11 OLAĞAN GENEL KURUL ÇALIŞMA RAPORU
çalıÅma raporu - Sosyal-İŠçalıÅma raporu - Sosyal-Ä°Å
IMF Türkiye ekonomisi ve hükümet(ler) üzerindeki baskısını ve denetimini giderek artırmış,hükümetler IMF’ye stand-by anlaşmalarında verilen taahhütlerin yerine getirileceğitaahhüdünü, bu kuruma yönelik niyet mektupları ile vermiştir. Nitekim taahhütler yerinegetirildiği ölçüde veya denetim sonuçlarına bağlı olarak IMF peyderpey kredi vermeyebaşlamıştır. Finansal krizin reel sektör başta olmak üzere tüm ekonomiyi ve sosyal yaşamıtahrip ettiği bilinmektedir. Krizin etkisi siyasal alanda da ortaya çıkmış ve Kasım 2003seçimleri sonucunda AKP Meclis’te, seçim sisteminin garabetinden yararlanarak, mutlakçoğunluğu elde etmiştir. İslamcı bir siyasi partinin kurduğu hükümetler de IMF programınıuygulamayı sürdürmüş ve sürdürmektedir. İlginç olan nokta da İslamcı ideolojiyle yeni-liberalprogramın tam anlamıyla bağdaştırılması, herhangi bir sürtüşmenin ortaya çıkmamasıdır.Enflasyonla mücadele için gerekli olduğu ileri sürülen IMF patentli programın uygulamasısürecinde, bu bağlamda krizi izleyen dönemde kamu maliyesinin ve/veya devlet bütçesininyapısındaki değişiklikler ne olmuştur? Kamu maliyesinin/bütçenin programdaki işlevi nasılyorumlanabilir? Bu bildiri/makalede esas olarak bu soruların yanıtlarını arayacağız. Bubağlamda kaçınılmaz olarak 17. Stand-by anlaşmasına başvuracağız.II. 17. Stand-by AnlaşmasıKamu maliyesinin işlevini belirleyebilmek için yeni stand-by anlaşmasının dayandığı9.12.1999 tarihli Niyet Mektubu’nda açıklanan “enflasyonla mücadele programı”nın(dezenflasyon programı) içerdiği ilkeler ve düzenlemelerin incelenmesi gereklidir. Kuşkusuzkamu maliyesi ve/veya bütçeye ilişkin düzenlemelerin, diğerlerinden tamamen soyutlanmasıhem anlamlı olmaz, hem de böyle bir ayrımın yapılması güçtür. Bununla birlikte IMFgüdümlü yeni programın önemli bir ayağını oluşturması ve düzenlemeye tabi tutulan diğeralanlarla yakın bağlantılar içinde bulunması nedeniyle kamu maliyesine verilen işlevleri veyapılacak düzenlemelerden kamu maliyesinin etkileşimini mercek altına almak anlamlıgözükmektedir.♦Resmi belgelerde programın dayandığı üç temel öğe veya ilke; “kamu kesimi temelfazlasının mümkün olduğunca yüksek tutulması, yapısal reformlar ve tutarlı gelir politikalarıile desteklenmiş sıkı döviz kuru taahhütleridir”(Hazine Müsteşarlığı, 2000) . Bir başkadeyişle uygulanacak modelde; (a) daraltıcı bütçe/maliye politikası, (b) belirtilen bütçe/maliyepolitikası ile uyumlu para/kur politikaları, (c) kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerininöngörülen enflasyona göre, özel sektörde ise fiyat ve ücretlerin piyasa koşullarıncabelirlenmesini öngören gelirler politikası, (d) ekonomiyi bir bütün olarak “serbest” piyasakoşullarına, bu bağlamda yabancı sermayeye açacak olan özelleştirme, deregülasyon veserbestleşme uygulamasının hızlandırılmasını ve kapsamının genişletilmesini içeren “yapısalreformlar” başlıca politika araçlarıdır. Nominal kur çipasına dayalı dezenflasyon programınınvazgeçilmez performans kriterleri arasında yer alan ve kamu kesimi genel dengesi ve bütçepolitikası açısından ciddi kısıtlamalar getiren “kamu kesimi temel fazlası”nın ne anlamageldiğini ve kapsamını açıklamak gerekiyor. Söz konusu fazla merkezi konsolide bütçeyi,bütçe dışı fonları (BDF), yerel yönetimleri, finans sektörü dışında faaliyet gösteren kamuteşebbüslerini, Merkez Bankası’nı ve kamu bankalarının görev zararlarını kapsamaktadır.Uygulanacak programda konsolide kamu kesimi sektörü temel fazlasının için özelleştirmegelirleri