bir bütün olarak dünya ekonomisinin ve<br />
dünya siyasi sisteminin koşullarının ve eğilimlerinin çözümlemesinden hareket etmelidir.<br />
İşçi sınıfının ulusal yönelimi, çağımızda, geçmişte olduğundan çok daha<br />
fazla, yalnızca bir dünya yöneliminden kaynaklanmalıdır ve kaynaklanabilir; tersi<br />
geçerli değildir. Komünist enternasyonalizm ile ulusal sosyalizmin bütün türleri<br />
arasındaki temel ve başlıca ayrım burada yatar.<br />
Troçki’nin dünya yöneliminin önceliğine yaptığı merkezi vurgunun basitçe genel<br />
kuramsal değerlendirmelerden değil ama onun 1923-24 yıllarında geliştirmiş<br />
olduğu, ABD’nin başlıca emperyalist güç olarak ortaya çıkmasının küresel<br />
sonuçlarına ilişkin çözümlemesinden kaynaklandığını anımsamak önemli.<br />
Troçki’nin Komünist Enternasyonal’in toplantılarına katılması, elbette,<br />
yasaklanmıştı. Onun yazıları, bir süredir bütün Komünist Partiler’de yasaklanmıştı.<br />
Bununla birlikte, kimi aksiliklere karşın, Troçki’nin Eleştiri’si İngilizce’ye çevrildi ve<br />
Amerikan Komünist Partisi’nin delegesi olarak Altıncı Kongre’ye katılmış olan<br />
James P. Cannon’un eline geçti. Troçki’nin Eleştiri’sine ikna olan Cannon, Kanadalı<br />
delege Maurice Spector’un yardımıyla, belgeyi gizlice Sovyetler Birliği’nin dışına<br />
kaçırdı. Cannon, Max Shachtman’ın, Martin Abern’in ve Komünist Parti’nin önde<br />
31
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
gelen birkaç üyesinin katılımıyla, Program Taslağının Eleştirisi’nde sunulan çözümlemeye<br />
dayanarak, Troçki’nin düşünceleri uğruna Sovyetler Birliği dışında mücadele<br />
başlattı. Kısa süre sonra Komünist Parti’den ihraç edilen Cannon ve<br />
Shachtman, Uluslararası Sol Muhalefet’in doğmasında önemli bir rol oynayan<br />
Amerika Komünist Birliği’ni kurdu.<br />
1923’te kurulduğu zaman, Sol Muhalefet’in amacı Komünist Parti’nin devrimci<br />
enternasyonalizmin programı temelinde reformdan geçirilmesi ve parti içinde<br />
demokratik merkeziyetçilik ilkelerine uygun açık tartışmanın yeniden kurulmasıydı.<br />
Troçki, dünyanın dört bir yanında hızla taraftar edinen Uluslararası Sol Muhalefet’in<br />
kurulmasıyla, Komünist Enternasyonal’in reformunu gerçekleştirmeye çalıştı.<br />
Troçki, Stalin’in yıkıcı politikalarının, Komünist Parti ve Üçüncü Enternasyonal içinde<br />
büyüyen muhalefet dolayımıyla gözden geçirilmesi ihtimali olduğu sürece, yeni bir<br />
Enternasyonal çağrısı yapmaktan uzak durmuştu.<br />
1930 ve 1933 yılları arası Almanya’daki durum, Troçki’nin hesaplarında büyük<br />
bir yer tutuyordu. Alman ekonomisinin 1929 Wall Street kırılmasının ardından<br />
çökmesiyle birlikte, Hitler’in Ulusal Sosyalist (Nazi) Partisi kitlesel bir güç olarak<br />
ortaya çıkmıştı. Hitler’in iktidara gelip gelmeyeceği Alman işçi sınıfının iki kitlesel<br />
örgütü Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Komünist Parti’nin (KPD) politikalarına<br />
bağlıydı. Bu iki parti, milyonlarca Alman işçisinin bağlılığına hükmediyordu ve<br />
Nazileri yenilgiye uğratacak güce sahipti.<br />
1929 yılında İstanbul - Büyükada’ya (Türkiye) sürgüne gönderilmiş olan Troçki,<br />
