11 OLAĞAN GENEL KURUL ÇALIŞMA RAPORU
çalıÅma raporu - Sosyal-İŠçalıÅma raporu - Sosyal-Ä°Å
Bütün bu nedenlerin sonucu olarak, İsveç, Danimarka gibi bir kaç ülke hariç tutulacak olursa,sendikalaşma oranındaki düşüşün genel bir eğilim olduğunu söyleyebiliriz. Sendikalaşmaoranının (sendikalı işçi sayısının toplam işçi sayısına oranı olarak) 1980-1994 yıllarındaAvustralya’da yüzde 48’den yüzde 35’e, Fransa’da yüzde 18’den yüzde 9’a, Hollanda’dayüzde 35’den yüzde 26’ya, İngiltere’de yüzde 50’den yüzde 34’e, ABD’de yüzde 22’denyüzde 16’ya düştüğü görülmektedir. 27Ülkemizde de, Çalışma Bakanlığı verilerine göre, sendikalı işçi sayısının sigortalı işçi sayısınaoranı 1980’den günümüze gelinceye kadar, genelde yüzde 50 civarındayken yüzde 16’yakadar düşmüştür. Bu oran, kamu kesiminde yüzde 80’den fazlayken yüzde 60’ın altına, özelkesimde ise yüzde 30’a yakınken yüzde 6 civarına düşmüştür. 28Sendikacılık, uluslararası düzeyde, Yeni Dünya Düzenine başlıca üç ayrı eğilim halindekümelenmiş olarak girmişti. 29Bunlardan birincisi DSF(Dünya Sendikalar Federasyonu- WFTU) tarafından temsiledilmekteydi. Esas olarak Sovyet sendikalarıyla Sovyetlere bağlı ülkelerin sendikalarının veBatı’nın komünistlerin denetimi altında bulunan bazı büyük sendika merkezlerinin katılımıylaoluşan DSF, Sovyetlerin çöküşüyle ve Doğu Blokunda ilk örneği Polonya’da ortaya çıkan,Dayanışma Hareketi türünden oluşumların etkisiyle neredeyse silinme noktasına varacakölçüde zayıfladı.Öte yandan, DSF bünyesinde yer alan ve önemli ölçüde komünistlerin denetimi altındabulunan İtalya’nın büyük sendika merkezlerinden CGIL, DSF’yi 1973’te toplanan 9.Kongresinde terk etmişti. Fransa’nın en büyük sendika merkezi olan komünist ağırlıklı CGTde DSF’den ayrılmış ve 16 Mart 1999’da ASK (Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu-ETUC) üyesi olmuştur. CGT, UHİSK(Uluslar arası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu-ICFTU) üyeliği için de başvurmuş; ancak, bu başvurusu henüz karara bağlanmamıştır.Bu gelişmelerin sonucunda zayıflayan DSF’nin 25-28 Mart’ta Yeni Delhi’de yapılanKongresi, bazı Hintli, Arap, Latin Amerikalı, Rus sendikalardan oluşan bir yapıya sahipolduğunu göstermektedir.Diğer merkezi oluşturan ve başlangıçta Hıristiyan sendikaları bünyesinde toplayan DEK(Dünya Emek Konfederasyonu-WCL,CMT) 30 bünyesindeki laikleşme eğilimi, 1960’lıyıllarda başlamıştı. Hıristiyan sendikacılığın varlık nedeni kazanmasında, komünizminyayılması karşısında Hıristiyanlıktan yararlanma eğilimlerinin ağır bastığı bilinmektedir.Dolayısıyla, Yeni Dünya Düzeni koşullarında, “yeşil kuşak” teorisi gibi, Hıristiyansendikacılık akımının da önemli bir varlık nedenini yitirdiği düşünülebilir.Bu iki merkezin zayıflamakta olmasına karşın, UHİSK (Uluslararası Hür İşçi SendikalarıKonfederasyonu-ICFTU) göreli olarak gelişen veya en azından varlığını koruyan bir merkezniteliğindedir.27 OCDE(OECD), Perspectives de l’Emploi, Juillet 1997, Paris, 1997. S.78.28 ’97-’99 petrol-iş, s.713.29 Bkz. A. Işıklı, “Uluslararası Sendikal Örgütler”, Cahit Talas’a Armağan, MB Vakfı Yayınları:9,Ankara, 1990, s:293-310.30 Bu örgütün adı, daha önceki çalışmalarımda DİK(Dünya İş Konfederasyonu) olarak tercüme edilmişti.