hariç üçer aylık performans kriterlerinin, özelleştirme gelirlerini de içeren yıllık ayrıbir performans kriterinin belirlenmesi, söz konusu kavramın önemini ortaya koymaktadır. Bubağlamda performans kriteri oluşturacak temel fazlaya ilişkin konsolide kamu kesimi isekonsolide bütçeyi, sekiz KİT’i, İşsizlik Sigortası Fonu’nu ve üç sosyal güvenlik kuruluşunukapsamaktadır. Konsolide bütçenin yanısıra ilgili kurum ve/veya kuruluşların bütçelerindefaiz ödemeleri dışındaki kalemlerin fazla vermesi ve bu fazlanın performans kriteri olarak
elirlenmesi söz konusudur. Performans kriteri programın öngörüldüğü biçimde işlediğineilişkin en önemli gösterge olup, IMF’ nin açmayı taahhüt ettiği kredi dilimlerinin serbestbırakılmasında belirleyici olmaktadır. Eğer öngörülen hedefe ulaşılmazsa, yani performanskriterine uyulmazsa, programın devamı IMF İcra Direktörler Kurulu’ un onayınıgerektirmektedir. Bu kurul, eğer sapma çok küçük ise ve hükümet, programı tekrar rayınaoturtmak için iyileştirici önlemler alabileceğini kanıtlarsa bu tür bir onayı vermektedir.Kısacası performans kriterleri arasında önde gelen konsolide kamu kesimi temel fazlası, IMFgüdümlü programın devamı ve IMF’ nin yeni kredi dilimlerinin açılmasını onaylaması içinyaşamsal bir öneme sahiptir. Dolayısıyla kamu maliyesinin, bu bağlamda maliye/bütçepolitikasının öngörüldüğü biçimde uygulanmasına, IMF güdümlü programım sürdürülmesiyönünden anahtar rolü verilmektedir.♦Yukarıda belirtilen temel politikaların yürütülmesinde kamu maliyesi, bu bağlamdakonsolide bütçenin yaşamsal bir işleve sahip olduğu saptanmaktadır. Kamu kesimi temelfazlasının elde edilmesinde konsolide bütçenin en önemli role sahip olması söz konusudur.Bütçeden yapılacak faiz ödemelerinin aksatılmaksızın yerine getirilmesi sürdürebilir içborçlanmanın sağlanması için olmazsa olmaz koşul olarak ortaya konulduğu için, geri kalankalemlerde reel anlamda harcamaların daraltılması gerekli olmuştur. Yalnızca yatırım ve cariharcamaların personel ödemeleri değil, transfer harcamaları içinde yer alan diğer kalemlerinde genelde olumsuz yönde etkilenmeleri kaçılmaz hale gelmektedir. Daraltıcı maliye/bütçepolitikaları bu temelden yükselmekte, bütçenin temel işlevi faiz ödemelerinin yerinegetirilmesi olmaktadır. Faiz dışı fazla hedefi gelirler politikasının kamu ayağını belirlemekte,beklenen enflasyona göre ücret/maaş artışları, reel ücretlerin olumsuz etkilenmesine yolaçmaktadır. Enflasyon belirleme tekniklerinin güvenilirliği tartışmasına girmeksizin önemligördüğümüz bir noktaya değinmek gerekiyor; rantın bizzat uygulanan politikalar tarafındanbeslendiği ve büyük boyutlara ulaştığı bir ekonomide, özellikle düşük hatta orta-alt gelirgrubunun tüketim harcamalarına konu olan mal kalemlerinde fiyat artışlarının yüksekolmaması, ağırlıklandırılmış ortalama fiyat artış rasyosunun çok da anlamlı olmadığını işaretetmektedir. Kaldı ki, gelir bölüşümündeki eşitsizliklerin ulaştığı boyut, kısmi bir rahatlamasağlasa da tedrici bir düzenlemeyi gerekli kılarken, resmi çevrelerce “refah payı” olarakadlandırılan düzenleme,çalışan kesimleri ikna etmemekle birlikte propaganda amacıylakullanılmıştır. Yapısal reformlar olarak nitelendirilen düzenlemelerin kapsamı ve özellikleridikkate alındığında bir bütün olarak söz konusu reformların serbestleşme, deregülasyon veözelleştirmeyi öngördüğü saptanmaktadır. Bu durumda reform, bir bütün olarak Türkiyeekonomisinin, sorgulanmaksızın küresel düzene bir biçimde eklemlenmesi politikalarınıiçermektedir. Bu tür düzenlemelerle kamu ekonomisinin güçsüzleştirilmesi, sosyal