Almanya’daki krizi çözümleyen ve iki işçi sınıfı partisine Hitler’in iktidar yürüyüşünü<br />
durdurmak için birleşik eylem çağrısı yapan çok sayıda yazı yazdı. Ama burjuva<br />
devlete itaat eden ve işçi sınıfının her türlü bağımsız siyasi eylemine karşı çıkan<br />
SPD, Nazilere karşı savunma amaçlı bir mücadeleyi bile onaylamayacaktı. Bunun<br />
yerine, Alman işçi sınıfının yazgısı, Weimar rejiminin, Hitler’i iktidara getirmeyi<br />
planlayan müflis ve cani burjuva politikacılarının eline terk edilecekti. KPD’ye<br />
gelince, o, körü körüne, Sosyal Demokrasi’nin “sosyal faşist”, yani Nazi partisine<br />
eşdeğer olduğuna ilişkin Moskova dayatması tanıma yapıştı. Stalinistler, Troçki’nin<br />
Hitler’e karşı SPD’nin ve KPD’nin Birleşik Cephesi için yaptığı çağrıyı reddettiler.<br />
Kendi pasifliklerini gerekçelendiren Stalinistler, tarihteki en feci hesap hataları<br />
arasında sayılması gereken bir siyasi tahminle, Nazilerin zaferini, kısa süre içinde,<br />
Komünist Parti’yi iktidara getirecek bir sosyalist devrimin izleyeceğini iddia ettiler.<br />
Stalinistlerin sloganı, “Hitler’den sonra biz!” idi.<br />
Trajik sonuç, 30 Ocak 1933’te ortaya çıktı. Yaşlı Devlet Başkanı Hindenberg tarafından<br />
başbakanlığa atanan Hitler, tek bir kurşun sıkılmaksızın, yasal olarak iktidara<br />
geldi. Her biri milyonlarca üyeye sahip olan SPD ve KDP, Nazilerin zaferine<br />
karşı koymak için hiçbir şey yapmadı. Artık devlet aygıtını kontrolleri altına almış<br />
olan Naziler, birkaç gün içinde, terör uygulamaya başladılar. SPD, KPD, sendikalar<br />
ve işçi sınıfının diğer kitlesel örgütleri, birkaç ay içinde paramparça edildi. Avrupalı<br />
Musevilerin büyük çoğunluğu da dahil, milyonlarca yaşama mâl olacak 12 yıllık<br />
kabus başlamıştı.<br />
32
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Troçki, Hitler’in iktidara gelmesinin ardından, Almanya’daki felaketin KPD’den<br />
arda kalanlar arasında ve Üçüncü Enternasyonal içinde protestolara ve muhalefete<br />
yol açıp açmayacağını görmek için aylarca bekledi. Ama tam tersi gerçekleşti. Almanya’daki<br />
ve Enternasyonal içindeki Stalinist örgütler, Sovyet bürokrasisi<br />
tarafından dayatılmış olan siyasi çizginin doğruluğunu yeniden onayladılar.<br />
Almanya’daki akıbet, Troçki’yi, Komünist Enternasyonal’in düzeltilmesi için herhangi<br />
bir ihtimal olmadığına ikna etti. Bu nedenle, Troçki, Temmuz 1933’te,<br />
Dördüncü Enternasyonal’in kurulması yönünde açık bir çağrı yaptı. Üçüncü Enternasyonal’e<br />
ilişkin politikadaki bu köklü değişim, Troçki’nin daha ileri bir sonuca<br />
varmasına yol açtı. Eğer Komünist Enternasyonal’i reformdan geçirme olasılığı<br />
yoksa, reform perspektifi, Sovyetler Birliği Komünist Partisi için de artık geçerli<br />
değildi. Stalinist rejimin politikalarını değiştirmek, onun yıkılmasını gerektirecekti.<br />
Bununla birlikte, bu yıkma, Ekim 1917’nin ardından kurulmuş olan toplumsallaştırılmış<br />
mülkiyet ilişkilerinin değiştirilmesini değil ama savunusunu amaçlayacağı<br />
için, Troçki’nin savunduğu devrim, toplumsal değil ama siyasi<br />
karakterdeydi.<br />
1933 ile 1938 yılları arasında yaşananlar, Troçki’nin yeni yöneliminin doğruluğunu<br />