Ülkemizden Türk-İş, 1960’dan bu yana UHİSK üyesidir. Türk-İş 1988’de ASK’a da üyeolmuştur. DİSK ise 1985’te UHİSK ile birlikte ASK üyeliğine de kabul edilmiştir. 1997’deKESK ve Hak-İş, hem UHİSK’na ve ASK’a üye olmuşlardır. Hak-İş’in üyeliği, tüzüğünelaiklik ilkesini koyma taahhüdünde bulunması sonucunda mümkün olabilmiştir.UHİSK’nun, 3-7 Nisan 2000 tarihinde toplanan kongresinde “küreselleşme ve dayanışma”teması ağırlıklı bir yer tutmuştur ve, “sosyal adaletin küreselleşmesi” söyleminin vurgulandığıbir platform olarak işlev görmüştür.Genel olarak sendikacılık hareketinde görülen bu değişmelere ek olarak, Yeni Dünya Düzenikoşullarında yeni bazı arayışların varlığından da söz edilebilir. Bu çerçevede “korporatistişlevsellikten bağımsız toplumsal güce” doğru “yeni enternasyonalizm” eğilimlerininvarlığına işaret edilebilir. 31 Ancak, bütün bu gelişmelerin, Yeni Dünya Düzeninin emek vedemokrasi karşıtı yönde dönen çarklarını etkileyecek güce eriştiklerini söylemenin uzağındabulunduğumuz da bir gerçektir.Dünyanın kaderinin belirlenmesinde Batı sendikacılık hareketinin önemi yadsınamaz. Ne varki Batı sendikacılık hareketi, tarih boyunca bir sapmadan bir başka sapmanın çıkmazınayuvarlanarak zaman geçirdikten sonra, şimdi de Blaireci “yeni sol”un veya Avrupa merkezlibir başka eğilimin yörüngesine girmekten başka bir şey yapabilecek güce sahipgörünmemektedir.Bu nedenledir ki çoğu zaman, Batılı sendikaların yoksul ülkelerin emekçilerinin sorunlarınaolan ilgileri, kendi Batı merkezli çıkarlarının gözetilmesi amacının üstüne çıkamamaktadır.Örneğin, başka ülkelerdeki düşük ücretlere veya çocuk işçi istihdamına karşı çıkmaları, rakipülke mamullerinin fiyatlarının artması yüzünden kendi ülkelerindeki üretimin daralmasını veişsizliğin artmasını veya kendi ülkelerindeki sermayenin ucuz emek peşine düşerek kaçmasınıönlemek gibi amaçlarla sınırlı kalmaktadır. Buna karşılık, kendi dışlarındaki ülkeleredayatılan ve işsizliğin de her türlü sömürünün de gerçek kaynağını oluşturan yeni liberalpolitikalara karşı aynı duyarlılığı ve tepkiyi gösterdiklerini görmek mümkün olamamaktadır.Oysa, meselenin özü, Batı sendikacılığında, Dünya emekçileriyle içtenlikli ve etkin birdayanışma kurma yolunda yeterli bilincin oluşmasıyla derinden bağlantılıdır. Unutmamakgerekir ki 1970’li yıllardan bu yana süregelen bunalımın temelinde de ve dolayısıyla Batı’dasosyal devlet ile demokrasi arasındaki konsensusun çökmesinde de belirleyici olan gerçek,yoksulluk ve adaletsizlik içinde yüzen bir dünyada, Batı toplumlarını birer refah adacığıolarak yaşatmanın olanaksızlığıdırSONUÇ ve ÖNERİLER1. Yılların çileli birikimleriyle oluşturulmuş bulunan kamu mallarını satarak hiçbir sorunaçözüm bulunamaz. Bu yolda ısrar edilmesi, sorunları çok daha ağırlaştıracaktır.Özelleştirmelerin şiddetle ve kesinlikle karşısındayız. Özellikle, sağlık, eğitim vesosyal güvenlik alanlarında değişik isimler altında gerçekleştirilen özelleştirmelerinsöz konusu alanlarda tam bir çöküş anlamına geldiğinin bilincindeyiz.2. Yalnızca, özelleştirmelere karşı çıkarak özelleştirme yönündeki gidişi durduramayız.Kamunun daha demokratik ve daha sosyal adaletçi bir yapılanmanın ana unsuruolmasını sağlamak da emekçilerin ve en başta da örgütlü emekçilerin görevi olmalıdır.31 Metin Özuğurlu, “Sendikacılık Hareketinin Krizi ve Yeni Gelişmeler”, SBF Dergisi (basılmakta).