kazanımlarile sosyal devletin tasfiyesi, kamu yönetiminin zayıflatılması amaçlanmaktadır. Bu bağlamdakamu maliyesi, bu bağlamda bütçenin yapısını etkilenmesi kaçınılmaz gözükmektedir. Bunoktada özelleştirme hedefi ve politikaları üzerinde kısaca durmak gereklidir. NiyetMektubu’nda ifade edildiği biçimiyle, “Yapısal reformlara mali ayarlamayı sürdürebilirkılmak, etkinliği artırmak ve artan özelleştirme gelirleri sayesinde kamu borcununazaltılmasını kolaylaştırmak için ihtiyaç vardır”. Bir yandan sosyal devlet bağlamında yerinegetirilmesi gerekli görevlerden kaynaklanan harcamaların hızlı biçimde kısılmasına yerverilirken, aynı zamanda ticarileştirme ve özelleştirmenin kamu hizmet üretimi ve sunumunataşınması anlam yüklüdür. Bu politikaların göstergesi olarak konsolide bütçe başlangıçödeneklerinde eğitim, sağlık, kültür hizmetlerini kapsayan sosyal ihtiyaç kalemlerinin payının1992-2000 kesitinde % 26.1’den % 12.3’e, kollektif üretim altyapısını oluşturan ekonomikhizmetlere ayrılan payın da aynı zaman kesitinde %17’den % 6.2’ye düşürüldüğügözlenmektedir
- Page 2 and 3: GENEL YÖNETİM KURULUGENEL BAŞKAN
- Page 4 and 5: SUNUŞ10 ARALIK 1966. Sendikamızı
- Page 6 and 7: Çalışma raporlarına başlarken
- Page 8 and 9: kullandırmak amacı ile başvurula
- Page 10 and 11: GENEL KURULUMUZ ; kamunun, kamu ikt
- Page 12 and 13: 6- ILO (UÇO) SÖZLEŞMELERİUlusla
- Page 14 and 15: 1. BÖLÜMÖNCELİKLİ SORUNLARIMIZ
- Page 16 and 17: Bambaşka bir dünya görüşünü
- Page 18 and 19: alınması ve yürütülmesi doğru
- Page 20 and 21: Uluslararası sermaye, küreselleş
- Page 22 and 23: Oysa, neo-liberalizm, devletin öze
- Page 24 and 25: görmüş; bu nedenle, izlenmesine
- Page 26 and 27: yapılmaktadır; geri kalan tümü
- Page 28 and 29: Bütün bu nedenlerin sonucu olarak
- Page 30 and 31: 3. İşçiler ve sendikalar tüm em
- Page 34 and 35: ♦17. Stand-by anlaşması ile uyg
- Page 36 and 37: özelliği de “yapısal reformlar
- Page 38 and 39: karşın faiz dışı fazla % 6. 7
- Page 40 and 41: tutulmuştur : yatırıma %5.8, per
- Page 42 and 43: fazla yaratmaya öncelik tanıdığ
- Page 44 and 45: sonucunda reel faizlerin aşağıya
- Page 46 and 47: edilen işçi sayısının 5 milyon
- Page 48 and 49: Yıl/Ay İşçi Sayısı Sosyal-İ
- Page 50 and 51: İŞ GÜVENCESİ YASASI ÇIKMIŞ G
- Page 52: Sayın Özcan KESGEÇSosyal-İş Se
- Page 55 and 56: harcamış, adaylıktan çekilmeyi
- Page 57 and 58: - Mersin’de kurulu AREL GIDA Turi
- Page 59 and 60: - Güçsüzler Yurdu işyeri üyele
- Page 61 and 62: - AYEK işyeri baştemsilcisi ve te
- Page 63 and 64: Eylül Anayasa’sı karşısındak
- Page 65 and 66: - AREL Gıda Turizm San. ve Tic. Lt
- Page 67 and 68: çalışanlar kapsam dışıdır”
- Page 69 and 70: Tez Koop-İş SendikasıGenel Başk
- Page 71 and 72: Grosmarket çalışanlarının irad
- Page 73 and 74: Biz bir taraftan bu antidemokratik
- Page 75 and 76: ettikten sonra, şimdiki açıklama
- Page 77 and 78: - BU, İŞVERENİ İLGİLENDİREN B
- Page 79 and 80: - 17 Nisan 2000Dünya Bankası’n
- Page 81 and 82: - 01 Aralık 2000Emek Platformunca
elirlenmesi söz konusudur. Performans kriteri programın öngörüldüğü biçimde işlediğineilişkin en önemli gösterge olup, IMF’ nin açmayı taahhüt ettiği kredi dilimlerinin serbestbırakılmasında belirleyici olmaktadır. Eğer öngörülen hedefe ulaşılmazsa, yani performanskriterine uyulmazsa, programın devamı IMF İcra Direktörler Kurulu’ un onayınıgerektirmektedir. Bu kurul, eğer sapma çok küçük ise ve hükümet, programı tekrar rayınaoturtmak için iyileştirici önlemler alabileceğini kanıtlarsa bu tür bir onayı vermektedir.Kısacası performans kriterleri arasında önde gelen konsolide kamu kesimi temel fazlası, IMFgüdümlü programın devamı ve IMF’ nin yeni kredi dilimlerinin açılmasını onaylaması içinyaşamsal bir öneme sahiptir. Dolayısıyla kamu maliyesinin, bu bağlamda maliye/bütçepolitikasının öngörüldüğü biçimde uygulanmasına, IMF güdümlü programım sürdürülmesiyönünden anahtar rolü verilmektedir.