kanıtladı. Hitler’in iktidarı almasını izleyen beş yıl boyunca, Stalinist rejim, <strong>uluslararası</strong><br />
işçi hareketi içindeki en tehlikeli karşı-devrimci güç olarak ortaya çıktı.<br />
Kremlin bürokrasisinin politikalarının yol açtığı yenilgiler, hataların değil ama bilinçli<br />
politikaların ürünüydü. Stalinist rejim, toplumsal devrimin herhangi bir<br />
ülkedeki zaferinin Sovyet işçi sınıfı içindeki devrimci ateşin yeniden canlanmasına<br />
yol açabileceğinden korkuyordu.<br />
Troçki, Dördüncü Enternasyonal’in resmi kuruluşu için sistematik olarak çalışırken,<br />
başlıca iki muhalefet biçimiyle karşılaştı.<br />
Bunlardan birincisi, sınıf mücadelesinin <strong>uluslararası</strong> deneyimlerinden ve Stalinizm<br />
ile Sosyal Demokrasinin ihanetlerinden herhangi bir ilkesel sonuç çıkarmayı reddeden<br />
eğilimlerin ve bireylerin muhalefetiydi. Onlar, arada bir, Troçki’nin çözümlemelerinin<br />
şu ya da bu yanına ilgi duyduklarını ya da katıldıklarını ifade ederken,<br />
kendilerinin ya da örgütlerinin yeni bir devrimci Enternasyonal uğruna mücadele<br />
etme vaadinde bulunmayı reddettiler. Troçki’nin “merkezci” olarak tanımladığı bu<br />
eğilimler, devrim ile karşı-devrim arasında güvenli bir orta yer bulmaya çalıştılar.<br />
Onların ilkesiz manevralarının altında, baştan sona oportünist hesaplar yatıyordu.<br />
Onlar, enternasyonalist programı ve ilkelerin kendi ulusal taktiklerini etkilemesini<br />
engellemeye kararlıydılar. Ulusal oportünizmin bu türüne örnek oluşturan partiler,<br />
Almanya’daki Sosyalist İşçi Partisi (SAP), İspanya’daki Marksist Birleşik İşçi Partisi<br />
(POUM) ve Britanya’daki Bağımsız İşçi Partisi (ILP) idi. Fenner Brockway (sonradan<br />
Lord Brockway) önderliğindeki ILP, sözde Londra Bürosu’nun kurulmasında önemli<br />
bir rol oynadı.<br />
Dördüncü Enternasyonal’in kurulmasına karşı ikinci argüman, onun ilanının<br />
zamanından önce gerçekleşmiş olduğuydu. Bir enternasyonalin, yalnızca başarılı<br />
bir devrim anlamına gelen “büyük olaylar”dan doğabileceği iddia edildi. Bu<br />
33
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
düşünce, kuruluş kongresinde, tutanaklarda adı Karl olarak geçen ve yeni bir enternasyonalin<br />
yalnızca “devrimci yükseliş” döneminde kurulabileceğini savunan<br />
Polonyalı bir delege tarafından öne sürüldü. Ona göre, “yoğun gericilik ve baskı”<br />
koşulları, Dördüncü Enternasyonal’in ilanı için bütünüyle uygunsuzdu. Bu delege,<br />
“Dört’ü oluşturan güçler, onun göreviyle orantısız şekilde küçük” ve “bu yüzden,<br />
uygun bir zamanı beklemek ve zamanından önce davranmamak gerekiyor” dedi.<br />
Troçki, Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş belgesini hazırlarken, Polonyalı delegenin<br />
argümanlarını önceden görmüştü:<br />
Kuşkucular, “İyi de, Dördüncü Enternasyonal’in kurulma zamanı geldi mi?”<br />
diye soruyorlar. Onlar, “yapay” olarak bir enternasyonal kurmanın mümkün<br />
olmadığını; onun yalnızca büyük olaylardan doğabileceğini vb. söylüyorlar.<br />
Bütün bu itirazlar, yalnızca, kuşkucuların yeni bir enternasyonalin inşasında<br />