- Page 2 and 3: GENEL YÖNETİM KURULUGENEL BAŞKAN
- Page 4 and 5: SUNUŞ10 ARALIK 1966. Sendikamızı
- Page 6 and 7: Çalışma raporlarına başlarken
- Page 8 and 9: kullandırmak amacı ile başvurula
- Page 10 and 11: GENEL KURULUMUZ ; kamunun, kamu ikt
- Page 12 and 13: 6- ILO (UÇO) SÖZLEŞMELERİUlusla
- Page 14 and 15: 1. BÖLÜMÖNCELİKLİ SORUNLARIMIZ
- Page 16 and 17: Bambaşka bir dünya görüşünü
- Page 18 and 19: alınması ve yürütülmesi doğru
- Page 20 and 21: Uluslararası sermaye, küreselleş
- Page 22 and 23: Oysa, neo-liberalizm, devletin öze
- Page 24 and 25: görmüş; bu nedenle, izlenmesine
- Page 26 and 27: yapılmaktadır; geri kalan tümü
- Page 30 and 31: 3. İşçiler ve sendikalar tüm em
- Page 32 and 33: IMF Türkiye ekonomisi ve hükümet
- Page 34 and 35: ♦17. Stand-by anlaşması ile uyg
- Page 36 and 37: özelliği de “yapısal reformlar
- Page 38 and 39: karşın faiz dışı fazla % 6. 7
- Page 40 and 41: tutulmuştur : yatırıma %5.8, per
- Page 42 and 43: fazla yaratmaya öncelik tanıdığ
- Page 44 and 45: sonucunda reel faizlerin aşağıya
- Page 46 and 47: edilen işçi sayısının 5 milyon
- Page 48 and 49: Yıl/Ay İşçi Sayısı Sosyal-İ
- Page 50 and 51: İŞ GÜVENCESİ YASASI ÇIKMIŞ G
- Page 52: Sayın Özcan KESGEÇSosyal-İş Se
- Page 55 and 56: harcamış, adaylıktan çekilmeyi
- Page 57 and 58: - Mersin’de kurulu AREL GIDA Turi
- Page 59 and 60: - Güçsüzler Yurdu işyeri üyele
- Page 61 and 62: - AYEK işyeri baştemsilcisi ve te
- Page 63 and 64: Eylül Anayasa’sı karşısındak
- Page 65 and 66: - AREL Gıda Turizm San. ve Tic. Lt
- Page 67 and 68: çalışanlar kapsam dışıdır”
- Page 69 and 70: Tez Koop-İş SendikasıGenel Başk
- Page 71 and 72: Grosmarket çalışanlarının irad
- Page 73 and 74: Biz bir taraftan bu antidemokratik
- Page 75 and 76: ettikten sonra, şimdiki açıklama
- Page 77 and 78: - BU, İŞVERENİ İLGİLENDİREN B
Ülkemizden Türk-İş, 1960’dan bu yana UHİSK üyesidir. Türk-İş 1988’de ASK’a da üyeolmuştur. DİSK ise 1985’te UHİSK ile birlikte ASK üyeliğine de kabul edilmiştir. 1997’deKESK ve Hak-İş, hem UHİSK’na ve ASK’a üye olmuşlardır. Hak-İş’in üyeliği, tüzüğünelaiklik ilkesini koyma taahhüdünde bulunması sonucunda mümkün olabilmiştir.UHİSK’nun, 3-7 Nisan 2000 tarihinde toplanan kongresinde “küreselleşme ve dayanışma”teması ağırlıklı bir yer tutmuştur ve, “sosyal adaletin küreselleşmesi” söyleminin vurgulandığıbir platform olarak işlev görmüştür.Genel olarak sendikacılık hareketinde görülen bu değişmelere ek olarak, Yeni Dünya Düzenikoşullarında yeni bazı arayışların varlığından da söz edilebilir. Bu çerçevede “korporatistişlevsellikten bağımsız toplumsal güce” doğru “yeni enternasyonalizm” eğilimlerininvarlığına işaret edilebilir. 