♦Yukarıda belirtilen temel politikaların yürütülmesinde kamu maliyesi, bu bağlamdakonsolide bütçenin yaşamsal bir işleve sahip olduğu saptanmaktadır. Kamu kesimi temelfazlasının elde edilmesinde konsolide bütçenin en önemli role sahip olması söz konusudur.Bütçeden yapılacak faiz ödemelerinin aksatılmaksızın yerine getirilmesi sürdürebilir içborçlanmanın sağlanması için olmazsa olmaz koşul olarak ortaya konulduğu için, geri kalankalemlerde reel anlamda harcamaların daraltılması gerekli olmuştur. Yalnızca yatırım ve cariharcamaların personel ödemeleri değil, transfer harcamaları içinde yer alan diğer kalemlerinde genelde olumsuz yönde etkilenmeleri kaçılmaz hale gelmektedir. Daraltıcı maliye/bütçepolitikaları bu temelden yükselmekte, bütçenin temel işlevi faiz ödemelerinin yerinegetirilmesi olmaktadır. Faiz dışı fazla hedefi gelirler politikasının kamu ayağını belirlemekte,beklenen enflasyona göre ücret/maaş artışları, reel ücretlerin olumsuz etkilenmesine yolaçmaktadır. Enflasyon belirleme tekniklerinin güvenilirliği tartışmasına girmeksizin önemligördüğümüz bir noktaya değinmek gerekiyor; rantın bizzat uygulanan politikalar tarafındanbeslendiği ve büyük boyutlara ulaştığı bir ekonomide, özellikle düşük hatta orta-alt gelirgrubunun tüketim harcamalarına konu olan mal kalemlerinde fiyat artışlarının yüksekolmaması, ağırlıklandırılmış ortalama fiyat artış rasyosunun çok da anlamlı olmadığını işaretetmektedir. Kaldı ki, gelir bölüşümündeki eşitsizliklerin ulaştığı boyut, kısmi bir rahatlamasağlasa da tedrici bir düzenlemeyi gerekli kılarken, resmi çevrelerce “refah payı” olarakadlandırılan düzenleme,çalışan kesimleri ikna etmemekle birlikte propaganda amacıylakullanılmıştır. Yapısal reformlar olarak nitelendirilen düzenlemelerin kapsamı ve özellikleridikkate alındığında bir bütün olarak söz konusu reformların serbestleşme, deregülasyon veözelleştirmeyi öngördüğü saptanmaktadır. Bu durumda reform, bir bütün olarak Türkiyeekonomisinin, sorgulanmaksızın küresel düzene bir biçimde eklemlenmesi politikalarınıiçermektedir. Bu tür düzenlemelerle kamu ekonomisinin güçsüzleştirilmesi, sosyal kazanımlarile sosyal devletin tasfiyesi, kamu yönetiminin zayıflatılması amaçlanmaktadır. Bu bağlamdakamu maliyesi, bu bağlamda bütçenin yapısını etkilenmesi kaçınılmaz gözükmektedir. Bunoktada özelleştirme hedefi ve politikaları üzerinde kısaca durmak gereklidir. NiyetMektubu’nda ifade edildiği biçimiyle, “Yapısal reformlara mali ayarlamayı sürdürebilirkılmak, etkinliği artırmak ve artan özelleştirme gelirleri sayesinde kamu borcununazaltılmasını kolaylaştırmak için ihtiyaç vardır”. Bir yandan sosyal devlet bağlamında yerinegetirilmesi gerekli görevlerden kaynaklanan harcamaların hızlı biçimde kısılmasına yerverilirken, aynı zamanda ticarileştirme ve özelleştirmenin kamu hizmet üretimi ve sunumunataşınması anlam yüklüdür. Bu politikaların göstergesi olarak konsolide bütçe başlangıçödeneklerinde eğitim, sağlık, kültür hizmetlerini kapsayan sosyal ihtiyaç kalemlerinin payının1992-2000 kesitinde % 26.1’den % 12.3’e, kollektif üretim altyapısını oluşturan ekonomikhizmetlere ayrılan payın da aynı zaman kesitinde %17’den % 6.2’ye düşürüldüğügözlenmektedir