bir işe yaramadığını göstermektedir. Onlar, hemen hemen hiçbir<br />
işe yaramamaktadırlar.<br />
Dördüncü Enternasyonal, zaten büyük olaylardan; proletaryanın tarihteki<br />
en büyük yenilgilerinden doğmuştur. Bu yenilgilerin nedenleri eski önderliğin<br />
yozlaşmasında ve ihanetinde yatmaktadır. Sınıf mücadelesinin kesintiye<br />
tahammülü yoktur. İkinci’nin ardından, Üçüncü Enternasyonal de devrimin<br />
amaçları adına ölmüştür. Yaşasın Dördüncü Enternasyonal!<br />
Troçki, Ekim 1938’de, Dördüncü Enternasyonal’in kuruluşunu belirgin bir heyecanla<br />
karşıladığı bir yazı kaleme aldı.<br />
Sevgili arkadaşlar, biz diğer partiler gibi değiliz. Bizim arzumuz, yalnızca<br />
daha fazla üyeye, daha fazla yayına, kasada daha fazla paraya, daha<br />
fazla parlamentere sahip olmak değil. Bütün bunlar gereklidir ama yalnızca<br />
araçlar olarak. Bizim amacımız, ezilenlerin ve sömürülenlerin sosyalist<br />
devrim yoluyla tam maddi ve manevi kurtuluşudur. Bizden başka<br />
hiç kimse onu hazırlamayacak, ona yol göstermeyecek. Eski enternasyonaller<br />
(İkinci, Üçüncü ve Amsterdam Enternasyonalleri -ki bunlara Londra<br />
Bürosu’nu da ekleyelim) baştan aşağı çürümüştür.<br />
İnsan soyunun üzerine saldıran büyük olaylar, bu zamanını doldurmuş<br />
örgütlerden geriye taş üstünde taş bırakmayacak. Yalnızca Dördüncü Enternasyonal<br />
geleceğe güvenle bakmaktadır. O, Sosyalist Devrimin Dünya<br />
Partisi’dir! Dünyada bundan daha büyük bir görev olmadı. Her birimizin<br />
üzerine devasa bir tarihsel sorumluluk düşmektedir.<br />
Bir yüzyılın dörtte üçünü bulan perspektifle, tarihin Troçki’nin değerlendirmesini<br />
doğrulayıp doğrulamadığına karar vermek mümkün. Siyasi yıkımları Troçki tarafından<br />
öngörülmüş olan Stalinist, Sosyal Demokrat ve merkezci eski örgütlerden<br />
geride ne kaldı? İkinci Enternasyonal, yalnızca işçi sınıfına karşı faaliyetlerin ve<br />
CIA ile başka devletlerin istihbarat örgütleri tarafından yönlendirilen komploların<br />
merkezi olarak varlığını sürdürüyor. Üçüncü Enternasyonal, 1943’te, Stalin<br />
tarafından resmen dağıtıldı. Sonraki on yıllar boyunca, SSCB’nin 1991’de<br />
dağılmasına kadar, Kremlin bürokrasisinin yörüngesinde dönmeye devam eden<br />
34
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Stalinist partiler, tüm dünyada tarihin çöplüğüne atıldı.<br />
Hayır, abartmayalım. Rus Komünist Partisi, oldukça küçülmüş de olsa varlığını<br />
sürdürüyor. O, Moskova’da, Rus milliyetçileriyle ve faşistleriyle birlikte, üzeri gamalı<br />
haçla süslenmiş bayrakların yanında Stalin’in resimlerinin bulunduğu pankartlarla<br />
gösteriler düzenliyor. “Komünist Parti”nin Çin’de iktidarda olduğu doğru. O bu<br />
ülkede, dünyadaki en büyük ikinci kapitalist ekonominin başında duruyor ve polis<br />
devleti rejimi, işçi sınıfından edinilmiş süper karların ABD’nin ve Avrupa’nın ulusötesi<br />
şirketlerine aktarılmasını garanti altına alıyor.<br />
Dördüncü Enternasyonal, böylesi uzun bir tarihsel dönemin sığ sularında ve<br />
akıntılarında başarıyla giden biricik devrimci örgüttür. O, elbette, yoğun siyasi mücadelelerden<br />
ve bölünmelerden geçti. Bu iç çatışmalar, sürekli değişen <strong>uluslararası</strong><br />