31 Ancak, bütün bu gelişmelerin, Yeni Dünya Düzeninin emek vedemokrasi karşıtı yönde dönen çarklarını etkileyecek güce eriştiklerini söylemenin uzağındabulunduğumuz da bir gerçektir.Dünyanın kaderinin belirlenmesinde Batı sendikacılık hareketinin önemi yadsınamaz. Ne varki Batı sendikacılık hareketi, tarih boyunca bir sapmadan bir başka sapmanın çıkmazınayuvarlanarak zaman geçirdikten sonra, şimdi de Blaireci “yeni sol”un veya Avrupa merkezlibir başka eğilimin yörüngesine girmekten başka bir şey yapabilecek güce sahipgörünmemektedir.Bu nedenledir ki çoğu zaman, Batılı sendikaların yoksul ülkelerin emekçilerinin sorunlarınaolan ilgileri, kendi Batı merkezli çıkarlarının gözetilmesi amacının üstüne çıkamamaktadır.Örneğin, başka ülkelerdeki düşük ücretlere veya çocuk işçi istihdamına karşı çıkmaları, rakipülke mamullerinin fiyatlarının artması yüzünden kendi ülkelerindeki üretimin daralmasını veişsizliğin artmasını veya kendi ülkelerindeki sermayenin ucuz emek peşine düşerek kaçmasınıönlemek gibi amaçlarla sınırlı kalmaktadır. Buna karşılık, kendi dışlarındaki ülkeleredayatılan ve işsizliğin de her türlü sömürünün de gerçek kaynağını oluşturan yeni liberalpolitikalara karşı aynı duyarlılığı ve tepkiyi gösterdiklerini görmek mümkün olamamaktadır.Oysa, meselenin özü, Batı sendikacılığında, Dünya emekçileriyle içtenlikli ve etkin birdayanışma kurma yolunda yeterli bilincin oluşmasıyla derinden bağlantılıdır. Unutmamakgerekir ki 1970’li yıllardan bu yana süregelen bunalımın temelinde de ve dolayısıyla Batı’dasosyal devlet ile demokrasi arasındaki konsensusun çökmesinde de belirleyici olan gerçek,yoksulluk ve adaletsizlik içinde yüzen bir dünyada, Batı toplumlarını birer refah adacığıolarak yaşatmanın olanaksızlığıdırSONUÇ ve ÖNERİLER1. Yılların çileli birikimleriyle oluşturulmuş bulunan kamu mallarını satarak hiçbir sorunaçözüm bulunamaz. Bu yolda ısrar edilmesi, sorunları çok daha ağırlaştıracaktır.Özelleştirmelerin şiddetle ve kesinlikle karşısındayız. Özellikle, sağlık, eğitim vesosyal güvenlik alanlarında değişik isimler altında gerçekleştirilen özelleştirmelerinsöz konusu alanlarda tam bir çöküş anlamına geldiğinin bilincindeyiz.2. Yalnızca, özelleştirmelere karşı çıkarak özelleştirme yönündeki gidişi durduramayız.Kamunun daha demokratik ve daha sosyal adaletçi bir yapılanmanın ana unsuruolmasını sağlamak da emekçilerin ve en başta da örgütlü emekçilerin görevi olmalıdır.31 Metin Özuğurlu, “Sendikacılık Hareketinin Krizi ve Yeni Gelişmeler”, SBF Dergisi (basılmakta).