sosyo-ekonomik koşullar altında sınıf mücadelesinde yaşanan değişiklikleri ve bu<br />
değişikliklerin etkisi altında sınıfsal güçlerde (yalnızca işçi sınıfı içinde değil ama<br />
aynı zamanda orta sınıfın farklı tabakaları arasında da) yaşanan taban kaymasını<br />
yansıtıyordu.<br />
Eski ve sahte-sol akademisyenlerin mikroplu havası içinde bolca mayalanan siyasi<br />
sinikler, Dördüncü Enternasyonal içindeki bölünmelere dikkat çekmeye çok<br />
meraklı. Her yıl oy verdikleri kapitalist partilerin suçlarına sessizce boyun eğen bu<br />
insanlar, siyasetin sınıfsal dinamikleri konusunda hiçbir şey anlamıyorlar. Onlar,<br />
kişisel düzeyde, herhangi bir insanın herhangi bir yerde neden ilkesel konularda<br />
kararlı ve uzlaşmaz bir siyasal mücadeleye soyunduğunu da anlayamıyorlar.<br />
Dördüncü Enternasyonal’in kurulmasından 15 yıl sonra, Kasım 1953’te, Stalinizm<br />
yandaşı bir eğilimin ortaya çıkması, onun içinde sınıfsal yönelime, tarihsel perspektife<br />
ve siyasal stratejiye ilişkin önemli meselelerle ilgili bir bölünmeye yol açtı.<br />
Kapitalizmin savaş sonrası yeniden istikrar kazanmasının, Stalinist bürokrasinin<br />
muazzam siyasi etkisinin ve büyüyen orta sınıfın artan siyasi özgüveninin ortak<br />
basıncı, ifadesini, oportünizmin yeni bir türünün gelişmesinde buldu. Onun en<br />
tanınmış savunucusu Michel Pablo’dan hareketle Pabloculuk olarak bilinen bu yeni<br />
oportünizm, Troçki’nin Sovyet bürokrasisine ve Stalinizme ilişkin karşı-devrimci<br />
tanımlamasını reddetti. O, sosyalizmin, yüzyıllar boyunca sürecek ve bu bürokrasi<br />
ile ona bağlı Stalinist partilerin önderlik edeceği devrimler yoluyla gerçekleşeceğini<br />
öngördü. Dahası, bu oportünizm, nükleer bir dünya savaşının sosyalist devrimin<br />
zaferi için uygun koşullar yaratacağını bile iddia etti. Pablocu teori, aynı zamanda,<br />
özellikle de sömürgelerdeki ve “Üçüncü Dünya” ülkelerindeki çok sayıda burjuva<br />
ulusal ve küçük-burjuva radikal harekete, Troçki tarafından reddedilmiş olan devrimci<br />
yetenekler atfetti.<br />
Marksist kurama ve Troçkist perspektife ilişkin Pablocu revizyonun asıl içeriği, işçi<br />
sınıfının sosyalist devrimdeki merkezi rolünün inkârıydı. Dördüncü Enternasyonal’in<br />
Uluslararası Komitesi, 1953’te, James P. Cannon’ın inisiyatifiyle, siyasi mantığı ve<br />
pratiği, karşı konulmaması durumunda, devrimci bir işçi sınıfı partisi olarak<br />
Dördüncü Enternasyonal’in tasfiyesine yol açacak olan Pablocu oportünizmin etkisine<br />
karşı mücadele etmek için kuruldu.<br />
35
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in <strong>uluslararası</strong> komitesi<br />
Dördüncü Enternasyonal içinde, Pablocu oportünizmin etkisine karşı verilen siyasi<br />
mücadele, 30 yıldan uzun süre kızıştı. Bu mücadele, Uluslararası Komite’nin<br />
öğretiye bağlı Troçkistleri Dördüncü Enternasyonal’in önderliğini yeniden ele<br />
geçirdiğinde, 1985 yılında, başarıyla sonuçlandırıldı. Bu zafere katkıda bulunan<br />
nesnel etmenler, kapitalizmin derinleşen küresel krizi, Stalinist bürokrasinin derin<br />
krizi ve ulusal reformist programlar üzerine kurulu bütün işçi örgütlerinin belirgin<br />
iflasıydı.<br />
Bununla birlikte, bir başına bu nesnel etmenler yeterli olmayacaktı. Revizyonistlerin<br />
ve oportünistlerin Uluslararası Komite’nin öğretiye bağlı Troçkistleri tarafından yenilgiye<br />
uğratılması, bu sonuncuların, faaliyetlerini Troçki’nin ve Dördüncü Enternasyonal’in<br />
büyük siyasal ve kuramsal mirası üzerine kurmuş olmasıydı. On yıllar<br />
içinde geliştirilmiş ve yaratılmış olan bu miras, devasa bir siyasi güç kaynağıydı.<br />
Son tahlilde, kapitalizmin dünya krizinin gidişatı ve sınıf mücadelesi, Troçki ile<br />
Dördüncü Enternasyonal tarafından geliştirilmiş olan perspektif doğrultusunda<br />
gelişti.<br />
75 yıl (bir yüzyılın dörtte üçü) azımsanmayacak bir zaman dilimidir. Açıkçası,<br />
Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş kongresinden bu yana çok şey değişmiş durumda.<br />
Ama kapitalist toplumun temel yapıları ve çelişkileri varlığını sürdürüyor.<br />
Bütün teknolojik yeniliklere rağmen, modern kapitalizmin karşı karşıya olduğu<br />
durum, 1938’de olduğundan daha az vahim değil. Gerçekte, daha kötü. Troçki<br />
Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş belgesini yazdığında, başı üstesinden gelinemez<br />
bir ekonomik krizle belada olan dünya burjuvazisi demokrasiden vazgeçiyor<br />
ve savaşa doğru koşuyordu. Bugün, biz Dördüncü Enternasyonal’in 75. kuruluş<br />
yıldönümünü kutlarken, başı üstesinden gelinemez bir ekonomik krizle belada<br />
olan küresel kapitalizm, demokrasiden vazgeçiyor ve savaşa doğru koşuyor.<br />
Troçki’nin 75 yıl önce yazmış olduğu şu sözler, olağanüstü önemini korumaktadır:<br />
Sosyalizmin tarihsel koşullarının henüz “olgunlaşmamış” olduğu anlamına<br />
gelen bütün laflar, cahilliğin ya da bilinçli aldatmacanın ürünüdür.<br />
Proleter devrimin nesnel önkoşulları “olgunlaşmak”la kalmamış, kısmen<br />
çürümeye başlamıştır. Sosyalist devrimin olmaması durumunda, önümüzdeki<br />
tarihsel dönemde, tüm insanlık kültürünü bir felaket tehdit etmektedir.<br />
Şimdi sıra proletaryada, yani asıl olarak onun devrimci öncüsünde. İnsanlığın<br />
krizi, devrimci önderliğin krizine indirgenmiştir.<br />
HHHH<br />
36
kitap ve broşür istekleriniz için:<br />
iletisim@toplumsalesitlik.org
sosyalizm<br />
ve<br />
EmPEryAlİSt SAvAşA<br />
K A r ş ı m ü c A D E l E<br />
yeni ortadoğu savaşı<br />
Kobanİ TrajEDİSİ<br />
vE İşçİ Sınıfının<br />
çıKarTmaSı gErEKEn DErSlEr<br />
Dördüncü Enternasyonal’in<br />
Uluslararası Komitesi,<br />
Sosyalist Eşitlik Partisi (ABD) ve<br />
Sosyalist Eşitlik Partisi (Almanya)<br />
Dünya Sosyalist Web Sitesi’nde<br />
ve Toplumsal Eşitlik’te<br />
yayımlanan makalelerden derleme<br />
<strong>dördüncü</strong> enternasyonal’in kuruluş süreci<br />
uluslArArAsı<br />
sol MuhAlEfET<br />
BElGElErİ<br />
kitap ve broşür istekleriniz için:<br />
iletisim@toplumsalesitlik.org<br />
Yeni Bir Enternasyonalin Gerekliliği<br />
ve İlkeleri Üzerine Dörtlü Açıklama (1933)<br />
Merkezcilik ve Dördüncü Enternasyonal (Troçki, 1934)<br />
Bütün Devrimci Proleter Örgütlere<br />
ve Gruplara Açık Mektup (1935)<br />
Komintern'in Evrimi (1936)